• canı sıkıldıgında uzanıp, arada ufff pufff şeklinde iç geçiren 4 ayaklı canlıdır.

    ev için ideal hayvanlardır. bir de tüy dökmese. gerçi tüy dökmeyen köpek yoktur elbette. karnı tok sırtı pekse, çişini yapmış ve biraz oyun oynamış ise sabaha kadar yan gelip yatar ve sizi rahat bırakır.

    sevgi arsızıdır. biraz okşayın, o hemen uzanır , okşamanız için karnını açar, kuyruk hic durmadan neşe içinde sallanır. sevgisini suratınızı yalayarak ifade etmeye bayılır. sahibiyle aynı yatakta uyumaya bayılır. yatağı terk etmeye zorladığınızda sizinle inatlaşır. kıyamazsınız izin verirsiniz bu tur masum nazlarına.

    çok hüzünlü bir suratı ve duygusal bakışları sayesinde duygu sömürüsüne sıkça başvuran bir cinstir. kararlı olduğunuz konularda gözünün yaşına, masum suratına bakmayın.

    iyi bir yüzücü ve iyi bir tatil arkadaşıdır. ördek gibi perdeli parmakları sayesinde doğuştan yüzücü sayılırlar. tatillerde , araba yolculuklarında hemen uyumlu bir sekilde arka koltukta yerini alır.

    24 saate kadar çiş ve kaka tutmasıyla önemli bir rekora sahiptir.

    öküzgibi yemek yer. dikkat edin çabuk kilo alabilir.

    güçlü hayvanlar olmalarına rağmen, kalça çıkığı, kulak iltihabı, cilt enfeksiyonları gibi hastalıkları sıkça yaşar.

    koruma kopegi degildir. o sadece kendini korumayı bilir. ama yabancılara karşı sizi uyarma ozelligi gucludur. bekcilik yapabilir. yani bahçenize bir yabancı gelirse, apartmanınızın kapısını onun tanımadığı biri (ornegin sehir dışından gelen kardesiniz) açmaya kalkınca hırlayarak size haber verir. işin iyi yanı, abuk şeylere hırlamaz. yani nasıl eder nasıl yapar bilinmez ama cidden yabancı ve risk arzeden kişileri ayırteder ve derin hırlamalarla sizi haberdar eder.

    kedilerle ve diger kopeklerle arası iyidir. ama en cok insanlara bayılır bunlar. kendini insan sanıyorlardır.

    retriever yani getirici oldukları icin attıgınız tenis topunu yorulmadan getirmeye bayılırlar. bir de çekiştirme oyunundan asla vazgecmez bunlar. çalı çırpı, halat vb. gibi şeyleri agızlarının arasına alıp size getirirler. siz bir ucundan tutunca da cekistirirler. bırakırsınız, al git dersiniz, yine getirip tutmanızı isterler. bitmek bilmeyen salakca oyunlarından biridir. ayrıca futbol topuyla kalecilik yaptıklarına da sahit olunmuştır.

    salya , havlama , kotu agız kokusu gibi sorunları yoktur.
    kötü koku demişken, osurmaya bayılırlar. olur olmaz ortamda sizi zor durumda bırakabilirler. "şey, vallaha ben değildim kopegim gaz saldı" diye durumu izah etmeye calismayın, coktan rezil olmuşsunuzdur.

    pek narindirler, keyif düskündürler. bir kere kıcları yumuşak koltuga alıştıysa, bir daha asla yerde yatmazlar.

    sahiplerine aşıktır bunlar. ameliyat için uyuşturucu igneler yedikten sonra baygın haldeyken bile sizin sesinizi duyduklarında, , goz kapalı halde sesinize dogru yurumeye , sürünmeye calisirlar. insanı aglatır bu denyolar. fazla yüz vermemek lazim.

    bir labrador sahibinin , bu kopegi tercih etmesinden dolayı tek pismanlık noktası koruma icgudusunun zayıf olması olabilir en fazla. ama bir kere labrador sahibi olan insan, eger bir daha kopek sahibi olmak isterlerse baska kopek tercih edemez kolay kolay...
  • değişikliği seven kopek cinsi.
    bizimki mesela devamlı evdeki eşyaların yerini değiştiriyor,
    terlikler salona,
    kitaplar ayakkabıların yanına,
    elbiseler halı modunda ortalığa,
    kendi eşyalarının hepsi masanın altına, bazıları koltukların altına....

    iç mimar olucakmış da, köpek diye izin vermemişler.
  • tipik amerikan ailesi köpeği olarak ün salmıştır. başkan bush'ın da bir siyah labradoru vardı misal. neyse efendim bu köpeğe köpek demeye varmaz diliniz eğer tanırsanız. bir insan türüdür neredeyse. hisleri fazla kuvvetlidir.
    örneğin her gün çişe çıkarkan apartmandan çıkıp sağa doğru doner ve parkta çiş yaptırırım kendisine. ama ne zaman "ulen sevgili kopegimi bugun alıp arabayla gezdireyim" desem kendi kendime o gün arabaya bineceğini hisseder. ve normalde otomatikmen apartman kapısının sağına dönen köpek , benden önde gidip apartmanın soluna yani arabamın bulundugu yere döner.
    nasıl anladın gezeceğimizi eşeoglu eşek derim içimden. sanırım onu da anlıyor ki bunu düsününce yüzüme bakar.

    bir de bazı ipuçları:

    karşılama: eve gelip kapıyı açıp içeri girersiniz. önce ön ayaklar yerde kıç havada şekilde reverans yaparak sizi selamlar. sonra biraz yüz verirseniz zıplar üstünüze. ta ki yüzünüzü yalayıp özlem giderene kadar (bkz: seni çok özledim)

    oyun: en sevdikleri oyun birşeyleri çekiştirmektir. evinizde kopekler için çekiştirme halatlarından bulundurun. çekiştirirken de o uysal labradorun ormanda yaşayan bir kurt olduğunu düşünebilirsiniz. öyle hırlamalarla çekiştirir ki , tanımasanız kopeginizden korkabilirsiniz. tam o sırada genlerine ve özüne dönerek köpekmiş taklidi yapar. bu da bir oyundur aslında. (sen kim hırlamak asabi olmak kim). neyse efendim çekiştirme konusunda benim anlamadığım şudur. halatın bir ucundan siz tutarsınız oteki ucundan o cekiştirir hırlayarak. sonra tamam al halat senin olsun diye bırakırsınız. bu kez agzıyla halatı tekrar size getirir. "e hadi çeksene" diye. ulan madem çekiştirmeyi sen kazanıp halata sahip olunca mutlu olmayacaksan ne diye çekiştiriyorsun değil mi? (bkz: benimle oynar mısın)

    yemek: ne bulursa yiyen bir canlı. kedi maması, kopek maması, makarna, ıspanak, ayran, havuc rendesi, haslanmıs brokoli, kedi boku, ekmek kırıntısı vs. bu nedenle dikkatli olun. kopekler icin zararlı olan domates, patlıcan, sogan, ispanak, cikolata, şekerleme, dondurma, pasta gibi şeyleri bu arkadaştan uzak tutun. bir de kendine acındırmayı cok iyi başardığı için , kucuk emrah bakışlarına aldanip da ona abur cubur vermeyin. kilo almaya cok megillidirler. ayrıca nohut kadar bir çikolata için ruhlarını satmaya hazırdır bu serefsizler.

    başka hayvanlarla iletişim : özellikle kendinden kücük cins kopeklerle araları cok iyidir. iri ve tehlikeli kopeklere karsı daha tırsak modda yaşarlar. zaten saglıkları için de boylesi daha iyi. kedilerden tırsabilirler. salak oldukları icin kedinin bir pençeyle gözlerini oyma ihtimali büyük. bu nedenle kedilere yaklaşmaması iyi.

    insanlarla iletişim: 2 türlüdür. bazı insanlara direk kanları kaynar. nasıl oluyor anlamıyorum ama iyi insanları hissediyorlar. yolda yürürken bile. uyuz, cins ve hatta tehlike yaratabilecek insanları da anında sezip ya uzak duruyorlar ya da hele ki geceyse hırlayabiliyorlar. bu arada sahibe sadakat bir yere kadar bunlarda, kanının kaynadıgı bir yabancı bunu sever okşarsa anında satarlar sizi. gel kızım, hadi oglum falan derseniz bile dinlemezler sizi o anda. cünkü kendini sevdirecek yeni birini bulmus ve sevdirmekle mesguldur. (bkz: sevgi arsızı)

    koruma içgüdüsü : (bkz: yok böyle bir şey) koruma köpegi degildir. ama garip bir şey var ki, gec saate ya da beklenmedik bir yerde bir risk hissederse hırlar ve size haber verir. bu demek degildir ki senin koruyacağım. aksine verdiği mesaj şudur: "kalk bak biri geliyor galiba, dikkatli ol ve beni koru" demek istemektedir. ama hakkını yemeyelim tabi ki mesela plajda yanımda otururken kimseye ses etmez, ama ben yatay pozisyon a geçtiğimde (uyuyorum ve korumasızım diye düsünüyor o sırada) kimseyi yanıma yaklastırmaz ve havlar yaklasan kisilere. yatay pozisyona ya da uykuya duyarlı olarak size haber verir.

    yatak: yeri sizin yanınızdır. ben kopegim yerde yatayım gibi bir düsüncesi oluşamamaktadır.

    çiş : sabah akşam birer kez cikartmak lazım. hatta fazla çişli sayilabilirler.

    oyuncaklar : oyuncak ayılar, halatlar, tenis topları en sevdigi oyuncaklardır. ama canları sıkılınca yıllardır oynadıkları oyuncakları kemirip parcalayip atabilirler. kac tane oyuncak ayının elyaf barsaklarını sokulmus olarak salon ortasında buldugumu anımsamıyorum. ama şunu bilin ki evdeki herşey onun oyuncagıdır. dikkatli olun. en büyük ve en eğlenceli oyuncağı da sizsiniz. yani sahibi.

    parçalama ve kemirme içgüdüsü : bazen de ortada biraktiginiz bir elbise askısı, bir ayakkabı, bir ahşap cerez tabagi, cüzdanınız gibi önemsiz şeyler de onun oyuncakları olarak karsımıza cıkar. salonun ortasında bunları parcalanmıs olarak bulursunuz. kızım ne yaptın ? bu ne bu? gibi soruların anlamını gayet iyi anlarlar ve utançla masum masum size bakarlar. saklanmak istercesine yüzünü sizden kacırırlar sonra.... "abi haklısın kotu bisey yaptım ama ne yapayım ki parcalama içgüdüme yenik düsüyorum" bakısıdır bu. (bkz: pişmanım) . bu arada eve yeni geldiyse fişe takılı elektrik kablolarına dikkat.

    `en olmaması gereken yerde bulunmak:` evet bunlar böyledir. mesela elinizde tepsilerle salona yemek taşıyorsunuz değil mi ? o tam mutfak kapısının önünde uzanmıştır. koca evde başka yer yok sanki. ya da çok acil bir son dakika haberini izleyeceksiniz, kumanda elinizde ama bakmışssınız ki köpeğiniz tam da dijiturk decoder'inin onunde size bakmaktadır. nerede olmaması gerekiyorsa oradadır o an. kıllığına yapıyor evet.

    tüy dökmek: aman da golden almayayım labrador nasılsa kısa tüylüdür tüy sorunu az olur diye düşünenler tabiri caizse labradoru alınca babayı görüyorlar. her köpek gibi labrador da çok pis tüy döker. mesela koltuğun yanından geçerken sürtünürse bir tutam tüyün koltuğa yapışmış oldugunu gorebilirsiniz tüy dökme mevsiminde.

    sadakat : sahibine karşı sadakate benzer bazı duygular beslediği dogrudur. size aşkla bağlıdır fakat şımarıklığı bazen oyle noktaya gelir ki parkta falan oynasın diye tasmasını açarsanız o sadakatten eser kalmaz, ne kadar cagırsanız da gelmez. böyle ibne bir kopektir.

    temizlik: birçok kopekten gibi o da pistir. oyuncu oldugu icin illa atlayı zıplayıp pis suların ve camurların icinde debelenecektir. normal sartlarda ayda bir ya da 2 ayda bir yıkayabilirsiniz.

    yüzme: tam bir su kopegidir. tatillerde yanınıza almanızda yarar var. deli gibi yüzer. ama çok yormayın, arada bir kucagınıza alın ya da kıyıya cıkartın. azıcık dinlensin yine girer suya. deli gibi yüzüp kalp krizinden olen kopek var mı bilmiyorum ama cok uzun sure yüzmesine kıyamıyorum ben benimkinin.

    avcılık: eve kazara giren sinek, kelebek türü ucan canlılara karşı vahsice bir avcılık sergileyebilir. bunun dışında avlarda vurdugunuz seyi getirme olasılıgı vardır, canı isterse tabi ki.

    arama kurtarma : çok iyi bir koku duygusu ve gelişmiş içgüdüleri sayesinde labradorlar en kıymetli arama kurtarma kopekleri arasındadır. mesela eve sakladıgınız her türlü eerez cikolata gibi şeyleri arar bulur kurtarır kolayca.

    sakinlik : golden almak yerine daha sakin olsun diye labrador alan bir sürü insan gormustur ki hepsi aslında aynı bokun soyu ve aynı derecede enerjiktir. kopegi alırsınız ve bu hayvan hep böyle deli gibi enerjik mi olacak dersiniz. veterner der ki 1.5 yasından sonra sakinlesmeye baslayacak falan diye sizi bilgilendirir. oysa aynı kopek 8 yasına gelince de aynı enerjide deli gibi sürekli hareket halindedir.

    hayat felsefesi: bir labradorun hayat felsefesi, ye , iç , çiş kaka yap, oyna, insanlara yılışıklık yap, sürekli merak icinde ol ve 14 saat uyu.
    zaman zaman kıllık ve ibnelik yap, dünyayı umursama, gotunu devir sahibinin yanına yat, hatta rahatsız olsun diye kalcanı iyice ona bastırarak tüm agırlıgını vererek uyu. dünya tarihinin en hedonist ve uyuz felsefesini yaşarlar.
  • benimkini 2500 euro karşılığında satacağım. parayı da köpeği de ben veriyorum. alın ulen. alsanıza?
    bugün ikisini de denize götürdüm. böyle bir huzur içinde, kuş böcek sesleri eşliğinde yüzüyorlar. her şey mikemmel. top atıyorum getiriyorlar filan. sonra sarı olan sandalların altına doğru gitti. hep gider, hobisi. geri de gelir. kahverengi olan da ağzında top yüzüyor. sonra bir anda topu bıraktı ve koşarak yüzmeye başladı. len diyorum noluyor yine. bana doğru gelmiyor da sandalların oraya doğru gidiyor, çığlıklarla yüzüyor ama. hemen koştum ki sakat bir martı. uçamıyor yüzüyor bizimki de avlamaya gidiyor. kahve denizden kovalıyor sarı karada pusu kurmuş. beni de tüm sahil tanıdı sayelerinde. avazım çıktığı kadar bağırdım, dur, sakın, bırak onu, kime diyorum, hayır vs. hiç dinleyen yok, hırstan titriyor zaten. beni duyacak gibi değil. kafasına kurabiye attım, top nerede dedim, yok gidiyor. orada gözümün önünde öldürecek martıyı, travma bana, dev travma. neyse bir noktada herkes birbirine yaklaştı. sarı ve ben karadayız, kahve ve martı denizde. kahve ve sarı martıyı avlamaya çalışıyor ben kahve ve sarıyı. eheh süper anlattım. martıyı mı avlasam diye de düşündüm ama beni ısırsa kahve onu harbi yer artık, hiç tutamam. kıyıya biraz daha vardı ki kahve bir hamle yaparak martıyı tuttu ve ben denize düştüm:/ kahveyi tuttum ama nabeeer? kurtardım martıyı. kahramanım! kös kös döndüm sonra eve başım öne eğik. herkes aaa köpekler denize girmiş dedi. ya ben dedim, ya ben :(

    3000 euro oldu.
  • insanı zor durumda bırakmakta üstüne yok bu domatesin. ne zaman toplantı yapmam gerekse, evde, skype üzerinden, ya tüm mahalleyi inletircesine horluyor ya da dibime gelip viyk viyk konuşuyor. illa ki ara verip, şey bir saniye, çocuk durmuyor da deyip hanfendiyle ilgilenmeliyim. istediği de mesela bir koltuğa çıkmak. yahu çık, çıkma mı dedik! kendi kendini eğitmiş izin almadan çıkmıyor, ben eğitsem çıkar ama! 1 saat de sürse konuşup durur orada. çıkılacak koltuğa elimle dokunup yukarı demeliyim ki sussun. dokunmadan desem de olmuyor, salaksam çünkü ya onun kafasını üstüne koyduğu koltuğu kastettiğini anlamadıysam? başka koltuk için izin verdiysem, o da çıktıysa? nolacak şimdi? çözülmeyecek sorunlar bütünü. birisi gerçekten bizim eve gizlice girip koltuğa çıktığı için bu köpeği dövüyor. başka açıklaması olamaz. asıl ben seni ne biçim fena döverim pis hırsız köpek dövücüsü!

    bir de inmek için izin almak var. te allahım. dün mesela sırf bana bulaşmasınlar toplantıdayken diye bunları içeri götürüp benim yatağa çıkarttım. 30 dk filan geçti hönk hönk konuşmaya başladı. meali: buradan inip oraya gelebilir miyim? hay kafama edeyim ya, nasıl düşünemediysem. 20 dk filan sürdü. duymazdan gelmeye çalışıyorum. neyse sağolsun kendisi inmeye karar verdi. ama nasıl inmek. yataktan inmiş bu kez kapının orada hönk hönk diyor. sonra yere yattı sürünerek benim olduğum odaya doğru gelmeye başladı. yahu kim dövdü bu köpeği! artık en sonunda dayanamayıp izin istedim ve hanfendiye istediği koltuğa çıkabileceğini söyledim. çıktı horlaya horlaya uyudu. tam da arkamdaki koltuk.

    neyse ki çok tatlı şapşal, güzel köpeem benim.
  • köpek olduğu konusunda şüphelere düştüğüm çocuk.
    balkonda yerleri silmişim viledayla, ıslak yere yatmamak için bezini çekiştirip seriyor, üstüne öyle oturuyor.
    koltukta benim oturduğum kısıma oturmak için diğer koltuğun altına bir şey kaçmış da alamıyormuş gibi yapıyor, ben almaya gittiğimde hoop hemen benim yerime atlayıp yayılıyor.
    evin etrafını öğrensin kaçar da kaybolursa eve dönebilsin diye etrafı farklı gezilerde iyice öğretiyorum. o birlikte gittiğimiz tüm yolları aklında birleştirip, havanın güzel olduğu günlerde kafasında oluşturduğu en uzun yolu seçip beni zorla ordan götürüyor..daha kısasından geldiysek de girişte öylece bekliyor.
    bahçeden eve girdiğinde evi kirletmesin diye ayaklarını silmemden bıkmış, kapının önünde patilerini kendi yalayıp temizliyor öyle içeri giriyor.

    vallahi anlamadım, nesi köpek şimdi bunun?
    bildiğin kuzu sarması,dana,7 aylık şişko sosis vs.
  • bugüne kadar bir kez olsun beni ısırmamış ancak tokat atmış olan köpek cinsidir. olaylar şöyle gelişti anlatayım: labradorumuz mışıl mışıl uyurken kulaklarına üfledim. önce şöyle bir baktı. yaa bi git der gibiydi. tabi ki gitmedim. gene üfledim. kafasını kaldırdı, gene aynı biçimde baktı. bir kez daha üfledim. ağzıma patisiyle vurdu. nabıyon sen dedim, döndü arkasını gitti başka yere yattı. tesadüfi olmuştur diyerek bir kez daha üfledim bir kez daha tokat attı. ya ne biçim köpeksin sen. ısır, havla bişey yap. yok tokat atıyor.

    yemek yerken eğer ona yemek verilmezse dürtüyor. insan gibi hareketler yapıyor, garip hayvan. patilerini bu kadar etkin kullanan başka köpek görmedim. olabilir bir yerlerde vardır da bana hiç denk gelmedi. tokat yedim yahu.
  • bir yaşından sonra konuşmaya başlıyorlar. hiç dediğinden bir şey anlamıyorum ama çok mühim şeylerden bahsettiğinden eminim.
  • ben de kendimi osuruklu sanırdım. bu hayvan resmen osuruk makinası.
    hadi çişini kakasını öğrettik diyelim, dışarı yapıyor gerektiğinde.
    osuruk ne olacak osuruk ?

    hayvanın poposuna sensör takıp air wick ile senkronize edecek bir sistem yapacağım.
  • bazilari gercekten pek salak oluyor. hepsi de olabilir bilmiyorum zira bende fire yok. ikisi de ayri catlak. sari olan her denize atlayisinda agzinda bir denizanasiyla cikiyor. ulen onu nasil goruyorsun, nasil kokluyorsun, nasil tutuyorsun, napacaksin? durduk yere denizanasi katili oluyor. gerci biraksam yiyecek de izin vermiyorum. avlanma olayini komple yanlis anlamis bence. kahverengi olan da kus yakaliycam diye denizde alabildigine aciliyor bir gaz. kus tepede bizimki yuzerek pesinde. salak iste. kus kadar akil yok. evet yakalarsin yuzdebimilyon kesinlikte. kopek olmak da zor kardes, nelerle ugrasiyor garibanlar. sivrisinek avlamak icin evde yaptiklari calismalari hic anlatmayayim.
hesabın var mı? giriş yap