• tek bir yatırım yapılmadan yıllarca akp kazandı bu şehirde, o kadar bağnaz ve tutucu bir yerdir, rüyamda görsem inanmazdım akp 3. parti olacak bu şehirde,

    chp'nin burayı kazanması bazı şeylerin yıkılmaya yüz tuttuğunu gösterir,

    aynısı adıyaman için de geçerlidir,
  • 31 mart 2024 yerel seçimlerinde kütahya'da belediye'nin 74 yıl sonra chp’ye geçişi harbiden çok acayip bir hadise. zaten burası artık nasıl bir memleketse, bir bakıyorsun senelerce yaprak kıpırdamıyor derken günün birinde saçma sapan bir olayın aktörü olup önüne çıkan akp mi cumhuriyet mi osmanlı mı umursamadan çaat çaat vurup geçiyor kütahya.

    ordusuyla mısır'dan çıkıp önüne çıkan her yeri birbirine kata kata istanbul'a doğru yola çıkan mısır valisi kavalalı, 1883'te tahmin edin nerde durmaya iknâ edildi: evet, kütahya! koca koca imparatorlukları tarihe gömen, yok efendim çağ açıp çağ kapatan koca osmanlı'yı, bizans imparatoru konstantin paleologos falan değil bildiğin kendi valisi dize getirdi, kütahya'da.. mısır nere kütahya ne alâka, valinin ordusu ne iş için şimdi durduk yere yormayın beni. şurdan yürüyün (bkz: kütahya antlaşması)

    fakat kütahya asıl ismet paşa'yı çok pis madara etmiş. 1959'da, kütahya'nın eski ilçesi uşak'ta demokrat parti'nin ismet inönü'yü taşlatması hadisesinden değil, temmuz 1921'de yunanistan ile ankara hükûmeti ordusu arasında gerçekleşen ve ankara'nın yenilgisiyle sonuçlanan kütahya eskişehir savaşı'ndan bahsediyorum. bu yenilginin sorumlusunun cephe komutanı ismet paşa ile ayıcı arif olduğu, ordunun üst düzey komutanları başta olmak üzere ordunun genelinde neredeyse bütünüyle kabul edilen bir husus ki nitekim bu muharebenin hemen ardından ismet paşa genelkurmay başkanlığından, ayıcı arif ise 11. tümen komutanlığı görevinden alındı! dahası milli mücadelenin dönüm noktası olan ve mustafa kemal'in büyük ve kanlı bir muharebe (melhame-i kübra) dediği sakarya muharebesi, esasında kütahya-eskişehir muharebesi'nin ikinci aşaması niteliğindedir.

    yani diyeceğim o ki kütahya deyip geçmeyin; ya da siz en iyisi geçin, hızlıca içinden hiç durmadan geçip gidin. burada ne olacağı hiç belli olmuyor.
  • butun kamu binalarindan apartmanlara kadar her yeri cini ile suslendigi icin kocaman bi banyoya benzeyen, sokaklarinda dolasirken cisimin geldigi sehir..
  • pazartesi akşamı bulunduğum şehir. birisiyle buluşacaktım, buluşmak istedim daha doğrusu. onun haberi de yoktu geldiğimden şehrine. indim otogarda. "ben geldim, 5 dakika aşağı insene, 'senden nefret ediyorum' dedin mesajla, bunu yüzüme de söyle hemen çekip gideceğim" dedim. cevap gelmedi. ben de dolaşmaya başladım şehirde. ta bu emniyet müdürlüğünün oralara kadar gittim meydandan, sonra o taraftan döndüm geri sevgi yolu'na. dönen bir eleman vardı bir meydanda, semazen gibi, he işte oraya. ilerisinde de bir cami vardı, ulu camiydi adı galiba, nöbetçi tuvalet yazıyordu tuvaletinde hatta oraya gittim işedim. tuvaletten tam çıktım baktım ki telefonun ekranında "1 yeni mesaj" yazıyor. baktım, "rahatsız etme beni bi daha" yazıyor. "bak 2 dakika buluşalım, 120 saniyeden fazla durursam ne olayım" dedim. sonra devam ettim yürümeye. tabelada "macar evi" falan yazıyordu yani o tarafa işte. sonra cebim bir daha titredi, "1 yeni mesaj" yazıyor yine. baktım, "sevgilimin yanındayım" yazıyor. şu benle ayrıldıktan sonra beraber olduğu ikinci sevgilisini kıskandırmak için kiraladığı üçüncü sevgilisinin yanındaymış. pardon kiraladığı mı dedim? ay ne kadar ayıp. birbirlerini deli gibi seviyorlar ya. pek de aşıklar. kimseyi kıskandırmaya çalışmıyor bizimki. hatta ikinciyi kıskandırmak için bu üçüncüyle olduğunu, aslında aşık olmadığını bana kendisi yüzüme söylemedi buluştuğumuzda.

    neyse. sonra sevgi yolu'nda gaziantep pidecisi var. tesadüfi girdim içeri. kapatmak üzerelerdi dükkanı. "abi bir kuşbaşılı alabilir miyim" dedim, "tabi abi" dedi. bir de kola söyledim yanına. tam bitmek üzereyken orada künefe yazdığını gördüm, canım çekti. "abi bir de künefe alabilir miyim ya" dedim, "hemen getiriyorum abicim" dedi. künefeyi yedim ayıptır söylemesi, üstüne su da içtim. neyse. 16 lira hesap tuttu. ödedim. sonra dışarı çıktım, akşam 9 gibiydi. soğuktu bayağı. kimseyi de tanımıyordum şehirde işte bu hanım kızımızdan başka. lan dedim sinemaya gidiyim de donmayayım. sinemaya gittim. saat 9'dan sonra bir alacakaranlık filmi, bir de evim sensin diye özcan deniz'in sikindirik bir filmi vardı. lan dedim bunları izleyeceğime sokakta donarım, farelere yem olurum daha iyi. izlemedim. taktım kulaklığı kulağıma, başladım tekrar dolaşmaya şehri. yine ta o emniyet'in oralara kadar gittim. bazen ara sokaklardan, bazen ana yoldan gidiyorum. dedim ya, öyle dolaşıyor, vakit geçiriyorum işte. sonra tekrar geri dönüp sinemanın karşısındaki makina mühendisleri odasının çay ocağına gittim. bir çay ısmarlayıp kendime amin maalouf'un geçenlerde çıkan kitabını okumaya başladım. güzeldi kitap. neyse iki çay içip tekrar çıktım sokağa. liseli gibi gittim bunun yurdunun oralarda dolaştım biraz. aslında az önce dedim ya emniyetin oralara gittim diye, bunun yurdu o taraflarda diye oralara gidiyordum, belki rastlarım diye. sonra saat 11 olduktan sonra bu saatten sonra istese de gelemez yurda deyip saat 00.30'daki otobüsüme gitmek üzere alışveriş merkezinin karşısındaki kamil koç yazıhanesine gittim. "kaçta gelir araba" dedim, "00.15'te burada olur" dedi. içimden "sikseler o saate kadar burada beklemem" dedim. "eyvallah sağ ol" deyip çıktım dışarı. kulağımda yine kulaklık, başladım yürümeye. yürüdüm de yürüdüm atatürk bulvarı'nda. bu arada belirteyim, her geçen kıza da bakıyorum "lan acaba bu bizimki mi" diye. neyse yürürken yine bakıyorum işte, yok anasını satayım hiçbir yerde. tüm kütahya'yı aradım taradım yine de yok. devam ettim ben de yürümeye eskişehir yönüne doğru.

    yürüdüm allah yürüdüm. o çevre yolunun orada bir tane üst geçitli kavşak var. oraya geldim, arkamı döndüm ve "amına koduğumun şehri. seni de sikeyim burada bir vesileyle varlığından haberdar olduğum herkesi de sikeyim e mi" dedim; şarkılar söylemeye başladım bağıra çağıra. sık sık arkamı dönüp nah işareti yaptım, bacağım girsin hareketi çektim karşıdan gelen şoförlere aldırış etmeden. şarkılara küfürler sıkıştırdım kafiyeli. derken otogar'a geldim. yolun karşısına geçerken son bir dönüp baktım. "allah'ınızdan bulun" dedim. "sevdik ya başka ne yaptık" dedim. otogar'da bekledim. yine kitap okudum. 00.20'de otobüsüm geldi. 00.29'da bindim. koltuğuma oturdum, usb'yi telezona takıp cengiz'den bir şarkı açtım, bir daha da geriye bakmadım.
  • askerligin bu sehirde geçmis olmasindan midir bilinmez, hiç de güzel olamayan bir anadolu sehri. belediyesinin astigi bir tabelada, "evliya çelebi'nin kütahyali oldugunu biliyor muydunuz?" türünden bir övünç (!) ibaresi okumustum. eger öyleyse çok normal. adam böyle bir sehirde ömür tüketme gerçeginden kaçabilmek için kendini öyle bir yollara vurmus ki, vurus o vurus.
  • ege bölgesinde olduğu dünyanın en büyük yalanıdır...-17 derece olan ege ilimi olur lan...
  • evliya çelebi'nin buralı olmasıyla övünürler; adam bu şehirden kaçmak için dünyanın bir ucuna gitmiş be !
  • iplenmeyen şehir.
    halk günlerdir deperm korkusuyla sokakta yaşıyor kimsenin umrunda değil. halk her gün artçı şokların korkusuyla yaşıyor,simav yerle bir olmaya ramak kalmış kimsenin umrunda değil.
    kütahya bu suçu biraz da kendinde aramalı gerçi. her seçimde iktidara koşulsuz destek verirsen bu hallere düşersin.

    ee adam yol yaptı abi.
  • dünyadaki türkiye imajına türkiyede sahip olan şehir. diğer entrylerde de bunun ispatı açık örnekler mevcuttur. (yok çarşaflı kadınlar çokmuş, yok yobaz çokmuş, yok istanbulun en küçük semtinden daha küçükmüş... ) kırk yıllık kütahyalıyım tuzlamasının ünlü olduğunu, çingene mahallesi karılarını, geceleri sokak lambalarının yanmadığını yeni duyuyorum.

    ayrıca bu sehre gelen üniversitelilerin istisnasız hepsi şehrin yanlış olan bu yobaz imajından dolayı ( herkes yobaz bi kendisi aldı 120 puanı kazandı ya üniversiteyi ) kendini allame-i cihan sanar; onların tatilde memleketlerine gittikleri zaman kutahyaya donen, kutahyalı baska sehirlerde okuyan adamları gormedikleri icin bu inanclari hic sarsılmaz. burdan adam çıkmaz diye düşünürler, üstüne vazife olsun olmasın her boka burnunu sokarlar. bu da, diger ulkelerdeki insanlarin turkiye hakkındaki asılsız dusunceleri gibi turkiyedeki insanların kütahya hakkında asılsız dusuncelere sahip olmasında son derece etkilidir ve sehrin yanlis taninmasinda buyuk ölçüde rol oynar.

    bu başlığı okuyunca suserların, bilsin bilmesin her konuda ne kadar cömert salladıklarını gördüm. ( böyle de bilgilendirici bi sehir)
  • ege'nin yozgat'ı.
hesabın var mı? giriş yap