• turkce ogrenmeye ulkemize gelen vatandasları ilk sözcuk olarak ko-re-li demeyi ogrenip sorulan butun sorulara farklı tonlamalarda koreli diye cevap vererek beni komaya sokmustur.

    -bıdı bıdı yı gordunmu?
    -kooo-reli
    -can you speak english?
    - ko-reeee-liii
    -allah belanı versin mi?
    -ko-re-liiiii
  • koreli olarak bildiğimiz insanların menşei genelde ülkenin güneyidir, zira kuzey korenin korelileri ekonomik sıkıntılarla halvet olduklarından pek ortalıkta görünmedikleri gibi, ülke politikasından kaynaklı olsa gerek kapalı bir kutu gibidir o ülke, yalıtılmıştır dünyanın geri kalanından sanki.

    güneyin korelisi hakkında bazı değersiz gözlemlerim var ki onları payaşmak üzereyim. şöyle ki; gündelik yaşam tarzlarına bakıldığında ülkelerinin bir amerikan mandası olduğu izlenimini verirler. bu aslında kısmen doğrudurda. alışverişe bayılırlarlar. tüketimek onlar çin ihtiyaç olmaktan çıkmış zorunluluğa dönüşmüştür sanki.

    estetik denen olgu bu ülkede zirve yapar. estetk cerrahinin sanırım bu kadar yaygın olduğu başka bir yer daha yoktur dünya üzerinde. bu çılgınlığın ne boyutta olduğunu şu gelenek sanırım açıklayacaktır; ebeveyinler çocuklarına üniversiteden mezuniyet hediyesi olarak estetik operasyon vaad eder ! sonuç ortalam bir koreli bayan veya erkek bu estetik kaygısı sonucu cidden bakımlıdır.

    aşırıya kaçan bir marka takıntıları vardır. markasını bilmedikleri şey onlar için kelimenin ilk manası ile"yok"tur, dikkatte almazlar...

    askerlik zorunlu olup, askere gitmek pek bir önemlidir. o derece önemlidir ki bir türkiye cuhuriyeti vatandaşı olamam ve bu ülkede askerliğin ne kadar önemli olduğunu yaşayarak bilmeme rağmen, askerliğin koreliler için bu derece anlamlı olmasını idrak edebilmiş değilim. giderler 2 sene askerlik yaparlar ( yazıyla "iki" ). hatta askere gitmek için çoğu üniversteden mezun olmayı beklemeyi 2. veya 3. sınıftaykan askere gider. üniversite mezunları rutbeli olarak askerlik yaparsa bu süre 24 aydan 28 aya çıkar ! askerliğini yapmayanın itibar denen şeyle bir ilgiside yoktur bu ülkede. erkeği, bayanı cümleten askere gitmeyen erkeğe burun kıvırarak bakar.

    dinen bizim sofu diyebileceğimiz kıvamda ruheni görüş ve tutumları olan korelilerin sayısı azımsanmayacak kadar fazladır. hatta bazı koreli fanatik dindarlar, istanbula misyonrlik çalışmaları yapmak için gelir. uzakdoğuda bu işe gönülvermiş başka bir ülke insanı olduğunu sanmyorum.

    gramer yapısı olarak belkide türkçeye diğer bütün dillerden daha çok benzeyen bir dil konuşmaktalarsa da, fonetik olarak türkçeyle hiç bir ilgisi yok bu dilin. koreceyi dinlemek, bu dili ilk duyduğunuz dönemlerde yorucu gelsede alıştıktan sonra zevklidir. zira konuşlarken sürekli bir şeye şaşırıyorlamış izlenimi verirler insana ( belki de sürekli bir nevi şaşkınlık içindeler bilmiyorum ). sonunda ulan bunların şaşırdıkları şeyde neyin nesi diye konuşmaya kulak kabartmış halde bulursunuz kendinizi.

    thailandlıları ve çinlileri bir kısmını bir kenara koyarsak tüm uzak doğulular ingilizce konusunda az biraz sorunludur, ama koreliler epeyi bir sorunlu, hatta ingilizce konuşma özürlülerdir. ancak anlaşılmaz bir şekilde ortalama düzeyd ki bir ingilizce konuşmayı anlarlar. sakın onları yanında onlar hakkında ki parlak fikirlerinizi arkadaşlarınızla ingilizce olarak payaşmayın. anlıyorlar ama konuşamıyorlar. konuşmuyolar evet, ortada bir tercih meselesi yok, fıtrat olayı; "konuşamıyolar".

    amerikan sitili yaşam tarzından ilklerine kadar etkilenen bu ülke her nasılsa geleneklerinede bir o kadar bağlıdır. bunda korecenin muhteviyatın etkili sanırım. korece demek, ast-üst ilişkisi demektir. ve bu ilişki bir korelinin gündelik aşamında hemencecik hisedilir. ataerkil bir düzen her kademede mevcuttur. saygı kavramı suyu çıkartılırcasına davranışlarında yansımıştır.

    uzak doğu ülkeleri içinde davranış ve gelenekler baz alındığında türkiyeye an çok benzyen insanlarda bu ülkeden çıkar. hatta bu benzerlik o dereceye varırkı, mal olarak tanımlanacak bir koreliliğin mallığına çokda şaşırmazsınız zira mallık kriterleri bakımından bile açıklanamayan, ancak yaşanarak farkedilebilecek bir benzerlik vardır.

    mutfaklarıdanda bolca soğan sarmısak kllanırlar. kimci denen lahanadan bozma turşumsu bir gıdaları vardır ki, tek başına tüketildiğinde tanıdık ve güzeldir. işin bizim damak tadımızı zorlayan yani aynı gıdanın hemen her yemeğin içinde varlığıyla zuhur etmesidir. mağlümunuz lahana pişirildiğinde form değiştirerek lüzumsuz bir gıda halini alır ve koreliler bu lüzumsuzluğu pek bi sever. bu arada yine diğer uzak doğu ülkeleri arasında tahta çubukları en az kullanan insanlarda bu ülkeden çıkar. çatal bıcakla araları yoktur ama koşığa bir sempatileri vardır. yemekleri fazlaca sorglanmadan yenebilir. özellikle ne yediğiniz bilmeden sadece karnınızı doyurmak için yediğiniz diğer uzak doğu (japon mutfağını ayrı tutuyorum !) yemekleri düşünüldüğünde, kore mutfağından zevk bile alabilirsiniz.

    özetle, bu memleketin insanı değişiktir cidden, zaman zaman size olan benzerliği ile, zaman zaman aman tanrım ünlemlerinin eşlik ettiği bir yığın soru işaretiyle siz şaşırtır. severim kendilerini. çok doğallardır, kafa dengidirler, sıkıcı gözüken saygılı davranışları sizin için bir avantajdır (anadolu dolaylarınıda doğup büyümüşseniz yani), zaman zaman kafalarının içinde elektriklerin gittiği izlenimi verselerde zararsız ve ilgilidirler.
  • geleli 15 ay oldu, güzel tertemiz yer yalnız dikkat edilmesi gereken hususlar var;

    işyerinden arkadaşlarla gidilen aksam yemeği çıkışı karaoke evine sürüklenip orada saatlerce melankonik "kore arabeski" şarkılar dinletilmek ve hatta söylemeye zorlanmam hayatımda yaşadığım en büyük ikinci işkencedir. yaw kardeşim bilmiyorum korece diyorum, olsun ille bir seyler söyleyeceksin diye bastırıyorlar, hepsi acayip alkollü. gece piç oldu, daha kötü geçemezdi derken kapattığımız salona konsomatrisler doluşuyor, bunlardan biri, sanırsam 50 yaşında var, kucağıma oturmaya çalışıyor, kadın beni zorla dansa kaldırdı, otururken ve ayaktayken her yerimi mıncıkladı. o gece burnumdan fitil fitil geldi.
    bir daha bunlarla dışarı çıkanmamaya karar vermiştim.

    aradan bir kaç ay geçti, yine ısrar üzerine bir haftasonu sauna organizasyonuna katıldım. işte bu hayatımın en büyük travmasıydı.
    o gün bende derin yaralar açtı.

    kore'de bir türk olarak gitmemeniz gereken iki yer varsa biri karaoke diğeride sauna.

    kamsahamnida a.k. dumun çocukları
  • enteresan insanlara sahip ulkedir. birincisi tanistiginiz zaman icinizdeki turk'u bir kenara birakip "neresindensin birader, kuzey mi guney mi?" deyu bir yersiz soru sormayin, cok uyuz oluyorlar. benim sormak aklima bile gelmemiskene oncesinde bir uyari yemisligim var yine de. ikincisi gangnam style sizi yaniltmasin gayet akli basinda insanlara sahipler. ben kendilerinin yalancisiyim ama internetleri pek hizliymis her ne hikmetse. amerika'dakilerin bir cogu internetin cok yavas oldugundan sikayetci ki internet hizi turkiye'ye gore ucuyor. kore'de nasil bir internet oldugunu hayal edemiyorum.

    is sebebiyle cok yorgun ve stresli oldugum bir gunun aksami manikur pedikur mevzuuna vakit ayirmistim. yapan hatun da koreli. sohbet etmek istiyor ama benim kafa isinmis hard disk gibi meeşaalllaaaahh. sonra bana soyle dedi: sana bir kitap tavsiye etmek isterim. ben de "he canim buyur" dedim. kadin bana tuttu dale carnegienin üzüntüyü birak yaşamaya bak isimli kitabini onerdi. dumur oldum tabiy... ve de utandim. su anda ayaklarini uzatmis pedikur yaptiran essek milagros bu adami ve kitabi sirketinin verdigi egitimler sayesinde zorla tanimisken, su ufacik cekik gozlu kadin kendi kendine kesfetmis ve oneriyor. dayanamadim "bu kitabi ingilizce mi okudun?" dedim. vallaha ne yalan soyleyeyim "evet" cevabını duysam daha bi yikilacaktim. allahtan "hayir, kendi dilimizde okudum. stres icin cok faydali seyler oneriyor, cok ise yariyor" dedi de bi nebze rahatladim. boyle okumayi seven insanlara sahip bi ulke yani sozluk kore.

    bir kac seferden sonra kanka olduk tabiy. artik dayanamayip icimdeki turk'u saldim ortaya. "kuzeydekiler nasillar sence?" dedim. tek kotu kelime etmedi. terororooo, allah belalarini versin, biz onlari sevmiyoruz, gebersinler demedi. "komunizmle yasiyorlar, saygi duymak lazim. sonucta ayni topraklarda buyuduk, koklerimiz ayni" dedi. "aclikla mucadele ediyorlar, yoksullar, ona uzuluyoruz" dedi. "peki mutlular mı sence?" dedim "bence bize gore cok daha az dertleri var. dis dunyada ne oluyor ne bitiyor bilmiyorlar. herkesin standart bir yasami var. evet cok baski altindalar ama bizim gibi detay ve gundelik dertleri yok" dedi. "baska?" dedim. "umarim daha mutlu olduklari bir yonetim sekline kavusurlar ve daha refah yasarlar" dedi.

    su kadinin bakis acisinin onda birini standart bir yurdumuz insaninda gordugumuz gun ulkemizdeki savas, kavga, dovus bitecek. yeminlen. o kadar eminim. kac yuzyil alir onu bilemiyorum iste.
  • hatunlari guzeldir.. turklerei de pek severler.. en azindan beni sevmislerdi..ben de onlari:)
    abisi olanlardan uzak durmak lazim.. buyuk ihtimal tekvando biliyolardir...
  • kore'nin, türkiye'nin örnek almasi gerektigi bir ulke oldugu konusunda herkes hemfikirdir.

    aradaki fark, kimileri güney'ini örnek alalim derken, kimilerinin de kuzey'i gibi olabilmemiz icin can atmasidir.
  • iki kore vardir, kuzey ve guney.

    guneyi, turkiye ile ozel iliskilere sahip bir ulkedir - kore savasi'nda amerika ve ingiltere'den sonra en cok askeri katkiyi yapan ordumuzun bunda payi oldugu su goturmez.
    nitekim kore savasi'nda sehit dusen askerlerimiz anisina seoul'un biraz disinda bulunan turk mezarligi bulunur.

    insanlarinin turklere yaklasimi da cok sicaktir. turk oldugunuzu duyan hala koreli genclerin yuzune ayri bir sicak gulumseme yerlesir.
    turist olarak turkiye'ye gitmek pek revactadir, seoul metrosunda dagitilan gazetelerden kore havayollari'nin dergisine kadar cesitli yerlerde istanbul, pamukkale hakkinda tanitici yazilar bulmak mumkundur. kore havayollari'nin incheon'daki business class lounge'inda da yaklasik 1 yildir kocaman bir ayasofya resmi asili, nedenini cozemedim.
  • bir telefon konusmasi boyunca elli ardisik cumlenin ellisini de tamamen ayni sasirma ve sorgu tonunda soylemesi dolayisiyla beni krize sokan insanin memleketi....
  • çok nadir görülen ve %10-15 vakada bulunan hastalık, tek bir bulgu olabilir. yüz ve üst ekstremitelerde istemsiz hareketler görülür. uykuda kaybolur. uzun bir latent perioddan sonra ortaya çıkar. ortaya çıktığı sırada başka hiç bir bulgu olmayabilir. emosyonel labilite, okulda başarısızlık belirgindir. beceriksizlik ve koordinasyon bozukluğu vardır. yazı yazma bozulmuştur. ortalama 2-3 ay sürer. 6-12 aya kadar uzayabilir. bazen nüksler görülebilir.
  • ilk krallarının, pegasus tarafından yumurtlanan kırmızı bir yumurtadan çıktığına inanan insanların yaşadığı ülke.
hesabın var mı? giriş yap