aynı isimde "köprü (belgesel)" başlığı da var
  • sezen aksunun farkli bir şarkısıdır bu. dikkatli ve tekrar tekrar dinlendikçe güzelliği artar. sözleri ise şöyle.
    ben bir yerde hata yaptım ama nerde
    vermeye calışırken dolu bir şeyler
    kurmaya çalışırken doğru bir şeyler
    kaçıp gitti ellerimden birer birer sevgililer
    özlemlerimle yıllarca yanarak
    sözüm ona sen böyle birşey aradın
    duygularımsa çocuktu üc yaşında
    kaçıp kovalanmaktı heyecanların
    bense kurulduğunu sanıyordum köprülerin
    içimde sevinci vardı saglıklı sevgilerin
    oysa eskilerden farkı bu kandırmacanın
    daha akıllı ve hesaplı olmasıydı
    kuru kuru aşk değil biraz paylaşmak
    ya da birşeyleri sevgiyle yaratmak
    yüreğinde güven yol yol damar damar
    böyle bir düş için bile değer inan mutsuz olmak
  • şerif gören yönetmenliğinde, cahit berkay müzikleriyle; başrollerini kadir inanır, necla nazır ve fikret hakan’ın paylaştıkları; senaryosunu fuat özlüer’in, yapımcılığını irfan ünal’ın üstlendikleri bir türk filmi…

    bu film boyunca birçok önemli nokta var.
    ama ahmet’in(kadir inanır) idealizmi hepsinin önünde!

    şöyle…

    bir aile…
    geçimini insanları bir salla fırat’ın üstünden geçirerek sağlayan bir aile…
    öyle ki, fırat bu yüzen birçok can almış, hastalar yolda kalmış, çocuklar mektebe varamamış, varamıyor; gidiş-gelişler çürük salla sağlanıyor, bütün köy allah’a emanet yaşıyor… oysa bir yara var, kanıyor, ama yaraya, ne yaradır deniliyor, ne de yaradır diyenler onu sarmaya çalışıyor! bir gaflet hali sarmalamış köyü, köylüyü kasıyor, kavuruyor! inanılmaz!

    bu ailenin direklerinden biri hastalanıyor…
    hastaneye gitmesi gerek ama fırat coşuyor!
    ahmet’in annesidir, ahmet’se çaresiz, küçüktür!
    yardım için amcasına koşar; yağmur, fırtına fırat coştukça coşar!
    amca “bu havada hastaneye nasıl gideriz! çürük salla fırat’ı nasıl geçeriz!”
    çıkarlar yola, ana-oğul-amca boğuşurlar fırat’la.
    azmış fırat, susamıştır kana, alacaktır bir can, erecektir murada!

    olan olur!
    ahmet öksüz kalır!
    içinde bir intikam, “fırat sen dur! hele biraz daha kudur!”
    ahdeder, ne yapacak peki, cevabı bir dal üstünde, karıncalarda bulur!

    ahmet, büyük şehre gider! çalışır, sabırla bir okul okur ve nihayet mühendis titriyle kendini köyünde bulur. herkeste bir sevinç, ahmet mühendis olup dönmüştür, bu en büyük erinç!

    şöyle böyle geçer günler, ahmet’se ankara’dan bir mektup bekler!
    o gün de gelir, amcazade laf asında müjdeyi verir! ahmet fırat’a duyduğu hınçla sevinir, ama aile olacakları anlayıp yekvücut yerinir!

    işte bu husumet can alıcıdır!
    ahmet için artık çile zamanıdır!
    herkesi, sevdiklerini, en yakınlarını karşısına alır!
    bu da yetmez tek başına, yalnız, yapayalnız kalır!
    ama ahdetmiştir, bir intikamı vardır, sanmayın siz yerde kalır!
    işte tam da burada sözünü ettiğimiz idealizm devreye giriyor ve ahmet her şeyini yitirmek uğruna hedefine koşuyor! bu hedefte kişisel hiçbir menfaat yok! hastalar var, yaşlılar var, çocuklar var, gelecek var! insan için, insanlık için, istikbal için verilen bir mücadele var!

    herkesi, karşısına almak hiç de kolay değildir!
    herkes size karşıyken ayakta kalmak kolay değildir!
    karşınızda halk varken, halk size karşıyken konuşmak hiç kolay değildir!
    yanlışa, haksızlığa, adaletsizliğe çoğunluk taraf olmuşsa; hakkı, adaleti, doğruyu haykırmak, kusura bakmayın hiç kolay değildir! bir de size karşı olanlara, doğruya düşman olanlara en sevdikleriniz de dâhilse direnmek hiç ama hiç kolay değildir!

    derken fırat’a inat, hedefte sebat, köprü kurulur!
    açılış vardır yarına, herkes bunu duyurur!
    ahmet köprüyü yapar, fırat’a kafa tutar!
    ama “körler” de bir plan yapar, bir pire uğruna koca yorganı yakar!

    neyse özetle, köprü kalır yıkılmaz!
    yılmaz düşmanların da gönlü ısınır buna dayanmaz!
    büyük cesaretle, ideal uğruna fedaya kalkışılan yüce emanetle, başarıyla geçilir bir sınavdan!
    sal feda edilir ama yürekler kazanılır allah’tan!

    köprü ayakta kalır, köylü ders alır!
    bize de bu yazıyı yazmak kalııır!
  • kadir inanir ve necla nazirin basrollerini paylastigi 1975 yapimi bir serif goren filmi. zamaninda muhendislik amma da itibarliymis...
  • ikili ilişkilere dair pek bilgece laflar eden, buruk ama bir o kadar güçlü bir duruşa sahip sezen aksu şarkısı.

    ben bir yerde hata yaptım ama nerde diye başlar; bu dünya sistematiğine uygun davranamayışını belirler burada,

    `vermeye calışırken dolu bir şeyler
    kurmaya çalışırken doğru bir şeyler diyerek iyi niyetini dile getirir,kaçıp gitti ellerimden birer birer sevgililerise dünyevi düzenin ona cevabıdır.özlemlerimle yıllarca yanarak
    sözüm ona sen böyle birşey aradın` yıllarca peşinden koşulan, aranılanlara ironik bir gönderme,

    `duygularımsa çocuktu üc yaşında
    kaçıp kovalanmaktı heyecanları `, iktidar mücadelesine dayalı acemi gönül ilişksine dair müthiş bir yorumdur.

    `bense kurulduğunu sanıyordum köprülerin
    içimde sevinci vardı saglıklı sevgilerinyine o iyimser bakış açısının çıkışı,oysa eskilerden tek farkı bu kandırmacanın
    daha akıllı ve hesaplı olmasıydı ise bu naifliğin yara alıp çöktüğü noktadır.kuru kuru aşk değil biraz paylaşmak
    ya da birşeyleri sevgiyle yaratmak
    yüreğinde güven yol yol damar damarderin sularda yüzenler için bir ilişkinin asgariolmazsa olmazını dile getirir,böyle bir düş için bile değer inan mutsuz olmak` ise düşlerinin peşinden inatla giden biz mutlu yalnızların mottosu olabilir ancak!...
  • saati tekrar 22:00'a alınmış yerli tv dizisi. ağa - hizmetçi yasak aşklarını konu almayan, holdinglerinden, lüks araba ve evlerinden çıkmayan insanları anlatmayan ama gerçekten olmuş bir şeyleri konu alan, izlemeye tamamen değen bir dizi. televizyon izleme zevkini uzun süre sonra geri getirmesi açısından çok başarılı. ayrıca televizyon dizilerinden gerçekten ders ve feyz alanlar varsa bu dizi şu anda en iyi adres olurdu herhalde.
  • köprünün altından çok sular akar
    işte bu yüzden köprü daima durur
  • iki yakada bir ayağı olmasına rağmen iki yakaya da ait olmayandır. iki taraf da köprüye sahiplik iddia edemez; herhangi bir yaka tarafından sahiplenilemez. köprü, birinden diğerine uzanarak birbirinden ayrık bu iki yakayı birbirine bağlar. bağı ve bağlanmayı reddeden yaka köprüyü diğer yakanın kucağına iter; asılı bir köprünün karşılıklı yakaları birbirine bağlayan halatları, hangi yakadan kesilmişse köprü kendini diğer yakaya bırakacaktır. köprü üzerinde kalan ne bu yakalıdır, ne de diğer yakalı; iki yaka arasında, ortadadır. bölünmüş ve paramparça bir hâlde.

    (bkz: araf)
  • bir şerif gören filmi.

    --- spoiler ---

    bu filmde beni en çok etkileyen sahne şudur: filmin başında annesi fırat nehrinin azgın sularına düşerek ölen ahmet'i kıyıda durup ağlarken gösteren sahnenin ardından ahmet bir anda suya girer ve elindeki sopayla suya vurarak annesinin ölümüne neden olan fırat nehrini cezalandırır adeta. sonra tekrar kıyıya çıkan ahmet, elindeki sopayı yere bırakır ve oturur. oturunca yere bıraktığı sopanın üzerinde yürüyen karıncaları görür ve kamera o anda hızla ilerleyen karıcalara ve daha sonra ahmet'in gözlerine odaklanır. o sırada ahmet'in büyüyünce oraya köprü yapacağını anlamış oluruz.

    --- spoiler ---

    tanım: iyi filmdir.
  • ilhan irem' in "pencere köprü ve ötesi" olarak üç bölümden oluşan birbiriyle bağıntılı albümün ikincisi. "bir düş mü yoksa gerçek mi?" tam belli olmayan konusuyla ilginçleşen albümü oluşturan şarkıların hikayesi şöyledir;

    köprü'nün girişinde yer alan "köprüden önce son çıkış" adlı enstrumental bölümde gizemli bir "moog" sesi duyuyorsunuz... bu, öykünün başladığı yere yükseklerden, - bir uzay gemisi ya da gizli kamera gibi - yavaş yavaş yaklaşmamızı simgeler..

    daha sonra bir kanun taksimi duyulur.. anlarız ki türkiye'ye yaklaşıyoruz... daha sonra duyduğumuz trafik sesleri ile istanbul'da olduğumuzu anlarız...

    şimdi boğaz köprüsündeyiz..
    bir kovalamacadır başlar.. "kovalamaca" adlı şarkı gürültü içinde yuvarlanıp gittiğimiz şehir yaşamını mizahi bir dille anlatırken, ilhan da şarkı boyurıca küçük kırmızı arabası içinde köprüde ilerlemektedir..

    şarkının sonunda klakson ve fren sesleri duyarız...

    önde bir sıkışıklık olmuş, ilhan arabasını durdurmuş arkadan gelen bir tır küçük kırmızı arabanın üzerine çıkmıştır... "kaza geliyorum demez".
    şangırtılar, koşuşturmalar, polis düdüklerinden sonra bir ney, taksimi başlar.. ("kaza" yerindeyiz...)

    daha sonra başlayan cankurtaran sesleri ve konuşmalar, baygın ihan'ı hastaneye giderken hayatının, sevgilerinin gözünün önünden geçmesini sembolize eder...

    hemen sonra başlayan "görüntüler"adlı şarkı ise ilhan'la birlikte bize anırlanmızı yaşatır...

    "hallaç" isimli şarkı hastane odasındaki ilhan'ın kalbinin atışını simgeler... bu şarkının sonunda cereyan kesildi zannedip yerinizden fırlamayın. şarkının sonundaki devir düşmesi ve kardiyogram sesleri kalbin duruşudur...

    "birşeyin bitişi" adlı şarkı başlar... bu şarkıda ihan, hayatındaki doğru ve yanlışların son bir kez muhasebesini yaparak boşluklarda uçmaktadır..

    bu şarkının sonunda gürültülü bir yere varırız.. ilhan, "sırat köprüsü"nün başındadır artık...
    bu enstrumental şarkının bir adı da "şeytan dansı"dır... duyacağınız garip vokaller şeytanlardır
    (a yüzünün sonparçası olan "rock" ritmindeki "küçük hesaplar"adlı şarkıda ilhan, dünyadaki günahları
    yüzünden sırat köprüsünden geçemeyenlerle dalga geçer.. türlü-çeşitli dolaplar çevirerek, yaşantımızı zorlaştıranlar, dünyamızı yaşanmaz hale getirmeye uğraşanlar, "cambaz" benzetmesiyle sergileniyor küçük hesaplar'da...
    bu parçadarı sorıra duyduğumuz ud ve kemençe taksimi "öncenin sonrasi" adını taşıyor ve sırat köprüsünden
    karşıya geçen ilhan'ın huzurunu yansıtıyor.. (a) yüzü böylece bitiyor...

    (b) yüzünü başındaki "serpintiler" adlı şarkıda ihan yağmur altında, kırlarda, gelincikler arasında neşe içinde koşmaktadır...
    derken müzik değişir, esrarengiz bir hal alır... anahtar şıkırtıları ve bir kapı açılması sesi duyarız...
    ilhan bir mağraya girmiştir. .mağranın duvarlarında, lunaparklardaki gibi aynalar vardır. "sihirli aynalar" adlı şarkı başlamıştır... ilhan kah gülerek, kah düşünerek, kah şaşırarak ilerler... kendini her aynada
    değişik gören ilhan, son aynada sırtının iki yanında kanatlar görür... mağranın öteki ucuna varır...
    kapıyı kapatır... artık dışarıdadır... sihirli aynalar adlı şarkının sonunda, bir süre boşluklarda salındıktan sonra, albümün en ilginç parçalarından biri olan "yükseliş" başlar... bu şaşırtıcı müzik eşliğinde ilhan hızla göklere doğru kanatlanmıştır...

    yükselir... yükselir... yükselir...

    boşlukların doruklarına vardığında, dünyayı ve tüm gezegenleri görür... herşey büyük bir huzur ve sessizlik içinde dönmektedir...
    dudaklarından katıksız bir aşk şarkısı dökülür; "her şey dönüyor"...

    bu şarkının sonunda müzik yavaş yavaş yok olur, ilhan konuşmaya başlar.. derken büyük bir patlama
    duylur.. bu atom bombasının sesidir...uzay savaşlarının sonu gelmiş, "üçüncü dünya savaşı" başlamış ve dünya boşluklarda bir yumurta gibi patlamıştır...

    yükseklerden bunu gören ilhan, "bırak kalsın öylece" adlı şarkısında, dünyayı o günlere getiren tüm duygu yoksunu insanlara seslenir...

    "bir bulanık suda,
    kirli bir yosun gibi,
    görünmüyorsun
    temizle kalbini... "

    ve albümün en duygusal şarkılarından biri başlar... "her şey donsun kaskati"... evet mutsuzluklar, kederler, ayrılıklar var... ve biz bunları zaman zaman yaşıyoruz... ama dedik ya, en kötü anarda dahi, güzel günlere köprüler kurulabilir..

    dünyanın sonu bile gelse, hiçbişey yapamıyorsak, gözyaşlarını donduralım, en mutsuz anlarımızda dahi
    şunu unutmayalım; güzel günler tekrar gelecek ve gözyaşlarımız sıcak bir sabah güneşiyle eriyip gidecektir..

    ilhan boşluklarda öylece donup kalan dünyaya bakar... tüm yaşadıkları, fotograf makinasındarı kağıda dökülen "donuk görüntüler" gibi son bir kez gözünün önünden geçer...

    albümün son parçası olan "donuk yolculuk" adlı parçayı söyler "ve ötesi"ne doğru uçup gider..

    "pencere... köprü... ve ötesi... "adlı öykünün ikinci uzunçaları olan "köprü"nün öyküsü bu...
  • pop müzik sarkilarinin yüzde doksandokuzu "ask lazim ask" diye "kuru kuru" bagirirken, "ask" hakkinda gercekten degerli sozler soyleyen,

    "kuru kuru aşk değil biraz paylaşmak
    ya da birşeyleri sevgiyle yaratmak
    yüreğinde güven yol yol damar damar
    böyle bir düş için bile değer inan mutsuz olmak"

    diyerek, asik oldugu insanla hayati paylasmak isterken, asik oldugu kisinin aradigi heyecanin kacip kovalanmak oldugu gercegi yuzune carpan bir asigin trajedisini anlatan, sanatcinin diger sarkilarina gore biraz gizli kalmis, boyle olmasi da iyi olmus sezen aksu sarkisi.
hesabın var mı? giriş yap