• o değil de içinde efsane bir milf sahnesi barındıran film.
  • bu filmde ahu türkpençe'nin canlandırdığı feride karakteri beni en çok şaşırtan kişi oldu.

    -- spoiler --

    şimdi bu işteki gülağa'nın feride'den hoşlandığı apaçık ortada zaten ama bi de ''heeey sinemaya gidiyoruz feride, gelsene'' diye çılgın takılan işyeri grubunda, feride'nin içi giderek baktığı yakışıklı erkek var.

    ben, feride hikayeye standart olarak ''kadınların efendi adam yerine piç tercihi'' ile bağlanacak diye düşündüm. gülağa'ya bakıp bi acıdım, feride'ye ''hadi oradan hıh'' dedim.

    ammaaa... feride'nin annesi kızına o şansı vermedi bile. ne iş çıkışında iki arkadaşıyla takılacak vakti vardı, ne de ev meselerinden kafayı kaldırıp sosyalleşebilecek bir hali. tek gördüğü adam, tamirat işlerinde yardım için eve gelen gülağa'ydı ve onunla evlenmesi gerekti.

    sonra fark ettim ki asıl trajedi bu: tercih eden tarafın kadın olmaması. zorunluluktan; kimi zaman ssk'sı var diye, belki üstüne ev yapar diye, ya da musluğu tamir edebiliyor diye bir erkekle evlenmeye razı olmak.

    bırakın kadınlar piçe mi gidiyorlar, ne yapıyorlarsa yapsınlar da yeter ki kendi istedikleri erkeklerle beraber olsunlar.
  • --- spoiler ---

    köksüz bir bitkiyi köklendirebilirsin ama çürük bir kök tekrar yeşeremez.
    babadan dolayı köksüz ama aynı zamanda anneden dolayı çürük köklü bir aile. babasız bir aile köklenebilir ama düşman gibi bir anneyle sonuç böyle oluyor maalesef.

    --- spoiler ---
  • oğlanın arkadaşının anasını yatakta düzerken bir ara tak tak makineye bağlaması akabinde sahnenin değişip müstakbel damatın diğer evde duvara çivi çakarak aynı sesi çıkartması fena güldürmüştür.
  • izlenip, sonra bir daha izlenilmesi gereken film. dün başka sinemayla ankara'daydı. iyi ki antrenmana değil de bu filme gitmişim dedirtti gerçekten. gündelik hayat filmi olmuş esasında. yalnız burada gündelik hayat demek bu filmi basite indirgemek değil, aksine üstüne daha fazla düşünmek demek. her bir sahnesi duraklatılıp derin derin konuşulabilecek bir film olmuş. karakterler içinde bulunduğu yaşı çok iyi yansıtıyor.

    30'lu yaşlarda meslek sahibi bir kadın, lise çağında isyankar bir genç, ilkokul çağında bir kız ve kocasını kaybetmiş bir anne. herkesin kendi çapında sorunları, dertleri var. filmde sırıtan hiç bir şey yok, bir ekşın beklenmemesi lazım.

    --- spoiler ---

    bazı sahneler vardı ki çok vurucu.

    - babasından kalan ve satılan arabayı yolda görünce çocuğun peşinden koşması.
    - odada ot dönerken insanların babalarından bahsetmesi ve ilker'in sessizce dinlemesi.
    - gülağa'yla öpüştükten sonra feride'nin dişlerini fırçalarkenki sahnesi.

    --- spoiler ---

    anneanne gerçek bir anneanne, alışılagelmiş türk ailesindeki kadın profilini de fena göndermeler yapmıyor.

    hatırladıklarımdan bazıları. daha yazardım ama izleyin işte.
    çok az yerde oynuyor şu sıralarda, bulun, izleyin izlettirin.
  • dün aksam dortmund kentinde kadin film festivali cercevesinde gösterilen, deniz akçay 'in da salonda bulundugu ve gösteri sonrasi seyircilerin sorularini yanitladigi film.

    ilk uzun metrajli filmi olarak basarili buldugum film. sirf izmir 'i sevdigimden degil. kliselere girmeden, toplumsal mesaj verme geregi duymadan, bir aile drami. kök salmayi basaramayan veya derin köklü, ama diger köklerle bir baglanti kuramayan bir mikrokozmos'un drami.
    izlenilmesi ve deniz hanima basarilarinin devamini dilemek gerek.

    --- spoiler ---
    o milf sahnesi neydi abi ya
    --- spoiler ---
  • isten erken çıkıp koşa koşa gidip beyoğlu pera sinema izlediğim film.
    genelde hayatın kenarında köşesinde kalmış insanların iç dünyalarını anlatan filmlere meraklı olduğum için bu filmi uzun süredir bekliyordum. film de tam istediğim gibi başladı. babaları evden kaçmış bir ailenin hayatını anlatıyor. depresif ve temizlik obsesyonu olan bir anne, halk oyunlarında oynayan bir ufak kız, esrar içen arkadaşının annesiyle yatan ergen bir liseli genç ve bütün ailenin yükünü taşıyan ablaları. filmin başı ve ortası tam istediğim gibiydi.beklentilerime uygun gidiyordu ama filmin sonlarına doğru film yüzeyelleşmeye başladı. sonu da hiç beklediğim gibi olmadı. burada filmin sonundan bahsetmeyeceğim ama daha vurucu bir son bu hikayeye daha çok yakışırdı. yine de izlemeye değer
  • benim için (bkz: çoğunluk)'tan bu yana onunla aynı tadı ve hazzı veren ikinci film.
  • dün akşam ankara gezici film festivali dahilinde seyrettiğim ve hala daha etkisinden çıkamadığım film.
    senaryo, her bir karakterin detaylandırılışı hayret verici derecede başarılı. yönetmenin kadın oluşunu içinizde hissediyorsunuz. dokunuyor film bir şekilde.
    mekanların seçimi çok başarılı. bir izmir'li kadın olarak, akrabalarımın yaşadığı semtte çekilmiş sahnelerle de bütünleşince benim için türk sinemasında çok önemli bir noktada artık deniz akçay hanım.
    film sonrası söyleşisinde de güleryüzlülüğü ile iyice sevdirdi kendini.
    kesinlikle önerdiğim bir film neticede.
  • 32. uluslararası istanbul film festivali'nin ulusal yarışma bölümünde altın lale için yarışacak olan deniz akçay filmi.
hesabın var mı? giriş yap