• bu gördüğün cüretkar tavır,
    arkasında kaç kahır saklıyor?
    ana caddeye açılan sokaklardan değilim,
    bana hiç değişmeyen şeyler kalıyor.
    aklımda bir garip bahar özlemi,
    fikrimde mutsuz sonların vazgeçilmez etkisi.

    bir kırmızı, bir karanlık içindeyiz.

    kırmızıyı ben çözerim, karanlığı kim süpürür bilmem.
    hiçbir şey şaşırtmaz beni,
    hayat mıdır zaman mıdır, bilmem.
  • ingiliz dilinde, red
    fransız dilinde, rouge
    alman dilinde, rot
    ispanyol dilinde, rojo
    italyan dilinde, rosso
    isveç dilinde, röd
    felemenkçe, rood
    latin dilinde, ruber
    fince, punainen
    afrika dilinde, rooi
    estonya dilinde, punane
    malay dilinde, merah
    katalanca, vermell
    macarca'da, piros
    bulgarca, çerven
    boşnakça, crvena
    çekçe, cervená
    makedonca, srvena
    rusça, krasnoye
    sırpça, srvena

    edit: dünyanın dört bir yanından mesajlar gönderen arkadaşlarım sayesinde eklemeler tüm hızıyla devam ediyor.*
  • nihat ileri ve turan günay'ın sahnede izledikçe izleyesinizin geleceği istanbul devlet tiyatrosu'nun yeni sezon oyunu.

    aslında biletimi gayet tereddüt ederek almıştım. hiç olmazsa nihat ileri'yi izlemiş olacağım sonunda diye düşünüyorken oyundan kafam dolmuş, bambaşka düşüncelere dalmış, dışarıdaki hayatı unutmuş, istiklal'in haftasonu kalabalığını fark etmeden ayrıldım.

    klasik müzik seviyorsanız hele ki vivaldi'nin 4 mevsimi'ni, ya da rothko, pollock, bernart newman'a aşina iseniz, hadi değilseniz bile resim sanatı ilginizi çekip; sanatçının sanat için mi ne için sanat yaptığını, akımların birbirini itişini görmek isterseniz kesinlikle gitmelisiniz.
    ışıklar rothko için nasıl önemli olmuşsa oyun için de önemli olmuş bunu bu şekilde hissettirmeleri pek de hoş bir detay olmuş. bir de oyun öncesi rothko ile ilgili bir minik belgesel oluyor, yetişebilirseniz belki bir fikir verir.

    buarada oyun arayla beraber tam tamına 2 saat sürüyor, ne eksik ne fazla. çok da kıvamında.
    özetle bence gidilir. sonrasında da sanatın öyküsü yeniden başucuna konulup okunmaya başlanır.
  • aşkı ve tutkuyu hatırlatan renk. bir de deliliğin rengi. kaybolup da boşluğa düştüğünüzde, ya da içinizde dolması gereken oyuklar açıldığında ruhunuz kırmızıya ihtiyaç duyar. çünkü kırmızı aynı zamanda hazzın rengidir. bu da dünyayı çekilir kılan detaylardan biridir. bedeninizde dolaşıp duran sıvının rengi ruhunuzda dolaşan karanlığa bulaştığında içinizde kırmızı bir his uyanır. bu aynı zamanda dünyanın pimini çekmek istediğinize delalettir. artık tek istediğiniz kıpkırmızı bir dünya yaratmaktır. orada tüm evler, tüm sokaklar, tüm gökyüzü, tüm okyanus, her şey kırmızıdır. gece olduğunda bile karanlığa yer yoktur. çünkü 'kırmızı' siyaha meydan okuyabilecek tek renktir.

    ve birkaç kırmızı:
    görsel
    national geographic (2004)
    scattered light within the plumes turns the sky red in hawai’i volcanoes national park, photography by frans lanting

    görsel
    a vision of fiammetta, dante gabriel rossetti (1878)

    görsel
    glassy red grouping of scalenohedral rhodochrosite crystals from n'chwaning mines, south africa
    credit: weinrich minerals, ınc

    görsel
    the blood red moon of pratt kansas 2014 is a photograph by jack martin

    görsel
    death, the sound of perseverance
    album artwork: travis smith
  • mükemmel bir pilli bebek şarkısıdır. loop'a alınıp defalarca dinlenebilir. efkar yapar dikkat edin.
  • bir kadının baştan ayağa kırmızının iticiliğinin aksine siyah giysisindeki detay rengidir. küpe, yüzük, kırmızı bir ruj/ oje yada iç çamaşırı olabilir.
  • pilli bebek'in kıymetlisi olmalı bence. bıkmadan usanmadan, uzuun zaman boyunca dinletir kendisini.
  • nihat ileri'ye bir kez daha hayran bırakan dt oyunu.

    oyunun sonunda lacrimosa'dan başka ne çalabilirdi ki?
    ışıklar, oyunun metni, dört mevsim, sarı ışık, yağmur, resimlerin canını acıtan beyaz ışık, karanlık, tekrar sarı ışık -resimleri tedavi eden sarı ışık-, ışıksızlık, gizem, kar... her şey lacrimosa'ya doğru akıyordu sanki. aktı, aktı, ışıklar kararırken mozart'ın requiem'i çaldı ve ben koşa koşa çıktığım bir dağın zirvesinde bir süre öylece kalıp, aşağıya şöyle bir bakıp, kendimi boşluğa bırakmışım gibi hissettim.

    --- belki biraz spoiler ---

    "daha yakında dur. hep daha yakınlaşmak zorundasın."

    1. perdede o dağın tepesine doğru ağır ağır yol almaya başlıyorsunuz. yolda karşılaştıklarınız öyle heyecan verici ve ileride görecekleriniz için öyle merak uyandırıcı ki, adımlarınız giderek hızlanıyor. oyun arasında biraz soluklanıp enerji topluyorsunuz. 2. perde başlıyor ve yukarı doğru, en tepeye doğru koşuyor, koşuyorsunuz. soluklanmadan. oraya varmalısınız, oyunun sonunu görmeli ve oyunu ayakta alkışlamalısınız, sabırsızsınız; koşuyorsunuz bu yüzden. koşmaktan ayak tabanlarınız kırmızı oluyor.. yanaklarınız, burnunuzun ucu kırmızı oluyor. oyundan sonra anlıyorsunuz ki, bütün kırmızılar kendine özgü. soğukta kızaran burnunuzun ucundaki kırmızıyla, bir kadın rujunun kırmızısı farklı kırmızılar. kiraz şarabının kırmızısıyla "dur!" tabelasının kırmızısı başka, kanın kırmızısı başka...

    kurumuş kanın kırmızısı bambaşka.

    --- spoiler ---

    ilgilendiği alana; mesleğine, hobisine; resme, müziğe, fiziğe, renklere, seslere, gökyüzüne, bir şehre, ülkeye, bir insana, birden fazla insana, bir şeye; herhangi bir şeye bir zaman tutku duymuş ya da duymakta olan herkes bu oyunu izlemeli.

    --- spoiler ---

    "her fırça darbesinde büyük bir trajedi vardır."

    --- spoiler ---
  • vokalisti kendi deyimiyle avrupaya farklı bir türk kadını göstermiştir.

    (bkz: kokoreççi sıtkı avrupaya sesleniyor)
  • "uzun bir itaattır kırmızı
    bakınca biter bazen, bakınca başlar yeniden" beduh
hesabın var mı? giriş yap