• "kim bu devirde, televizyondaki bir diziyi, çalıp duran telefonda bir arkadaşın anlattıklarını, tanıyıp tanımadığı insanlara olur olmaz notlar yazmayı, bilgisayar başında geçirilen saatleri, akşama gidilecek eğlenceyi bırakıp da yüzlerce sayfalık bir romanı, satırlarını, bölümlerini atlamadan okur ?"

    kürşat başar
  • bir zamanlar çakalın biri ölü bir aslan görmüş.hikaye bu ya,bu aslanın postunu geçirmiş sırtına.ormanda 'ben aslanım,buranın kralı benim' diyerek dolaşmaya başlamış...ormanın kralı olan gerçek aslan ses çıkarmamış bu duruma...'tamam,aslan da sensin kral da ' demiş...gel zaman git zaman, aslan görünümlü çakalla gerçek aslan birlikte iken uzaklardan bir çakal uluması duyulmuş.aslan görünümlü çakal hemen kulakları dikmiş!.işte o anda gerçek aslan, çakalın ensesine yapışmış. 'ulan çakal oğlu çakal, ben senin çakal olduğunu en başından biliyordum,kendini ne zaman göstereceksin diye bekledim!.' demiş...

    bugün bu hikayedeki çakal benim...kendimi bu konuda iyi anladım...öğrencilik hayatım boyunca sırtımda aslan postu ile dolaşmışım.bugün, bu ana kadarki (3 farklı üniversitede okumuş,oldukça tecrübeli bir öğrenciyim) bilgi ve becerimi ölçecek belki de tek dersin final sınavında çuvalladım!..sınav anından beri başarısızlığıma kılıf bulmaya çalışıyorum ama olmuyor...anlaşılan uzaklardan çakal uluması çalınmış kulağıma..

    ilerde bu satırları yazdığıma pişman olurum umarım...gülerek okurum.ortada ne çakal ne de aslan postu varmış derim.işte o an 'kendimi anladım' sandım ama hala anlamamışım şeklinde bir edit döşerim...o ana kadar ise ensemde aslanın pençesi olacak, işte bunu anladığıma eminim...

    edit: imla
  • kişinin hayata karşı nasıl duracağını belirler.ne istediğinin ve ne istemediğinin çok net farkında olan insanlar kendilerini anlamış ve ya anlamaya başlamış olan insanlardır.
  • farkında olalım ya da olmayalım bu hayat bir "dedi/yedi" zincirleme fonksiyonlarından oluşuyor.sanki oluşan tüm olaylar farklı gibi,ama birkaç sayılı film dönüp duruyor biteviye.. aslında biraz dikkatle baktığımızda hepsinin "dedi/yedi"den ibaret olduğu anlaşılıyor.. üstelik bu, defalarca yüzlerce kere oluyor ama biz kendimiz sandığımız muhtelif "ben"lerimizle ve egomuzla öyle sarmaş dolaş olmuşuz, öyle erişilmez derin uykulara dalmışız ki bunu farketmek maalesef mümkün olamıyor..

    sibel atasoy
  • sağlam bilgisayar ve yazılım temeli olanların kısmen çözebileceği kavram.
    (bkz: üst nesil)
    (bkz: alt nesil)
  • "anlamak bilmenin tersine bir bakima yasami kolaylastirmaktan cok guclestiren bir seydir. bilmek muktedir olmaktir; yapa-bilmektir. kendini anlamak ise basit bir aydinlanma anidir. ne care, kendini anlamak sadece guc bir sinavla karsi karsiya birakir ozneyi: kendini kabul etmek. bu gucluk de onceden kestirilemez.
    ...hakikat gerçeğin bilgisinin anlasilmasi ve kabul edilmesi deneyimidir. bu ise daha mutlu kilmaz insani, olsa olsa vahsi ve cocuksu acilarini biraz daha olgun biçimlere dönüstürür, boylece ozneyi kendini anlamlandiran varligi karsisinda daha az telasa kapildigi bir duruma ulastirir." - s.m. tura
  • anlaşılmak için geçmeniz gereken yol.
  • hayatı ve kendini anlamaya başlamış olanlar yalnız kuşlar sürücüğüne katılıyor. burada bir nüans var; yalnızlık olasılıkla statik değil dinamik bir kavram. göze alınmış yalnızlık birleştiriyor, bağ kurduruyor (unity), göze alınamamış yalnızlık sahibini yapışırken terk edilmiş bırakıyor, yalnızlaştırıyor. (bkz: yalnız kuş/@ibisile), yalnızlık/@ibisile

    sakın babil kulesi, insanın kendini ve birbirini kardeşini anlamaması yüzünden yıkılmış olmasın? ilk gecekondu, ilk anıtsal kibir, ilk kanser tümörü temsili olarak? depremin ilk imgelenişi değil ama mantıksal bir deprem olarak? tanrılara nispet yapmak öncelikli değil sonraki dolayımıydı belki. önce kendine karşı hale gelmekti. ben kimim, ben neyim, organlarım, unsurlarım ne, neyi unutmuştum, neyin hakkını yemiştim sormama nedeniyle sınırsız yükseliyordu. belki bir omurgası ve iletişim geri bildirim düzeni yoktu, yığmaydı. sanki 20 - 21. yüzyılları ve özellikle türkiyelileri önceden haber veriyordu. kaos içinde büyüyordu. o yüzden de yıkılması kaçınılmaz, hatta gerekliydi? bizim akılsızlığımız ve kapitalizmin azgınlığı gibi felakete yazgılı. belki ilk gökdelendi, ilk gecekondu apartmandı. ilk adaletsizlik, ilk anlayışsızlık değildi, ama örgütlü, ısrarlı eşitsizlikti belki.

    "bir başka insanı, kendimizi anladığımız ya da anlamaya çalıştığımız gibi anlarız. kendimizde anlamadığımız şeyi başkasında da anlamayız. bu nedenle onun imgesi çoğunlukla öznel olacaktır. bildiğimiz gibi, çok yakın bir arkadaşlık bile nesnel bilgiyi garanti etmez." carl gustav jung - rüyalar

    (ilk giri tarihi: 29.11.2018)

    (bkz: kendini anlatmak), kendini
  • içinde, hep orada bir yerde olan, anlaşıldığını sandığı her an başka bir kılığa giren birisi ile konuşmaya çalışmaktır.
  • ne istediğini bilmek, hatalarını da kendine itiraf edebilmek, iyi ve kötü özelliklerinin farkında olmak ve yeri gelince en acımasız şekilde özeleştiri yapabilmekten geçer yolu.
    mutluluğa giden en kestirme yoldur, büyümektir kendini anlamak.

    (bkz: kendini tanımak)
hesabın var mı? giriş yap