• daha 6 ay öncesinde rahim kanseriydi, ameliyat oldu geçti dedik. 2 ay önce göğüs kanseri oldu, göğsü alındı, koltuk altında bişeyler alındı geçti dedik. meğer sonuncusu kemoterapiymiş; harbiden en boktanıymış. o kadar ameliyat, kan, kesik, hastane geçtide bu geçmiyor. arkadaş nasıl bir tedaviymiş, 3gün oldu ilacı alalı yataktan kalkamadı kadıncağız. tüm gündür yatıyor, uyuyor, midesi, başı, vücudu ağrıyor. bi üşüyor, bi terliyor, bi yandan ameliyat acıları. hay sikeyim böyle işi. geçen bulaşık yıkarken gördü beni. böyle halsiz, bitkin bi şekilde ben yıkarım oğlum napıyorsun dedi onu söylerken bile acı çektiği belliydi, sen yat anne ben hallediyorum dedim. o içerde ben mutfakta ağladık, o benden gizledi ben ondan. sikiyim böyle hastalığı kadın önümde halsiz, bitkin yatıyor, biz hiçbi bok yapamıyoruz. hele şu siktiğim etraftaki insanlar biz tekrar uğrarız diyip ortalıkta görünmeyenler hepsini pardüsesine dolayıp yakasım var.
  • el kitabini yapmislar bunun. bugun goz attim biraz. tam o sirada yengem.
    " su biyiklarimi alsana, hos tuy muy bisey kalmicak yakinda ama..."
    dedi.
    " olsun daha gur cikcak saclarin, hem bak kedi kuyrugu gibi kalmis"
    dedim.
    " haftaya abinle birlikte kazitcaz saclarimizi..."
    dedi.

    bana bugun, yillik aglama kotami doldurtan tedavi sekli.
  • öncelikle şunu belirtmek isterim ki: herkes üzerinde, her kanser üzerinde farklı(iyi ya da kötü) etkiler yaratır. her zaman bir başka doktorun da fikrini almak, gerçeklerle yüzleşmek(hasta olmasa dahi yakınları için şart), sonuçların tamamının bilincinde olmak ve daima pozitif(bunu kanser olmayan birisi pek anlayamaz ama en zor evre bence bu) kalmak iyi gelebilir.

    gelelim benim tecrübelerime. kanser, çekirdek aile denebilecek tüm büyüklerimde görüldü. dedemi, anneannemi, babannemi bu illetten kaybettim. hepsi 80 ve üzeri yaşındaydılar ve hepsi bu hastalıkla uzun bir süre yaşadılar. pek vakit geçmeden önce babamı, sonra da annemi ziyaret etti kanser. ikisinin de akciğerinde.

    babam, büyük tuvaletine çıkamadığı şikayetiyle gittiği hastaneden kanser olduğunu öğrenerek ayrıldı. küçük hücreliydi. erken teşhisti. ameliyat olmadı. çok yoğun dozda kemoterapi ve radyoterapi aldı. çok ağrıları oldu, son tedavilere girmek istemedi, saçları döküldü ama başardı. son 1.5 yıldır şükür ki, raporları temiz ve üzerinde hiç kanser hücresine rastlanmıyor.

    çok geçmeden annem yakalandı. biyopsi yapıldı, ameliyat olmadı. yarın, 6. ve son seans kemoterapiye girecek. 3. tedaviden sonra %70 iyileşme gören doktor, şaşırdı. iştahı ve kuvveti anormal derecede iyiydi süreç boyunca(köpek kanser ilacı ve doğal takviyeler ile de beslendi bu süreçte), saçlar döküldü(tabii bu arada ben habire kazıtıyorum saçları moral olsun diye bi babama bi anneme, en son annemin güzel oğlum dur artık faşolara benzedin demesiyle durdum*
    sürecin iyi geçmesi takviyelerden, moralin yüksekliğinden, vücud direncinin yüksek olmasından, radyoterapi görmemesinden ya da süreci geçirdiği yerin ona keyif vermesinden midir bilemedim. ama umuyorum ki, 6. tedaviden sonra yapılacak taramalar ile babam gibi sorunsuz ayrılacaktır kanser belasından.

    bunu yazma sebebim şu: kanser, sık görülen bir vaziyettir. bu illete yakalananlar, sevdikleri yakalananlar düşünmesinler ki bu bela bir onları bulur. suçlamasınlar ki kendilerini ya da bir başkalarını, bu belanın onları bulmasının sebebi birine bir kötülük yapmalarıdır sanılmasın. herkesi bulabilir. acı, korku size veya başkasına tahmin edilemez sözler söyletebilir, eylemlerle dışavurulabilir. olabildiğince güçlü ve pozitif kalmaya çalışın. annem için de güzel bir edit çakabilme umuduyla sonlandırıyorum bu entriyi.

    kendinize çok iyi bakın.

    edit: biraz içimi dökmek için yazmıştım aslında. bir anda bunca destek mesajı görünce hem yalnız olmadığımı hem de çok güçlü olduğumuzu fark ettim. ne kadar bunca kişi olduğumuza üzülsem de, birlikten kuvvet doğar diye düşünüyorum. biz yalnız olmadığımız ve güçlü olduğumuz halde kanserden daha kuvvetliyiz. yalnız hissetmeyin, tüm mesaj atan insanlar, iyi ki varsınız. umarım hep birlikte atlatacağız!

    müthiş edit: bunu okuyan var mı bilmiyorum fakat, sevindirici haberler editi çakmak istedim. 6 seans kemoterapiden sonra annemin girdiği kontrollerde kanser hücrelerinin inaktif olduğu, 1 ay boyunca ilaç kullanması gerekmediği, bir sonraki kontrole kadar temiz olduğu ortaya çıktı! geriye bu kadarlık süreçte sadece yarın gireceği beyin mr'ı kalıyor. eğer o da temiz çekerse değmesinler 1 ay boyunca keyfimize!

    edit: annemi 3 gün evvel kaybettik.
  • öncelikle geçmiş olsun. eğer bu tedaviyi bir sevdiğiniz alacaksa ve siz bu süreçte onun hep yanında olacaksanız size birkaç tavsiye vermek isterim.

    -ilk olarak klişe biliyorum ama olmazsa olmaz olan şey “moral” arkadaşlar. şimdi hiç bilmediğiniz bir yola yelken açtınız ve moraliniz dip ama hasta için gerçekten çok önemli. rolse rol, ağlamaksa ağlamak, isyansa isyan ama hepsi başka yerde tek başınıza, hastanın yanında değil kesinlikle.

    -kemoterapi alacağınız yere gittiğinizde bir dumura uğrama, bizim burda ne işimiz var deme durumunuz olacak. sonra diğer hastalarla kıyaslamaya başlayacaksınız hastanızı. bunu sakın yapmayın, bu hem size hem hastaya psikolojik olarak zarar verir. herkes birbirinden çok farklı orada.

    -yan etkileri hastalığın evresine ve kişiye göre elbette değişiyor ama saç ve kirpik dökülmesine karşı şakayla karışık olarak hastayı psikolojik olarak hazırlamakta fayda var. ben babama 3-4 tane farklı kasket almıştım, kasketi sevdiği için bu konuda çok sıkıntı yaşamadık. hıçkırık problemi de yaşayabilir bunu bilmeniz de fayda var.

    - ilk kürden sonra 3-4 gün içinde halsizlik ve bacak ağrısı oluşmuştu. bizim mide bulantılarımız 3.kürden sonra başladı. bunlar için biz doktora danıştığımızda bize şurup önerdiler ve faydasını gördük o yüzden doktorunuzla sürekli iletişim halinde kalmanızda fayda var.

    - beslenme. özellikle siyah kuru üzümün çok faydasını gördük. bağışıklığı sıfıra ineceği için bir fanus içinde korunması gerekiyor hastamızın. o yüzden beslenme çok önemli. kemik iliği ve kuru üzüm burada tavsiyemin başını çekiyor.

    - her kürden sonra 21 gün ara verilecek. bu 21 günün her haftasında kan tahlili istenecek. ilk hafta ve ikinci hafta değerler çok düşük çıkacaktır, tedaviye devam edemeyecek miyiz diye sakın korkmayın. 3. hafta başı allah’ın izniyle kan değerleri yükselmeye başlıyor. kuru siyah üzüm özellikle bu değerlerin yükselmesinde işe yarıyor. sakın değerler düşük diye başka doktora gidip ilaç falan yazdırmaya kalkmayın. bu işin eczane ve hastane arasında inanılmaz bir ticareti dönüyor ne yazık ki bu ticaretin içinde olan bir doktor bile gördü bu gözler. o yüzden tek doktor ve onun verdikleri, başka yok.

    -arkadaşlar hastanız her kimse inanılmaz agresifleşecek, sabır, sabretmek zorundasınız. hiç günahınız yokken bile ağzınıza sıçabilecek hasta kişisi, o yüzden demir gibi bir sabıra ihtiyacınız olduğunu unutmayın.

    ve son olarak
    geçecektir bu kara günler, kesinlikle yalnız değilsin, tanışmıyoruz belki ama kardeşiz biz, neye ihtiyacın olur ne sormak istersen ben burada olacağım, hep birlikte atlatacağız. allah acil şifalar versin.

    zorunlu edit:
    bir arkadaşımızın kibar uyarısı üzerine teşekkür ederek;
    yan etkileri kişiden kişiye değişiyor demiştim ve saç dökülmesi üzerinde durmuştum. bazı kemoterapi ilaçları saç da dökmüyor arkadaşlar yani illa saç dökülecek diye bir şey yok.
  • bunu nereye yazsam bilemedim. aslında ayrı bir başlığı hak ediyor ama şuan psikolojim ve zamanım doğru başlığı bulmaya el vermiyor. kemoterapi tedavisi ağır olduğundan ve yazacaklarım bu tedaviyi gören hasta ve yakınlarını ilgilendirdiğinden buraya yazmayı daha uygun buldum. hastalıkla ilgili soruları olup cevap arayan insanlar mutlaka bu başlığa gelir ve yazılanları okur diye düşünüyorum.

    öncelikle bu entryi neden okumanız gerektiğini kimliğimi açığa çıkarmadan anlatayım.
    10 yıldan uzun bir süre ülkenin en büyük onkoloji hastanelerinden birinde çalıştım. bunun ilk 4 yılında günde ortalama 600 kadar hasta ve yakınıyla iletişim kuruyordum. şimdi her poliklinikte 1-2 tane personel var, geçmişte o kadar personelin yaptığı işlerin toplamını tek başıma ben yapıyordum.
    matematik hesabını merak edenler varsa polikliniklerin kapalı olduğu cuma günü, hafta sonu ve resmi tatiller hariç yılda ortalama 200 iş gününde 120 bin insandan bahsediyorum. poliklinikler kapalı olsa da diğer birimler açıktı ama onları da dahil etmedim. 120 bin x 4 zaten yeterince ciddi görünüyor. her birinin farklı uzmanlığı olan doktorlar kariyeri boyunca bu kadar insana temas eder mi emin değilim.
    neyse, konudan çok sapmayalım. özetle bu paragrafta okuduklarınız bana hastalığın hasta ve yakınları üzerindeki etkilerini gözlemleme şansı sağladı. bu entryi şimdi yazıyorum çünkü puzzleda eksik bir parça vardı. bu hastalık ailemden birinde tespit edildiğinde o eksik de tamamlanmış oldu.

    hastalar için yazacağım bilinmeyen pek bir şey olmasa da tekrarlamaktan zarar gelmez.
    doktorunuza güvenin, psikolojik durumunuzu iyi tutmaya çalışın, gerekirse destek alın.
    internette okuduğunuz yazıları, videoları çok sallamayın. herkesin tedavi süreci farklılıklar gösterdiği gibi başka bir hastanın yaşadıkları sizin yaşayacağınızla alakasız olacağından onların tecrübeleri sizi korkutmaktan, psikolojinizi iyice batırmaktan başka hiçbir işe yaramayacak.
    60 yıllık bir vücudun direnci, tedaviye vereceği cevap 30 yıllık bir vücutla aynı olamayacağı gibi tümörün de benzerlik taşımama ihtimalini düşünmelisiniz.
    tedavi sürecinde yaşayacağınız saç dökülmesi, bulantı, iştahsızlık, halsizlik gibi etkiler zorluk yaşatacak ama unutmayın ki bunları hastalıktan kurtulmak için yaşıyorsunuz. tedavi bittikten sonra bu sorunlar da ortadan kalkacak. söylemesi kolay olsa da süreç bitene kadar diş sıkmaktan başka yapılabilecek pek bir şey yok.

    gelelim esas konumuza. hasta yakınları...

    hasta yakınları bu süreçte belki farkında olmadan belki de bilinçli olarak hastaya destek olmak başlığı altında konuyu kendilerine çevirip kendilerine destek arama noktasına geliyorlar. bütün çileyi, cefayı çekecek olan, çeken hastayken bir bakıyorsun yakınları daha beter durumda.
    uzak akrabaların, hayatta 1 kez bile görülmemiş memleketteki komşuların hastalıktan haberdar edilmesi, telefon trafiği, ağlanıp sızlanmalar...
    hastanın hiçbir şeyden haberi olmadan kendi aralarında tedavi süreciyle ilgili konuşmaların dedikodu yapmaktan başka hastaya faydası ne?
    bu insanların gelişmeleri bilmesinin ne önemi var?

    hasta yakınları bilmeli ki önemli olan siz değilsiniz. kendi içinizde ya da uzaklarda ne yaşarsanız yaşayın kimseyi ilgilendirmez ama bu saçmalıkları hastaya yansıtma hakkınız yok. daha önce 2 çift laf edilmemiş bir insanı aratıp geçmiş olsun dileklerini iletmesine izin veremezsiniz.
    hasta insan zaten bunun farkında, sürekli birilerinin hatırlatmasına gerek yok.
    bu şekilde hastaya destek olduğunuzu sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. böyle devam edecekseniz yapabileceğiniz en büyük yardım hastadan uzak durmak olur.
  • "eğer insanlar ilaç verildiği gün yaşadıklarımın sadece on saniyesini yaşasalardı, hissettiklerimi, acımı on saniye hissedip duysalardı; bir daha kötü hiçbir şey yemezler, içmezler, yapmazlardı. ben ki koca ameliyat yarasıyla of demedimdi, bu ilaç benim ciğerimi söktü, elime verdi. çok zor çoooook."

    öncelikle hatırlatma; (#28775368)

    işin büyük bir kısmını atlattık. annem ameliyat oldu. sağ meme alındı, koltuk altı temizlendi. düğün yapıldı, kardeşim evlendi, yerine yerleşti. ben toparlandım. bir hayli sendelemiştim, düşmek üzereydim, elimde ayağımda can kalmamıştı. çoklukla kocam tuttu elimden kolumdan, kaldırdı.

    ben kalktım ama, biz kemoterapiye başlamadan bir hafta önce de kocamın ablasından geldi haber; başı ağrıyordu, kusuyordu, "migren herhalde" diye gitti, beyin tümörü teşhisiyle acil ameliyata yattı. "meme kanseri" kelimesiyle aşındırdığımız google arama çubuğu "beyin tümörü", "glioblastoma grade 4" kelimeleriyle aşındı yeniden. hemen ameliyata aldılar ablamı ve sıyırdılar tümörün de alabilecekleri kadarını. meme kanseri dünyanın sonuna çok yakınmış gibi gelirken bana, birden dünyanın daha da sonunda hissedilebileceğini öğrendik. annem 24 ağustos 2012 cuma kemoterapide 21 gün arayla alacağı 6 dozun ilkine başlarken, ablam 27 ağustos 2012 pazartesi yani bugün radyoterapi ve kemoterapiye aynı anda başlayacak. ben aydın adnan menderes'te annem ile onkoloji-kemoterapi bölümlerini arşınladım geçen hafta, kocam ankara'da başka bir hastanenin onkoloji-kemoterapi bölümlerinde sınanıyor bugün. biz kansere "rest" demiştik, cevap gecikmedi "gördüm ve arttırıyorum".

    her ikisinin de gözlerindeki acı ifade ortak, her ikisinde de "yaşamak istiyorum, bunu yenmek zorundayım" çığlığı aynı tonda. biz katılaştık biraz aralarında. ablam bayramın ilk günü az boş, az anlamsız bakarken yüzüme, annem evvelsi gün delicesine öğürürken elimdeki kaba, "tamam annecim sakin ol, biraz daha çıkar, az kaldı haydi" derken, dimdik ayaktayım ya ben. insanoğlu çok güçlü. ama kanser de çok güçlü. elimizde mızraklarla koşuyoruz gibi geliyor kocaman yel değirmenlerine.

    bir süre konuşmak bile gelmemişti içimden, değil yazmak. ama şimdi garip bir katılık içerisindeyim. sanki olaylara her şeyin dışından, bir fanustan bakıyorum gibi. duygusuz gibi, aptal gibi, sadece bakıyor gibi, ben değilmişim gibi, elim ayağım başkasının gibi. bu yazan da başkası gibi, hikaye anlatıyor gibi, benim de vücudumda bir yerlerde kımıl kımıl hücreler kötücül bölünüyor gibi. ama umursamıyorum gibi. "hissediyorum" diyemiyorum çünkü gerçekten "hiçbir şey hissetmiyorum gibi" geliyor şimdi. beynim bazı şalterleri indirdi sanırım, bazı bağlantıları kapattı. yaşıyoruz ve tüm yaşadıklarımız yaşama dair, normal, olağan. çok sık duymaya başlamıştık adını, birden iki aileyi de hakimiyetine alıverdi. kanser şimdi hayatımızın tam merkezinde, kafamızın içinde dönüp duran neon ışıklı bir kelime. kırmızı. annemin gözleri gibi kırmızı.

    merak edip, başına gelip, benim daha önce yaptığım gibi bu başlıkları, bu satırları okuyan, hayatına bir şekilde "kanser" bulaşmış arkadaşım; bakma sen kimsenin söylediğine. her vaka, her kemoterapi, her bünye birbirinden farklı. sakın umutsuzluğa kapılma. belki senin mızrağın senin yel değirmenini un-ufak edecek kadar güçlü. belki senin atın senin yel değirmenini tuz-buz edecek kadar hızlı. belki senin ordun senin yel değirmenini korkudan kaçıracak kadar kalabalık. belki senin yel değirmenin çok küçük.

    ve ben "çok küçüğüm daha" diye ağlamıştım ya, ablamın kızı 19 yaşında. utanıyorum şimdi söylediğimden, asıl o daha çok küçük. biz "rest" dedik, o "arttırıyorum" dedi ya belki elimizde en güzelinden bir floş var. belki.
  • bu akşam , toplamda bir yıl sürecek; su an dördüncü ayını kapamak üzere olduğum, ayda beş gün süren tedavinin son akşamındayım. karışık oldu galiba. tekrar anlatmak gerekirse; tedavi bir yıl sürüyor. her ay beş gün ardarda ilaç alıyorum. bu ay dördüncü aydı. sekiz ay kaldı, sabır sabır sabır. iğrenç geçen ilk üç aydan sonra; mide ilaçlarını değiştirdik; bu ay nispeten daha az yan etkili geçirdim. son gün ve izleyen iki gün genelde çok daha kötü geçiyor. yani bugün çarşamba olduğu için; cumartesi ye anca kendime gelebileceğim.

    bu son gün bana güzel anları yaşatan, beşiktaşımızın yeni golcüsü demba ba ya ayrıca teşekkür ederim; sonunda beşiktaş kanserine de çare bulduğu için. üç golle beni sevince boğdu. en azından beşiktaş kanserini yaşamam diye umuyorum bu yıl. ötekini de yeneceğim zaten; kaldı sekiz ay.
  • yıllar sonra edit: https://youtu.be/jwjuwvaossc
    edit top: kanseri yendim :) gel bak halime
    ikinci ay doldu kaldı iki ay. zaman hızlı geçiyor. bugün ikinci kür bitiyor. diyorum ki benden saçlarımı götüren bu hastalık bana ne güzel şeyler kazandırıyor :)

    birinci olarak plan program ile yaşamaya başladım resmen.
    yemek saati meyve saati su saati gibi şeyler kuruldu hayatımda.
    en zevklisi 7/24 süren lol keyfi :)

    ikinci olarak defalarca söylediğim şey beni ciddi anlamda güçlü hissettiriyor. ben bu zıkkımı yenicem dedim. yani olay kafa da bitiyor ama sizi çevreniz çok baskı altına almaya çalışınca işler değişiyor. ben buna izin vermemek için dimdik ayakta durup kemoterapi alıp eve dönerken açıyorum son ses müziği 20 dkklık yolda babam ve annemin gülmesini , bağıra bağıra şarkılara eşlik etmelerini sağlıyorum.

    bu zıkkımı alırken benim mide bulantısı başlıyor direk. bir de vitamin veriyorlar sanırım pek bilmiyorum ama o damarıma girdiği an bir yanma başlıyor. bitene kadar öyle o acı ile oturuyorum . yalan yok yani bir onun acısı var . tabi bu durumu bizimkilere hatta kimseye çaktırmıyorum . onlar dinç olmalı yıkılmamalı. ben zaten müthiş dirençliyim şükür.

    işte aldık eve dönerken devam eden bu mide bulantısı ne kadar hareketsiz kalırsam o kadar artıyor. ne hikmetse 3 seanstır aldığım bu zımbırtı da hiç kusma olmadı. bir garip geğirmedir gidiyor. geğirmekten nefret eden biri olarak vallahi bu nezaket midir kibarlık mıdır bilmiyorum ama herhangi birinin yanında bu eylemi gerçekleştiremiyorum. zorunda kalmadıkça hiç mi hiç yakışan bir şey değil. saçmalıyor diyenleri duyar gibiyim size sözüm sus ve okumaya devam et...

    saçlarım döküldü ilk 3 hafta da . bir karizma oldum ilk defa 3 numaralı bir saç traşım vardı. ama baktım hala dökülüyor saçlar biraz daha da kestirdik. işte o kestirmeden sonra saçlarım tüy gibi . dalinle yıkıyorum mecbur doktor tavsiyesi. mis gibi kokarım dalinle. bıcı bıcı yaparım. :)
    dökülme durdu hatta uzamaya başladı saçlarım. varsa bununla ilgili bilgisi acaba ne yapmam gerek ? yani saçlarım tüy gibi sanki. çok yumuşak. nasıl bir bakım yapabilirim? yeşillendirirseniz sevinirim dostlarım...

    mide bulantısı diyorduk. bu bende 5-6 gün devam ediyor. nefret edilecek seviyeyi 2 gün yaşıyoruz sonra azalıyor. yemek kokuları, sabun kokuları , parfümler rahatsız edici bir hal alıyor. koku duyum resmen ultra seviye de radarı açık bir hal alıyor. yapılan yemeğin baharatına kadar alıyorsunuz bu kokuyu. tabi kötü olan mide bulantısı başlamış oluyor. türk kahvesi içmeyin bu dönemde . yani aldıktan 1 hafta sonra için çünkü kokusu felaket derece de kötü geliyor . soğan sarımsak yararlı olsa da ben dayanamıyorum arkadaşım. o yüzden uzak tutuyorlar sağolsunlar.

    ilk hafta bir yorgunluk yaşatıyor bu . merdivenden inip çıkarken yoruluyorsunuz o derece bir yorgunluk veriyor.

    yatağa bağlı biri değilim. yani aldıktan sonra öyle günlerimi yatakta geçirmiyorum. normal bir günümü geçirir gibi yaşıyorum hayatımı. tabi bulantı ve arada baş dönmesi , yanma gibi şeyler de oluyor.

    gelelim en sevmediğim olayına...
    kaşıntı yapıyor ve bacakta, kolda, göğüs bölgesinde hassasiyet oluşturuyor. valla ben kaşıdıkça acı çekiyorum ama kaşıma isteği sürekli geliyor. bacağımdaki o hassasiyetli bölge de direk kıllar kaşıdıkça dökülüyor tabi. göğüste de aynı şekilde devam ediyor.

    kilo kaybım ilk kemoterapiyi alınca 1 hafta içinde 5-6 kilo verdim. benim ilk seans biraz sıkıntılı geçti hastane de yattım . enfeksiyon vardı baya o yüzden yani . kemoterapiyi alınca da tansiyon düştü. ateş çıktı. bir 4 gün kaldım orada ve o sıkıntı stres verdirdi kiloyu. hatta o ara ben dedim ki kesin ölüyorum abi yani böyle bir hastalığı ömrüm boyunca hastane görmemiş biri olarak kaldıracağımı düşünemedim tabi. sonra dedim koyarım böyle işe neymiş len bu kanser :) işte serum felan bağladılar sabaha düzeldim. sanırım 6 gibiydi sabaha karşı o ara hayatım normale döndü :) o andan sonra direnç tavan bir gazdır gidiyorum.

    şimdi 4. kür de pet çekilecek hocamız emin konuşuyor. inşallah 4'ten sonra vermeyebilirmiş. ilaç tedavisi de uygulayabiliriz dedi. tek üzüldüğüm şey bu hastalığı uğur diye bir arkadaşta çekiyordu. o da benle aynı anda almaya başladı. doktor vasıtası ile tanıştık fakat uğurun psikolojisi bitmiş gitmiş dedi doktor ve uğur bu durumu kabullenememiş... uğur kemoterapiyi bırakmış :/ allah yardımcısı olsun. aynı üniversitede aynı yaşta iki kişiyiz. işte örnek olması gereken benim arkadaşım. diren ulan nedir yani demek vardı suratına. diyemedim.

    kemoterapi basit bir ilaç tedavisi değil ama zor da değil be hocam. sözlerim lenfoma için geçerli. diğer kanser türlerinde ne , nasıl uygulanır bilmiyorum. allah yardımcımız olsun. ateist kardeşim seninde iç güdülerin baskın gelsin .

    şimdi 1 hafta geçtikten sonra ne oluyor ? mesela ben öğleden sonra aldıktan tam bir hafta sonra hiç hasta değilmiş gibi hayatıma devam ediyorum. aslında aldıktan sonra hep öyle hissediyorum normal bir hayat sadece bulantılı , ekonomik sancılar çeken bir ülkenin vatandaşı olarak devam ediyorum hayatıma.

    peki bunca zamandır ben hep iyi mi hissettim? bu tedaviyi alırken hep böyle dirençli miydim?
    evet dirençliydim. iki ön dişim kırıldı benim damaktan bir de . onun kadar kötü bir şey olmadı hayatımda. allah'ta göstermesin artık. kanser diyoruz ama o daha zordu bence. 9 ay tedavi gördüm. 6 ameliyat geçirdim. 4 kez sunum yaptım dişsiz halimle. okulda ben o dişsiz halimle kahkahalar attım. ben o zaman ben oldum işte. şimdi iki implant var zirkonyumdan. valla hoş oldu güzel oldu. şimdi geldik griple eş değer bu hastalığa. peh, aman ! çok ta lülü... yeneriz güzelim yeneriz abicim...
    tek dirençsiz olduğum noktayı söylüyorum... sperm bankası olayı.
    şimdi kemoterapi alan kişilerde kısırlık olabilirmiş. tamam dedik. sperm bankası için işte sperm vermem lazımdı. ulan annem yanımda refakatçi utandım. yerin dibine girdim. beni odamdan aldılar götürdüler işte bir odaya elime bir kağıt verdiler babacım bunları yap bize teslim et dedi hemşire hanım kızımız. ama bilmiyordu ki bu şahıs utanç içinde. girdim odaya. abi 1 saat geçti içeride düşenebiliyor musun? o stres o baskı yemin ederim ilk defa bu kadar kötü hissediyordum hayatımda. hemşire kapıyı tıklattı artık durum o derece karışmıştı :d hatırlayınca gülüyorum. millet dışarıda maşallahı var derken ben içeride ızdırap çekiyorum tabi.

    içeri de ne oldu anlatayım kısaca... bir küçük kap verildi malum eylem için. baskının sebebi toplumsal şeyler. neyse fiziki sebebi oda soğuktu veya bana öyle geliyordu. önümde bir tv içinde malum cd :) dostlarım gülecekseniz asyalılardan nefret ederim :d fakat video da ilk çıkan bir asyalı kadın... ulan değişmiyor da çıkmış soyunuyor işte şevke getirmeye çalışıyor. ben hayata küstüm o an. geçmeye çalıyorum olmuyor yani video bitecek ancak öyle başlayacak ikinci video. her şey üstüme üstüme geliyor tabi o an. kıza baktıkça hayattan soğuyorum. dışarıda beni bekleyen hemşire ve annem var. onların düşüncelerini düşünüyorum. aradan 45 dkk geçti zaman bana geçirmiş gibi hissederken sonunda video bitti başka bir video geldi. yaşadığım anı bıraktım allah'a dua ediyorum :d işte işlem tamamlanacakken kapıya hemşire vurdu beynine soktuğum konsantrasyonumu yerle yeksan eyledi. onun yüzünde 5 dkk rötar yaptım ve çıktım. işlem tamamlandı fakat dışarı da tahmin ettiğim hava yoktu. ne kapı da bekleyen ne de annem vardı. annem odaya çıkmış ben de bekleme salonunda gelip beni götürmesini bekliyorum. oradaki asistan yukarıyı aradı işte gelebilirsiniz diye. kadının suratına bakamıyorum tabi . geldi götürdüler. kurbanlık koyun gibiydim :) tek sıkıntı buydu . şimdi yılda 640 lira vereceğim bir evladım o banka da:) inşallah olmayız tabi ihtiyaç duymayız öyle bir duruma:)

    kapanışa geliyorum...
    kardeşim korkma , internette bir sürü bu konuyla ilgili saçma sapan şeyler var. doktorunla irtibatta ol. nasıl bir tedavi
    yöntemi izleyeceğinize dair plan çerçeve yapın. kemoterapi seanslarınızın nasıl olacağına bakın. mesela benim ki 15 günde bir veriliyor. arada birkaç kez aşı oldum vücut savunma mekanizması güçlensin diye. sana da verirse sende yaptırırsın güzelce. koldan vuruyorlar rahat ol. :) yan etkisi kemik ağrısı yapıyor dedi doktor. ben 4 kez vuruldum işlemedi.

    şimdi bu evrede derdin olmasın . hiçbir şey dert edilecek kadar önemli değil sağlığından. her şey o kadar hızlı ki ben 12 nisan'da hastane de yatarken şimdi turp gibi oyunumun başındayım veya buradayım veyahut iddaa oynuyorum evde felan... tutmuyor... tutarsa atarım sanada üç beş şey...

    öyle işte hayat güzel kuşlar sıçıyor mesela. lan bunu demişken ishal oluyorsun bir iki gün sonra o da geçiyor. her şey geçiyor kardeşim bu da geçer. seviyorum seni kendine iyi bak... saçları dert etme daha gür çıkacak inan ;) dalin kokusu iyi bir de yani :)

    edit: hatalı kelime.

    not: şu şükelaya basan arkadaşlar kesin oruçlular ve uyumama sebepleri uyku ile oruç tutmak olacaktır. sizi yerim.
    ben niye uyumuyorum? bugünlük böyle sadece...
  • kanser hastalarının asla ama asla kaçmaması gereken tedavidir.

    bu satırları babasını kanserden kaybeden biri olarak yazıyorum.

    kemoterapiye başladıktan sonra 12 ay içinde kaybettim babamı.bir süre sonra işe yaramamaya başlamıştı.ama yine de babamla hayatımın en güzel aylarını geçirmemi o ilaçlara borçluyum.

    hareket kabiliyetinin neredeyse tamamını yitiren,ağrıları dayanılmayacak derecede olan babam bu tedaviye başladıktan sonra mucizevi sonuçlar aldı.bir ay içerisinde ağrılarının tamamı yok oldu.öyle ki babamla akşamları gezmeye çıktık.sinemaya gittik.alışveriş yaptık.yan etkileri yok denecek kadar azdı.ne mide bulantısı,ne saç dökülmesi ne de kusma.

    dediğim gibi bir süre sonra işe yaramıyor ama bu bahsettiğim "bir süre" çok ama çok uzun bir zaman dilimi olabilir.bu süreçte bir çok hastayla tanıştım.10 yıldan daha fazla süredir dönem dönem kemoterapi alan ve sağlık durumu gayet iyi olan bir çok kişinin varlığına bizzat şahit oldum.

    bu başlık altında girdikleri entryleri kanser hastalarının da okuduğunu unutan götlere sesleniyorum.gerçi onlara göt diyerek seslenmiş bulundum.tekrar etmek gerekirse götsünüz.
  • hastane koridorunda, o ilaç kokan ve herkesin endişeli gözlerle birbirine baktığı yerde, annemin içerden çıkmasını beklerdim küçükken.

    annem tedavinin etkisinden olacak oldukça yorgun çıkardı içerden. çocuk aklımla anlamlandıramazdım tabii bu yorgunluğu. ben annem gülsün isterdim hep. o da bunun için zorlardı kendini, hissederdim. sonra dünyanın en buruk gülüşü. mutlu olurdum yine de. otele gidene kadar da annemi gülmek zorunda bırakmamak için bakmamaya çalışırdım yüzüne. o da elimden sımsıkı tutar, güvende olduğumu hissettirirdi bana.

    anneler gülmeyince bir şeylerin yolunda gitmiyor olabileceğini ilk o zaman düşünmüştüm ben. insanın acı altında ezilmemek için nasıl onurlu bir mücadele verebileceğini ilk o zaman görmüştüm meselâ.

    ben koridorlarda çok bekledim.
    annem de o kapıdan defalarca çıktı.
    bir şekilde yenildik sonra.

    ben yine de bekliyorum tabii.
hesabın var mı? giriş yap