• türk tarih kurumu başkanı ali birinci'nin canlı yayında* anlattığına göre ;
    bir gün izzet molla teravih namazını kılmak için camiye gitmek ister ama biraz geç kalmıştır. abdest alırken tümden geç kalır ve kapının girişine geldiğinde bakar ki hoca namaza duruyor oda mecbur kapı girişinde namaza durur. imam da yeni atanan genç biri olmasından ötürü namazı hızlıca kıldırmak ister. rükü secde kıyam, rükü secde kıyam derken izzet molla epeyce yorulur ve namazı bozmayı düşünür ama bir vesile bulamaz. daha sonra camiye iki kişi girer ve kafasını izzet molla'nın namaza durduğu kapıdan içeri sokup yetişebilirmiyiz acaba diye birbirlerine sorarlar. bunun üstüne izzet molla dayanamaz namazı bozar ve "ey mübarek adam biz içerdeyiz yetişemiyoruz sen dışarıda nasıl yetişeceksin" der ve çeker gider.
  • "hâlet'in cânını hak malını aldı mîrî
    kaldı ehl-i hasede hâyeleriyle kîri" *
  • çok zengin ama geçimsiz, dirliksiz bir adam, bir cariye satın almak için esir pazarına gitmi$.. kendisine çok güzel bir cariye göstermi$ler.. adam begenmi$.. fakat güldügü zaman çirkin di$leri göze çarpıyormu$.. adam bu yüzden kararsızlığa dü$mü$.. bu esnada yanında bulunan meshur izzet molla bu geçimsiz adama akıl vermi$:
    — efendimiz, bu cariyeyi kaçırmayın.. nasıl olsa devlethanenizde ona gülmek nasip olmaz..
  • yerli yerinde cevaplarından bir tanesi :
    onun zamanında ya$ayan hüsrev pa$a sinirli ve hırçın tabiatlı biriymi$.. sık sık çevresindeki, emri altındaki ki$ileri azarlar, kırarmı$.. yine öfkeli bir anında u$agını agır bir $ekilde azarlamı$, hakarette bulunmu$. usak:
    - artık bu kadarı fazla, diyerek alıp ba$ını gitmi$..
    bunu duyan u$ak simsarları hemen hüsrev pa$a?nın konagına damlamı$lar.. hüsrev pa$a aradıgı u$akta bulunmasını istedigi nitelikleri sıralamaya balsamı$:
    - benim huyumu biliyorsunuz, bana buna göre bir u$ak bulacaksınız.. bulacagınız u$ak öyle zır cahil olmasın.. az çok okuma yazma bilsin, biraz mürekkep yalamı$lıgı olsun..
    - bulacagımız u$agın böyle biri olmasına dikkat ederiz pa$am.
    - bulacagınız u$ak ho$sohbet, nüktedan biri olsun.. biraz halden, dilden anlasın.. yorgun ve sıkıntılı zamanlarımda beni eglendirsin..
    - ba$ üstüne pa$am...
    - biraz hesap kitaptan da anlasın.
    - peki pa$am.
    - biraz musikiden de anlasın.. malum müzik ruhun gıdasıdır, derler..
    - emredersiniz pa$am.
    bu konu$ma sırasında orada bulunan devrin tanınmıs $airi izzet molla söze karı$mı$:
    - pa$am, sizin aradıgınız gibi birini ha$metli padi$ahımız da arıyormu$..
    pa$a merakla sormu$:
    - ya öyle mi, ne yapacakmı$ acaba?
    - $ayet böyle birini bulabilirse sadrazam yapacakmı$..
  • fıkralı 19. yy. divan şairi. enderunlu vasıf'tan ağırbaşlı ama daha hazırcevap. atlı arabayla keşan'a sürgüne yollanırken engebeli yolda dikiz aynasında kendi yüzünü görüp de tanımamasını şöyle anlatır:

    "refîkim idi bir sühanver kişi
    bana mahrem olsun mu ya her kişi
    ...
    müşâbih bana sûret ü siyreti
    hünerde hemen andırır izzet'i..."

    bunun üstüne tanpınar şöyle bir saptamada bulunur: "bu devirde insan kendi kendisiyle eskisinden farklı bir şekilde karşılaşır."*
  • ikinci mahmut devrinin derin devleti olan mehmet said halet efendi'nin himayesiyle ikbal yıldızı parlayan divan şairi ve ilmiye mensubudur. nüktedanlığı ile meşhur olan ve tarihimizin renkli sayfalarını süsleyen keçecizade fuat paşa'nın babasıdır.

    rivayete göre izzet molla, içkiye düşkünlüğü nedeniyle müderrislik görevinden çıkarılır. beş parasız kalan izzet molla çok zor günler geçirir ve artık hayata tahammül edebilecek enerjisi kalmaz. bu yüzden cesaretlenmek için rakı içer ve kendini göksu deresine atarak intihar etmek üzere kayığa biner. vanıköy tarafından geçerken halet efendi, yalısının camından izzet mollayı görür ve içinden çıkamadığı şiirleri anlamasına yardımcı olması için genç izzet molladan yardım ister. bu talihli tesadüf, izzet mollayı ölümden kurtarır ve şiir konusunda oldukça mahir olan izzet mollaya halet efendi'nin sevgisini ve himayesini kazandırır (1809).

    hamisi halet efendi sayesinde mevleviliğe intisab eden izzet molla, şeyh galip tarafından tarz-ı kadime bir meydan okuyuş olarak kaleme alınan hüsn-i aşk'a bir nazire yazmış ve adını gülşen-i aşk koymuştur. bu mesnevide izzet molla, mevleviliğe temel olan aşk felsefesini şiirin etkileyici dilini ve üslubunu kullanarak yorumlamıştır.

    keçecizade izzet molla, halet efendi'den gördüğü iyiliği, izzet ve ikramı hiçbir zaman unutmamıştır. halet efendi sayesinde kavuştuğu imkanları her daim hayırla yad eden izzet molla'nın minnet duygularını şiirlerine de yansıttığı görülür.

    dedim ben bilir mi idim hâlet’i
    nasîb oldu bunca bana ni‘meti
    olunca gelip devlete kethüdâ
    adın bilmez idim bilir kim hudâ

    iktidarını minarenin ucunda duran aleme benzeten (bkz: halet efendi/@fuzuli isler naziri) halet efendi'nin zamanın yönetici elitleriyle çokça çekiştiği bilinmektedir. halet efendi'nin kavgalarında, hamisinin yanında duran izzet molla çok cesurdur ve gözünü budaktan sakınmayarak onun yanında her daim durur. izzet molla'nın aşağıdaki beyitleri, halet efendi'ye olan bağlılığını tevsik etmektedir.

    eylerim cânı fedâ râhına bî-şübhe anın
    iktizâ eyler ise ben girib gavgâya
    kadr-i memdûhum olur ‘izzet kemâlimden ‘ıyan
    şâh-ı mülk-i nazm iken kemter gedâ-yı hâletim

    halet efendi'nin yakın dostluğu ve ondan gördüğü himaye sayesinde izzet molla, 1820 yılında bilad-ı selaseye kadar yükselerek galata kadılığına getirildi. halet efendi'nin konağında gerçekleşen ilim ve kültür sohbetlerinin vazgeçilmez siması olan izzet molla'nın refah içerisindeki hayatı, 1822 yılında hamisinin idam edilmesiyle sona erdi. halet efendi'nin idamından sonra yakınları istanbul'dan sürülürken, izzet molla'nın bir suçu olmadığını düşünen ikinci mahmut ona ilişmemiştir. ancak sivri dili izzet molla'yı, o zamanın sürgün yeri olan keşan'a sürükleyecektir. halet taraftarları birer birer tavırlarını değiştirip onun aleyhinde atıp tutmaya başlarken izzet molla, haksız yere konya'da idam edildiğini çok cesur biçimde dile getirir;

    hâlet’in canını hak, mâlını aldı mîrî
    kaldı düşmanlarına hâyeleriyle kîri!
    (haye ve kîr, farsça kökenli kelimeler olup erkeklerin cinsel organlarını ifade eder)

    osmanlı devleti'nin son vakanüvisi (resmi tarih yazıcısı) olan abdurrahman şeref bey, izzet molla'nın sürgününü ironik biçimde anlatır. izzet molla keşan'a sürgüne giderken, orada sürgünde olan hekimbaşı behçet efendi ile abdülhak molla affedilerek istanbul'a dönüyorlardı. gidenlerle gelenler arasındaki fark şuydu ki onlar hayattayken, izzet molla ise vefatıyla halet efendi'nin şerrine uğramış olmalarıydı tarih musahaberi, sayfa 40. izzet molla ise halet efendi'yi önce azilden sonra ise ölümden kurtarmaya çalıştığı için sürgüne uğradığını şu beyitlerle anlatır;

    benim gibi ‘âlemde var mı cesur
    te‘âruzda hîç etmemiştim kusûr
    ağır geldi merhuma hakk-ı kelâm
    hemân nefyime eyledi ihtimâm
    yedim hâlet’in nân-ı ihsânını
    çalışdım halâs etmeğe cânını
    kaderle meğer pençeleşmek imiş
    demir pehlevânla güleşmek imiş
    sebeb intisâbım olup hâlet’e
    düşürdü felek böyle mihnete

    izzet molla, keşan yolculuğu sırasında gördüğü beldeleri, mihnet-keşân isimli eserinde anlatmıştır. bir yıl süreyle kaldığı keşan'da, mesnevi tarzında kaleme aldığı bu eser, şekil, biçim ve anlatım özellikleri bakımından da klasik sergüzeştname formundan ayrılır ve edebiyatımızda modern hatırat türünün öncüsü olduğu şeklindeki değerlendirmelere konu edilir kaynak. keçecizade, siyasi ve bireysel tercihlerinden doğan hatalarından pişmanlık duyduğunu ve özür dilediğini bildiren kasideler yazınca sürgün kararı kaldırılarak affedilmiş ve istanbul'a dönmüştür (1824).

    istanbul'da çeşitli kademelerde görevine devam eden izzet molla, 1828-1829 osmanlı rus savaşı'nın açılıp açılmamasına ilişkin müzakerelerin yapıldığı meclis-i umimi'de savaş kararına karşı çıktığı için sivas'a sürgüne gönderilmiştir. çok geçmeden savaş kaybedilince izzet molla'nın haklılığı anlaşılmış ve affedilmiştir. ancak istanbul'a dönmesi için çıkarılan ferman sivas'a ulaşmadan önce henüz 43 yaşındayken vefat etmiş ve burada garipler mezarlığına defnedilmiştir. 1916 yılında kemikleri istanbul'a getirilerek canbaziye mahallesi'ndeki mustafa ağa mescidi’nin avlusuna, babasının yanına koyulmuştur.
  • nef'i, süruri, sünbülzade vehbi, şair eşref, edirneli güfti, şeyhi, enderunlu vasıfgibi bir gelenek içersinde ele alınabilinir. pek nüktedandır mevlevidir. bir gazelinde der ki;

    gerçi sabr et diyemem âteş-i hicrândır bu
    var ise sabrın eğer vasldan âsândır bu

    hârını gül gülünü hâr görendir âkıl
    zağ eder bülbülünü başka gülsitândır bu

    ben usanmam gözümün nûru cefâdan amma
    ne kadar olsa cefâdan usanır cândır bu

    çerha tesir eden ey meh sana etmez mi eser
    hazer et âh-ı dil-i sîne-i suzandır bu''
  • bihakkı hazreti mecnun izâle eyleye hak
    ser’imde derd-i hıred’den biraz eser kaldı.

    aynı zamanda, bu beyti ahmet hamdi tanpınar saatleri ayarlama enstitüsü'nün en başında kullanır.
  • tarihin sayılı hazırcevaplarından olan mollaya bir gün takılmış sultan ikinci mahmut:

    ''hayırdır molla, yesarizade ile yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmiyor?''

    molla boynunu bükmüş: ''ne yaparsınız hünkarım. o biraz yazmak biliyor, ben de biraz okumak. biraraya geldiğimizde ancak bir okuryazar ettiğimiz için ayrılamıyoruz''.

    (bkz: yesarizade mustafa izzet)
  • ulema toplantısında morada yunanlılara destek veren ruslarla harbe girilmesine karşı çıkan keçecizade hainlikte suçlanıp konya'ya sürülmüş daha sonra harbin yenilgi ile sonuçlanması sonucu affedilmiş ancak haber konya'ya ulaşmadan idam etmiştir
    sadrazam fuat paşa'nın babasıdır
    bir nevi fetö olan halet efendiye bağlılığını idamından sonra da sürdürmüş ve yukarıda bahsi geçen beyti yazmıştır
hesabın var mı? giriş yap