• her şeyin görülebildiği, gözlemlenip sınanabildiği bir dünyada "efsaneler" üretmeye devam etmek nedir?

    kabe'nin üzerine kuş pisler efendim. hem de o kadar çok pisler ki, çatısı her gün temizlenmesine rağmen örtüsü yılda bir, bazen yılda iki kere değiştirilmek durumunda kalınır.

    kabe, nihayetinde kutsal bir mekan olarak gözünüzde ulvi, dokunulmaz bir yermiş gibi görünüyor olabilir. fakat, bu mekan yüzyıllardır müslümanlarca büyük bir titizlikle korunur, bakımı yapılır, temizlenir. bugün kâbe çevresindeki zemin temizliğini bile neredeyse koca bir temizlikci ordusu yürütür. şeytan taşlamaya gittiğinizde yerde bulmanız gereken taşlar bile her yıl özenle toplanıp çevreye saçılır. tüm bunlar, insanlar tarafından dikkatle ve titizlikle yürütülür yüzyıllardır.

    eğer kabe ulvi güçlerce korunuyor olsa idi, ortalama 30-40 yılda bir sel baskınına uğramaz, hz. muhammed'den beri defalarca yıkılıp yeniden yapılmak durumunda kalınmazdı. bir yığın çapulcu gelip hacer-ül esved'i çalamaz, manyağın teki balyozla vurup 3 parçaya bölemezdi. eğer korunuyor olsaydı, 1970'lerde fransız askerleri kabe içinde yüzleri boyalı, tam techizatlı halde terörist kovalayamaz, duvarları mermilerle delik deşik edilemezdi.

    kutsal mekanları "kutsal" yapan şey, mucizevi özellikleri değildir. onu kutsal kılan, sadece kutsal oluşudur.
  • kanımca, putperestliği lanetleyen bir din olan islam'ın, fiziki bir yapıyı, bir binayı kutsal kabul ediyor olması dinin kendi iç çelişkisinden başka bir şey değildir.
  • alinti
    "kabe'deki tapinaklarin biri de hint yaratici tanri brahma'ya adanmisti, bundan dolayi islam'in egitimsiz peygamberi muhammet onun abraham'a adandigini iddia etmisti. "abraham" kelimesi brahma kelimesinin yanlis telaffuzundan baska bir sey degildir. her iki kelimenin kök anlamlarina inerseniz bu açikça kanitlanir. abraham, sami irkinin en eski peygamberlerinden biri oldugu söylenir. adinin iki sami kökenli kelimelerden kaynaklarini, baba anlamina gelen "ab" ve yüce anlamina gelen "raam/raham." tevrat'in tekvin kitabinda, abraham basit olarak "kalabalik topluluk" anlamina gelir. abraham kelimesi sanskirtçe'de brahma'dan kaynaklanir. brahma'nin kökeni "brah"tir ve büyümek, sayi olarak çogalmak anlamina gelir. ayrica, hinduizm'in yaratici tanrisi brahma'nin insanlarin babasi ve bütün tanrilarin en yücesi olarak kabul edilir. çünkü bütün varliklar ondan zuhur etmistir. burada yeniden "yüce baba" anlamina rastlariz. bu açikça abraham'in semavi baba brahma oldugunu açikça ima eder." (vedic past of pre-islamic arabia; islam öncesi arabistan'in vedik/hint geçmisi, bölüm vi; sayfa.2.)

    "... mekke mabedi hindistan'dan gelen brahmin misyonerleri tarafindan kurulmustu. muhammed'in zamaninda kutsal bir yerdi ve ölümünden sonra bir kaç asir oraya haça gitmelerine izin verildi. onun peygamberden çok önce kutsal bir yer dolugunu inkar edilmez bir gerçektir." (anacalypsis, cilt i, sayfa 421.)

    "... brahminler eski kitaplarindaki kayitlara dayanarak mekke sehrinin hindistan'dan gelen bir koloni tarafindan kuruldugunu söylerler ve sakinleri en eski devirlerden beri onun agar'in oglu ismail tarafinda insa edildigini söylerler. bu sehre indus dilinde ismailistan denilirdi." (anacalypsis, cilt i, sayfa 424.)

    muhammed'in zamanindan önce, arap halkinin hinduizmine tsaba denilirdi. tsaba veya saba "tanrilarin meclisi" anlamina gelen bir sanskritçe kelimedir. tsaba ayrica isa-ayalam (siva'nin mabedi) denilirdi. müslüman kelimesi mose-ayalam (siva'nin mabedi) sabaizm'in baska bir adidir. kelime simdi islam olarak kisalmistir. muhammet kendisi kureysi kaviminin bir mensubu olarak ilk basta bir sabaist'ti. tsabaistler abraham'i bir tanri olarak görmezlerdi. onu bir avatar veya tanri tarafindan seçilmis bir ögretmen, avather brahmo (yeralti dünyanin yargici) olarak kabul ederlerdi.

    alinti

    http://www.hermetics.org/abraham.html

    ek bilgi: kerrigan'ın aydınlatıcı hatırlatması ile her iki dilde de sesli harf olmaması da düşündürücü bir bilgi olarak eklemlenebilir. sesli harfler olmadan ibrahim ve brahma aynı şekilde yazılmaktadır: brhm
  • müslümanların kutsal mekanıdır. islam'a göre kabe'yi adem yapmış, ibrahim ve oğlu ismail de yeniden inşa etmiştir. bu bilgiler sadece kuran'da ve kuran'dan sonra yazılmış olan kitaplarda geçmektedir. islam öncesine ait bu bilgileri destekleyen hiçbir kayıt yoktur, varsa da ben bulamadım.
    kabe'den ilk olarak m.ö. 60 senesinde roma’lı tarihçi diodorus bahsetmiştir. kabe için, arapların büyük saygı gösterdiği putevi tanımını kullanmıştır. ondan önce hiçbir tarihçinin kitabında kabe ile ilgili bilgiler yer almaz. örneğin heredot bütün arabistan'ı gezmiş, arap tanrılarını yazmış ama kabe'den hiç bahsetmemiştir. halbuki kabe o sıra var olsaydı kesinlikle yazardı. benim bu kısımdan anladığım kabe, heredot ile diodorus arasındaki zamanda yapılmış. yani m.ö. 440 ile m.ö. 60 arasında bir tarihte.
  • kabe'ye gitmese de gerçekleri öğrenmek isteyenler bilir ki, kabe çevresindeki kuşlar kimse inanmasa da hem insanların üzerine hem de kabe üzerine de pislerler. sürekli bir temizlikçi ekibi vardır kabe'nin. bu ekip kuş pisliklerini de temizlerler. hatta kabenin üzerindeki mübarek örtü her sene değiştirilir.
  • başınızı kabe'den yukarı çevirdiğinizde gördüğünüz "uhrevi " manzara : londra saat kulesinin bir kopyası , hilton ve "zemzem" hotelleri, kabe manzaralı gökdelenler, yeni gökdelenler yapılmak üzere gece-gündüz çalışan devasa vinçler..işte islamın en kutsal mekanının son durumu..mekke'ye "gayri müslim" sokulmuyor , ama kapitalizmin ideolojisi çoktan girmiş ve fethetmiş bile..
  • hz. muhammed'in, meşhur hakem olayına kadar "kare" şeklinde olmayan bina. bu bina, önceleri, "büyük d" şeklinde imiş. bu şekilde iken, bir sel sonucu yıkılır.

    o zaman da, mukaddes olan kabe'de, 360 kadar put bulunuyordu. ve kabe'yi, yüzde yüz helal olması bakımından sadece alınteri para ile yeniden yapmaya karar verdiler. ne yazık ki, o kadar para bulamadılar. ve binayı küçültüp, kare şeklinde inşaa ettiler. eski yer de kaybolmasın diye, hilal şeklinde bir duvarla ördüler.

    bahsettiğim, hilal şekli için: http://tarihturklerdebaslar.files.wordpress.com/…pg * (7 no'lu yer)

    abdullah bin zübeyr devrinde,kabe yeniden yıkılmış. fakat, müslümanlar, kabe'yi, hz. peygamber devrindeki gibi görmek istediklerinden kabe'yi aynen inşaat etmişlerdir.

    pek de iyi olmuştur. çünkü bu sayede her hacı, hilal'in içine girerek resmen ve fiilen kabe'nin içine girmiş oluyorlar. fakat resmimizde de görüleceği üzere, cemaatle namaz kılınırken burası kapatılmaktadır. çünkü cemaatle namaz kılarken kabe'nin içine girilememektedir.
  • "ka'bedir mahzen-i esrâr-ı hudâ
    zâdehallâhu te'âlâ şerefâ

    merkez-i dâire-i âlem-i hâk
    başına devr ider anun eflâk

    ka'betullâh dil-i insân-ı kebîr
    hacer ol kalbe süveydâ-yı zamir." nâbi

    tercümesi: "kâbe, cenab-ı hakk'ın esrarının mahzenidir. allah teâlâ onun şerefini artırsın. yeryüzü dairesinin yani dünyanın merkezidir. felekler onun üstünde döner. kâbe, insan-ı kebir denilen kainatın kalbi olduğu gibi, hacer-i esved de o kalbin süveydasıdır."

    kalp ve süveyda, ancak bu kadar zarif ve manidar betimlenebilir herhâlde. nâbi merhumun ruhu şad olsun. engin bir zarafet ve letafetin mimarı olmuş ilim-irfan adamlarımıza ve tüm ölmüşlerimize rahmet olsun. cümleten bayramımız mübarek olsun.
  • "...929 yılında abbasi yönetimine isyan eden karmati mezhebinin lideri [karmatiler] ebu tahir mekke'yi ele geçirdi. hac mevsiminde, tavaf eden hacıları, kâbe'nin kapısına oturtup kılıçla kesti. karmati lideri, 'ben allah'ım, allah'layım, yaratan da, yok eden de benim!' diyordu. hacılar kaçıp kâbe'nin örtüsüne yapışıyor ama o halde öldürülüyorlardı.

    ebu tahir öldürdüğü hacıları zemzem kuyusuna doldurttu. zemzem kuyusunun üstündeki kubbeyi yıktıran ebu tahir kâbe'nin örtüsünü parçalatıp askerlere dağıttı. kâbe'nin kapısını söktürdü.

    ebu tahir, bununla yetinmedi. el-hacer el-esved'in sökülmesini emretti ve bunu balyozla söktürtüp yanı sıra götürdü. el-hacer el-esved, 22 sene dışarıda kaldı. (ibn kesir, c. 11, s. 282)

    el-hacer el-esved, 1022 yılında da saldırıya uğradı. mısırlı birisi hacılarla gelip kâbe'yi tavaf etti ve el-hacer el-esved'i öpeceği sırada elindeki gürzle o mübarek taşa tam üç kez vurdu. adam, 'ne zamana kadar şu taşa ibadet edeceğiz. ne muhammet ne de ali beni yapacağım işten alıkoyamayacaktır. bugün şu beyt'i (evi) yıkacağım' dedi. bunun üzerine yemenli birisi onu öldürdü, adamları da öldürüldüler. (ibn kesir, c.12, s. 84)..."

    http://www.turandursun.com/…dunuz/p2007_articleid/5
  • içinde namaz kılarken ne tarafa yöneldiğinizin önemi olmadığı mekan.
hesabın var mı? giriş yap