• bugünkü bahreyn civarında, zamanın abbasi halifelerinin zulmüne karşı gelişen bir isyanla doğan, ortak mülkiyet temeline dayalı bir heteredoks islam devleti. yaklaşık ikiyüzyıl yaşamış, abbasi halifelerinin korkulu rüyası olmuşlardır. kabe'yi basıp "bu taşa mı tapıyorsunuz?" diyerek hacıları kılıçtan geçirip hacer ül esved'i kaçırmaları, en ünlü vukuatlarıdır.
  • zenc isyanının devamı olarak gelişen, adaleti amaçlayan mistik sosyalist bir hareket olarak yayıldı. kurucusu hamdan bin eşas el karmat’dır. ilk merkezleri kufe’nin doğusundaki hamdan’dı. ikinci merkez bahreyn bölgesidir. iran karmatileri ve bahreyn karmatileri olarak iyiye ayrılırlar. iran karmatileri ılıman bir tavır sergilerken, bahreyn karmatilei sertlikleri ile tanınmaktaydılar. hacer-ül esved bayreyn karmatileri tarafından alı konulmuş ve bu hareket kendi içleri arasında bölünmelere yol açmıştır 100 yıl süren bu hareketin sonunu hazırlamıştır. islami tarihin ilk kadın komutanı yine karmatilerden çıkmıştır.
  • bahreyn'de ortaya çıkmış şia kaynaklı bir gruptur. abbasi halifesinin ek 1 dinar vergi koyması sonucunda "nedir bu çektiğimiz?" diye isyan edip ortak mülkiyete dayalı bir devlet kurmuşlardır. görüşleri mazdek'in görüşleriyle benzer de olsa karmatilerin mülkiyet ortaklığı yanında kadın ortaklığını da savunmamışlardır (böylece "bu çocuklar kimin?" sorularına yanıt bulamayan sasanilerin dumurunu abbasiler yaşamamışlar.). bahreyn bölgesi ele geçirdikten sonra basra ve kufe(bağdat kurulmadan önce çok büyük ve şaşalı bir yermiş ama şimdi yerinde yeller eser) bölgelerini de ele geçirmişlerdir. üzerilerine abbasilerin gönderdiği kuvvetleri de yendikten sonra daha da gaza gelen karmatiler hacer ül esved taşını da kaçırmışlar ve hakimiyetleri sona erinceye kadar da kimseye kaptırmamışlar. abbasiler, hacıları bir slogan bile atmadan kılıçtan geçiren bu devrimci gruba karşı melikşah'tan yardım isteyince o da türkmen beyi artuk bey'i göndermiş, artuk bey de karmatilere o döneme kadar yaşadıkları en bürük bozgunu yaşatmıştır.aslında bahreyn'deki karmatilerin diğer karmati gruplarına göre daha çok etrafı karıştırmasının bünyelerine giren bol miktarda bedevi sebebiyle olduğu söylenebilir.

    bernard lewis(aslında tam fonksiyonel bir "amerikancı" olsa bazı yönlerini severim ben bunun)'in "araplar" eserine göre aralarında fakir bulunmamaktadır.fakirleşenlere devlet hemen yardımda bulunup normal düzeye ulaşmasını sağlar, kimseye ayrıcalık yapmazmış.savaş için gerekenleri de hemen kendi aralarından tahsis ettikleri için her an yağma, sefer vb yapabilmekte, hacıları soyabilmektedirler.soyulan hacılardan şanslı olanları beş parasız bırakılmakta, diğerleri ceset halinde çölde kalmaktaymış.o dönemki arap tarihçileri çok acımasız vahşiler olduklarından bahsetseler de bu sözlerinde bir nebze ön yargı vardır denebilir ve evet basbayağı önyargılıdırlar. ama gerçekten de karmatiler kendileri gibi düşünmeyenlere yaşam hakkı tanımamışlardır.
  • 23.01.2006 tarihli cumhuriyet gazetesinde emre kongar bu topluluktan bahsetmistir. korsan olan karmatiler günes dogmadan iki rekat ve günes battiktan sonra iki rekat olmak uzere namazlarini kilan zenginden alip fakire veren kisilermis.
  • emre kongar'ın tarihimizle yüzleşmek adlı kitabında

    "karmatiler: 9. yüzyılda ortaya çıkmış olan ilk islam komüncüleri. (siz "komünistleri" diye de okuyabilirsiniz.)

    yani anadolu'da "fetret devri"nde önem kazanan şeyh bedrettin hareketinin ataları.

    karmatilik, gizli bir örgüt: tarihteki ve günümüzdeki bütün gizli örgütlerin anası; hasan sabbah'ın haşşaşinler'ine de kaynaklık ediyorlar.

    fütüvve yani ahilik de bunlardan geliyor.

    hurufi inancı da bunlardan türüyor.

    arap yarımadası'nın güneyinde korsanlık yapıyorlar.

    zenginden alıp yoksula vermek, genel uygulamaları.

    bu açıdan robin hood'un da ataları.

    930 yılında mekke'yi fethedip, hacer-i esved'i kaçırıyorlar.

    karmatiler'le başa çıkamayan abbasiler, selçuklu sultanı melikşah'tan yardım istemek zorunda kalıyor.

    içki haram değil, şarap içiyorlar, güneş doğmadan iki rekat, güneş battıktan sonra da iki rekat namaz kılmanın, yılda iki gün oruç tutmanın yeterli olduğuna inanıyorlar.

    kıbleleri mekke değil, kudüs"

    diye bahsettiği müslüman kavim...
  • hamdan bin karmat tarafından kurulmuş ultra şii olarak telakki edilmiş radikal bir mezheb ve daha doğru bir tanımlamayla sağlam bir örgüt, daha sonra da devlet. kendileri hakkında islam komüncüleri, islam bolşevikleri bile denilmiştir. karmat kelime olarak aramice'den gelmiş olabilir. aramcada gizli bilgi, gizemli bilgi öğreten anlamına gelen karmat kelimesi mevcuttur. ancak klasik arapça sözlüklerinde de karmat kelimesine rastlamaktayız. burada da karmat daha çok sakatat yiyen kişi anlamındadır. linguistik açıdan zor bir meseledir.

    kûfe yakınlarında kendi başına derviş hayatı yaşayan hamdan, halkın yoksulluğu ve abbâsîler'in ülkede meydana getirdiği baskıdan yararlanarak “ortak mülkiyet” anlayışını amaç edinen bir ideoloji kurdu. kökenlerini bâbek isyani ve aşırı katı muhafazakar bedevi geleneğinde aramak gerekir. zenginlerin malını paylaşmayı ana ilke olarak benimseyen bu tarikat, kısa süre içinde bütün irak'ta yayıldı. görünüşte dini, gerçekte ekonomik bir hüviyet taşıyan bu tarikatın politik düşünceleri de vardı. islâm dini'nin getirdiği kuralların birçoğunu da tabiatiyle yok saymışlardır. mazdeizm ile paralel görüşleri vardır. bunların ultra şii olarak adlandırılmalarının sebebi de kullandıkları şiddet dolayısıyladır. özellikle bahreyn'de örgütlenmişlerdir. hatta 2 tane devlet bile kurmaya muvaffak olmuşlardır. sultan melikşah en güçlü kumandanlarını bunların üzerine göndermiş ancak birçok kez başarısız olmuştur ki adı geçen zamanda melikşah, bilinen dünyanın en güçlü hükümdarlarından birisiydi.

    bahreyn'de karmatî devletinin başında bir hükümdar bulunuyor ve halk, altı kişilik bir meclis tarafından yönetiliyordu. bir kişi fakirleştiği veya borçlandığı zaman toplum fertleri tarafından yapılan yardımlar sayesinde eski haline gelebiliyordu. bölgeye gelen yabancı bir zanaatkârın yerleşmesi için gerekli para derhal bulunuyor ve hatta fakirlerin evlerinin tamir masrafları devlet tarafından karşılanıyordu. devlet teşkilatı bazı yönlerden komünizme benziyordu. sözgelişi vergiler toplanıyor ve toplumun fertleri arasında ihtiyaçlarına göre bölünüyordu. ibn haldun'un el-iber adlı eserinde geniş bilgi vardır.

    anadolu alevi geleneği ile alakası yoktur. arap-iran geleneğine katılan grek mayasıyla yoğrulmuştur. anadolu aleviliğiyle bağlantısı sadece bâbek isyanına iştirak eden heterodoks zümrelerin sahiplenmesi dolayısıyladır. yoksa organik bir bağdan söz edilemez.

    (bkz: ibni haldun ve tarih)
  • brütal yaklaşımlarıyla kişiyi kişiden alan** bir topluluktur. şiddetin teorisini yazmışlar bu yeryüzünün lanetlileri.
  • robin hood felsefesini benimsemiş müslümanlardır. "komunisttirler" demek, ucuz ve kolaycı bir yaklaşım olur. zira mülkiyet paylaşımı esas olsa da, eflatun ve aristo tarafından idealize edilmiş ütopyanın, veya ideal devletin -ne derseniz artık- bu mezhepte nesnel bir karşılığı yoktur. türkçesi, sosyalist bir felsefe benimsemiş oldukları, öyle rahatlıkla söylenemez.

    karmatilik, zamanın ihtiyaçlarına ve yöneticilerin despotizmine bir karşıçıkış ifade edici, pragmatik bir alana tekabül ediyor. nitekim, islamın devlet eliyle değil fert eliyle temsilini esas alıyorlar. şimdi, islam hukukuyla çok içli dışlı olmayan birine bu cümle oldukça basit gelebilir. oysa bu, o güne kadar bilinen ve uygulanan islam şeriatını kökten reddetmek demektir. zira, islam'ın teorisini pratiğe dökme salahiyeti devlet elindedir. mesela kanunları allah adına devlet koyar, içki ve hırsızlık gibi kuran'da da cezalarının ne olduğu belirtilmiş temel yasakları değil, en yaygın ibadetleri dahi devlet denetler: namaz kılmayan adamı devlet cezalandırır, zekat devlet eliyle toplanır...

    işte karmatiler'in karşıçıkışlarını islam tarihinde önemli kılan da budur. onlar, devletin dine karışmamasını öngören bir anlayış istediler. bu, hukukî bir yorum filan değildir. işin türkçesi ve dürüstçesi, işlerine öyle geldiği içindir, yani gayet pragmatik bir düşüncedir. zira zamanın yönetimi, saçmasapan, dinle diyanetle alakası bile olmayan türlü çeşit vergilerle halka zulmediyor, üstelik kuran'da geçen "ulu'l-emre itaat farzdır" kaidesini de argüman olarak kullanarak, isteklerini reddedenleri din adına cezalandırıyorlardı. karmatiler de bu duruma isyan ediyorlar, hatta zaman zaman şiddete de başvurarak zenginden alıp fakire dağıtarak kendilerince gerçek adaleti temsil ediyorlardı.

    karmatilerin komunizme benzeyen tarafları ise, ekonomi ve refahın birilerinin keyfine bırakılıp geri kalanların ne hali varsa göreceği kapitalist zihniyete taraftar olmamalarıdır. fakirleri gözetmişler, hatta devlet eliyle fakirliklerini telafi etmeye çalışmışlardır.
  • bize şimdi karmatiler'in ruhunun lazım olduğu anlaşılıyor bu emeviye devrinde.
hesabın var mı? giriş yap