• hakkında biraz önce bir fıkra öğrendim hâlâ gülüyorum:

    nixon, kruşçev ve tito bir zirvede buluşmuşlar. toplantı sonrası konvoyları otele götüren rota üzerinde yolun ikiye ayrıldığı bir nokta varmış. nixon’un makam aracı buradan geçerken şoför sormuş: “sayın başkan, ne taraftan gideyim?” bu soru nixon’ı öfkelendirmiş. “bana böyle aptalca sorular sorma, tabii ki ‘sağ’dan gideceksin!
    aynı diyalog sovyet şoförle kruşçev arasında da geçmiş. ama bir farkla: onlar ‘sol’dan gitmişler. son olarak sıra yugoslav şoföre gelmiş. “sayın mareşal, hangi yoldan gitmemi emredersiniz?” tito, yanında sakıncalı birisi olup olmadığını her ihtimale karşı kontrol ettikten sonra şu emri vermiş: “oğlum sağa sinyal ver, ama soldan git!”
  • annemin anlattığına göre, tito vefat ettiğinde televizyonda bu haberin altyazısını okuyan ve yugoslavya'dan türkiye'ye gelen dedemin yüzü çökmüş, eyvah demiş yugoslavya kalmayacak artık. gerçekten de vefatından sonra olanları hepimiz biliyoruz. dünya tarihi için oldukça kısa sayılabilecek bir süreç sonunda yugoslavya dağıldı. tito belki de tarih boyunca yaşanabilecek en güzel ülkeyi ve toplumu kurmuştu. yugoslavya içinde o kadar farklı köken var ki, tito bunları hep birlikte harika bir şekilde harmanlamayı başardı ve yugoslavya'yı tek yumruk haline getirdi. ateist biriydi, kim neye inanıyorsa bunların hepsine saygı gösterdi. güümüzdekiler gibi dini kullanmadı, bu sayede ülkesini geliştirebildi. günümüzde türkiye'nin yapmak için çırpındığı yerli araba (yugo), düzenlemek için yapılmayan maymunluk kalmayan olimpiyatlar, büyük turnuva ev sahiplikleri gibi başarıları 30 küsür sene önce yapan bir ülke yaratmıştı. sporda ve sanatta da ne kadar ileri olduklarını yazmıyorum bile. rahmetli dedemin anlattığına göre ne zaman yugoslavya'ya akrabaları ziyarete gitse iki eli kanda olsa bile çalışmaya koşan insanlar görürmüş. bu etki günümüzde de hala görülebilir, türkiye'de yaşayan boşnaklar çok çalışkan insanlardır. böyle liderler kolay gelmiyor dünyaya. türkiye'nin başına, nur içinde yatsın mustafa kemal atatürk gibi bir insan geldi fakat bu liderin kıymeti bilinmediği için, bıraktığı mirasın içine edildiği için yaradanın türkiye'ye verdiği ceza ortada. kendi inancıma göre tito'dan sonra yaşananlar da yugoslavya için çok ağır bir ceza oldu.
  • 12 mart 1978'de, yugoslavya'nın kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmasında;

    "ülkemiz kristal bir küredir. ben josip broz tito, bu küreyi ellerimle tutarak değil alttan nefesimle üfleyerek havada tutuyorum. umarım benim nefesim tükendiğinde de birisi gelip bu görevi benden devralır. yoksa kristal küremiz yere düşer ve tuz buz olur. işte o zaman dünya'nın kaderinin korunması başka bağımsız ülkelere kalır. nasır*, benim dostumdur ancak ondan önce dünyanın korunması anadolu'ya düşer. anadolu'da kurulan devletin temeli bağımsızlıktır. bu yüzden dünya'yı kurtarma görevi anadolu'nun omuzlarındadır"

    diyen, ölümünden sonra kristal küresi parça parça olan adamdır.

    tito'nun ve güney slavlarının kristal küresi kendinden sonra gelen slobodan miloseviç, franjo tudjman gibi manyaklar tarafından, üflenerek havada tutulmak bir yana yerlere yerlere atılmış, tuz buz olmuştur. sırbistan'ı yugoslavya içerisinde dengede tutmayı beceren tito'nun yokluğunda dağılan kürenin içindense barut, çelik, öfke, kan, gözyaşı, kısaca soykırım ve katliam çıkmış, kaderleri hiç bir zaman düzelmeyen masum balkan halklarının üzerine üzerine saçılmıştır.

    eski yugoslavya devlet başkanıdır, diktatördür ama balkanlar gibi eşsiz bir mozaiği nefesiyle ayakta tutmayı başaran da bir adamdır.
  • ne derece yalan ne derece dogrudur bilinmesede soyle der :
    "dunyanin gelecegi bagimsiz ulkelerin elindedir.
    "bugun dunyanin bagimsiz ulkeler siralamasinda ulkemiz
    basi cekiyor. dunya savaslarindan sonra kurulan buyuk
    yugoslavya federasyonu, emperyalistlerin emellerini
    dogu avrupa'nin ortasinda kesmektedir.
    "ancak ulkemiz kristal bir kuredir. ben josip broz
    tito, bu kureyi ellerimle tutarak degil alttan
    nefesimle ufleyerek havada tutuyorum. umarim benim
    nefesim tukendiginde hemen birisi gelir ve bu gorevi
    devralir. yoksa kristal kure yere duser ve tuz buz
    olur.
    "iste o zaman dunyanin kaderinin korunmasi baska
    bagimsiz ulkelere kalir. nasir, benim dostumdur ancak
    ondan once dunyanin geleceginin korunmasi anadolu'ya
    duser. anadolu'da kemalistler tarafindan kurulan
    devletin temeli bagimsizliktir.
    "bu yuzden anadolu, dunyanin kaderini kurtarma
    gorevini omuzlarina alir.
    "yoksa, anadolu teslim olursa cephe daralir
    sovyetler'in giris kapisi acilir."
  • bir dönem stalin ile işler iyice gerginleştiğinde gerekli ayarı vermiş eski yugoslavya lideridir.

    stop sending people to kill me. we've already captured five of them, one of them with a bomb and another with a rifle (...) if you don't stop sending killers, i'll send one to moscow, and i won't have to send a second.
    —josip broz tito

    kısaca stalin'e diyor ki :

    sürekli suikastçı göndermeyi bırak. 5'ini de zaten yakaladık. biri bombalıydı diğeri tüfekli... eğer katillerini göndermeyi kesmezsen ben de moskova'ya bir tane gönderiririm bir ikinciyi de göndermem.
    —josip broz tito
  • eski yugoslavya'yı görmüş yeni parça pinçik balkanlılar tarafından köpek gibi özlenen adam.
    tabi ki hepsi değil ama bir çoğu hata yaptıklarını, tito'nun ve yarattıklarının değerini bilemediklerini ve bugün pek pişman olduklarını söylüyorlar alenen.
    kendisi ile atatürk arasında da bazen paralellik kurulur. ben çok katılmam.
    tito'nun işi daha zordur (kurtuluş anlamında değil, kuruluş anlamında), eseri de daha güçsüzdür belki bu yüzden.
    ama aralarında ileride bir ortak nokta olma ihtimali vardır: onlardan gelen sonra nesillerin pişmanlıkları.
    balkanlarda yaşanan tüm o manyaklığa rağmen,
    eğer bir gün türkiye toprakları üzerinde yaşayanlar atatürk konusunda pişman olurlarsa,
    pişmanlıkları yugoslavların pişmanlıklarından çoook daha büyük olacaktır. kesin.
  • yugoslavyayı bir bütün haline getirmiş şahsiyet. sırpla, hırvatı, boşnakla, bosnalyı kapı komşuları haline getirebilecek yegane insandı. yugoslavyada (eskiden) en küçük bir ekmek kulübesinde bile eşşek gibi resmi asılıydı. insanlar ona şükran borçluydu ama ne yazıkki adamın zor bla kurduğu union artık yok. dah mı iyi oldu bilemiyorum. tüm dünyada ki tüm sınırlara karşı olan bi insan olan benim için fazladan sınır demek olsa da sırpların pisliklerine tahamülü kalmamış insanlar için belkide iyi olmuştur. kim bilir? çok sevdiğim bir şahsiyet.
  • 1954 yılında gerçekleştirdiği türkiye ziyareti http://www.britishpathe.com/record.php?id=65075 adresinde izlenebilir. yalnız nasıl bir hürmet, nasıl bir insan sağanağı. alkış, kıyamet.. kolay değil, zamanın en büyük federasyonlarından birinin reis-i cumhur'u gelmiş. arabayla geçtiği bütün köprülere ve haydarpaşa'ya hoşgeldin yazıları asılmış hep. celal bayar da gözüküyor doğal olarak görüntülerde. tanklarla ve ağır silahlarla yapılan geçit törenini dürbünle izlediği sahne özellikle etkileyici. "bak bugün dostumuzsun, şurdaki uzun şeyi sana doğrultmamızı istemiyorsan yamuk yapma" mesajı veriliyor bir nevi, tam totaliter ülke sendromu. bayılıyorum böyle gerçek tarihi görüntülere. şimdi nerde o balolar, fraklar. varsa yoksa iki tane şeyh getirip cumaya gidiyor bizim badem bıyıklılar.
  • rivayete göre ismet inönü'yle karşılaşmasında ismet inönü tanıtılırken " mareşal , komutanlar komutanı , atatürk'ün silah arkadaşı t.c cumhurbaşkanı ismet inönü " diye tanıtılınca tito elini ismet inönüye uzatır ve şöyle der :

    - merhaba , ben tito
  • "kimsenin bir şeyini istemiyoruz, bizim olan hiçbir şeyi vermiyoruz" sözü bir kentin kapısına yazılmıştı.

    bugün bizim için de geçerli olmalı.
hesabın var mı? giriş yap