• çok kırgın olduğum ülke. sebebini aşağıda açıklıyorum.

    2021 aralık ayında linkedin aracılığıyla dublin'de bulunan bir matbaa işletmesine iş başvurusu yaptım. lise ve üniversite olmak üzere matbaa ve grafik tasarım üzerine eğitim almış ayrıca 15 yıllık piyasa tecrübesi olan 30 yaşında bir adamım. matbaa baba mesleğim.

    velhasıl dediğim gibi 2021 aralık ayında işe başvurdum, birkaç gün sonra firma sahibi mesaj attı "i will give you a call tomorrow" diye. heyecan tavan yaptı tabi. tamam falan dedim ama telefonda konuşacak kadar iyi ingilizcem yok. bunu da söyledim. ama o sırada birebir ingilizce dersi alıyordum ayrıca speaking pratiği için de cambly kullanıyordum. velhasıl linkedin üzerinden yazışarak devam ettik. ingilizce çalıştığımı söyleyince, "tecrübelerin bizim için çok iyi . dil de çalışıyorsan olabilir" dedi.

    araya christmas falan girdi ben tam unuttular beni dediğimde bir mesaj daha aldım. "masraflarını karşılarsak 1 hafta denemeye gelebilir misin?" diye. gelirim tabi ki dedim. velhasıl uçak bileti vs. her şeyi aldılar ve nisan 2022'de 10 günlüğüne dublin'e gittim. işte her şey burada başlıyor. dublin'e business vize ile gittim. şirket tarafından yazılmış bir davet mektubu ve açıkça "digital print operator pozisyonunda denenmek üzere" yazıyordu ingilizce. bu dosyalar konsolosluğa gitti ve vizem onaylandı yani.

    gittiğim hafta pazartesi-cuma full time çalıştım. işi bildiğimi direkt anladılar zaten. dilde ufak tefek sorunlar oldu tabi ki ama çok iyi dil bilen arkadaşlarım bile native biriyle konuşmak öyle hemen olmaz falan gibi şeylerle beni gazladılar ki bu da doğruymuş. denemenin 2. günü işletme sahibi yanıma gelip "cuma günü paskalya, plan yapmışsındır belki ama 1 saat bana ayırabilirsen detayları konuşalım" dedi. ben tabi havalara uçuyorum.

    cuma günü geldi çattı, açtık çalışma bakanlığının sitesini girdik benim pasaport bilgilerini vs. çalışma izni başvurusunu tamamladık. ben istanbul'a döndüm, yine kontaktayız tabi. ara ara hal hatır soruyoruz birbirimize falan. çalışma izni başvurusu 12 haftayı bulabilir diyorlardı, adam da razı oldu buna. benim zaten seçme lüksüm yok. ne zaman deseler gideceğim yani.

    5 mayıs 2022'de çalışma izni başvurusu alındı, 21 temmuz 2022'de bana mail yoluyla iş sözleşmesi geldi. ben sözleşme gelene kadar hala "çıkmaz belki çok umutlanma" diyordum kendi kendime. ama sözleşme geldikten sonra tamam dedim oldu bu iş artık. sözleşmede maaş, sigorta, yıllık izin cart curt hepsi yazıyor. tamam dedim artık yani. neyse araya hafta sonu girdi ben tabi keyifle bunu kutluyorum. ağustos ortası gibi giderim artık diyorum.

    daha doğrusu diyordum. ta ki düne kadar. dün bir mail adım. "your application is refused" başlıklı. bu arada bu maili aldığım esnada dublin'de bir ev sahibiyle kira detayları konuşuyordum. 5 dk daha geç gelse mail 1700€ depozitoyu göndermiş olacaktım. maili açınca mermi yemiş gibi oldum. aşağılara doğru indiğimde matbaa sektörüne çalışma izni vermiyoruz yazıyordu. ulan nasıl vermiyorsunuz? denemeye gittim ya. orada da yazıyordu. firmanın adı zaten bilmem ne print. daha ne kadar belirtilebilir bu. 3 ay beklettikten sonra mı söylüyorsunuz bunu?

    sonrasında iş yeri sahibiyle yazıştık, o da bu durumun çok saçma olduğunu, itiraz hakkımız olduğunu ama sonucun değişeceğini sanmadığını falan söyledi. yaklaşık 8 aydır umut bağladığım, üzerine plan yaptığım şey 3 paragraf mail ile son buldu anlayacağınız. şu an yok olmuş gibi hissediyorum. saydam hissediyorum kendimi. evet dünyanın sonu değil biliyorum ama her şey o kadar yolunda gitti ki, hiç sorun çıkmayacak gibiydi.

    velhasıl olmadı. buradayız. bakalım ne olacak.

    edit: geçmiş olsun mesajlarınız için çok teşekkür ederim.

    itiraz süresini değerlendir diyenlere de toplu cevap vereyim; şanssızlık silsilesi devam ediyor ne yazık ki şirket sahibi 3 hafta tatile çıktı. döndüğünde 1 haftamız kalmış olacak. belki bir ihtimal.
  • başlık altında irlanda ya yerin dibine sokuluyor ya da cennetten bir köşeymiş gibi tasvir ediliyor ama bahsedilenler çok kişisel geliyor bana, yaklaşımlar biraz duygusal. ben bu entry'de tam tersini yapacağım, kaç para kazandığımı, kaç para harcadığımı açık açık yazacağım. gelmek ister misiniz istemez misiniz kendiniz karar verin.

    (+)€4300 aylık net gelirim (küsüratı var da çok önemli değil orası). burada maaşlar yıllık brüt üzerinden, çünkü herkesin vergi dilimi farklı, dolayısıyla elinize geçen net değişiyor. benim yıllık brütüm €68000. evli olduğum, eşim çalışmadığı ve eşimle ortak vergi beyanında bulunduğumuz için en yüksek net geliri olan vergi dilimine giriyoruz. bekarsanız net geliriniz daha düşük olacaktır, isterseniz şuradan aldığınız teklife göre elde edeceğiniz net geliri hesaplayabilirsiniz.

    €140 aylık devletin ödediği çocuk desteği. başvuran herkes alabiliyor, biz de gelir gelmez başvurduk ve aldık. şimdilik çocuğun birikimine atıyorum bu parayı. bu entry'de bu gelirim hiç yokmuş gibi hesap yapacağım ama yine de ihtiyacı olan olabilir diye bahsetmeden geçmeyeyim dedim.

    (-)€1900 aylık kiram. dublin'de, şehir merkezine trenle 18 dakikalık bir mesafede yaşıyorum. yaklaşık 100 metrekare, iki odalı, 50 metrekare bahçeli, önünde iki arabalık park yeri olan iki katlı müstakil bir evde oturuyorum. dublin'de kiralar (ve dolayısıyla ev fiyatları) gerçekten çok yüksek. şehir merkezinde tek odalı apartman dairelerine de yaklaşık olarak bu kiralar isteniyor. merkeze daha uzakta veya dublin dışında ev bulmak çok daha kolay.

    (-)€90 aylık doğalgaz masrafım. aslında burada fatura iki ayda bir geliyor ve elektrikle ortak. fakat ben yıl içerisindeki toplam harcamamı aylara bölerek bütçe yaptığım için buraya da öyle yazıyorum.

    (-)€100 aylık elektrik masrafım. elektrik gerçekten çok pahalı bence. yani doğalgazı anlıyorum, bizim evin izolasyonu çok iyi değil ve biz de kış ortasında evde tişörtle gezmeyi seviyoruz ama elektrik gerçekten canımı sıkıyor. tasarruf edebileceğim bir şey de değil, her zaman bu kadar kullanmak zorundayım.

    (-)€88 aylık internet masrafım. aslında çok daha ucuz olabilir çünkü virgin'in 500mbit'lik internetini kullanıyorum ve daha ucuza hizmet sunanlar da var ama bu fiyata tv de dahil ve yeni geldiğimiz bir ülkede kültüre aşina olmak için yerel tv kanallarını izliyoruz. geleli yaklaşık bir buçuk yıl oldu ama yine de kapatmayı düşünmüyorum, tv kanalları bizdeki gibi rezalet değil, izlenebilir pek çok içerik var.

    (-)€16 aylık telefon masrafımız (iki hat). en ucuza kapattığımız hizmet bu olabilir, buradaki insanlar bile çok şaşırıyor duyunca. 8 euro'ya sınırsız konuşma, sınırsız mesajlaşma, 100gb internet.

    (-)€18 aylık çöp masrafımız. burada apartman dairesi çok az var, insanlar genelde müstakil evlerde yaşıyorlar. bu nedenle çöp hizmetine ayrıca para veriyorsunuz (çöpleri devletin veya belediyelerin değil, özel şirketlerin topladığı ve bu nedenle para ödediğimize dair bir mesaj aldım, düzeltiyorum). general waste, organic ve recycle olacak şekilde üç tane çöp kutusu veriyorlar size, çıkardığınız general waste'in kilosuna göre bir ücret ödüyorsunuz. biz 42kg'lık orta paketi seçtik ama şimdiye kadar 15kg'ı geçtiğimiz olmadı. yemek çöpünü organic'e, geri dönüşümü de recycle'a atınca neredeyse hiç çöp çıkmıyormuş onu da görmüş olduk.

    (-)€900 aylık market alışverişimiz. aslında ayına göre 800-1000 euro arasında değişiyor ama ortalama 900 diyebiliriz. bence çok masraf ettiğimiz kalemlerden biri de bu. daha ucuza gelebilir fakat bu kadar pahalı olmasının iki sebebi var: birincisi arabamız yok ve aldi, lidl gibi nispeten ucuz marketler toplu taşımayla gitmek için çok uzak. dolayısıyla dunnes ve supervalu'dan alışveriş yapıyoruz ki bu ikisinin fiyatları migros'a denk. ikincisi çocuk olduğu ve eşimin diyeti özel beslenme gerektirdiği için bazı şeyleri en pahalısından alıyoruz. hindistan cevizi yağları, badem unları, organik çocuk bisküvisi falan her alışverişimizde aldığımız şeyler oldu artık. bekarsanız bir haftalık alışverişi 50 euro'ya tamamlamanız imkansız değil. kıymanın kilosu 8 euro, tavuğun kilosu 10 euro, etin kilosu 11 euro. yalnız alkol pahalı, 6'lı bira 10 euro falan.

    (-)€100 aylık ulaşım masrafımız. ayına göre değişen kalemlerden biri bu. bisikletlerimiz var ve çocuğu da okula bisikletle götürdüğümüz için para harcamadan ulaşımın çoğunu hallediyoruz ama alışverişe otobüsle gidip taksiyle geri dönmek gerekiyor. bazen çok yağmur yağdığı veya soğuk olduğu için çocuğu da okula taksiyle götürüyoruz. öyle olunca bazı ay €200 ulaşım masrafımız oluyor. arabayı alırsam bu masrafın daha düşeceğini tahmin ediyorum fakat buranın ehliyetini bir türlü alamadım (15 yıllık ehliyetimi kabul etmediler, etmiyorlarmış, başka yazı konusu).

    (-)€150 aylık okul masrafımız. aslında okullar bedava ama çocuğun okul sonrası aktivitesi için ekstra para ödüyoruz.

    (-)€100 çocuğun birikimine attığım para. doğduğundan beri her ay koydum bu parayı kenara. büyüdüğünde hayata hiç olmazsa benim gibi sıfırdan başlamasın diye biriktiriyorum.

    (-)€100 kendi birikimimize attığım para. aslında daha çok olsun isterdim ama tek gelirle daha fazlasını yapamıyorum şimdilik. belki hanım çalışmaya başlarsa veya gelirim artarsa o zaman yapabilirim.

    (=)€738 ay sonunda kalan para. bu parayı da genelde bir sonraki ayın bütçesine atıyorum. yıl sonunda hala para artmışsa birikime gidiyor. ama genelde artmıyor, yıl içinde türlü harcamalarla tüketiyoruz bunu da. ne bileyim mesela geçen yaz araba kiralayıp dolaştık irlanda'da, sonra eşime elektrikli bisiklet aldım. sağlık masraflarımız da var, burada ilk sağlık hizmeti veren kuruluş gp denen aile sağlık hekimleri ve her bir ziyaretimiz €60 masraf çıkartıyor. yarısını sağlık sigortamız karşılasa da artık abone olacak derecede gittiğimiz için bu kalemde de epey bir masraf yapıyoruz. öte yandan dışarıdan yemek yeme gibi kalemlere de para gidiyor ki pahalılığından şikayet ettiğim konulardan biri de bu. üç kişilik ailenin mcdonald's'tan bir akşam yemeği söylemesi 40 euro tutuyor, biraz kalburüstü bir restorana gitsen 100 euro'yu buluyor.

    -- buradan sonrası şahsi yorumlar --

    türkiye'de çok daha fazla kazanıyorduk, zira eşim de çalışıyordu ve ikimiz de sağlam maaşlar alıyorduk. neden geldiniz o zaman irlanda'ya diye sorabilirsiniz, çalıştığım şirketten teklif aldığımda ben de sordum eşime istanbul'da ev mi alalım yoksa dublin'e mi taşınalım diye. hiç düşünmeden dublin'e taşınalım dedi. dedim önce bir düşünelim istersen, düşündük, düşündükten sonra yine teklifi kabul edip dublin'e taşınmayı uygun gördük. şimdi daha ortalama bir hayat yaşıyoruz, "immigrant"lar olarak 2. sınıf vatandaş konumundayız (vatandaş bile değiliz henüz, en az 3-4 yılımız daha var) fakat hayattan genel olarak çok daha memnunuz. çocuğumuzun geleceği (ve bugünü) bizi daha az korkutuyor artık, çevremizdeki insanlar daha güleryüzlü, politika ve ekonomi gündemin en az konuşulan konuları. problem yaşamıyor muyuz, yaşıyoruz elbette. dünyada hiç sorun olmayan bir yer yok, öyle olsaydı herkes oraya gitmek isterdi. her yerin kendine has sorunları var, mesele hangi sorun kümesiyle başa çıkmak istediğinizle alakalı. türkiye'ninkine biz daha fazla dayanamadık, biraz da başka problemler canımızı sıksın istedik. şimdilik çok mutluyuz, olur da bir gün geri dönmek istersek de yaşadık bir macera ve eğlendik. pişman değiliz, bir daha gelsek dünyaya yine deneriz.

    sorularınız varsa yeşillendirebilirsiniz.
  • uzun uzun yazalım millet nasiplensin.

    1) dublin başka irlanda başka. önce bunu bilin.

    2) dert nedir öğrenmek isterseniz buyrun gelin dublin'e. gelmeden önceki 3 ayınız (vize), geldikten sonra 5 ayınız sinir krizi ile geçer.

    3) diğer şehirleri iyidir, çünkü dublin gibi kontrolden çıkmış değildir.

    4) kardeş, çalışmak için gerekli belgeleri çalışacağın yer sağlamış ise 1-2 günde vizen çıkar. turist isen, hele dil okulu ayağına girmeye çalışıyorsan 2-3 ay vize beklersin. bunlar avrupa içinde en yüksek asgari ücret veren, vergilendirmesi diğer ülkelere göre daha iyi olan bir yer, yani ispanyolu da almanı da buraya girmeye çalışıyor. bunlarda olabildiğince kimseyi almamaya çalışıyor. zor yani bunlardan vize almak. öyle üniversiteden kabul aldım diyip gecikmeyin, mümkün ise 3 ay önceden vizeye başvurunuzu yapın.

    5) avrupa birliği üyesidir ama schengen alanında değildir. yani kendi vize koşulları vardır ve schengen alanına taraf olmadığı için öyle avrupa'da gezemezsin. irlanda'dan almanya'ya bir gezmeye gideyim dersen yine vize alman gerekir. öyle yeşil pasaport vesaire, hiçbir şeyi kabul etmez. bir kolaylıkta sağlamaz.

    6) irlanda için en büyük sorun konaklamadır. zaten aldığınız para kiraya gider. öyle market alışverişi falan 30-40 euro ile her seyi alırsın. etinden sütüne (haftalık)... konaklama ise paran varsa bile bulamazsın. hele ki dublin'e geldiysen ne dert çekersin, ne rezilliklerle karşılaşırsın aklın durur. bir de dolandırıcısı vardır bu işin. öyle sakın türkiye'den evi görmeden para göndermeyin. evi boşver, anahtarın kapıyı açtığından emin olmadan para vermeyin. ancak lisanslı bir emlakçı var ise ve lisanslı olduğundan eminsen bunu yapabilirsin. ev bulmak zor gençler. hele dublin'de..

    7) bir bürokrasi var aklın durur. bir banka hesabı açtırmak istersin, sanırsın 200.000 euro kredi çekmeye çalışıyorsun. pps numarası almak istersin 1 ay bekletirler, oturma izni almak istersin 1 ay bekletirler. yani ilk 3 ayda bunları hallet öp başına koy.

    8) iş olanağı iyidir bak, çalışmak için kabul edildiysen belki de avrupa'da en kolay kalıcı olabileceğin ülke burasıdır. insanı zor içeri alır ama tutmak için de çok uğraşır.

    9) insanı çok iyidir, problem yaşaman çok zor, dertsiz tasasız millet...

    tüm bu yazdıklarım dublin için. dublin dışındaki yerlerde bu maddeler çok daha kolay.

    genelde insanlar dublin için bilgi girer ve dil okulundan bahseder. ben athlone'da yaşıyorum, üniversitede araştırmacı olarak çalışıyorum.

    dublin ile ilgili bilgi bulmak kolay, bunun dışında bir yer için soru sormak isterseniz sorun. ayıpsınız, dilim döndüğünce anlatmaya çalışırım.

    özet, dublin'e gelme irlanda'ya gelebilirsin.

    edit 1: her ne kadar yazının ana fikri ile ilişkili olmasa da, yukarıda bir yanlış bilgi vermişim, düzeltmek isterim:

    irlanda avrupa içinde en yüksek asgari ücret veren ülke değil (bkz: isviçre), ben yukarıda ab demek istedim ama yanlış bilgi olmuş. ayrıca ab içinde de en yüksek asgari ücret veren ikinci ülke (bkz: lüksemburg), alım gücü açısından da altıncı sıradaymış. @fatihaltayli arkadaşıma teşekkür ederim.

    edit 2: burada kullandığım elektronik cihaz, pc vs... bu aletlerde türkçe karakter yok, bunun için cep telefonuyla hızlı hızlı yazdım. bu kadar yazdığıma şükretdin. de/da eklerini ayırmamışım, bir arkadaş uyardı. bir daha daha dikkatli olurum. şimdi dönüp düzeltmeye çok üşendim. de/da muhabbetinden dolayı okuduğunu anlamayan olursa yeşillendirsin anlatayım.

    edit 3: çok soru geldiği için birkaç hususu eklemek istedim.

    öncelikle ben irlanda'ya teklif alarak üniversitede "research scientist" pozisyonunda çalışmaya geldim. yani ne irlanda da iş aradım ne de çalışma izni almakla uğraştım. tüm prosedürleri halledip beni ailemle birlikte hızlı bir şekilde buraya aldılar. bir başka söylemle, ne dil okulu aracılığı ile geldim, ne burada herhangi bir dönem öğrenci vs oldum.

    lakin sonuç olarak üniversitede bir nevi hoca olduğum için doktora yapanı da gördüm, dil okulu ile kapak atmaya çalışanı da, eğitimini tamamlayıp iş arayanı da...

    yorumlarım bu gözlemlere dayalıdır. evimi bile bunlar ayarladı, öyle söyleyeyim.

    aşağıda entry giren arkadaş çok iyi noktalara değinmiş, onu da okuyun lütfen. bu

    ben polimer kimyacısı ve malzeme mühendisiyim. bu alanda çok rahat pozisyon bulabilirsiniz. bunun dışında yazılım alanında da iş bulmak kolay. burada zaten işsizlik yok, mühendis, doktor... iş bulursunuz.

    irlanda dil okulundan vazgeçmiyor çünkü iyi bir gelir kapısı lakin istiyorlar ki hakikaten dil okulu için gelsinler ve bitince gitsinler. yani dil okulu ile de kapak atarsınız ama bu klasik yol. buna dikkat ediyorlar. doktora yapıp oradam yürümek en iyi ihtimal. o zaman zaten bırakmıyorlar. lisansüstü ile geldiğinizde zaten sizi bir süre sonra vatandaş yapmaya çalışıyorlar.

    her alanda iş bulabilirsiniz ama bu alanlar da daha rahat tabi ki. bir de "critical skill" listeleri vardır, onlara bakın, belki sizin alanınız critical skill olabilir. ayrıca firmalara yazabilirsiniz, emin olun geri dönerler. en iyi yol zaten direk iş bulup gelmek. euraxess sitesini takip edin.

    edit 4: oğlum ben irlanda'yı gömdüm lan :). aşağıdaki arkadaş da kendi de ifade ettiği gibi iyi niyetle başlayıp gömmüş oldu. niye hepiniz irlanda'ya gelmeye çalışıyorsunuz.

    bak yanlış anlama, sor sabaha kadar anlatayım, asla mesaj atmayın demiyorum ama dil okulu ayağı çok klasik. belirgin mesleğin yok ise bu yola başvur. gerisi şans. ama belirgin mesleğin var ise doktora yap, direk iş başvurusunda bulun. alanın içinde yer alan firmaları bul ve mail at. bu insanlar öyle bizim ik çalışanları gibi değil. mail atarlar. yani dediğim gibi sor ayıpsın ama dil okulu kolay olan yol değil, bil yani.
  • burada yasayan turk gencleri buyukelciligimizin once organize edip sonra da altindan kalkamadigi (olayin asli o olsa da eline yuzune bulastirdigi diyemedim) deprem bagislarinin sagda solda yazik edilmeyisinin sebebidir. okullariyla bir arada goturdukleri cogu da zor sartlara sahip islerinden ciktiktan sonra toplanip ne yapilacak planlamislar, organize olmuslar, ari gibi calismislardir. devletin ulkedeki kurumunun yonetemedigi sureci bu cocuklar yonetmistir, bunu da tamamen gonullu olarak, kendiliklerinden, sifir kaosla, uykularindan ve dinlenmelerinden feragat ederek yapmislardir. en azindan bir yerlere not dusulsun diye, hem de sahsen minnetimi belirtmek icin buraya yazayim dedim. var olsunlar.

    bu ulke evlatlarina bazen hoyrat davransa da cok sansli, evlatlari onu uzakta da olsalar birakmiyor. belki de ondan basimiza ne gelirse gelsin ustesinden geliyoruz.
  • irlandayi tanim yapmadan, sadece olan bir olay uzerinden anlatmak gerekirse;

    3 yil kadar evvel ikinci el bir araba aldik. araba sahiplerinin yapmasi gereken yasal islemler turkiyeden pek de farkli sayilmaz; iki yilda bir araba muayenesi, yillik araba sigortasi ve yillik tasit vergisi odemesi.

    daha once araba sahibi olmamamizin da etkisiyle, biz bu tasit vergisini tamamen unutmusuz. polis bizi durdurup belgeleri istediginde, "tabi ki memur bey" diyerek yaklasik 20 dakika arabayi talan edip bu belgeyi bulamadigimizda unuttugumuzu farkettik ustelik. "kusura bakmayin, biz bunu tamamen unutmusuz, ilk arabamiz" dedik.
    polis once "hmm, yani sizin kendi ulkenizde yok mu bu vergiden?" diye sordu. var, var ama bizim arabamiz olmadi ki dedik. buarada vergiyi odemenin son gununden itibaren 7 ay gecmis. tam 7 aylik bir gecikmeden bahsediyoruz.

    polis bize bakti: " yani simdi size ceza kesebilirim, ama onun yerine o ceza parasiyla vergiyi odeyecekseniz, oyle yapmanizi tercih ederim" dedi. lutfen 2 gun icinde odemeyi unutmayin diyerek, bizi birakti. ulu gardayi da hep sevgiyle andik. vergimizi de hemen odedik.

    ırlanda iste boyle rahat biryerdir. her zaman avantajli degildir bu rahatlik. devlet sistemleri ve burokrasi islemez, turkiyede 24 saatte halledebileceginiz basit bir islem irlandada 2 ay surer. cunku gec kalmak, yapmamak, yapamamak ve yanlis yapmak genelde hos gorulur. zaman turkiye zamanindan farkli bir evrende ilerler. herkesin bolca vakti vardir, dun kalp krizi gecirmis bir ozel sektor calisanina bypass icin 6 ay sonrasina tarih verilmesi normal kabul edilebilir.

    avantajlari da vardir elbet. bu demektir ki, sizin de hatalariniz zaman zaman hosgorulecektir, ortalama bir is yaptiginizda cok takdir gorecek, ortalama ustu yaptiginizda jet hiziyla ilerleyeceksinizdir. lakin, avrupa ya da turkiye standardinda bir sistemlilik, cozumculuk bulmanin imkani olmayacaktir.
  • ingilizlere, en çok da kendine kızgın olan bir ülke irlanda. bu kızgınlığın en büyük sebebi ise irlandalıların kendi dillerini konuşamıyor olmaları. türkler türkçe, almanlar almanca, italyanlar italyanca konuşurken irlandalılar neden irlandaca konuşmuyorlar? gelin biraz da buna bakalım.

    bugün yapılan bir araştırmada irlanda'da yalnızca 77.000 kişinin irlandacayı anadili olarak konuştuğu görülmüş. bu da nüfusun %2'sinden daha azına tekabül ediyor. konuşucuların (bkz: gaelthacht) bölgesinde varlıklarını devam ettirdiği, irlanda'nın kalan yerlerinde irlandaca konuşan kimseyi göremeyeceğimiz anlamına geliyor. ha tabi anadili irlandaca olan kişiler de bilingual imişler. yani ingilizce'yi de gayet akıcı konuşuyorlar.

    kağıt üzerinde, irlanda cumhuriyetinin anadili irlandaca olarak gözüküyor. resmi ve devlet kurumlarında işlerinizi irlandaca konuşacak halledebilirsiniz. hatta irlanda'da tüm tabelalar irlandaca. tabii altında ingilizceleri de var. daha da önemlisi irlanda'da şu 3 dersi vermeden liseden mezun olamıyorsunuz: ingilizce,matematik ve irlandaca. üniversite okumak isteyen her gencin irlandaca bilmesi zaruridir yani. tabii bunlar dediğim gibi kağıt üzerinde. üniversiteye geçen çocukların kaç tanesi irlandaca biliyordur? tartışılır. muhtemelen a1 düzeyinde.

    kağıt üstünde olan kısmı geçersek eğer, irlandalıların anadilleri ingilizcedir. bu bahsedilen resmi kurumlarda da ingilizcedir, hayatın her yerinde de ingilizcedir. hatta ve hatta irlanda'da irlandaca konuşan irlandalılara, diğer irlandadalılar ingilizce konuşsana höyt derler. böylece irlandaca yalnızca okulların sınıflarında konuşulur ve oradan dışarı çıkamaz. peki nasıl bu hale geldiler? ne oldu da kendi dillerini konuşamayacak haldeler?

    -
    -
    -

    1) irlanda tarihinin büyük bir döneminde ingilizler tarafından yönetildi. 1600'larda ise irlanda liderinin tamamen mağlubiyete uğratılmalısı ile irlandaca dilinin çöküşü resmen başlamış oldu. irlandaca hiçbir zaman resmi olarak yasaklanmasa da, irlandaca konuşmak kötü bir şeymiş gibi lanse edildi. ingilizce kanunların ve burası önemli: iş hayatının dili haline gelmişti. irlandaca kendini batıda korumaya devam etse de, doğuda yitmeye başlamıştı. 1800'lere ulaştığında artık irlandaca ve ingilizce eşit derece konuşuluyordu. yani nüfusun yarısı irlandaca, bir diğer yarısı ise ingilizce.

    2) irlanda'yı dibe vuran iki olay oldu. birincisi great famine dediğimiz (bkz: irlanda patates kıtlığı) olayı. 1840'larda meydana gelen bu olaydan nüfusun irlandaca konuşulan batı kısmı etkilendi. zaten 8 milyon nüfusu olan irlanda'da 1 milyon can kaybı oldu, diğer 1 milyon ise başka bir ülkeye göçtü. bu olaydan sonra göçler iyice hızlandı ve irlandalılar daha çok ingilizce konuşulan ülkeye göç etmeye başladılar. britanya ve de amerika. bunun için tabii ki de ingilizce konuşabilmeleri gerekiyordu. ingilizce geleceğin ve teknolojinin, ekonomiminin diliyken kim antik olan dil irlandacayı konuşmak isterdi ki? ben size söyleyeyim. kimse.

    3) en büyük sıçış eğitim sisteminin değişmesiyle oldu. yine 1800lerin ortalarında okullarda çok sıkı bir ingilizce eğitimi verildi ve okul içinde irlandaca konuşmak kesinlikle yasaktı. evlerde irlandaca konuşulsa dahi, ev dışında her yerde ingilizce konuşuldu. irlandaca köylü cahil dili kabul edilirken, ingilizce sofistike ve varlıklıların dili kabul edildi. zavallıcık patates çiftçileri irlandaca, o görkemli iş adamları ise ingilizce konuştular. ve artık katolik kiliseleri ve politikacılar da ingilizce konuşmaya başladığında, ülkenin merkez kısımları irlandacayı hayatlarından çıkarttı.

    4) 19. yy sonunda artık irlandaca boku yemiş ve neredeyse yok olmasına noktasına gelmişti. irlanda bağımsızlığına kavuştuğunda gaelic revival dediğimiz (bkz: celtic revival) akımını başlattı. irlandaca öyküler, hikayeler, şarkılar efenim. ama yok. artık namümkün. hala çok ama çok fakir olan irlanda, geçimini irlandaca ile sağlamayacaktı. görülen oydu ki hiçbir şey kağıt üzerinde olmuyor. illa hukukane yasaklanması gerekmiyor. irlandaca irlanda'da büyükbüyükbüyük babanızın konuştuğu dil olmaktan öteye gidemeyecekti.

    *derken bugüne kadar geldiler. hâlâ her yerde kendi dillerini konuşamamaktan yakınıyorlar. iskoçlar gibi. galler gibi. ama işin tuhaf kısmı kendi dillerini de öğrenmek istemiyorlar. irlanda'da yapılan anketlerde nüfusun neredeyse tamamı irlanda'nın dilinin ingilizce devam etmesini istediklerini dile getirmiş. sebep ise şu: bu sayede tüm dünya ile iletişim halindeyiz. ingilizce dünyanın dili. peki ya irlandaca?

    dilin en büyük kültürel miras olduğu konusunda hepimiz hemfikirizdir. turistlerin görmek için geldi o irlanda kültürü de dilleriyle birlikte yok olmuştur. dünyanın en antik dillerinden olan galce, ingilizlerin eli ile yok edilmiştir. bu konuda yakınan irlandalılar ingilizleri ama en çok da kendini suçlamaktadır. şu an devlet teşviği, zorunluluğu dahi olsa halk kendi dilini öğrenme konusunda pek istekli değil. dil yeniden canlanabilir mi? evet. insanlar bunu ister mi? hayır.

    irlandalı bir yazarın söylediği şu sözü bizzat aktarayım: «irlandalılar, irlanda kültürüne karşı en çelişkili tutumu sergileyen millettir. bir yandan kültürel mirasımızı kaybettiğimiz için ağlayıp suçlamalar yaparken, öteki yandan dilimizi öğrenmek istemiyoruz. dili kaybetme fikrinden nefret ediyoruz ama onu öğrenmek için kılımızı kıpırdatmıyoruz. irlandalı kimliğimize oldukça bağlıyız, ingilizlerle karşılaştırılmaktan nefret ediyoruz ama kendi kültürümüze ait olmamak için ayrıca çabalıyoruz. eğer bir adım atmazsak, 200 sene içinde kalan kültür kırıntılarımızı da tamamen kaybedeceğiz. »

    edit: mağlubiyet yerine galibiyet yazmışım 1.maddede. düzelttiğiniz için teşekkürler.
  • irlanda dünyada nüfüsü 200 sene öncesine göre daha az olan tek ülke. kıyas vermek için şu https://soz.lk/i/4qjs3q38 görsel] yeterli olur. daha çok örnek vermek gerekirse o dönem mısır nufüsü 4.3 milyon şuanda 100 milyon. 1821 senesinde amerika ise 9.6 milyon( yaklaşık 1 .5 milyon köle dahill) nedenlerini açıklamak için minik bir tarih yolculuğu yapalım.

    irlandaya denicilerin ayak bastığı ( yaklaşık m.ö 4500 civarları olduğu tahmin ediliyor) zamanlardan itibaren bir ada ülkesi olmasından dolayı beslenme ve ticaretlerini genellikle deniz ürünleriyle yaparlardı. tabi zamanla hayvancılık ve tarımda gelişti. buğday ve arpa temel tarım ürünleriydi. ta ki yeni dünyada keşfedilen patatesin ülkeye gelmesine kadar.

    1580lerde patates britanya'ya ve tabi irlandaya geldiği zaman irlanda tarihi baştan sona değisecekti. patates diğer tahıllara oranla dönüm başına 3 kat daha fazla kalori veren zorlu şartlara dayanıklı asfalta atsan yetişecek bir bitki olduğu için irlanda gibi ingilterenin gölgesinde kalmış görece fakir bir devlet için bulunmaz nimetti. nitekim irlandanın dört bir yanında patates üretimi( şuanda irish lumber denilen tek patates türü) hızlandı ve diğer tahıllar ekilmez oldu. sonuç başarılıydı da 1700 lü yılların başında 3 milyon civarinda olan irlanda nufusu o donem diger avrupa ülkeleri gibi istikrarlı bir şekilde arttı ve 1840 lı yıllarda 8 milyona kadar çıktı. tabi ki sadece 1 çeşit ürüne hatta bir ürünün bir türüne hatta tek ürünün tek türüne bağlı olmanın riskleri vardı ve irlanda bu riskin bedelini ağır ödedi.

    1845 senesinde yine yeni dünyadan gelen bir mantar türü irish lumber denilen patates türünde hastalıga yol açacaktı. mantar ilk sene mahsülü 3 te 1 ini diğer sene neredeyse tamamını kullanılamaz duruma getirecekti. o dönem bağlı olduğu britanyanın politikaları bu sorunu daha büyütecek ve insanlar vergilerini veya tarla kiralarını ödemek için sağlam tüm patateslerini satacaklardı. 1850 ye geldiğinde 1 milyondan fazla insan öldü. 1845 ve 1955 seneleri arasında 2.5 milyona yakın irlandalı göç etti. büyük çoğunluğu fırsatlar ülkesi olan amerikaya göçtü. 1850-1860 yılları arasında amerikaya göçen mültecilerin yüzde 81 i irlandalıydı. tabi göçler bu 10 yılla sınırlı kalmadı. 1950 senesine kadar her yeni jenerasyonun hatrı sayılır. bir kısmı başta amerika olmak üzere çeşitli ülkelere göç etti. bu insanlar amerikan kültürünü şekillendiren temel unsurlardan biri oldu. günümüz amerikasında nufüsün 10 da 1 ine karşılık 36 milyon kişi kendisini irlandalı kökene sahip olarak tanımlar. tüm dünyada ise bu sayının 50 milyon olduğu düşünülmektedir.

    tabi sorunlar kıtlığın bitmesiyle bitmez. 1 dünya savaşından sonra ingiltereden bağımsızlığını alan irlanda da başka bir sorun baş gösterir. genellikle protestan olan ve kendileri gibi protestan olan birleşik krallıkla beraber kalmak isteyenler ve etno- milliyetçi çoğunlukla katolik olan cumhuriyetçiler arasında gerginlikler başlar ve kısa sürede şiddet eylemleri doğar. 1960 lardan 1998 deki belfast anlaşmasına kadar ülkede ki istikrarsız durum sebebiyle irlandaya yabanci yatirimci gelmez ekonomi kötüleşir. bu durumun kaçınılmaz sonucu göç olur ve nufüs yine yükselemez. ama bu sefer rota amerika yerine daha yakın olan ingiltere olur. özellikle liverpool bu göçlerin büyük bir kısmını alır. bu dönemde irlanda cumhuriyetinin çoğunluğunu gençlerin olusturdugu nufüsünün yüzde 16 sı ülkeyi terk eder.1800 lerin başından günümüze kadar irlanda sınırları içerisinde doğan 10 milyondan fazla yada 2 irlandalıdan biri ülkeyi terk ettiği düşünülüyor.

    edit: debeye girmişiz hayırlı olsun
    2. edit duzeltme
  • yurt dışında kendilerine bir hayat kurmaya çalışanlara naçizane tavsiyem: türkler şöyle türkler böyle, dil okulu pis, sponsorlu iş kaka, master tırt, bu arada ben çok gördüm geçirdim ve çok bilgiliyim ana fikirli ve kötü türkçeli (daha fenası türkçe ingilizce karışımı tuhaf bir dil kullananlar var önceki sayfalarda) yorumları ciddiye almamaları.

    irlanda’nın sorunları var. pahalı olması, ev sorunu başta geliyor. ister türkiye’de ister yurt dışında olun hayat kolay değil. alın terinizle çalışın, namusuyla çalışan yeri gelir bulaşıkçılık da yapar kod da yazar. kimsenin söylediklerine kulak asmayın. çalışkan adam her yerde yolunu bulur, hak ettiğini alır.

    bu söylediklerim düzgün yaşamaya çalışanlar için. çakallık peşindeyseniz hadi yallah.

    edit: her gordugunuz irlandaliya ibrahim tatlises'in yildiz tilbe'yi pezevenklerin elinden kurtarmasi gibi bizim padisah size patates gonderdi geyigini yapmayin, gicik oluyorlar.
  • bugun hakkinda debe'ye giren entry'den sonra bir seyler yazma ihtiyaci hissettigim 1 senedir cork sehrinde yasadigim ulke.

    oncelikle buraya dil okulu vb bir sekilde gelmedigimi belirtmeliyim. apple avrupa genel merkezinde calisiyorum ve gorece gelisim daha kolay oldu. dil okulu ile gelenler hakkinda goruslerim sadece gozleme dayali olacaktir.

    yasam

    ilk olarak genel bir inceleme yapmak istersek, burasi yasanabilir bir yer. suc orani cok yukseklerde degil, dogal ihtiyac kalemleri maas ile orantilandiginda gayet alinabilir ve insanca yasamaniza yeter. senede 1-2 baska ulkelerde tatilinizi yapar, gecim sikintisi gozunuzu korkutmaz. havasi irlandalilar tarafindan inanilmaz kotu yansitilir. bence abartilcak bir durum yok, kisin 0 in altina dusmez. hemen hergun yagmur vardir ama 2 saat yagar, gunes acar sonra bir daha yagar. bir izmirli olarak izmir'in havasina cok benzetiyorum burayi. bence irlandalilarin bu kadar sikayet etmelerinin sebebi, kislari sik sik tenerife vb yerlere gidip oralarin havalariyla burayi kiyaslamalari. yazlari 25-26 dereceyi gecmeyen, aksamlari ustunuze bir triko giymenizi gerektircek serinligi vardir. hava cok temiz oldugu icin mi bilmem, gunes inanilmaz yakar. 5 sene dubaide yasadim, burda 1 gunde yandigim kadar yanmadim. insanlari cana yakindir, irkcilik yoktur, bazen o kadar iyiler ki bir kac kez gozlerim doldu yaptiklari iyilikler karsisinda. bir akdeniz insani karakterleri vardir.

    hayat pahaliligi

    oncekikle maas dengesinin 1700 euro ile 3000 euro arasinda degistigini belirtmek isterim. insanlarin cogu bu aralikta maas alir. irlanda temel ihtiyaclarinizi karsilamak adina ucuz bir yer. etinden sutunden kismadan tek kisi haftalik 40-50 euroya yeme ihtiyaclarini karsilarsin. buranin hayat pahaliligi tam olarak temel ihtiyaclarini karsiladiktan sonra basliyor. sigara 15 euro, alkol kesinlikle ucuz degil ( o kadar icmelerine ragmen) 2 kisi disari cikip yemek yiyip bir seyler icmeye kalktigin zaman 110-120 euro birakirsin. dusununce 3 haftalik market alisverisin. yani buranin fiyat anlayisi su sekilde, sen dogal ihtiyaclarini karsila, gerisi komple lukse girer. araba fiyatlari cok ucuz sayilmaz, arac sigortasi senelik neredeyse bir araba fiyati kadardir. arkadasim 8000 euroya 2014 model mazda araba aldi, senelik sigorta bedeli 2000 euro. petrol ucuz degil, yani acikcasi araba almak is degil. park sorunu ise baska bir dert, bedava park yeri yok gibi bir sey butun ulkede. bu nedenle yabancilar genelde sehir merkezinde yasamak istiyor ki asil buyuk problemimize simdi gelecegiz.

    konaklama

    evet arkadaslar dananin kuyrugunun koptugu yere geldik. bu ulkeye gelmemek adina en onemli neden konaklama sikintisidir. ulke capinda kiralik ev yok gibi bir sey. olan evler cok kotu sartlarda, ev almak istesen banka sana kredi vermemek icin adeta seninle savasiyor. ben cok sansli bir sekilde 2 ev degistirdim ve cok iyi fiyatlara cok iyi evler buldum. bu arada evden kastim oda. herhangibi bir maasli calisanin kendi basina yasanilabilir bir ev tutmasi imkansiza yakin. dusunun cebinize 2500 euro civari bir para giriyor ama kendi basiniza eve cikamiyorsunuz. cunku 2 oda yasanilabilir evlerin kirasi 1600-2000 euro civarinda. faturalar ile 2200 euro'ya denk gelir ki, o da bulabilirseniz. ben kendi odami kiraya veriyordum, ilani koyduktan 5 dakika icerisinde 50 ye yakin mail arama whats app mesaji alip ilani hemen kapatmak zorunda kaldim. bu noktada dil okulu ile gelecek arkadaslara deginmek istiyorum. arkadaslar maalesef ki maalesef cogu ev sahibi dil okulu ilen kisiye ev kiralamaz. cunku inanilmaz derecede sikilar bu konuda. ben buranin en buyuk sirketinde calismama ragmen, ev aradigimda calistigim sirketin hic bir onemi yoktu. en az 2-3 adet profesyonel referans istediler, gecmis ev sahibimin referansini istediler. bunun sebebi ise su, bir evi yasal olarak kiraladiktan sonra kiraci haklari ev sahibinin haklarindan kat ve kat fazla. yani adam benim param yok kira odemiyorum derse bile cikarmak icin senelerce ugrasir ev sahipleri. ondan dolayi maalesef kimse dil okulu ogrencisine guvenip ev kiralamaz maalesef. nadir ornekler tabii ki vardir ama yuksek ile ihtimal buldugunuz ev yasanilacak duzeyde olmamasi bir yani fahis fiyatlarda olur.

    saglik sektoru

    ulkenin bir diger kanayan yarasi ise bu. saglik sistemi cok kotu durumda arkadaslar. ozel saglik sigortam olmasina ragmen aile hekimine selam vermem 50 euro'dan basliyor. yazdigi ilaclar kesinlikle sigorta kapsamina girmiyor ve antibiotigi 20-25 eurodan aliyorsun. yani burasi oyle bir ulke ki, sigara icmeden, alkol tuketmeden ve hasta olmadan yasamak zorundasin. saglikli yasarsan gul gibi yasarsin, ama benim gibi her kotuluklerin anasi mevcut ise, ekstradan bir suru giderin olur. bir de doktor siralari cok uzun. bir cok aile hekimi doluluklari yuzunden seni kabul etmeyecek. hastaligi minimum duzeyde tutman gereken bir ulke.

    is imkanlari

    sadece sunu soyleyecegim, issizlik yok arkadaslar. yani issiz olan kisi tercihen issiz. burasi gram ingilizce bilmeyen brezilyalilar, afrikalilarla dolu , 2 gunde is buluyorlar. tabii isin kalitesi dusuk ama aldigin maas bir ofis calisaninin aldigi maastan cok farkli degil. ama dil okulu ile geliyorsan part time calisma imkanin olur. haftalik 20 saat seklinde, o da 800-1000 euro arasi kazanc getirir. illegal calisanlarin oldugunu duydum, 2500-3000 euro kazandiklarini ama sadece duydum, oyle biriyle tanismadim. yani siz o sozume guvenmeyin. eger is imkani ile geliyorsaniz ve calistiginiz firma vizenizi karsiliyor ise, baska bir ise gecmek istediginiz zaman o firmanin da vizenizi karsilamasi gerekir. bu stamp 1 vizesidir ve nadir durumlarda verilir. firmanin size bu vizeyi cikartmasi icin, irlanda devletine o pozisyon icin irlanda'dan birini arayip bulamadigini, daha sonra avrupa birliginden birini arayip bulamadigini, en son artik size muhtac oldugunu critical skills ile ispati zorunlu. yani sunu soyleyim, buraya dil okulu ile gelip, bana vize vericek bir firma bulurum demek, zor is.

    biraz irlanda guzellemesi ile baslayip , ulkeyi gommus gibi oldum ama en dogru bilgiyi verip sizi dogru yonlendirmek isterim. tasi topragi altin , hayatimiz kurtulacak hayalleri ile buraya gelip hayal kirikligina ugramanizi istemem. bu gercekleri bilerek, ve basarizlik ihtimalini goz altina alarak gelin. ben genel itibari ile bulundugum konumdan ve yasamimdan mutluyum ama yurtdisinda aile ve sevdiklerinden uzakta yasamak herkesin yapabilecegi bir sey degildir bunu da unutmayin. umarim yardimci olabilmisimdir.
  • 2019 da başladım iş aramaya araya pandemi girince sekteye uğradı ama sonunda anlaştım irlandadan bir firmayla ve bugün çalışma vizemi aldım 8 haziranda ordayım buruk bir sevincim var.

    öncelikle tamamen gözümü kapatıp gideceğim, her türlü zorluğu göze aldım hatta şu kadarını söyleyeyim yaşım 40 evliyim 2 kızım var, malesef ki iş grubum critical skills de olmadığı için normal çalışma iznine başvurabiliyor şirket dolayısıyla eşimi ve çocukları en az 1 sene götüremeyeceğim ki muhtemelen bu süre 1,5 seneyi bulacak ama zaten tüm seçimlerim çocuklarım için. bu süreç ne kadar zor geçecek olursa olsun söylemesi ne kadar acı olsa da çocuklarımı bu türkiyede her gün endişe ve gelecek kaygısıyla büyütmek istemiyorum. evet ülkemiz cennet gibi ama el birliğiyle cehenneme çevirilmiş durumda dahası her gün kötüye gidiyor ve bu beni dehşete düşürüyor, geleceği geçtim 1 ay sonrasını bile göremiyorsun.

    benim için mesele para değil arkadaşlar burda aldığım maaşı söylesem deli dersiniz bırakıp gittiğim için ama o kadar yoruldum ve yıldım ki haksızlıklardan, adaletsizlikten, stresten, kaygıdan, üzüntüden hiçbir zorluk umurumda değil ne yapıp edip çocuklarımı bu toksik ortamdan olabildiğince çabuk uzaklaştıracağım.

    herkes için hayırlısı.
hesabın var mı? giriş yap