• sen eskiden böyle değildin truman. yani eskiden derken tamamen kendi okuma sıramı baz alaraktan... [başka sesler başka odalar > tiffany'de kahvaltı > bukalemunlar için müzik > gece ağacı]. lafı bu kadar dolandırmazdın. tamam, amerikan romanının genel bir anlat baba anlatalım hali tavrı her daim vardı. sen, yenilikçi amerikan romancılarından biri sayılmana rağmen, yine öyle kahramanlarının ailelerini, yaşadıkları yerleri mekanları, kimi zaman günün hava raporunu biraz uzatırdın ama sadede gelmeyi bilir, okuruna "hacı yeter siktin gözümü, de diyeceğini" dedirtmezdin. ya da ben eskiden daha sabırlıydım truman, bu da bir olasılık. sen oturup bana romanın başkahramanın 6. dereceden akrabası olan ve olay örgüsüne katkısı sıfır bir tipi 6 sayfa boyunca anlatsan sonraki 6 sayfayı da, bu 6. dereceden akrabanın yaşadığı yerin birleşik devletler coğrafyası içinde en ayrıntılısından bir konumlanmasına ayırsan, bi 6 sayfa da diyelim ki adı suzy olan bu 6. dereceden akrabanın bir pazar ayinine giderken ruhunu sıkıntı bürümesine yol açan parçalı bulutlu havadan dem vursan oturup hayran hayran dinler, ne güzel dedin truman'ım, çayını tazeliyim mi diye memnuniyetimi ve dahi kitaba devam kararımı dile getirirdim. gel gör ki ben artık o eski ben değilim,* ve sanırım bu kez sen çok uzatmışsın. diyeceğim o ki, "soğukkanlılıkla" adıyla türkçede hayat bulan kitabına başladım, 50 sayfa bitirmiştim ki ne göreyim, bir arpa boyu yol almışım. o anlattığın bay clutter metroda karşıma otursa tanırım, ha keza karısına rastlasam bilirim ama çok sıkıldım truman. yani o kadar gereksiz ayrıntı var ki, insanın yeni gazetecilik diye akım çıkarana bir, peşinden gidene iki diyesi geliyor [mesela bak thomas bernhard da öyle gazete haberi filan bir şeyler yazdı ama* adamdaki yazı ekonomisini gör, max. 1,5 sayfada bitirmiş olayı her haber için, sen kalkıyorsun tek haberden 400 küsur sayfa; el insaf]. galiba in cold blood'ı bitiremeyeceğim. zaten bu gerçek olay anlatılarının bende hep peşin bi burun kıvırması vardır (oğuz atay'ın bir bilim adamının romanı'nı filan düşünüyorum da... - hoş günahını almamalı, o ısmarlama sayılır). neyse, arada böyle olur yazar - okur arasında, bir kitabını da beğenmeyivereyim. gönlünü almak için söylemiyorum, tiffany'nin, başka odalar'ın hala tadı damağımda. sana da uzun muzun dedik, baktım entry kolum kadar olmuş, o da ayrı truman'cım, -halbuki ben isterdim "süper olay" yazayım, oracıkta kapansın- öpüyorum.

    sincerely n. caine
  • içerisinde şöyle bir mektubu barındırır ki yazarın kitap boyunca perry'e yaklaşış açısnı anlamak için önemlidir:

    "çok tutkulu bir adamsın; ne istediğini tam olarak bilemeyen, aç bir ruhun var. herkesin birbirine benzemek için elinden geleni yaptığı bu çağda bireyselliğini korumak için mücadele ederken derin yaralar aldın. iki temel üstünde duran, yarım bir dünyada yaşıyorsun; temellerin biri kendini ifade etme yeteneğin, öbürü de kendini yok etme becerin. güçlüsün, ama yüreğinin bir yerindeki çatlaktan bu güç akıp gidiyor. bu çatlağı kapamayı başaramazsan gücünü tamamen yitireceksin, zavallı biri olacaksın. bu çatlaktan ne sızıyor dışarıya, biliyor musun? her an patlamaya hazır, tehlikeli, kocaman bir duygu balonu. neden böyle bir balon büyüttün içinde? yaşamlarından memnun, mutlu insanları görünce neden durup dururken sinirleniyorsun? onları bu kadar küçümsemenin nedeni ne, niye onları incitmek istiyorsun? tamam seni anlıyorum, onların hepsinin aptal olduğunu düşünüyorsun, onları küçümsüyorsun; çünkü sen onlar yüzünden başarısız ve öfkeli biri oldun, onların ahlak anlayışları ve mutlu olma yöntemleri bu kocaman dünyayı yönettiği için sen onlara yenik düştün..."
  • truman capote siradan bir cinayeti oyle bir desifre eder ki bu romanda, yazarligina, bu konudaki ustaligina ama en cok da perry smith'e duydugu yakinliga anlam vermeye calisir durursunuz. capote, sirlarin ince ince analizini, sucun altindaki masumiyeti gorunur kilana dek yazar, yazar... bikmadan usanmadan anlatir, sucun bilincaltina cadir kurup karanligini kesfeder.. ama bulduklari memnun etmez yazari, vicdanina teslim olmus gibi yapsa da biz siradan insanlarin anlayamayacagi bir derdi yuklenmistir bile..
    akademik bir makaleyi romanda hic de abes gelmeyecek sekilde oyle ustaca kullanir ki, biz yetenegini takdir ede duralim o hayata coktan kusmus, vazgecenler kervanindaki yerini almistir bile.

    in cold blood'i okumak romanciligi anlamak, sucu anlamak, gecmisi, psikolojiyi anlamak, en basitinden insan olmayi/bir turlu olamamayi anlamak icin agirdan alinmasi gereken bir deneyimdir.
  • 1966 yilinda sogukkanlilar adiyla ragip cangara tarafindan cevrilip *akay kitabevi tarafindan da guzel turkcemize kazandirilmistir bu roman. su an aptullah kuran kutuphanesi'nde mevcut olan bu kitabin hala baskisi var midir, ya da sahaflarda bulunmasi mumkun mudur, bilemem..
  • 8 mm'de nicolas cage porno dukkanina ilk gelip de joaquin phoenix'le karsilastiginda, aralarinda gecen hadisenin basrol oyuncusudur bu kitap. o da soyleydi: kasaya aldigi dergileri odemeye gelen nicolas, bakar ki kasadaki joaquin, kapaginda suh bir kadin olan bir kitabi okumaktadir, ve habire fosforlu kalemle bir yerlerin ustunu cizmektedir. nicolas da sorar: "ne menem bir kitaptir okudugun ki altini cizecek bu kadar sey bulabiliyorsun?" joaquin ise cevap olarak kitabin "uydurma" kapagini acip gercek kapagini gosterir: "in cold blood".. gulusurler, hos muhabbet devam eder, ama neyse, spoilerlik etmeyelim simdi..
  • kitabın 1967 de çekilen ilk filmi de aynı ismi taşımaktadır...imdb'ye göre film en iyi 250 film sıralamasında 8.2 puanla 238inci sıradadır...filmde perry smith rolünde olan robert blake, lost highway filminde ki mystery man'dir...

    (bkz: http://www.imdb.com/title/tt0061809/)

    perry smith'in idam edilmesinden önceki sahnede babasıyla ilgili düşüncelerini anlatırken yönetmen çok ustaca bir çekim yapmıştır...perry smith yani robert blake konuşurken dışarıda şiddetli bir yağmur yağmaktadır...hemen pencerenin önündedir...camlara düşen yağmur damlaları perry smith'in yüzüne yansır ve bu yağmur damlalarının gölgeleri ona ağlıyormuş,yaşları yanaklarından süzülüyormuş görünümü verir...
  • hiçbir gerekçesi yokken 4 kişiyi bağlayarak öldüren de aynı kişidir, o evde yerde bulduğu 1 doları almak için eğildiğinde "1 dolar için düştüğün hale bak, alma o parayı rezil herif" diye kendine kızan da. öldüreceği kişiyi rahat ettirmek için başının altına yastık, "soğuk çekmesin" diye ölünce devrileceği yere karton koyan da.

    olayın gerçekliği ayrı, bu gerçekliğin hiç bozulmadan edebileştirilmesi ayrı bir etki.

    *
    faruk erem, "bir ceza avukatının anıları" kitabının girişinde "suçluyu kazıyın, altından insan çıkar" demiştir.

    peki insan nedir?

    bazı sorular vardır, cevabının asla bulunamayacağını bilirsin ama üzerlerine düşünmek kafanı her defasında biraz daha açar. bu da öyle. insanın ne olup ne olmadığını asla tam olarak tarif edemeyiz ama bunu her düşündüğümüzde "bir tık daha" aydınlanmış oluruz.

    işte bu gerçek olay romanıyla, birkaç tık birden aydınlanmış oluyorsunuz.
  • terbiyesiz bir kitaptır. sırada bekleyen onlarca kitaba aldırmadan elinizi günlerce meşgul eder. bir cinayeti cerrah titizliğinde masaya yatıran truman abimiz, katillerin profilini çıkarma olayını abartmıştır biraz. misal; katilimizin geçmişindeki cezaevi günlerinde ablasından uzun bir mektup gelir; bu mektup olduğu gibi yer almakla birlikte katilimizin cezaevi arkadaşının mektup hakkında yorumları bile uzun uzun yer alır. yalnız şunu da belirtmek gerekir ki, tüm bu karışıklığı kusursuz bir kurguyla kağıda aktarmıştır capote. ama çok bencillik etmiştir. kitaplığın en can alıcı noktasında "bana ne bana ne bana ne beni al onu alma" nidalarıyla bekleyen nick hornby kitabı a long way down darılmaya bile başlamıştır onun yüzünden. insan bu kitabı okuduktan sonra o tasarruflu öykülerin yazarının yazdığına inanmakta güçlük çekiyor. truman capote'nin aziz ruhuna tüm samimiyetimle "n'aptın hoca sen?" diyorum buradan.
  • ben kitap boyunca truman capote tüm bu olay akışına kendisini nasıl dahil edecek diye bekledim. bir idam mahkumuyla sürekli röportaj halindesin, aranızda bir etkileşim oluyor, karakterde-olaylarda belki bazı değişikliklere sebep oluyorsun ama bunu o 3. göz bakış açısını bozmadan nasıl anlatabileceksin? sonuç olaraksa truman capote'nin çok kısa birkaç satır dışında kendisini hikayenin tamamen dışında tuttuğunu görüyorsunuz.
  • nedensiz şiddete ? insan ruhunun derinliklerine bakan; zamanının çok ötesinde bir film...
hesabın var mı? giriş yap