• komik ve eğlenceli bir distopya filmi. şöyle ki;
    pek bir işe yaramayan, kendi halinde takılan ortalama amerikan insanı er joe bowers, rita adlı bir fahişeyle birlikte ordunun yapacağı bir deney için seçilir. deney insanları kış uykusuna yatırarak gelecekte de insan ırkını korumak ve türün kaybolmasını önlemekle ilgilidir. bir yıl sonra tamamlanması gereken deney çeşitli aksilikler sonucu unutulur ve bizim elemanlar 500 yıl sonra uyanır ve korkunç gerçeğin farkına varır. akıllı insanların çeşitli sebeplerden dolayı ürememesi (kariyer, psikolojik sebepler vs.) aptalların sürekli çocuk yapması sonucu ortalama ıq bile kalmamamış, bütün insanlar inanılmaz aptal olmuştur ve en üst düzey kişiler bile gerizekalı amerikan ergeninin zeka seviyesindedir. yapılan testler sonucu (test dediğim günümüzde bilim insanlarının maymunlara falan yaptırdıkları türden şeyler.) dünyanın en zeki insanı olduğu ortaya çıkar ve olaylar gelişir...
  • hükumetin dünyayı ve insanlığı yok etmeye götüren bir şirkete engel olma çalışmasına, büyük kısmı o şirkette çalışan insanların "işsizlik" korkusuyla karşı çıktıkları film.

    (bkz: istikrar için oy vermek)
  • demokrasiye eleştirel yaklaşan bir kavram. hakikaten eğitim seviyesi düşük olunca demokrasi en kötü rejim olabiliyor. ne yapayım gerçek bu, yoksa hepimiz demokratız.
  • absürt film sektörüne güzel bir konu kazandırmış film.

    - "insanoğlu korkutucu bir hızla aptallaşıyordu, bazıları, evrimdeki bu gidişatı genetik mühendisliğin, çözebileceğine dair büyük umutlar besliyordu. ancak ne yazık ki, en büyük akıllar ve kaynaklar, saç dökülmesini önlemeye ve ereksiyon halini uzatmaya harcanıyordu."
  • izlerken oturduğum rahat tv koltuğuna ve içtiğim kolaya endişeli gözlerle bakmama neden olmuş bir distopya filmidir...
  • fox bunun izlenmemesi icin elinden gelen o...cocuklugunu yapti. yaptigi kadar da var. corporate america itin kicindan bildiriyor film boyunca. gatorade arzin merkezinde. [gatorade muadillerinin amerika'da ileride suyun yerine gecmesi gibi seyler dogrulanabilir; gariplerime "suyunuz ne renk?", "sadece su icmeyin, daha fazlasini icin", "size elektrolayt lazim bolca" diye pompalayip duruyolar]

    az zamanda ve kisitli butceyle sorunu yeteri kadar kapsamli isleyememisler belki ama derdini dosdogru iletiyor, bi yandan da anirta kanirta eglendiriyor. coplerle basedememe ve tarimin bitmesinin yaninda akla gelen diger felaketleri de citlatiyorlar. mesela: "hisseler sifira cakilinca bilgisayarlar herkesi isten cikardi, ben bile* issizim"......"bu velet hede hodo bakani, fidi fodo yarismasini kazanip bakan oldu"........ "heeee..simdi bu agiz probu, bu kulak probu, bu da g.t probu...yok yok oyle degildi..bu agiz probu...".....

    ayrintilar super. hikaye kendi mantigi cercevesinde tutarli. setler yer yer kartonlugu ele verse de yeterince inandirici ve hatta bazen ha$metli [house of representin' ve costco gibi]. oyuncular ucuzundan secilmis ama filmi goturuyorlar.

    ya iste 80 dakka bisey zaten, kredileri cikar, kaliyor 70-75 dakka. otur seyret yahu, neleri seyretmiyorsun, bi de bunu izle, izlettir
  • şu repliğiyle kesinlikle hiç yabancısı olmadığımız şeyleri hatırlatan film: "evrim süreci en fazla üreyeni ödüllendirmeye başladı ve zeki olanları yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktı"
  • --- spoiler ---
    kola veya diğer distopik içecekler yerine su içmenin ve içtirmenin dünyayı daha güzel bir yer yapabileceğini söyleyen ve bu sözüyle hollywood'un korkulu rüyasına dönüşen bir mike judge filmi.
    --- spoiler ---
  • üçüncü sınıf bir komedi filmini birinci bir fikir ve felsefeyle çekerseniz o filmin en fazla 2,5'cu sınıfa terfi edeceğinin kanıtı olan filmdir. fakat iki ayda bir marka haline gelmiş yüzleri birbirinin kopyası komedi filmlerinde tekrar tekrar izlemektense distopik yapısıyla ve dokundurduğu değerler yüzünden elbette türevi bir çok filme tercih edilebilir bir film. özellikle dış sesin dünya hakkında yaptığı açıklamalarda cidden gülmekten öldüren yerler mevcut.
  • beni cok etkileyen, iki sene once izledigim gunden beri haftada en az bir kere aklima gelen, amerika'nin yavas yavas ne hale geldigini aslinda cok gercekci bir bicimde anlatan bir film. cem yilmaz'in karadeniz turunda karadeniz fikralarindaki karakterlerin gercek oldugunu anlamasi gibi, ben de idiocracy'deki amerika'nin yavas yavas gercek oldugunu walmart'a gittigimde, otobuse bindigimde, kisaca universiteden disari adim attigim her anda anliyorum. yalniz turkiye'nin de idiocracy evrenine yolculukta amerika'dan asagi kalir hicbir yani yok. bunu gormek icin milliyet, hurriyet ve sabah gazetelerinin web sitelerine bir goz atmak, haberleri ve okur yorumlarini okumak yeterli.
hesabın var mı? giriş yap