• filmde tonya'nin annesi "you fuck dumb, you don't marry dumb" demistir. hepimizin kulagina kupe olsundur.
  • "nature vs nurture problem" konusuna iyi bir örnek olarak gösterilebilecek film. buz patenine doğuştan yetenekli olan tonya harding'in, yaşadığı çevre ve büyüdüğü ortamın etkilerinden kurtulamayıp, potansiyelini değerlendiremeyişine ve kendi elleriyle kariyerini bitirişine tanıklık ediyoruz.

    fiziksel ve psikolojik şiddet gördüğü annesi ile ilk eşi jeff gillooly, hayal aleminde yaşayan shawn eckhardt, bir yandan ağır işlerde çalışmak zorunda kalırken diğer yandan en büyük tutkusu olan buz patenine odaklanmaya çalışması, disiplinsizliği, nancy kerrigan saldırısının ulaşabileceği boyutları tehdit etme işi planlanırken akıl edememiş ya da umursamamış olması, tonya'dan yeteneğinden fazlasını bekleyen ve ona bir şans vermek istemeyen jüri üyeleri... tek suçlunun tonya harding olmadığını görüyoruz ve böylesi bir yeteneği boşa harcadığı için hem üzülüyor hem de kızıyoruz kendisine.

    tek suçlu olmasa da en büyük suçun kendisinde olduğu, aldığı cezayı da hak ettiği kanaatindeyim ben. ancak röportaj kısmında tonya'nın da bahsettiği gibi, medya yaşananları nancy kerrigan'ın kahraman, tonya harding'in ise kötü adam olduğu bir hikaye tadında servis etmiş. zaten insanların da beklentisi bu yönde.

    toplumun sempatisini kazanmaya başlayan biri olduğundan onu taparcasına seviyor, yalnızca iyi yönlerini görüyor ve ilahlaştırıyoruz. antipati yaratan bir olayla gündeme gelen kişilerdense bir anda ölesiye nefret etmeye başlıyor, yalnızca kötü yönlerini görüyor ve silip atıyoruz. oysa her madalyonun iki yüzü, buzdağının da görünmeyen kısmı var. kahramanlaştırmaya çalıştığımız herkes göründüğü kadar iyi, kötü adam ilan etmeye çalıştıklarımız da göründüğü kadar kötü olmayabilir. olumlu ve olumsuz yanlarıyla birer insan olduklarını unutuyoruz çoğu zaman.

    bu yüzden filmin en beğendim yönü, tonya harding'i ne göklere çıkarıyor ne de yerin dibine sokuyor oluşuydu. kusurlarıyla birlikte yaşadığı zorlukları ve azmini de göstererek en nihayetinde bir insan olduğunu hatırlatıyor bizlere.
  • rush ve race ile birlikte spor ve biyografi odaklı izlediğim en iyi film.

    filmde, doğduğunuz çevre ve aile yapısının kariyer üzerindeki etkisi gözler önüne seriliyor.

    o anneye ve o eşe rağmen tonya'nın başardıkları inanılmaz bence. ve o jüriye rağmen. malum, tonya sırf redneck olduğu için jüriden hak ettiği puanları alamıyor. nitekim jüriye göre amerikan bir sporcu saf yetenekle değerlendirilemez, dünyaya amerikan rüyası da satılmalı ve o rüyanın içinde redneck olamaz.

    artistik patinaja ilginiz olsun olmasın izlemenizi öneririm.
  • çok güzel bir film. gerçek bir hayat hikayesini anlatıyor. dramatik olayları anlatmasına rağmen anlatımı dramatik değil, hafif bir komedi unsuru var. hikayenin kahramanları röportaj tarzında ara ara konuşuyorlar. bu konuşmaları hafif espirili, hafif vurdum duymaz tavırdalar.

    tonya'nın annesini oynayan allison janney çok başarılı. zaten bu rolüyle golden globe ödülü aldı. filmin sonunda 3-4 dakika tonya harding'in 1991 yılında amerika şampiyonasında buz üzerindeki performansı gösteriliyor ve sonrasında annesi, eşi vs gösteriliyor. allison janney hem gerçek anneye çok benziyor hem de onun çok ötesinde bir rol oynuyor.

    tonya'nın kendisi ve ailesinin eğitimsizliği, cahilliği, hayat tarzı, aile içi şiddet çok çarpıcı. zaten bu insanların başlarına ne geliyorsa cahilliklerinden geliyor. buz pateni gibi sofistike bir sporu yapan birisinin bu şekilde olmasını beklemiyorsunuz.

    tonya hiç bir şekilde zeki, disiplinli, ahlaklı bir sporcu değil. sigara, içki içiyor; disiplinli bir hayat yaşamıyor, yaptığı spora, çalıştırıcısına filan hiç saygısı yok. bu da şok edici.

    --- spoiler ---

    yine de filmin sonunda mahkemede verilen cezayı ve ömür boyu buz pateni sporundan men edilmesini hak etmiyor. o bölüm çok acıklı. daha eğitimli, düzgün insanlar olsalardı sonu böyle bitmezdi, daha bilinçli hareket ederlerdi diye düşünüyor insan.
    --- spoiler ---
  • acayip bir hayat hikayesi anlatılıyor.
    --- spoiler ---

    tonya bir grup psikopatin elinde heder olmuş bir kadın. annesinin düğün sahnesinde söylediği " sana güzel olduğunu söyleyen ilk aptalla evlendin. aptallarla yatılır, onlarla evlenilmez." cümlesini ilk başta dikkate alsaydı, mahvolmuş bir hayatı olmayabilirdi.
    --- spoiler ---
    ibretlik bir film, izleyin.
  • hikayeyi anlatış tarzını beğendiğim, tonya harding’in dram dolu hayatını ağlak iki saate çevirmeye çalışmadan trajikomik bir tarzla anlatan film. buraya tek bir şey söylemek için geldim aslında. abusive ve sevgi göstermeyen ebeveyn, büyük bir yetenek, yanlış bir koca üçgeninde sevilmek için çırpınan ve daha çok abuse edilen, sonunda hayatı kararan naif bir başka kadının hayatını daha izlemiştim. tonya film boyunca “sevilmek istiyorum” dedikçe amy’i hatırladım hep. eminim yönetmen de bu filmi çekmeden önce asif kapadia’nın amy’sinden etkilenmiştir.

    naif bir ingiliz de olsan redneck amerikalı da olsan az sevilmek insanı bu hale getiriyor.
  • bir gece aklıma 2002 salt lake city kış olimpiyatları'nda artistik patinaj çiftler kategorisinde yaşanan madalya skandalı gelmişti. neler oldu bitti diye araştırırken resmen laf lafı açtı, konu yuzuru hanyu'nun denis ten ile çarpışmasına geldi. insanların "denis resmen yuzu'yu tonyalamaya kalktı" diye sinirlendiklerini görünce tonya ne ki diye araştırdım. tabii tonya'nın yarıştığı senelerde artistik patinaj falan izlediğim yok. sadece tonya harding'in wikipedia sayfasını okuduktan sonra bile vay anam vay neler dönmüş serhat ya dedim. bunun üstüne tonya vakası hakkında bir film yapıldığını görmek beni pek sevindirdi. filmin 2 saat boyunca bir tonya apolojisi yapmaması, daha da hoşuma gitti. özellikle rocky sahnelerinde koptum.

    bu vesileyle filmde jeff'in dediği gibi sadece onun soyadının değil, tonya'nın adının da hâlâ bir fiil olarak kullanıldığını da not düşmüş oldum.

    filmde 92 olimpiyat sonuçları okunurken tonya harding'in hemen ardından geldiği için adını duyduğumuz surya bonaly'nin de olaylı ve ayrımcılık dolu bir kariyeri vardır bu arada; merak eden bakabilir ve artistik patinaj hakemlerine tonya usulü küfredebilir.
  • anneleri tarafından sevilmeyen kızlardan sadece bir tanesi. böyle bir anne ve böyle bir babadan sonra tonya'nın buralara kadar gelmesi bile mucize. demek ki içinde bir yerlerde disiplinli, hırslı, çalışkan bir kadın var. bu kadar psikolojik baskı ve maddi imkansızlıklara rağmen başka biri olsa sikerler deyip bırakırdı buz patenini, garsonluğa devam ederdi. belki de onca hengamenin içinde buz patenine tutundu kadın.

    yukarıda birisi söylemiş gerçekten de oyunculuğu abartılı ama bu yaşta oyunculukta iyi bir yere gelip yapımcılığa da başlamış olması bence takdir edilesi bir şey. güzel bir kariyeri var margot robbie'nin. film beklentilerin üzerinde değil ama bence yine de kayda değer bir film.

    en güzel detay da tonya harding'in margot robbie'ye bizzat teşekkür etmesi `:https://www.youtube.com/watch?v=7lxas0e7ibo` zaten bu kadar ağır şeyler yaşamış bir insanı bir de şeytan gibi göstererek, yerden yere vurarak çekselerdi üzücü olurdu. filmin adil doğası ve gerçek röportajlara bağlı kalması insanı mutlu eden bir detaydır.

    ayrıca eklemeden geçemeyeceğim, buz sporundan men edilmesinde avukatlarının payı da yüksek. gördüğüm en başarısız, en hatasını kabul eden savunmaydı saldırıdan sonra yaptığı açıklama. filmde detayı yok ama youtube'da var. düzgün ve zeki bir avukatı olsaydı her şey farklı olabilirdi.

    edit: tonya harding'i ellen show'da gördüm şimdi. 30 sene sonra bile aldığı kilolara rağmen inanılmaz kayıyordu. piste çıktığı anki ciddiyeti, hırsı, odaklanması falan bile aynı kalmış. bir şey insanın içine işlediyse demek ki.
  • çok güzel bir film. tavsiyem orijinal sesiyle dinleyin yada ingilizce altyazı kullanın.

    --- spoiler ---

    ki bu sayede kızın ettiği küfürlerden nasıl bir amerikan kezbanı olduğunu anlayabilesiniz. ama kız yetenekli mi ? yetenekliymiş valla.
    --- spoiler ---
  • tonya harding'in hikayesini o hikayede yer alanların bakış açısıyla anlatan film. filmin çoğu yerinde belgesel izliyormuş gibi hissettim. zaten filme başlarken yönetmen ve senarist sınırlarını çiziyor:

    “based on irony-free, wildly contradictory and totally true interviews with tonya harding and jeff gillooly,”

    tonya'nın sözüne karşı diğerlerininki: “everyone has their own truth.” dramatik, komik, bazen aynı anda dramatik ve komik ve gerçekte ne olduğuna tam emin olamayacağınız bir dolu hatıra.

    tonya'nın bir lavoba dolusu kirli bulaşığın önünde oturtulması çok hınzırca. yani insan eve misafir gelirken bile ortalığı derliyor topluyor, değil ki televizyon ekibi gelecek! hayatı boyunca eğitimsiz, cahil, pis bir redneck olarak hor görülmüş ve çoğunlukla bir sportmen gibi yaşamamış/ davranmamış ve buz pistinde ne kadar yetenekli olursa olsun, yeterince prenses olmadığı için küçümsenmiş, puanları kırılmış bir kadını bundan daha iyi konumlandıramazlardı.

    oyuncu seçimleri de tam isabet olmuş. özellikle margot robbie adeta tonya'nın kendisi idi. anne rolüyle allison janney aldığı bütün ödülleri sonuna kadar hakkediyor.

    tonya'nın hikayesi sadece tonya'nın hikayesi değil elbet. aile içi şiddet, sosyal çevre, sınıfsal ayrımcılık insanı nasıl da ziyan zebil ediyor kanlı canlı bir örnek.
hesabın var mı? giriş yap