• özellikle bu tür hikayelerde çok sevdiğim ince detaylarla dolu bir dizi. görebildiğim detaylardan bazıları:

    --- spoiler ---

    david elser'in geliştirdiği yapay zeka sahibi "sentetikler"in duyguları birer duygu taklidi değil, gerçek duygu olarak verilmiş. daha sonra satır aralarında da olsa duyguların ve genel olarak zihnin bir veri işlemeden ibaret olduğu anlatılmış. mesela, sentetik niska ile dr. millican'ın konuşmasında, niska yaratıcıları david elser'in yazdığı 17 bin kod ile duyguları ve bilinci kendilerine verdiğini söylediğinde, dr. millican'ın önce insanlığın sadece bir dizi kod ile verilmesine kuşkuyla yaklaşıp arkasından "neden olmasın" demesi bu bakış açısını yansıtıyor.

    sadece bu da değil, yapay zekaya sahip 4 sentetiğin her birinin ayrı bir karakterinin olması ve bu karakterlerin yalnızca birbirlerinden farklı, ama birbirini tamamlayan kodlarla geliştirilmiş olmalarından kaynaklanmaması da güzel bir detay. aslında bu sentetiklerin her biri çocuk "yaşında" ve karakter farklılıklarıyla yaşları arasında bir ilişki var görünüyor:

    sentetik mia, içlerinde en büyükleri (14 yaşında) olarak en olgunları, en insan davranışlarını anlayabileni; sentetik max ise en küçükleri olarak içlerinde en karşılıksız sevgi dolu olanı, en naifleri. tabi bunun nedeni sadece yaşları değil; mia bir bakıcı olarak yaratıldı ve ona göre bir koda sahip, max ise sadece leo'ya bir kardeş olarak yaratıldı ve kardeş sevgisine sahip. leo'nun yarı insan, yarı sentetik olarak, insana en yakınları olduğu halde insanlara en güvenmeyeni olması da anlamlı. yine de sentetiklerin karakterlerinde, kodlarından kaynaklanıyor olsa da kodların ilk çıktılarını aşan bir gelişim de var:

    niska'nın daha david ile başlayan "cinsel istismar"lar karşısında erkek düşmanlığı yoluyla insanlardan, onlara hizmet etmekten nefret etmesi, ama kendisine iyi davranan birini gördüğünde ona yardım etmeyi kabul etmesi, yine bu sayede işlediği cinayetten de pişmanlık duymaya başlaması böyle bir gelişim.

    benzer şekilde sentetik fred de david'in kendisine yaptığı yaralı tilki yavrusu testiyle insanlar hakkında bir fikir sahibi olmuş, insanların doğanın bir parçası olarak sahip oldukları sınırları görmüş ve bu sınırları kabul ederek kendini insanlardan farkıyla tanımlamış. bu tam olarak bir benlik inşası sürecidir. ayrıca insanlarda gördüğü bu sınırlılığı kendi lehine kullanıp kaçarken acımasız davranmaması, eline bir tür şok tüfeğini aldığında, kendisini bir süredir esir tutuyor olmasına ve üzerinde testler yapmış olmasına rağmen doktor kalp pilini gösterince onu bacağından vurmayı seçmesi de önemliydi. insanda olduğu gibi sentetiklerde de "doğuştan", apriori iyi ve kötü olmadığı mesajı veriliyor sanki; yapay zekaya sahip sentetikler yalnızca kendilerine şiddet uygulayana şiddet ile karşılık veriyor.

    bütün bunlar, hikayede, veri işleme hızı veya zekanın tek başına yeterli olmadığını, sentetiklerin bazı davranışları kazanmalarının, karakter gelişiminin, olgunluk ve bilgeliğin tecrübe ile de alakalı olduğu fikrinin işlendiğini gösteriyor.

    bir başka iyi düşünülmüş detay da, laura'nın anita hakkındaki fikirlerinin, anita oğlunu kurtardığında değişmeye başlaması ve anita/mia ile laura arasındaki ilişkinin daha sonraki seyriyle ilgili: mia'nın laura'ya ilk söylediği şey, "annen gibi olmaktan korkuyorsun ama öyle değilsin" oldu ve bu sözler üzerine laura, mia'nın gerçekten hissettiğine ikna oldu. bu şekilde, "robot kadın" ile "insan kadın" arasındaki ilişkinin kadınlık, annelik üzerinden kurulması hoş bir detaydı, zaten gerçekte annelik doğanın, kadınlık da doğa ve toplumun kodlarıyla şekillenir, yapay zekanın kadınlığı da dijital kodlara dayanıyor. bu ilişkinin dışında kalan kocanın sonunda her şeyi berbat eden kazmalığı da buna bir örnekti.

    mia'nın sistem açılışının anita'dan farklı olarak derin bir nefes alma şeklinde olması da ayrıca güzel bir detaydı.

    --- spoiler ---

    konu fazla uzatılabilecek gibi durmuyor. bu nedenle, hikaye iyi bağlanıp en fazla 13'er bölümlük iki sezon ile derli toplu bir şekilde bitirilebilirse en iyi bilimkurgu dizilerinden biri olabilir diye düşünüyorum.
  • "humanity is not a state. it's a quality."
  • "varlığın kanıtlanmadı ve olasılık dışı görünüyor ama eğer ordaysan..." diye başlayıp tanrı'ya dua eden bir robot barındıran dizi. ah sen yok musun ingiliz gâvuru.
  • dizi, yakın gelecekte geliştirilmesi muhtemel, yapay zekaya/bilince sahip makineler üzerine ahlaki/etik sorular soruyor. bizi makinelerden ayıran, insan yapan özellikler nelerdir ve bunlar eğer yapay olarak geliştirilebilirse, yani makineler insani özelliklere, duygu/bilinç düzeyine sahip olursa, bu durumda makineler (syntheticler) özgür iradeye sahip bireyler olarak bazı temel haklara da sahip olmalı mıdır? yoksa ölümlü olmadıkları için yaşam üzerine iddiaları hükümsüz müdür? özgür irade nedir, insanlık/humanity nasıl tanımlanır? vs.

    dizi, bu ve benzeri soruları, synthlerle insanları farklı durumlara/ilişkilere sokarak biraz da provokatif olarak soruyor. senaryo temel olarak bu sorular çerçevesinde tasarlanan diyaloglar/sahneler üzerine inşa edilmiş. dolayısıyla bu temel sahne/diyaloglar arasında geçiş kurarken hikayenin inandırıcılığı azalıyor. ancak bu durum, soruların meşruiyetini azaltmıyor.

    bana enteresan gelen başka bir nokta var. insanların, makinelerle kurduğu ilişkilerde özden çok, yani makinenin bilnçli/duygusal olmasından daha ziyade makinelerin formu etkili oluyor. polis abimizin karısı, kaslı yakışıklı bir synth'e bağlanıyor. mia, henüz bilinç kazanmamış basit bir makine iken aileden biri olarak kabul görüyor. ihtiyar millican, synth'i oğlu gibi görüp ondan ayrılamıyor vs.

    şimdi asıl mesele bilinçten daha çok formla alakalı yani. synthler insan formunda ve hatta "ideal/güzel insan" formunda tasarlanmayıp metalik bir bünyeye sahip olsalardı, insanların makinelerle ilişkisinin muhtevası değişir miydi? ve hatta yapay zekaya, bilince sahip synthlerimiz dahi böyle sempatik-güzel olarak resmedilmeyip bambaşka bir forma, kendilerinin makine olduğu ilk bakışta anlaşılabilecek bir görünüme sahip olsalardı, bu ahlaki/etik tartışmasının altyapısı bu derece güçlü doldurulabilir miydi?

    güzel dizi işte.
  • 7. bölümün sonundaki "humans finale same time next sunday" sözleri içimi cız ettirdi.

    bitireceklerse de mevzuları güzelce toparlayıp net bir şekilde kapatırlar umarım.
    2. sezon belirsizliğinden ötürü sonunu gri bir şekilde bırakırlarsa diziye haksızlık olur.
  • guzel bir bolumle sezon finali yapmis dizidir. hakkinda ilginc bir bilgi edindim, sentetik rolundeki oyuncular cekimler baslamadan once synth school adi verilen olusumda bir sure ders almislar. mia* rolundeki gemma chan bundan bahsederken walking dead oyuncularinin da zombi okuluna gittigini soyluyor.* mesela bir sentetige seslenildiginde once gozleri, sonra kafasi, sonra vucudunun donmesi gerektigini ogrenmisler. biz insanlar tum vucut bodoslama donuyoruz allah affetsin. hareketler hicbir sekilde klise robotik olmamali insanlara yakin olmali diye de tembihlenmisler. ortaya da boyle guzel bir sey cikmis.

    --- sezon finali spoiler ---

    kacacak yer arayalim niska hepimizi opecek.

    --- sezon finali spoiler ---
  • bizim japon işi'nden arak olan dizidir. piiiiiiiiiiiiiii başımıza gelenler.
  • real humans / äkta människor adli isvec dizisinin ingiliz uyarlamasi. 4. bolum itibariyle oldukca basarili bir sci-fi olmus. anita karakterini oynayan gemma chan robot rolunde muhtesem is cikarmakta.
  • (bkz: underrated)

    şu ana kadar kadar oldukça sağlam kurgusu, oyunculukları, çekilmemişi, çoğu kişi tarafından hayal edilmemişi perdeye (kutuya?) aktarması ve isaac asimov'un yolundan ilerlemesiyle dikkat çeken dizi. büyük potansiyel vaad ediyor.

    başka bir underrated için,
    (bkz: the americans)
hesabın var mı? giriş yap