• şöyle bir an geliyor: ittihat ve terakki abdülhamit sonrasında ülkeyi istediği gibi, baskıyla yönetirken elbette medyayı da ele geçiriyor. ahmet samim ve ahmet kerim gibi muhalif gazeteciler hükümet tarafından gazeteleri kapatıldıkça yeni gazeteler açıyor ve yayınlarına devam ediyor. ahmet samim bir ara derin devlet tarafından öldürülüyor. ahmet kerim sadayı millet gazetesinde muhalifliğini sürdürüyor, tek arzusu ittihat ve terakki'nin yıkılmasıdır.

    ancak bir ara italyanların trablusgarp'a saldıracağı haberi geliyor ve kimi muhalifler bu haberi hükümetteki ittihat ve terakki'yi zor duruma düşüreceği için sevinçle karşılarken, ahmet kerim vatan sevgisinden ötürü muhalefeti bir kenara bırakıyor ve ittihatçı basınla birlikte milli propagandist yayına katılıyor. ilginç olan şu ki, trablusgarp işgali ittihat ve terakki'yi yıkmak şöyle dursun, sarsmıyor bile, sadece ittihat kadrosundan hakkı paşa'nın istifasıyla olay kapanıyor. hatta hakkı paşa hükümetin elini zayıflatan ve onu yavaşlatan bir figür olarak görünüyor, dolayısıyla istifası hükümetin yenilenip güçlenmesini sağlıyor, başka deyişle trablusgarp'ın işgali hükümete iyi geliyor.

    gece gece niçin hatırladım bunu? bilmiyorum ama son iki yüzyıllık tarihimizi iyi bilmeden önümüzü göremeyeceğimizi biliyorum. gerçi bilmek de yetmiyor çoğu kere, stratejik hamleler bile çare olmuyor. en azından günlük siyaseti, şunu bunu bırakıp ilkeler ve idealler üzerine yoğunlaşmak insanlık tarihine en doğru ve en faydalı kişisel katkı olabilir.
  • karakteri ahmet kerim'in iktidardan memnun ve muhalefetten de umutlu olmadığı roman.
  • günlük bir gazete yazılarıyla bir kaldırım fahişesi arasındaki benzerlikler yalnız bundan ibaret değil dedi. bunun da, onun da biricik sermayesi halkın budalalığıdır. amme efkarı bunların birinde hakikat ihtiyacını, ötekinde aşk ihtiyacını tatmin ettiğine inanır. halbuki fahişenin verdiği aşk ne derece samimi ise gazetecinin söylediği hakikat de o derece doğrudur.

    kitaptan alıntıdır.
  • yakup kadri'nin ıı. meşrutiyet-1915 arası ittihatçılarla muhalifleri arasındaki kavgaları, ahmet kerim karakteri üzerinden anlattığı, ara ara gerçek kişilere de yer verilen, psikolojik çözümlemelere sıkça başvurulan romanı. bir sodom ve gomore kadar olmasa da dönemin ruhunu oldukça iyi anlatan bir eser.
    --- spoiler ---

    kitabın sonunda ziya gökalp ve diğer ittihatçı liderler arasındaki türkçülük-osmanlıcılık tartışması, ziya gökalp'in kimilerine göre mustafa kemal'i etkileyen temel teorisyenlerden biri olması da göz önüne alınırsa cumhuriyet dönemi politikasına da oldukça ışık tutabilir.
    --- spoiler ---
  • ittihat ve terakki cemiyeti'ne muhalif bir gazeteci olan ahmet samim'in ölümüyle başlayıp sadrazam mahmut şevket paşa'nın ölümüne kadar üç yıllık (1910-1913) bir zaman dilimini anlatan yakup kadri karaosmanoğlu romanı.

    biraz kopuk bir roman bu, olaylar ahmet kerim adında genç bir gazeteci başından geçenlerin etrafında dönüyor fakat bir noktada ahmet kerim'in özel hayatı başlıyor, o bitiyor, ülkenin içinde bulunduğu hal uzun uzun anlatılıyor, sonra yine ahmet kerim'e dönülüyor. aslında anlatılmak istenen itc'nin hataları ve osmanlı'nın yıkılışı fakat bir tarih kitabı gibi olmasın diye ahmet kerim adında bir karakter yazılıp ona dramalar uydurulmuş sanki. ahmet kerim'in samiye'yle ilişkisi beni feci derecede sıktı, hem klişe hem hiçbir yere varmayan bir hikayeydi bu. siyasi meselelerin anlatımında ise bakış açısından hoşlanmadım. abdülhamitçi değilim ama diye başlayan cümleler kuran, itc'ye muhalif, hürriyet ve itilaf fırkası'ndan da umutsuz olan ahmet kerim ergeni bugün yaşasa inceci olurdu.
  • yakup kadri karaosmanoğlu'nun ikinci meşrutiyet döneminin toplumsal yapısını özellikle ittihat ve terakki partisi ve hürriyet ve itilaf partisi arasındaki kavgaya odaklanarak anlattığı romandır. balkan savaşları ve birinci dünya savaşı'nın arifesinde kişisel çıkarlar yüzünden çıkan bu iktidar kavgalarının ülkeye verdiği zarar, gazeteci ahmet kerim'in gözünden verilir. ayrıca romanda adı geçen kişilerin bir çoğu dönemin gerçek siyaset adamları ve gazetecileridir.
  • 2. meşrutiyetin ilk yıllarının ve ittihat-terrakki egemenliğinin muhalif bir gazetecinin gözünden anlatıldığı, eski türkçe kelimeler ve yazarın ağır üslubu yüzünden yer yer baysa da siyasi roman sevenler için okunmaya değer bir kitaptır.

    --- spoiler ---
    ahmet kerim bütün mahalle a dese b diyecek kadar muhaliftir. samiye isimli çok kurnaz bir kadına ilgi duyar samiye nin abisi azılı ittihatçıdır. samiye birgün ahmet kerimi odasına alır olaylar gelişir.
    --- spoiler ---
  • kağnı gibi roman ama ders için bitirmek zorundayım. olaylar tarihten esinlendiği sadece karakterler kurgu olduğu için de roman demeye bin şahit ister. zaten romanın ilerisinde olacak olayların çoğuna çok önceki sayfalarda işaretler veriliyor (örneğin ahmet samim'in ölecek olması. neredeyse defalarca kez söylendi yok tehdit mektubu yok kerim'in rüyasında samimi ölmüş görmesi falan filan) keza daha 90 küsür sayfada olsam da kerim'in kötü yola kayacağını da verilen sinyallerle şimdiden tahmin edebiliyorum. genel olarak dönemin gerçeklerine ışık tutabilecek bir eser olduğunu ama roman olmadığını düşünüyorum ha bu başarısızlık mıdır orası tartışılır. okumam için beni heyecanlandıracak bir olayını göremedim açıkçası zaten dönemin siyasî olayları vs. ilgimi çekmiyor belki ilgili biri beğenebilir.
    edit: karakterler kurgu demişim ama ahmet samim, şahabettin süleyman gibi karakterler o dönemde yaşamış insanlar ama çok bağdaştıramadım diyebilirim + tevfik fikret'in ismi geçen "95'e doğru" şiiri de o dönemlerde yazılmış.
  • yakup kadri karaosmanoğlu'nun 1927 yılında yayımlanan romanı.

    roman, ikinci meşrutiyet sonrası iktidarı ele alan "ittihat ve terakki" ile muhalif "hürriyet ve itilaf partisi"nin iktidar mücadelesini anlatıyor. romanın başkahramanı olan muhalefet yanlısı gazeteci ahmet kerim'in gözünden dönemin siyasi atmosferi yansıtılmış.

    osmanlı devleti'nin son dönemlerinde yaşanan siyasi olaylar, basına uygulanan sansür, tutuklamalar, faili meçhul suikastler, babıali baskını, trablusgarp ve balkan savaşları eserde yer alıyor. devletin selâmetini düşünüyor gibi gözüküp aslında tamamen kendi menfaatine göre hareket eden insanların ikiyüzlülüğü tüm gerçekliğiyle işlenmiş.

    özellikle ahmet kerim'in, arkadaşı ahmet samim'in öldürülmesinden sonraki ruh halinin ve romanın son bölümündeki iç hesaplaşmasının anlatıldığı bölümler oldukça etkileyiciydi.

    romanın sonunda dedim ki: iyi ki türk edebiyatı'nda yakup kadri karaosmanoğlu, ahmet hamdi tanpınar, peyami safa, kemal tahir, tarık buğra... gibi birçok büyük yazar var. hepsinin ruhu şad olsun.
hesabın var mı? giriş yap