• hiv nedir?

    hiv aids (kazanılmış bağışıklık yetmezliği sendromu=acquired immunodeficiency syndrome)’e yol açan bir çeşit virüstür.hiv bir kişiye bulaştığında, hiv positif olarak adlandırılır. hiv bulaşan kişide aids (akkiz immün yetmezlik sendromu) gelişecektir.
    hiv virüsü, bağışıklık sistemine zarar vererek hastalığa neden olur. bireye hiv (insan bağışıklık yetmezliği virüsü= human immunodeficiency virus) bulaşması sonucunda vücudun savunma gücü zayıflar ve birey bazı mikrop ve hastalıklara sağlıklı kişilerden daha duyarlı hale gelir. çünkü vücut savunmasını koruyan bağışıklık sistemi çalışmadığı zaman vücuda giren mikoplar daha kolay hastalığa neden olabilir. sonuçta birden fazla hastalık ve kanserlerin ortaya çıkması ile aids tablosu oluşur ve hastalık ölümle sonuçlanır.
    ancak, aids hastası hastaymış gibi görünmeyebilir veya etkilenen kişi kendini hasta hissetmeyebilir, hiv virüsü taşıdığını bile bilmeyebilir.
    aids belirtileri başta kilo kaybı, zatürre, yüksek ateş, pnömoni ve cilt kanseridir (kaposi sarcomu).

    nasil bulaşir?

    cinsel yolla;

    tüm bulaşmaların%80-85 i bu yolla olmaktadır.mikrobu taşıyan erkeğin veya kadının cinsel organ salgıları aracılığıyla, her türlü cinsel ilişki (vajinal, anal, oral) ile, erkekten kadına, kadından erkeğe, erkekten erkeğe, kadından kadına bulaşır.
    hiv vücuda hiv virüsü taşıyan birisinin kanı, spermi veya vajinal akıntıları ve diğer vücut sıvıları taransferi yoluyla bulaşır. bu durum; vajinal, anal veya oral seks sırasında gerçekleşebildiği gibi ateşli öpüşme sırasında tükrük transferi ile de bulaşıcılık olacağı anlamına gelir (parenteral yol). lateksten yapılmış bir prezervatif kullanarak hiv virüsünden korunulabilir. doğum kontrol hapları ve lateks olmayan prezervatifler, hiv virüsünden koruma sağlayamaz. hiv virüsü hem bir erkekten hem de bir kadından bulaşabilir. herhangi bir cinsel hastalık, hiv virüsünün bulaşma ihtimalini daha yükseltir. hıv virüsünün iki tipi mevcuttur. tip ii de kadından erkeğe bulaşma ihtimali tip i de ise erkekden kadına bulaşma ihtimali daha yüksektir. afrikada ii nci tip avrupa ve amerika da ise inci tip daha sık görülür

    kan ile bulaşir;

    tüm bulaşmaların %10-15 i bu yolla olmaktadır.aids hastasının ve taşıyıcısının kanında hiv bulunur.gerekli araştırma testleri yapılamamış organ, kan ve kan ürünleri nakli yoluyla da hiv virüsü bulaşabilir.hiv’li kanla bulaşma çeşitli şekillerde olur;
    -kontrolsüz kan nakli ile bulaşır.
    -kullanılmış ve dezenfekte edilmemiş:şırınga,iğne,cerrahi aletler,diş hekimliği aletleri,dövme aletleri,akupuntur iğneleri,jilet,makas gibi tüm kesici ve delici aletler ile bulaşma olabilir.
    -hiv’li erkek ve kadının cinsel organlarındaki kanamaların veya adet kanının penise,vajinaya ve ağza teması ile bulaşma olabilir.
    -damar içi uyuşturucu kullananların paylaştıkları iğne, enjektör ve uyuşturucu madde eritilen kaşıklar ile bulaşma olabilir.
    -hiv’li organ,doku ve sperm nakli ile bulaşma olasılığı vardır.

    bu durumun engellenmesi için hertürlü organ, doku, kan ve kan ürünleri nakli öncesi nakle engel hastalıklar yönünden alınan materyaller kabul eden merkezler tarafından dikkatle kontrol edilir.araştırma testlerinin pencere döneminde bulunan hastalarda yalancı negatif sonuç vermesi halinde bulaşma gerçekleşebilir

    anneden bebeğe bulaşir;

    tüm bulaşmaların %3-5 i bu yolla olmaktadır. hiv,hasta veya taşıyıcı anneden bebeğine gebelik, doğum veya emzirme sırasında bulaşabilir. hiv pozitif kadının doğuracağı çocuğa hiv’in geçme oranı %30 civarındadır. gebe annenin tedavisi ile bu oran %7 ye düşmektedir.sütle geçme oranı fazla bulunmamakla birlikte, hiv pozitif annelere emzirme önerilmez

    ilaçlar(kan yolu ile bulaşma);

    hiv virüsü taşıyan birisiyle kontamine bir iğne paylaşılırsa, virüs bulaşabilir. (bu intravenöz (damardan) uyuşturucu bağımlıları arasında hiv'in en önemli bulaşma yoludur.) dövme ve vücuda piercing yaptırma işlemlerinde kullanılan iğneler, kontamine ise hiv bulaşabilir.

    hiv’in bulaşmadiği durumlar nelerdir?

    -hiv günlük yaşamda, aynı odada bulunma, aynı okulda okuma, aynı havayı soluma ile bulaşmaz. hiv sağlam deriden geçmez.
    -tükürük,gözyaşı,ter,öksürük,hapşırma,idrar,dışkı;
    -deriye dokunma, okşama, el sıkışma, sarılma ,kucaklama,yanaktan ve elden öpme
    - herkese açık yüzme havuzu, genel tuvalet ,duş ve sauna ,telefon yoluyla,
    - halka açık lokanta ve benzeri yerlerde başkalarının kullandığı tabak, bardak ve benzeri eşyalarla,
    -yiyecekler,içecekler
    - arı, sinek ve böcek sokması ,kedi, köpek ve diğer hayvanlarla yaşamak
    - çamaşır ve benzeri giyeceklerin ortak kullanımı ile,
    - kapı kolu ve telefon kulaklığı ile,
    - nefes, gözyaşı ve ter ile, aids virüsü bulaşmaz.

    tani;

    tanı yalnızca test sonucuyla konulabilir. vücuttaki lezyonlar ve şikayetler tanı koymada düşündürücüdür ama hiçbiri hiv/aids' e özgü değildir.
    kişi hiv aldıktan sonra ortalama 8-10 yıl sağlıklı bir yaşam sürebilir; dışardan bakmakla hasta olduğu anlaşılamaz. ama virüsü almasından itibaren bulaştırabilir. bu yüzden sağlıklı görünen bir insandan bu virüsü çok rahat alabilirsiniz.
    tanı elisa yöntemiyle yapılan kan testiyle konulur. bu test virüsün bulaşmasından 2-12 haftaya kadar doğru sonuç vermeyebilir. test 3 aylıkken yapıldığında verdiği sonuç neredeyse kesindir; fakat hacettepe üniversitesi olarak 6. ayda testin tekrarının yararlı olacağını düşündüğümüzden bir daha yaptırılmasının isteriz.
    sadece elisa ile tanı konmaz; doğrulama testleri yapılmalıdır(western blot).
    test yapılırken kişilerin kimlikleri gizli tutulur.

    aids hakkinda doğru sanilan yanlişlar;

    ilk olarak eşcinsellerde ortaya çıkan aids hastalığı konusunda vatandaşlar arasında kabul edilen anlayışların pek çoğu gerçekleri yansıtmıyor.
    sağlık bakanlığı’ndan alınan bilgiye göre, birçok kişi halen, bu hastalığı “homoseksüel” hastalığı olarak bildiği için test yaptırmaktan kaçınıyor. vatandaşlar arasında hastalıkla ilgili genellikle yanlış bilgiler, söylenti şeklinde kulaktan kulağa yayılıyor ve bunlara zamanla inanılıyor.
    bilim adamları, aids konusunda bilinmesi gerekenleri şöyle sıralıyor:
    sadece cinsel ilişki ve kan yoluyla geçen aids, yalnızca homoseksüel hastalığı değil. karşı cins ile ilişki de belirgin geçiş yollarından biri.

    -aids, kişilerarası normal temaslarla, kapı kollarından, havlulardan, paradan, sabundan bulaşmaz. “aids ter, idrar ve dışkı ile yayılır ve bulaşır” kavramları yanlıştır. sivrisinekler, aids bulaştırmaz.
    -aids, kişilerarası normal temaslarla, kapı kollarından, yatak çarşaflarından, havlulardan, paradan, sabundan, ortak kullanılan banyo, sauna, kaplıcalar ve plajlardan bulaşmaz.
    -“aids ter, idrar ve dışkı ile yayılır ve bulaşır” kavramları yanlış.
    -aids virüsü taşıyan bir kimsenin kullandığı iğnenin, herhangi bir nedenle paylaşılması virüsü bulaştırır.
    -cinsel ilişki sırasında doğru prezervatif kullanımı, aids’in bulaşmasını önler.
    -gebelikte aids virüsü taşıyan bir anneden, bebeğine virüs bulaşması olasılığı vardır.
    -aids virüsünü taşıyan kişiyi, hastalık belirtileri çıkmadan sağlıklı kişilerden ayırt etmek için test yapılmalıdır.

    aids’in yeni hedefi kadinlar;

    son yıllarda hiv/aids salgını erkeklerden çok kadınları etkiliyor .aids hastalığının dünyada ilk kez görülmesinden bu yana geçen 20 yıllık sürede, ilk kez kadınlar 37 milyon aids hastasının yarısını oluşturdu.

    bm`nin aids raporunda hastalığa ilişkin olarak yer alan çarpıcı gerçekler, aids'li kadın sayısının hızla arttığını gösterdi.

    aids hastalığı ve bu hastalığa yol açan hiv virüsüyle ilgili yenilenen bütün bilgilerin ortaya konulduğu dünya sağlık örgütü (who) ve bm`nin aids ile mücadele programı (unaids) destekli bm raporunda, hastalığın bu yıl 3 milyondan fazla kişinin ölümüne yol açtığı belirtildi.

    londra - hastalıktan en çok etkilenen bölge olduğu belirtilen afrika kıtasının güneyindeki ülkelerde, hiv kapan yetişkinlerin yüzde 60’a yakınının kadın olduğu bildirildi.

    bm aids vakfı ve dünya sağlık örgütü (who) tarafından hazırlanan 2004 yılı hivraporu, bu virüsün bulaştığı kadınların sayısının hızla arttığını gösterdi. raporda, hiv kapanların sayısında özellikle son iki yılda kaydedilen artışta doğu asya ülkelerinin başı çektiği, bunu doğu avrupa ve orta asya’nın izlediği belirtildi. çin, endonezya ve vietnam’ın başını çektiği doğu asya ülkelerinde son iki yıllık dönemde hiv taşıyıcısı sayısında artış oranı yüzde 56, doğu avrupa ve orta asya’da ise yüzde 48 oldu. doğu avrupa ve orta asya’daki artış, özellikle ukrayna ve rusya’daki virüs bulaşanların sayısında kaydedilen yüksek artıştan kaynaklandı. raporda, 2003 sonu rakamlarına göre 860 bin hiv’linin yaşadığı rusya, bu haliyle avrupa’da virüsün en çok görüldüğü ülke olma özelliği taşıyor

    hiv pozitif yetişkinlerin yüzde 58’ini kadınların oluşturduğu ve hastalığı kapan gençler arasında kızların oranının yüzde 75’i bulduğu sahra-altı afrika bunun en belirgin olarak görüldüğü yer. bu rakamlar kadınların ve kızların başta cinsel ilişkiler alanında olmak üzere cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan zayıflığını gösteriyor. çoğu genç kadın daha yaşlı erkeklerle evleniyor ya da cinsel ilişkiye giriyor. bu ilişkilerdeki güç dengesizliği kadınların güvenli seks uygulamalarını güçleştiriyor. üstelik, evlilik virüse karşı bir sığınak sağlamıyor; araştırmalar sahra-altı afrika’da virüslü kadınların büyük bölümünün hastalığı kocalarından kaptıklarını ortaya koyuyor.

    cinsiyet eşitsizliği birçok kadının ve kızın sağlık kontrolünden geçmesini de engelliyor. aile gelirinin nasıl ve ne zaman harcanacağına çoğu kez kocalar ve ailenin erkek üyeleri karar veriyor. gelir sınırlı olduğunda, çoğu kez erkeğin sağlık gerekleri öncelik taşıyor. kadınların günlük ev işlerinden zaman ayırarak sağlık kliniklerine gidip gidemeyeceğine de erkekler karar veriyor; bu durum birçok kadının hiv/aids testi yaptırmasını dahi önlüyor.

    hasta aile üyelerinin bakımında asıl yükü kadınlar taşıyor. kızlar hasta anne babalarına ya da küçük kardeşlerine bakmak için okuldan ayrılıyor. büyükanneler ölüm döşeğindeki yetişkin evlatlarına bakıyor ve ardından öksüz kalan torunlarını büyütme görevini üstleniyor. kocalarının akrabaları aile evine, arazisine ve hatta kimi zaman çocuklara el koyduğu için, aids dulları çoğu kez evsiz kalıyor. birçok yardım kuruluşu kadınların eşit bakım görmesini sağlamak için uğraş veriyor, ama kültürel tutumları değiştirme yönünde de çalışmaları gerekiyor. botsvana ve güney afrika?daki tedavi girişimleri cinsiyet eşitliğine ulaşılabileceği umudunu veriyor; çünkü çeşitli programlardan yararlanan kadınlar sayıca erkeklere denk ve hatta daha yukarıda bir düzeye varmış bulunuyor.

    tedavi;

    kesin çözüm bulunamamıştır. kullanılmakta olan tedavi pahalı ve zordur; birçok yan etkileri vardır.
    ama eğer hasta günde yaklaşık 20-30 tane hapı hepsinin birlikte alınmaması gereken yiyeceklere dikkat ederek tam vaktinde ve hiçbirgün aksatmadan alırsa, hastada ilaçların çoğunlukla neden oldukları yan etkiler ortaya çıkmazsa ve virüste ilaçlara direnç gelişmezse tedavisi değil ama kontrolü mümkün olan bir hastalıktır.
    bu bahsettiğimiz tedavi aylık yaklaşık 10.000 dolardır.

    kaynaklar;
    http://www.aids.hacettepe.edu.tr/aids.html
    http://dosya.hurriyetim.com.tr/…s2002/bulasiyor.asp
    http://tr.wikipedia.org/wiki/hiv
    http://www.unicef.org/turkey/gl/_gl3.html
    http://tr.wikipedia.org/wiki/hiv
    http://www.ntvmsnbc.com/news/297418.asp
    http://www.nationalgeographic.com.tr/…i.aspx?konu=3
    http://dosya.hurriyetim.com.tr/aids2002/kadin.asp
  • neresinden saldirirsaniz saldirin virusun bir turlu alt edilememesi, dünya üzerinde bir sürü virolog, biyolog doktor ve trapez sanatcisinin virusu haklamak icin ellerinden geleni yaptiklari bir yapidir. hiv uzerine calisan bir arkadas virusle ilgili dustukleri caresizliği "utanmasa bize dil cikarip dalga gececek" diye aciklamisti.
  • biyolojik silah olarak laboratuvarda uretilme hikayesi , ''maymundan sahibine gecmi$ ordan da dunyaya yayilmi$'' hikayesinden daha mantikli..
  • soru soran yazarlara sabirla cevap vermeye calisiyorum ama bilinclendirme ve fobikligin önüne gecme amacli tekrar yazalim.

    tükürük ile bulasmayan virüstür. virüs tasiyicisi agzinizin derinliklerine, yaranizin üzerine, gözünüze, cinsel organiniza dolu dolu tükürse bile bulasmaz. kan, cinsel sivi veya anne sütünden gecer.

    ayni havluyu, catal bicagi, yatagi, kiyafeti, evi vb. paylasarak bulasmaz. dokununca bulasmaz. hatta ikinizin de agzinda derin kanli bir yara yoksa öpüsünce bile bulasmaz. bu saydiklarim bugüne kadar kayda gecen saptamalar. öpüsme mevzusu sadece 1 vakada görülmüs, o da bahsettigim sebepten.

    hiv tasiyicisi kisi eger ilacini düzenli aliyorsa, vücudunuzun herhangi bir yerine kan veya cinsel sivi akitsa bile bulasici degildir. yani istese bile bulastiramaz. bu kanitlanmis bir calisma, ismi de u=u yani undetectable = untransmittable. burada tedaviye devam etmesi önemlidir, kisi tedavisini aksatiyorsa bulastiricidir.

    hiv escinsel virüsü degildir. bugün en cok kadinlar ile yayilmaktadir.

    hiv tasiyicilari tedavilerine uyduklari sürece aids olmazlar, hiv sebebiyle ölmezler. bugün hiv, diyabet gibi kronik ve tedavisi olmayan ama baskilanabilen bir hastaliktir.

    (bkz: incir receli) gibi salak ve fobik filmlerde gösterildigi gibi bir hayat yasamayip aksine catir cutur sevisen mutlu ve uzun ömürlü hiv pozitifler vardir. yillar icinde gelistirilen yepyeni ilaclar bunu saglamaktadir. 20-30 yil önce gazetelerin öcü diye gösterdigi virüs, artik o kadar da öcü degildir. kisi kendisine iyi bakiyor -ki bunu herkesin yapmasi lazim- ve tedavisine uyuyorsa, uzuuun yillar yasayabilecegi öngörülmektedir. neden öngörülüyor cünkü virüs kesfedileli sadece 30-35 yil gecti, kanitlayacak yasli insan yok henüz*. birkac 10 yil sonra da torunlarimiza bunun asisini vurduracagiz umarim. calismalar trump'a ragmen sürüyor.

    korunmanin yolu basittir: (bkz: prezervatif) tanidiginiz tanimadiginiz kim olursa olsun kullanin, kullandirin. süpheli iliskiniz olduysa gidin test olun. partnerinizle gidip test olun ve ancak ondan sonra birbirinize güveniyorsaniz atin prezervatifi. sanirim latex olmayanlar pek guvenli degilmis. siz normal yazanindan alin, cilekli tirtikli olmayiversin. hiv bulasisinin belirli bir semptomu yoktur, vücut basit bir soguk alginligi gibi tepkiler verebilecegi gibi yillar boyunca hicbir tepki vermeyedebilir - ki bu en kötüsü, virüs bagisiklik sisteminizin anasini beller sonra toparlayamayabilirsiniz, bu sürecte bulastirdiginiz insanlar da cabasi.

    internette arastirmayin, ilk 10 dakika icinde teshisiniz ve mezarliginiz belirleniveriyor. ögrenmenin tek yolu pasa pasa gidip test olmak. erken teshis virüsün vücudunuza yapacagi zarari en aza indirecegi icin önemlidir. pozitif olmak hayatin sonu degildir. pozitifleri hayattan sogutanlar, onlara cüzzamli gibi bakan fobiklerdir. bilgilenin, kalp kirmayin. sorunuz varsa yazin.

    edit: unutmusum, bir de anneden bebege dogum veya emzirme ile gecebilir. dogacak cocugunuzu da düsünerek eger yaramazlik yaptiysaniz lütfen önce testinizi olun.
  • maalesef yine elalemin derdinin beni gerdiği bir entry ile karşınızdayım. üzerime vazife olmayan uyarıları yapmaya geldim.

    son 5 yıldır hiv konusunda bir tespitim var. elimde tüik verileri yok elbette ama hatırı sayılır bir nüfusa ilişkin gözlemlerime dayalı kafamda oluşturduğum bir istatistik var. ve bu tespitlerimin halk sağlığı kurumuna göre de haklı olduğunu görünce bu entry'yi yazmaya karar verdim.

    ülkemizin covid-19 belasının haricinde, son yıllarda mücadele ettiği iki bela daha var: bunlar uyuz ve hiv.

    uyuzla alakalı değerlendirmemi o başlık altında başka bir zaman yapacağım; bu başlık altında ev sahibine ilişkin verileri paylaşalım, ayıp olmasın.

    hiv tanımını yapıp, hastalığa ilişkin detaylar vermeyeceğim; çünkü üstteki entrylerde bunlara fazlasıyla değinmişler. sadece şu noktayı ben de tekrar ederek vurgulamak istiyorum. her hiv (+) birey aids hastası değildir ve ilaçlı tedavi ile bu virüs tarafından enfekte olmuş insanlar uzun yıllar normal hayatına devam edebilir; hastalık kontrol altında tutulabilir. tedavisini devam ettiren ve bağışıklığına dikkat eden hiv + kişilerdeki ölüm oranı, birçok hastalığa göre çok çok daha düşüktür. bu nedenle bu tanıyı alan kişilerin karamsarlığa kapılmaması ve tedavisine dikkatle uyunç göstermesi gerekir.

    gerekli hatırlatmayı yaptıktan sonra, gelelim bu konuyu açma sebebime. mesleğe ilk başladığım yıllarda atandığım yer küçük bir şehirdi ama orada da hatırı sayılır bir hiv (+) nüfus vardı. genellikle bulaş yolu cinsel temas kaynaklıydı. bu hastalar daha çok 40-60 yaş arası bireylerdi. bulaşın artma sebebi herkesçe aşikârdı. çünkü sebebi, devletin o bölgede kontrolsüz bir şekilde yabancı uyruklu vesikasız hayat kadını çalışmasına müsaade etmesiydi. (devlete de bir pimp demediğim kalmıştı, onu da yaptım).
    daha sonra büyük bir şehre tayinim çıktı. burada nüfus çok çok yoğun ve buradaki hiv + vakaların sayısı diğer çalıştığım şehre kıyasla bana gayet normal geliyor. çünkü bu şehir, uyuşturucunun sigara gibi satıldığı, “kimin eli kimin cebinde belli değil” şeklindeki yaşam tarzının benimsendiği bir şehir. ancak bu şehirde diğer şehirde olmayan ve benim bile dikkatimi çeken başka bir şey var. 18 yaş altında bile hiv + hastalar var. özellikle 30 yaş altı pozitif birey sayısı çok fazla. bu da beni gerçekten üzüyor. belki burada bir z kuşağının gözüne ilişir bu entry de, rakamlardan ürkerek kendi bireysel önlemini alır ümidi ile bu cümleleri yazıyorum.

    kan nakli, nozokomiyal geçiş, diş klinikleri, dövmeciler, kuaförler, anneden bebeğe geçiş gibi bireysel olarak engelleme imkanınızın olmadığı bulaş yollarında yapabileceğiniz hiçbir şey yok. burada kişilerin görevini titizlikle ve hijyenik şartlarda yapması için dilek dileyeceksiniz. ancak sizin elinizde olan ve önleyebileceğiniz bulaş yollarında da üzerinize düşen ödevleri yapacaksınız gençler. cinsel ilişki esnasında alacağınız önlemler veya eroin, morfin gibi damar içi uyuşturucu kullanırken enjektörünüzün tek kullanımlık olmasına özen göstermeniz sizi ömür boyu sürecek bu kâbustan uzak tutacaktır.

    18 yaş altı gençler için dikkat edilmesi gereken bireysel önlemleri hammurabi kuralları gibi yazmak gerekirse;

    - her önünüze gelenle cinsel birliktelik yaşamayacaksınız. sağlığınızı korumak için seçici olmak zorundasınız. yok efendim, cinsellik yeme-içme gibi ihtiyaç nidalarıyla her bulduğunuza yeşillenmeyin bir zahmet. durum değerlendirmesi yapın, bir takılın sonra düşünürsünüz bu işleri. bu yazdığım sadece hiv özelinde değil. kansere çevirme olasılığı yüksek hpv, hepatit b ve c virüsleri; günlük hayatınızı zehir edecek trichomonas enfeksiyonları gibi bir sürü cinsel yolla bulaşan hastalık var. bunlardan korunmak için dikkatli olmak zorundasınız.

    - sevgilimin geçmişi benim için önemli değil güzellemelerini geçin. (bu cümle tamamıyla yobazlıktan uzak ve hijyen temalıdır.) elbette önemli, genel geçer insanlarla takılmış, one night stand'in dibine vurmuş insanlardan uzak durun. kümülatif enfeksiyon taşıma ihtimalleri çok yüksek. karşımdaki beni ayıplar diye düşünmeyin. en son ne zaman birliktelik yaşadığını, birlikteliğinden sonra elisa testi yaptırıp yaptırmadığını sorgulayabilirsiniz. bana göre bunu öğrenmek sizin hakkınız. bu sorularınızın toplumun oluşturduğu ahlak normlarına göre sorulmadığını karşınızdaki insana güzelce ifade edilebilirsiniz. karşınızdaki akıllı ve bilinçli bir insansa şayet; size geri kafalı yaftası vurmayacaktır ve anlayışla karşılayacaktır. karşılamazsa da yol verin gitsin.
    (virüs bulaşınca hemen testlerde kendini göstermez; en az 1 ay bekleme süresi vardır. yani dün gece biriyle takıldım, gidip bu gün test vereyim, sonuca bakayım mantığı işlemez. haberiniz olsun.)

    - yukarıdaki iki maddeye dikkat ettin diyelim; hayatının aşkını buldun ve bir adım ilerisini tecrübe etmek istiyorsun. tamam deneyimle ama belirli kurallara göre deneyimle. tek eşli hayata geçilene kadar o prezervatifler kullanılacak yavrucuğum. feeling is everything güzellemeleri yapan abilerine/ablalarına kulak asma. ne demişler; “önce iş güvenliği, sonra iki bira ve sonunda da rock and roll”. sen sağlığına bak ve koruyucu donanımlarını giy evlâdım. böylece erken yaş gebeliklerden ve sorumluluklardan da kurtulmuş olursunuz. ayrıca harçlıklarınız da sarsılmaz; eczanelerde ella için ücret uzatırken, ya bu da ne pahalıymış diye homurdanmazsınız. bir taşla çok kuş…
    (hoş bu da %100 korumaz ama ne yapalım, hiç yoktan iyidir.)

    - eroin, morfin gibi maddeler çakıyorsan o gencecik kollarına, sakın arkadaşlarınla ortak enjektör kullanma! bir sürü para verip uyuşturucu alabiliyorsan 1-2 tl daha verip eczaneden kendine bir enjektör alabilirsin. böylece kan yoluyla geçebilecek tüm hastalıklardan kendini o anlık korumuş olursun.
    gerçi keşke bunu hiç yapmasan o minik bedenine. kötülüklerin anasına başlamasan ne güzel olurdu ama başladıysan da dönüşü var; ailene anlat ve amatem'den yardım iste.

    benim aklıma gelenler bunlar. daha detaylı verileri okumak isterseniz yetkili abileriniz ve ablalarınız bu verileri paylaşmış. onlara da bir göz atın, olur mu?

    https://hsgm.saglik.gov.tr/…iv-aids-istatislik.html

    aylar sonra gelen edit: şu kısacık zamanda bile bu entry'yi en çok soru aldığım entry yapmanız bile durumun vahametini gözler önüne seriyor benim için. sorulardan anladığım kadarıyla ciddi derecede okb'si olanlar için deneyimleri tam bir kabusa dönüşüyor. bu psikolojiyi yaşayacağınıza kendinizi birazcık daha çekin ortamlardan. kafanız rahat, siz rahat. ya da tam tamına üzerinize düşeni yapın, hiv'den korunun. ama hpv, pubis biti, mantar gibi enfeksiyonlar varsa partnerinizde, fiziksel donanımla korunamazsınız, bunu da bilin. bunlar hiv'e göre çok daha kolay bulaşıyor.

    edit 2: beyler bugüne kadar bu entry'den dolayı yüzlerce mesaj alıyorum. entry'yi aşırı silesim var ama ne yaptığını bilmeyene ya da panikleyen insana belki faydası olur diye de silmeye kıyamıyorum.
    arkadaşlar lütfen bu başlıktaki entryleri cinselliğinizi yaşamadan önce okuyun; yaşadıktan sonra değil. benim psikolojim bu korkuyu kaldırır mı diye kendinize sorun. emin olamayacağınız duruma kendinizi sokmaktan çekinin. hele okb'li iseniz allah aşkına uçkuru unutun. gidin ne yapıyorsanız yapın ama bir cinsel deneyim yaşamayın. mesajların derlemesinden yazacaklarım bunlar.

    ayrıca bıdı bıdı bıdı yaptım, şöyle oldu böyle oldu bir şey olur mu diye mesajlar atmayın. ben biyokimya cihazı değilim, size sonucu söyleyemem. nostradamus değilim geleceği de söyleyemem. tıpta kesinlik yoktur. sorarken akıllı başlı soru soracaksanız sorun. virüs kapmış mıyımdır sorusuna “ben ne bileyim …” yazmamak için kendimi zor tutuyorum bilesiniz.
  • çocukken hastanenin duvarında resimlerle(bir erkek bir kadın , bir erkeğin arkasında bir erkek, iğne) hiv'in nasıl bulaştığını anlatan bilgilendirici afişi gördüğümden beridir, ve gizemli ve çözülmemiş bir hastalık olmasından dolayı aids ve hiv benim en ilgimi çeken hastalık olmuştur. öyle ki , eğer doktor olsaydım hiv üzerine çalışan bir bilimadamı olurdum herhalde. bu yüzden hiv ve aids hakkında 3-5 kelam söyleyecek kadar araştırmışlığım vardır.
    pcp adı verilen, bağışıklık sistemi çok zayıflamış kişilerde görülen hatta o zamana kadar dünyada 14 vakanın olduğu hastalığın daha sık görülmesi ve bu hastalığa sahip olan kişilerin başka çeşitli mantar ve viral enfeksiyonlara sahip olmasıyla yeni bir hastalığın ortaya çıktığı anlaşıldı.1981 yılında dr michael gottlieb tarafından yayınlanan bir makalede bu hastalıktan bahsedildi ve adına eşcinsel erkeklerde ortaya çıkmasından dolayı grid (gay related immuno deficiency) adı verildi. daha sonra, bu hastalığın heteroseksüellerde, kadınlarda ve hatta çocuklarda görülebildiği ortaya çıktı. hiv virusü amerikadan ve fransadan iki araştırma ekibinin aynı anda lenf bezlerinden alınan hücreler incelenerek bulunmuştur, genetik bilgisi deşifre edilmiş ve virüse hiv virusu adı verilmiştir. evrimsel olarak incelendiğinde virüsün 19. yüzyılda ortaya çıkmış bir retrovirus olduğu bulunmuş ve maymunlarda bulunan simian virusunün evrimleşerek afrikadaki insanlara bulaşması sonucu ortaya çıktığı tahmin ediliyor.
    hastalık amerika'da ilk olarak new york ve los angeles'ta eşcinsel erkeklerde görülmüş ve yapılan araştırma, araştırmacıları bu erkeklerin hepsinin kanadalı bir erkek hostesle yattığını ortaya çıkarmış ve bu hastaya " hasta 0" denmiştir. "hasta 0" daha sonra " bana niye hasta 0 diyorsunuz sonuçta ben de bu hastalığı başkasından kaptım" diyerek daha sonra haklı olarak isyan etmiştir. hiv virusü vucuda girdiği zaman bağışıklık sisteminin cd4 hücrelerine yerleşir ve rna'sını hücrenin dna'sına ekleyerek çoğalır. aids hastalığının nedeni de bu virüsün cd4 hücrelerinde çoğalması ve işi bittikten sonra bu hücreleri öldürmesidir. aids hastalarının bu yüzden cd4 hücre sayısı çok düşüktür ki bu hücreler bağışıklık sisteminin en önemli hücresidir. bağışıklık sistemini bir orkestra olarak düşünürsek cd4 hücreleri bu orkestranın şefidir. bağışıklı sistemi zayıflamış aids hastaları bundan sonra basit bir enfeksiyon sayesinde yaşamını yitirebilir.
    hiv virusu hücreye yerleştikten sonra 10 yıl herhangi bir belirti vermeyebilir.bu 10 yıl boyunca bağışıklık sistemi virüsle baş edebiliyordur. virusu kaptığının farkında olmayan birey bu 10 yıl boyunca virüsü başkalarına bulaştırır. hastalığın seyri her bünyede farklı seyredebilir. mesela virüsün hücre zarından geçmesini sağlayan ccr5 geninde mutasyon olan insanlar, virüs kana bulaşsa da hücre içine giremediği için bu hastalığa hiç yakalanmazlar. bu mutasyonlu gene sahip olan insanlar genelde ataları avrupa'daki veba salgını sonunda hayatta kalabilmiş insanlardır ve bu insanlar genelde kuzey avrupa'da görülür. onun dışında mhc geninde mutasyona sahip olan insanlarda virüs daha az kopyalanabildiği için hastalık daha yavaş seyreder. 2008 yılında almanya'da kan kanseri hiv pozitif birine ccr5 geninde mutasyon olan kan nakli yapıldı ve bu hastanın virus sayısının azaldığı ve bir süre sonra virus testinin negatif olduğu ortaya çıktı. bu hasta hiv'in dünyada tamamen iyileştiği ilk hasta olarak literatüre geçti. gelecekte hiv hastalarının kanında bulunan kök hücrelerinin laboratuvarda ccr5 geninin mutasyona uğratılarak tamamen iyileştirilebileceği düşünülmektedir.
    hiv günümüzde ölümcül bir hastalık değildir. yapılan araştırmalar, 20 yaşında hiv'e yakalanan birinin 69 yaşına kadar yaşayabileceğini ortaya koymuştur. fakat hiv hastalarının pahalı olan ilaçlara ulaşabilmesi ve hayatına dikkat etmesi önemlidir. hiv hastalığı 3'lü etki gösteren ve virusun çoğalma döngüsünü kıran ilaçla tedavi edilmektedir. bu tedaviyle virus sayısı çok çok düşmekte ve kanda sayılamaz duruma gelmektedir. lakin virus organlarda saklandığı için tedavi bırakıldığında yeniden hastalık hortlar ve aids'e neden olur.
    şimdi gelelim hiv hakkındaki pratik bilgilere;
    hiv öpüşme, sarılma,aynı tuvaleti kullanmayla bulaşmaz.
    hiv'li insanı dışlamak gerekmez, çünkü hiv de şeker hastalığı, astım neyse öyle kronik bir hastalıktır ve korunmasız cinsel ilişki kurmadığınız sürece size geçmez.
    vajinal ve anal sekste istisnasız olarak prezervatif kullanın.
    hiv oral seksle bulaşmaz. (bir kaç doktor raporunda oral seksle bulaştığı yazılmaktadır ama o doktor raporları güvenilir değildir. hiv'in oral seksle bulaşmadığına dair araştırmalar vardır)
    düzenli olarak test yaptırın ve eğer pozitifseniz sorun etmeyin, ilaç parasını devlet karşılıyor ve daha uzun yıllar sağlıklı bir şekilde yaşayacaksınız.
  • modifiye edilmiş bir hali 6 yaşında bir kız çocuğunu kanserden kurtarmıştır. evet doğru duygunuz, hiv virüsünü modifiye ediyorlar, elden geçiriyorlar ve kanserli hastaya veriyorlar. bu sefer virüs, bağışıklık sistemini yok etmek yerine kanser hücrelerini yok ediyor. bir nevi tasarlanmış da olduğundan aids'e ya da herhangi bir hastalığa da yol açmıyor.

    şöyle alalım: http://www.youtube.com/watch?v=laspupfqojw
  • dünya üzerinde bulunan en fantastik, en merak edilen ama bir o kadar da en kırılgan virüslerden biri.

    tanımımızı tamamladığımıza göre; hiv -türkçe adıyla insan immün yetmezlik virüsü- dünya üzerinde en korkulan ama basit bir grip için bile aşı olduğumuz düşünülürse belki de en az dikkat edilen virüslerden birisidir. bağışıklık sistemi, yani immün sistemi kümemizin alt basamaklarından olan adaptif immün sistemimizin yardımcı t hücrelerine saldırarak vücutta kendine yer bulan, tek başına hiçbir şey yapabilme kapasitesine sahip olmayan retrovirüs ailesine ait bir virüstür. kendi başına hiçbir spesifik patolojiye sebep olamayan ama bağışıklık sistemimizin en önemli yapı taşlarına saldırıp onları ele geçirerek bağışıklık sistemimizi önce sekteye uğratan sonra da bağışıklık sistemimize tamamen zarar açan bir virüstür hiv.

    bağışıklık sistemimiz; en temel olarak vücudumuzun en büyük organı olan ve onu dış çevreden tamamen izole eden deriyle başlar. basitçe anlatacak olursak derinin birçok katmanı vardır. bu katmanlardan sonra da şayet herhangi bir zararlı ya da yararlı olsa da vücudun deri altı tabakalarına geçebilecek olursa zararlı olabilecek mikroorganizmaları engelleyebilecek olan ancak spesisifik bir yeteneğe sahip olmayan özel hücresel bağışıklık elemanlarından olan bazı temel savunma mekanizmalarından oluşur. bağışıklık sistemi, bu mekanizmalardan sonra da özel mikroorganizmalara ya da özel hastalıklara spesifik olarak çalışan belli hücreler tarafından tamamlanır. en sonda bahsettiğim bu hücrelerden olan cd4 t helper hücreleri belki de spesifik bağışıklığımızın en önemli hücreleridir. işte hiv de vücuda girdikten sonra bu önemli hücrelere tutunarak, onların içine girerek ve onları harabiyete uğratarak hayatta kalır. kendi başına özel bir etkisi olamayan kırılgan hiv bu hücrelere girdikten sonra onları zayıflatarak bağışıklık sistemimizin de çökmesine neden olur.

    insan immün yetmezlik virüsü vücuda cinsel ilişkiyle, kan ve kan ürünlerinin transfüzyonuyla, ortak iğne kullanımıyla, açık yaralarla, vücuttaki kesiklerle girebilir. virüs anneden çocuğa emzirme yoluyla, doğumla ya da gebelik sırasında bulaşabilir. kabaca ama gerçekten kabaca söylemek gerekirse hani o tüm vücudumuzu kaplayan kalın deri katmanının olmadığı her nokta virüs için bir geçiş terminalidir. kısaca mukozalar hiv için tam bir cazibe merkezidir diyebiliriz. nereler peki bu mukozalar? ağız, dil, burun içi, gözler, tırnak altları, vajina, sünnetli penisler için penis başı idrar kanalı açıklığı, sünnetsiz penisler için penis dış derisinin çekilip sulu mukozanın olduğu her nokta, savunmasız barsak lümeni vs. daha da açacak olursak enfekte vücut sıvılarının ya da enfekte kanın temas ettiğinde risk oluşturabileceği noktalar bunlar. cinsel ilişki için oral, anal, vajinal her türlü korunmasız cinsel ilişki riskli kabul edilebilir. normal doğum ya da emzirme bulaştırıcı kabul edilir. göze ya da burun mukozasına sıçrayan ya da dudaktaki bir çatlağa temas eden her türlü kan ve kan ürünü ya da enfekte vücut sıvısı riskli kabul edilebilir.

    temas yollarını da açıkladığımıza göre, peki ne yapar bu hiv? hiv vücuda girdikten sonra kişinin bağışıklık durumuna göre çok uzun yıllar kendini göstermeyebilir. ilk aşamalarını tamamladıktan sonra da en başta da anlattığım cd4 t helper bağışıklık hücrelerine saldırarak onların görevini sekteye uğratır. böylece vücut, normalde rahatça baş edebileceği envai çeşit viral, bakteriyal ya da fungal enfeksiyonla baş başa kalır. ya da normal şartlar altında oluşmayacak özel kanser türlerinin istilasına uğrayabilir. elbette bu aşamaya gelmek için kişinin bağışıklık durumuna göre çok uzun yıllar geçmesi ve hiv(+) kişinin bu süre zarfında hiçbir tedavi almamış olması gerekir.

    hiv taşıyıcısı bir bireyin birçok klinik aşaması vardır. bunlardan sonuncusu aids adı verilen klinik tablodur. aids, cd4 hücrelerinin bazı kaynaklara göre 500, bazı kaynaklara göre 400 rakamının altına düştüğü ya da bazı kaynaklara göre 200-500 arasında yer aldığı özel bir klinik tablodur. hiv virüsü taşıyıcılığının son aşamasıdır. kişinin bağışıklık sisteminin tamamen çöktüğü ve normalde enfeksiyona yol açamayacak tüm fırsatçı enfeksiyonların vücutta doya doya at koşturabileceği özel bir tablodur. hiv ve aids birbiriyle ilişkili ancak birbirinden farklı kavramlardır. her hiv(+) kişi aids değildir ancak her aids tablosuna sahip kişi hiv(+)'tir. bunların birbirinden iyice ayrılması gerekir. kişiler hiv(+) konumlarından asla kurtulamasalar da uygun ilaç tedavisi, bakım ve korunma ile aids tablosundan kurtulabilirler. ya da zamanında tanı ve tedavi ile aids tablosuna hiç girmeden virüsü ömür boyu taşıyabilirler. burda unutulmaması gereken ise hasta ister taşıyıcı konumunda olsun ister aids tablosunda olsun, ister virüsü 12 saat önce kapmış olsun ister 5 yıl önce kapmış olsun virüsü kaptıktan sonra her zaman bulaştırıcı olma riskini taşımaktadır.

    elisa yöntemiyle yapılan hiv taraması 3-6 ay arasında pozitif sonuç verebilmektedir. yani virüs ile temasa geçen, virüsü kapan bir kişi bulaşıdan 1 gün sonra, 1 hafta sonra test yaptırdığında sonuç negatif gelebilir ancak bu, virüsü taşımadığı anlamına gelmez. yalnızca virüsün elisa yöntemiyle henüz bulunamadığı anlamına gelir. aynı test temastan 6 ay sonra tekrarlanırsa ve şayet bulaşı olduysa pozitif gelecektir. hiv için bu süreden daha önce pozitif sonuç verebilen testler de mevcut olup özel laboratuvarlarda yapılabilmektedir.

    hiv testi asla korkulmaması gereken bir testtir. şüphe içerisinde olan bir kişinin hem kendi sağlığı hem de çevresinin sağlığı için ivedi bir şekilde konuyla ilgili uzman hekime başvurması ve gerekli testleri yaptırması gerekir. hiv, bildirilmesi zorunlu bir durumdur. test sonucunuz pozitif çıktığında testi yapan laboratuvar, test sonucunu sarı bir zarf içinde sizinle ilgilenen uzman hekime bildirir ve başka kimseye açıklamaz. ilgili merkeze bildirim yapılması gerektiği zaman da isminiz açığa çıkartılmadan sizinle ilgili özel bir kod oluşturulur ve o şekilde bildirim yapılır. test sonucu hiv(+) olan kişiye test sonucu, başvurulan hekim tarafından gizlilik içinde açıklanır ve uygun tedavi yöntemleri anlatılır.

    bugünkü tedavi yöntemleri ve özel ilaçlarla hiv vücutta ölçülemeyecek kadar düşük bir miktara indirilebilmekte ve hiv(+) kişiler özel yöntemlerle sağlıklı çocuklara sahip olabilmektedir. virüs 90lardaki o meşhur ilgisini kaybetse de o günlerden bugünlere tedavisinde büyük aşamalar geçilmiştir. hiv(+) kişiler dünya sağlık örgütü tarafından aynı diyabet hastaları gibi kronik hastalar arasında sınıflandırılmaktadır. hiv(+) olmak hiçbir zaman dünyanın sonu değildir. ülkemizde de bulunabilen ilaçlarla hiv tedavisi en başarılı şekilde yapılabilmekte ve kişiler en uygun şekilde yaşamlarını sürdürebilmektedir. hiv dokunmayla, sarılmayla, hava yoluyla, yanaktan öpüşmeyle, aynı havuzda yüzmekle, aynı duşu kullanmakla, aktif bir kanama olmadığı sürece aynı tabağı aynı bardağı kullanmakla bulaşmayan bir virüstür. hiv(+) durumu, ülkemizde 10.000'i aşan hiv(+) kişi sayısına rağmen maalesef ki hala alışılamayan ve aynı şizofreni gibi stigmatizasyona uğrayan bir durumdur. hiv(+) kişiler uygun ilaç tedavisiyle günlük sosyal hayatlarına, iş hayatlarına kaldıkları yerden tüm rahatlığıyla devam edebilirler. nasıl şeker hastalığı, kanser vs devamlı moral desteği gerektiren ve toplumdan gerekli dayanışmayı gören klinik durumlarsa hiv(+) olan ya da aids tablosuna sahip olan kişiler de aynı desteği görmelidir. sosyal hayata uyum sağayabilmelidirler. hiv, asla benim başıma gelmez denilebilecek bir virüs değildir. her toplumsal sınıftan, her gelir grubundan kısaca herkesin karşılaşabileceği bir virüstür. her sağlıklı insan bir hiv(+) adayı olabilir. hiv(+) insanların kanlarında ve vücut sıvılarında taşıdıkları, açık havada görece kısa bir süre içerisinde ölebilecek dandik bir virüs dışında bizlerden hiçbir farkları yoktur. mutlaka toplumun her kesiminde, her iş kolunda yer almaları gerekir. aslına bakarsak bunları yazıp, o insanları ayrı bir sınıfa alıyorcasına konuşmak bile utanç verici ama anlatmak için başka yol yok sanırım.

    hiv asla belli bir zümrenin virüsü değildir. en zengin insanlar, en fakir insanlar aklınıza kim gelirse herkesin karşılaşabileceği bir virüstür. toplumda yer edinmekle, topluma katılmakla bulaşmayacak bir virüstür. yalnızca hiv(+) kişiler çevresinde kendilerinden etkilenme ihtimali olan belirli kişileri(örn; eş, partner vs) konuyla ilgili mutlaka bilgilendirmeli ve gerekli önlemleri almalıdırlar. kan bağışında bulunmamalıdırlar. ayrıca burdan seslenmek gerekirse; özellikle hekim kardeşlerime, hekim ağabeylerime, hekim ablalarıma kısacası tüm sağlık personeli meslektaşlarıma da söylemek isterim ki hiv(+) kişilerden korkmayın. gerekecek bir durum varsa sizlere öğretilen şekilde tıbbi önleminizi alın ve onlara da bir hastanın, bir insanın hak ettiği en iyi davranışı sergileyin. stigmatizasyona bir katkı da siz sağlamayın.

    1 aralık dünya hiv/aids günü vesilesiyle uzun süredir bir şeyler çiziktirmek istiyordum, şimdiye kısmet oldu. evet hiv fantastik bir virüstür, bulaştığı zaman insanı korkuya sürükleyebilecek bir virüstür ancak bugünkü tıbbi teknoloji ile kişinin normal yaşamına devam edemeyeceği bir durumu oluşturmaz. hiv(+) kişileri ya da aids tablosuna sahip kişileri asla toplumdan dışlamayın. bununla birlikte gerek cinsel konularda gerek yukarda da anlattığım gibi kan veya mukozal temas içerebilecek her konuda önleminizi almayı unutmayın. kimseyi toplumdan dışlamayın ancak kendiniz için özel durumlarda bazı ekstra önlemler almanın da gereksiz olmayacağını bilin. seksi yalnızca vajinal seksten ibaret zannetmeyin. her konuda önlem alın ve üstüne basa basa söylüyorum en ufak şüphede mutlaka test yaptırın. hiv testleri artık dünyada eczanelerde bile satılabilecek düzeyde basitleşti. kimseden çekinmeyin, basit bir burun akıntısı sebebiyle doktora gitmekle, doktora ben şüpheli bir durum yaşadım hiv testi yaptırmak istiyorum demek arasında hiçbir fark yok. hem kendi sağlığınızı hem de çevrenizin sağlığını düşünün mutlaka.

    not olarak şunu söylemek isterim: bu yazı doktor, hemşire ya da att gibi herhangi bir sağlık profesyoneli dikkate alınmadan, mesleki jargona özen gösterilmeden yalnızca tıp dışı kişiler açısından bilgilendirme amacı taşıması açısından mümkün olan en açık ifadelerle yazılmıştır. kişiler konuyla ilgili en uygun bilgiyi doktorlarından alabilirler. yazı herhangi bir tavsiye içermiyor olup sadece genel bir bilgilendirme amacıyla yazılmıştır. tavsiye ya da tıbbi yükümlülük doğurabilecek bir öneri içermez.
  • bu kisaltmadaki 'v' harfinin aciklamasinin virüs oldugunu göz önüne alirsak, bu konudan bahsederken 'hiv virüsü' degil de 'hi virüsü' denmesi gereklidir.
  • university of washington'dan james hughes'a gore erkeklerin sunnetli olmasi kadindan erkege hiv'in bulasmasini yuzde 47 oraninda azaltiyormus.

    bana ilginc gelen bir nokta ise hiv pozitif olan bir insandan negatif olan bir insana hiv'in gecme orani her bin korunmasiz iliskide 2-3 oranindaymis. tabi bu oran cesitli faktorlerden etkilenebiliyormus. ancak bu kadar dusuk oranlarla bu hastaligin yayilabilmesi tuhaf. anladigim kadariyla hiv negatif olan bir kisi hiv pozitif olan bir kisiyle korunmasiz olarak iliskiye girerse kesin olarak virusu kapacak diye bir sey yok, ancak bu calismadaki oranlar kadar da dusuk olmasa gerek bu ihtimal.
hesabın var mı? giriş yap