• nette karşıma çıkan şu kuralıyla tasavvuf / tevhit / ilm-i ledün, vs'deki "şans veya tesadüf diye bir şey yoktur. karşınıza çıkan ve olan her şeyin bir anlamı vardır." düşüncesiyle birebir kesişmesiyle bile ilgi uyandıran felsefe.

    kural 1: "karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. bunun anlamı şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretirler."

    ********

    nette araştırınca hint felsefesinin dört kuralı olduğunu öğrendim. sözlükte de başlığı varmış. bu kurallar yer yer bir şekilde tek olarak karşımıza çıkmış sözler zaten. ben hint felsefesine ait kurallar olduğunu bilmiyordum. her birinde kendi düşüncelerimle ortak şeyler gördükçe dumur oluyorum.. ferrarim de yok ki satayım pehh!..

    diğer üç kural;

    kural 2: "yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. hiç bir şey, hem de hiç bir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. yaşadığımızın içinde...ki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile değiştiremeyiz. 'şöyle yapsaydım, böyle olacaktı' gibi bir cümle yoktur. hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır, dersimizi alalım ve ilerleyelim diye. her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay, mükemmeldir."

    kural 3: " içinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç. hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır.

    kural 4: "bitmiş olan bir şey bitmiştir. bu kadar basittir. hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir."

    http://kalbiniarastir.com/…nt-felsefesinin-4-kurali
  • hint kaynaklı radikal advaita vedanta teorisi der ki insanlar sonsuz okyanus üzerinde oluşan dalgalar gibi... kimi daha iri kimi daha ufak, kimi geniş kimi yüksek. ancak hepsi de tamamen aynı su... ya da hepsi sonsuz potansiyelin zihninde oluşan karakterler... nihai noktada özgür irade bir ilüzyon gibi, tıpkı dalgaların suyunkinden ayrı bir özgür iradesinin olduğunu düşünmek gibi. tıpkı çeşitli fizikçilerin ısrarla tekrar ettiği gibi. tiyatro sahnesi gibi evren. sahne de, senaryoyu yazan da, oynayan ve karakterler olarak gözüken de tamamen aynı varlık. bir "tek adam" şovu yani... stand-up / one man show... kendisini deneyimliyor, gerçekleştiriyor, potansiyeli olduğu bütün imgeleri "olur"a dönüştürüyor, kendisini böyle gerçek anlamıyla biliyor... biz hayatı değil hayat her birimiz aracılığıyla yaşayıp kendisini gerçekleştiriyor. tasavvuf felsefesinde "tevekkül etmek"in esas manası işte bu. her şey olması gerektiği gibi aslında. bize iğrenç gelen her şey, "karşıt kutuplar olmadan gerçeklik olmaz" ilkesi gereği, düzeni olması gerektiği evrim rotasına sokuyor. su akar yolunu bulur. hayatta karşılaşılan "kötü" olaylar olmamız gereken insana dönüştürür... korku hakikatte çok gereksiz...

    (bkz: ramesh s. balsekar)
    (bkz: nisargadatta maharaj)
  • (bkz: homi bhabha)
  • yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. hiçbir şey, hem de hiçbir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile değiştiremeyiz. "şöyle yapsaydım, böyle olacaktı" gibi bir cümle yoktur. hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır, dersimizi alalım ve ilerleyelim diye. her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay, mükemmeldir."

    sadece şu kuralı için bile başlı başına kendisiyle haşır neşir olmama sebebiyet veren felsefe.
  • ayri bi asmislardir her halleriyle. yunanli amcalarin savundugunun aksine dil ve mantik "gercegi" bulmada ise yaramaz ve bilgi paylasilmamalidir (buda'ya kadar... buda'da uclar birbirine baglanacaktir). bi tarafiyla taoya da dokunur. her sey kozmik gucten ortaya cikar ve her seyin icinde bu serbest birakilmasi gereken gucten vardir. bi sure sonra kafa yedirtme potansiyeli de oldukca fazladir (nereye kadar yani!). dongu... ice donus... meditasyon...
    (bkz: om)
    (bkz: hastasiyim)
  • aklıma her seferinde kama sutrayı getiren felsefe. çok mu sığ düşünceli biriyim sözlük...
  • hint felsefesi, insanı yedi boyutlu maddi ve manevi bir varlık olarak ele alır. insanın bir ayağı yanılsamalar dünyası olan maddi yaşamda, bir diğer ruhsal hayattadır. yedi beden genel olarak böyledir…

    1. fizik beden (etero-fizik beden) fizik beden, doğası gereği eylemsizdir ve değişime direnç gösterir. spora gitmek istediğinizde zihninize tembellik ve uyuşukluk ile direnç gösteren bu bedendir.

    2. enerjik beden (prana) insana can veren akışkan bedendir. su elementi ile sembolize edilir. doğası gereği akışkandır ve maddeye nüfuz eder. bu neden olmadan fiziksel beden yaşam yolculuğuna çıkamaz.

    3. duygu beden (astral beden) insanın hayvani yönü, nefsidir. çok değişken olması sebebiyle kestirilemez ve hava elementi ile sembolize edilir.

    4. somut akıl (kama-manas) insanın arzularının yer aldığı bedendir ve aynı arzuların yakıcılığı gibi ateş elementi ile temsil edilir. insanı bedenini yöneten zekanın kullanımı akıldır ve insanın günlük yaşamındaki kararlarını ve seçimlerini yönetir.

    şu ana dek bahsettiğim dört beden insanın maddi yaşamını temsil eder. bundan sonraki üçlü ise ruhsal yaşamına aittir ve insanın amacı alt dörtlü beden ile üst üçlüyü bu yaşamda birleştirip tam ve bütün insan olmaktır.

    5. saf akıl (manas) kama-manas olarak geçen akıldan farklıdır ve "kahraman’ın aklı" diye de geçer. saf akıl manas olarak geçen akıldan farklıdır, çünkü şart ve koşullara bağlı veya bağımlı olmaksızın sadece yapılması gerekeni yapan akıldır. bu aynı kara murat filmindeki film karakterinin başkaları için mücadele etmesi ve onların iyiliği için kendini düşünmeden başkaları için hayatını riske atması örneğinde olduğu gibi doğru zamanda doğru olanı korkmadan, dünya işine bağlanmadan yapan akıldır. ya da mahatma gandhi gibi halkının iyi, mutlu, hür ve özgür bireyler yaşaması için pasif direniş ile doğru olan için mücadele veren ve bu yolda kendini düşünmeden öne süren insanın aklıdır. hizmet ön plandadır.

    6. sezgiler (buddhi) insan sahip olduğu beş duyunun dışında sezgilere de sahiptir ve yaşamının her anında sezgilerini bir şekilde farklı derecelerde kullanır. sezgiler ruhtan kaynaklanan ve ruhun geldiği kaynak olan ilahi kaynağın insana bahşedilen kısmıdır.

    7. irade: insana irade bahşedilmiştir. bu onun ruhani yönünün bir parçasıdır.

    dünyevi alt dörtlü beden ile ruhani üçlü beden arasında "antakarana" adı verilen bir gümüş ip vardır, bu bağ ne kadar güçlü ve sağlam olursa insan o denli tam ve bütün olur.
  • "hint felsefesi geleneksel olarak ruhsal ve gizemsel bir felsefedir. hindistan genellikle ruhsal felsefenin beşiği sayılır. hindistan’da en basit inançlar bile bir felsefe değeri taşır.

    hint felsefesi dört döneme ayrılır.
    1. i.ö 15.yy ’dan i.s 6.yy’a kadar süren vedik dönem
    2. i.s 6. yy ’dan 10 yy’a kadar süren klasik ya da brahman-budacı dönem
    3. 10.yy ’dan 18.yy’a kadar süren klasik sonrası ya da hinducu dönem
    4. 18.yy ’dan günümüze kadar gelen yeni dönem

    hindistan’a özgü ruhsal felsefenin ayırt edici niteliği ‘bireysel’ oluşudur. bu felsefenin dış görünüş altındaki özü öğretilemez ve öğrenilemez. kişi, kendi kurtuluşunu sağlayacak bu özü ancak derin düşünmesiyle elde edebilir.

    bireysel derin düşünme gizemciliğin de kaynağıdır. bu bakımdan hindistan, gizemciliğin de gerçek vatanı sayılmalıdır. bütün bu öğretilerin kaynağı hindistan’ın asıl ve en eski yerlileri oldukları kabul edilen vedaların oluşturdukları vedacılıktır.

    hindistan’ın ulusal ve en eski dini vedizm ’dir. çoktanrıcı vedacılık giderek çoktanrıcılıkla tek tanırcılığı uzlaştıran brahmanizmi ve daha sonra da bunların daha bir gelişmişi olan hinduizmi doğurmuştur. i.ö 6. yy ’da bu öğretilerin birer reformu olarak ortaya çıkan budizm ve jainizm ise tanrı’dan pek söz etmez.

    hint çoktanrıcılığı, bir tek tanrının çok görünüşlerini dile getirir. bu bakımdan temelde bir tek tanrıcılıktır. tüm doğa brahman adı altında tanrısal bir tek güç olarak soyutlanmıştır. bu tek güç insanlara üç ayrı tanrı biçiminde görünür; brahma,vişnu,şiva

    tek gücün üç ayrı görünüşü olan bu üç tanrının da teklikte çokluk olarak çeşitli görünüşleri vardır. örneğin şivanın sekiz görünüşü vardır. brahmanın tekilliği, öğretinin ilkelerinin belirlenmesi açısından iyice anlaşılıp bilindikten sonra tanrılar kolaylıkla birbirlerine de dönüşürler. örneğin vişnu kimi yerde rama, kimi yerde krişna olur.

    evrensel varlığın birliği, çeşitli görevlerin gerektirdiği çeşitli görünüşlerle böylece çoklaştırılmıştır. kimi araştırmacılar hint mitolojisinin çeşitli mitolojilerin kaynağı olduğunu da ileri sürmüşlerdir. bu araştırmacıların saptadıkları pek çok akla uygun kanıtlara örnek olarak baba tanrı diyanus pitar (yunanlıların zeus pater),gece tanrıçası nakta (yunanlıların nyks), rüzgar tanrı vata (iskandinavların votan), gök tanrı varuna (yunanlıların uranus, iranlıların ahura)’sı gösterilebilir.

    hindistan’da, din, sanat ve felsefe gizemsel bir yapı içinde birbirlerine karışmış olarak gelişmiştir. rig-veda insanlığın ilk kutsal kitabıdır ve i.ö 1500 yıllarında düzenlendiği sanılmaktadır.

    ilk ruhsal anlayışın ise sümer uygarlığından sızdığı sanılan çoktanrıcı bir evren anlayışı olduğu düşünülür. zecharia sitchin’de dünya tarihi araştırmalarını, 12 gezegen türü diğer kitaplarında ve araştırmalarında da aynı sava dayandırır. o da sümerleri başlangıç kabul eder ve hatta daha ileri giderek sümer’lerin tanrılarının çok gelişmiş uzaydan gelen bazı uygarlıklar tarafından eğitildiğini yine sümer tabletlerine ve destanlarına dayandırarak açıklamaya çalışır.

    rig-veda, günümüzde de incelenen çok kalıcı ve sağlam bir ilke ileri sürmektedir: “varlığı varlaştıran eylemdir” antikçağ yunan felsefesiyle onun üstüne kurulan daha sonraki felsefelerin pek çok öğeleri eski hindistan’da işlenmiştir. budacılık, bu açıdan, en bilinçli ve ilginç düşünsel yapıdır. bununla birlikte bütün bu ruhsal felsefeler, kabul edilir ki veda’ların etkisi altındadır."

    http://www.astroset.com/yasam/filosofia/f2.htm
  • hint felsefesinin 4 altın kuralı,

    ilk kural : "karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. bunun anlamı şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretirler."

    ikinci kural : "yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. hiçbir şey, hem de hiçbir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile değiştiremeyiz. "şöyle yapsaydım, böyle olacaktı" gibi bir cümle yoktur. hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır, dersimizi alalım ve ilerleyelim diye. her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatimizda karşılastığımız her olay, mükemmeldir."

    üçüncü kural : "içinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç. hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır."

    dördüncü kural: "bitmiş olan bir şey bitmiştir. bu kadar basittir.""hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir."
    kendine iyi bak. tüm kalbinle sev. sonuna kadar hayatın tadını çıkar. hayatındaki her gün bir hediyedir, kıymetini bil!..
hesabın var mı? giriş yap