• "daha verimli" olduğu düşünülerek tüm dünyaya pazarlanan tohumlardır. sözde dünyadaki açlığa çare olacaktı bunlar, yıllar önce ilk çıkış noktası buydu çünkü. fakat gelin görün ki yıllardır hala açlığa çare olabilmiş değiller. ne kadar da ilginç, değil mi? çare olabilmeyi geçtim, kısır bu tohumlar. kısır değil diyenleri denemeye davet ediyorum. zira geçen sene kendim oturup denedim. dışarıdan aldığım çilek fidesi geçen sene çilek verdi fakat sürgün vermediği gibi bu sene o kadar sulamama rağmen baharda tekrar çıkmadı. geçen sene aldığım domates fidesi geçen sene domates verdi. ondan aldığım tohumları bu sene ektiğimde yeşil kısmı çıktı fakat domates vermedi. hani kimilerine göre kısır değildi bu tohumlar? bu arada gdo'lu tohumla karıştırdığım yok, bizzat hibrit tohumlardan bahsediyorum. gdo zaten ayrı bir başlık konusu.

    savunanların özgürlük tohumları adlı belgeseli izlemesini tavsiye ederim. bu konu o kadar ciddi ki yerel tohum kullanan adamın tarlasına rüzgarla uçup gelen hibrit tohum için çiftçiler tohum korsanlığı ile suçlanıyor. düşünebiliyor musunuz? uçarak gelen bu tohumlar hem senin toprağını zehirliyor, hem de üstüne suçlu bulunuyorsun. bildiğim kadarıyla hibrit tohuma uygun gübre ve ilaç kullandığın toprakta da bilmem kaç yıl organik tarım yapamıyorsun. toprağın zehirli diye hemen onay da vermiyorlar. bakın bunları ektiğiniz toprakta bile zehir kalıyor, bir de yediğimiz gıdaları düşünün. ha bir de bu tohumlardan bahsedildiği gibi verim alabilmek için o tohuma özel gübre ve ilaç almanız, bunun harici yerel tohumlara göre daha çok sulama yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? hani bu tohumlar daha dayanıklıydı? madem o kadar dayanıklı ise neden ilaç, gübre ve suya yerel tohumdan daha çok ihtiyaç duyuyor? ülkemizde susuz tarım yapılan yerler var mesela. bu hibrit tohumları yerel tohumlar gibi oraya ekip su, ilaç ve gübre vermesek sizce ne olur?

    bizden de yerel tohumla üretim yapan birkaç çiftçi hibrit tohumla ilgili çok güzel tespitler yapmış. merak edenlerin izlemesini tavsiye ederim.

    hibrit tohumların yerel tohumlara göre daha verimli olduğu iddialarını araştırırken adnan menderes üniversitesi'nden bu sene yayınlanmış bir tez dikkatimi çekti: "yerli, standart ve hibrit biberlerde (capsicum annuum l.) bazı verim ve kalite özelliklerinin incelenmesi."

    sonuç bölümünün bir kısmını buraya bırakıyorum:
    "kuru madde miktarı açısından çiftlik biberi en iyi sonucu verirken, en düşük kuru madde miktarına sahip olan çeşit hibrit çeşit olmuştur. verim değerine bakıldığında en yüksek verim yerli bozdoğan populasyonunda gözlenirken en düşük hibrit çeşitte gözlenmiştir. ani sıcaklık değişimi, su stresi ve yabancı ot yoğunluğunda hibrit çeşit, beklenen performansı sergileyememiştir. fakat yerel çeşitler bu ekolojik faktörlere adaptasyonu olduğundan dolayı verim parametresinde hibrit çeşitten beklenen performansı geçmiş ve en yüksek değer bu popülasyonlarda gözlenmiştir. ayrıca hibrit çeşitlere ekstra yaprak gübrelemesi verilmediği zaman yaşamsal olarak varlığını devam ettirmekte güçsüz kalmıştır. tohum sayısı parametresine bakıldığında en yüksek tohum sayısına çine ve çiftlik biberi sahip iken, en düşük tohum sayısı yine hibrit biber çeşidinde olmuştur."

    bana göre şu an türkiye için en önemli konu ne ekonomi ne teknoloji ne de siyasettir. en önemli konu bu tohumlardır. ülkemizde atalık, yerel tohumların satışı kimler tarafından ve neden yasaklanmıştır? tek seferlik ürün veren bu tohumları almadığımız, alamadığımız veya tohum verilmediği sene ülke olarak aç kalmakla karşı karşıyayız. ülkemizde kanserin git gide artma nedeni nedir? ilaç üretip satan bir firmanın tohum şirketiyle bağlantısı nedir? bizi kim zehirliyor?

    (bkz: türkiye'nin gıda güvencesini kaybetmesi/@unholdings)
    (bkz: buğday derneği)
    (bkz: yerel tohumun yasaklanması/@paranormal paranoyak)
    (bkz: saklı seçilmişler)

    hibrit tohumla alakalı şirketlerden birkaçı:
    (bkz: monsanto/@altay horda)
    (bkz: cargill)
    (bkz: dupont)
    (bkz: syngenta)
    (bkz: bayer/@whokares)
    (bkz: basf)

    edit: hozan baglar isimli yazarın isteği üzerine tohum: anlatılmayan öykü belgeseli eklendi.
  • kabaca, birbirleriyle yakın akraba olmayan bitkilerin döllenmesiyle ve insanlığın isteklerini tatmin edecek özelliklerle donatılmış tohumlar. ürünlerde hastalıklara karşı dayanıklılık, her biri tornadan çıkmış gibi yakışıklı görüntü, haftalarca dayanabilecek kadar uzun raf ömrü, hava şartlarından etkilenmeyecek kadar "sağlam irade"… yani dışardan bakıldığında cillop gibi görünen ama doğal şartlarda içinde barındırması gereken vitamin ve mineralleri barındırmayan, bir sike derman olmayan endüstriyel kabaklar, patatesler, ıspanaklar, domatlar...

    canan karatay'ın yorumuyla; "eskiden 1 elma yediğimizde aldığımız vitamin ve minerali almak için şimdi 26 adet elma yememiz gerekiyor." işte tarımımızın geldiği acınası durum budur.

    çok yüksek hasat imkanı veren bu kısır tohumlara ülkemizde sertifikalı tohum da deniyor. geçen gün söyleşisini izlediğim türkiye tohumcular birliği başkanı yıldıray gençer, büyük bir başarı gibi ülkemizde yapılan tarımın %99'unun hibrit tohum olduğunu söyledi, kanım dondu.
  • meyve ve sebzenin gdo'sunu, genetiğini değiştirdiler. evet, “geleneksel tarım”a dönelim çağrıları artık her yerde. sağlıklı besin elde etmenin başka yolu yok.

    geleneksel tohum kendi kendini üretebilir. ziraatçılar o tohuma “ana-baba hattı” ya da “anaç tohum” derler. o tohuma bir şey olmaz, o tohum değişmez. o tohumu al, ek, her yıl yenile. eski domatesler vardı. o domateslerin çekirdekleri kurutulup tohum yapılıp, ekilip fide üretiliyordu.

    fakat bu ana tohumların 'tescil' edilmesi lazım. bunun için 'ıslah firması' olmak gerekiyor. ikincisi tescil uzun zaman alıyor. en az 5 yıl denenmesi lazım. tarım il müdürlüğünün denetimlerinden geçmesi lazım. ayrıca maliyet ve bilgi de gerektiren bir iş.

    tohum takas şenliği var. her yıl kendi bahçelerinde yerel tohum üreten insanlar bu tohumları isteyen, talip olanlara dağıtıyorlar. herkes kendi yöresinin tohumunu getiriyor, tohum getirenler arasında tohum değişimleri yapılıyor. zira tohum ekildikçe yaşar.

    buna karşılık bir hibrit, melez tohum çıkardılar. aslında hibrit tohumun da üretilmesi için yine bir geleneksel tohuma ihtiyaç var. yani annesiz, babasız çocuk olmaz. hibrit tohumun ana-babası ancak geleneksel bir tohum, bu bölgedeki uyumlu bir tohumdur. yabancı firmalar bizim yerel tohumlarımızı topluyor, onları hibrit yapıyorlar. bu bölgede hibrit tohum elde etmek için bile mutlaka bu bölgede yetişmiş bir tohumun kullanılması gerekir.

    hibrit üretim aslında “katır” üremesine benzer. mâlum olduğu üzere, at ve eşek birleşince katır olur, ama o doğan katırın kendisi doğuramaz. hibrit tohumun kendisinden bir şey doğurma özelliği yoktur. güdüktür. ebterdir. kilitlenmiştir. tohum olur, bitki olur, çiçeklerini döker amma velakin meyve olmaz. nesli devam etmez.

    hibrit tohumu ayakta tutabilmek için çok sayıda kimyasal ilaç vermek gerekir. nasıl ki biz çeşitli hastalıklara karşı aşılanıyoruz, bitki de öyle, onların da hastalık getiren etkenlere karşı korunması, ilaçlanması gerekir. hibrit tohumdan üretilen bitki adeta zehirle besleniyor. öyle ki, yediğimiz şeyin hepsi zehir. yediğimizin yüzde 70'i zehir, yüzde 30'u su. kanserin nereden çıktığını sanıyorsunuz? yiyince hop diye ölmüyoruz ki? 60-65 yaşlarında kanser çıkıyor. çocuklarda da yaygınlaştı kanser. ne kadar çok lösemili çocuk var… geleneksel tarımda ise ilaç yok, kimyasal gübre yok, dolayısıyla üretilen ürün zehirli değil. biz zararın neresinden dönerseniz dönün diye uyarıyoruz.

    üstelik hibrit tohuma seni mahkum ederlerse kendi gıdanı üretemiyorsun. böylece gıda egemenliğimiz elimizden gidiyor. “hibrit tohum daha iyidir, daha verimlidir” yalanını, reklamını hep söylüyorlar. hibrit tohumla yerli tohumu aynı tarlaya ekelim. ikisine de hayvan gübresi ya da yeşil gübre verelim. aynı ortamda birlikte yetiştirelim. hibrit tohumun daha verimli olduğu yalanı kendiliğinden ortaya çıkar.

    geleneksel tarıma dönelim diyorum. sağlıklı besin elde etmenin başka yolu yok. geleneksel tarıma, bizim tohuma dönüldüğünde o eski koku, o eski lezzet de tekrar ortaya çıkacak.
  • iki veya daha fazla aynı cins tohumun labaratuar ortamında saflaştırılması sonucu elde edilmiş, ekildiğinde geleneksel tohuma göre daha yüksek verim gücüne sahip ama bir sonraki sene ekimi dahi yapılamayan bu sepeple de yüksek maliyetli, tarım ilaçları ve kimyasal korumaya daha gereksinmli melez tohum..

    (bkz: tohumculuk kanunu/@mimiko)
  • kapitalizmin liberal/bilimsel tarım tahakkumunun tek ekimlik meyvesi.
    bi çeşit bağımlı tohum.
    -ilaç şirketleri kılıklı potansiyel bi alçaklık-

    (bkz: tohum patenti)
  • bu konuyu kısaca açıklamak gerekirse. bir bitki düşünün domates olabilir, biber olabilir. her çeşidin kendine has özelikleri vardır. sanayi tipi domates dayanıklıdır. sofralık domates ince kabukludur. bir hastalığa veya zaralıya dayanıklıdır. pembe domates lezzetlidir vs. gibi. bu özellikler sahip çeşitlerden bu özellik ayrılır saf hatlar elde edilir. bu saf hatlar karıştırılarak hibrit çeşit elde edilir. diğer çeşitlerdeki üstün özellikler bu nesle aktarılır. en temel mendel kuralı her çocuk ebeveynlerinin özelliklerini taşır. sonraki nesilde de bu açılma görülür. aslında hibrit çeşit öcü değildir. kısır da değildir. konuyu bilmeyen insanlar kısır der tohum aldığım bitkiye benzemiyor der. ancak bu olay gayet doğal ve normal. eğer bir kere tohum alayım daha az verimli olsun diye bir düşünceniz varsa standart çeşit alırsınız olur biter. bu aşamalarda öyle gen transferi falan yok. yıllardır yapılan melezlemedir. sadece melezleme tekniği farklıdır.
  • " hibrit " adını verdiğimiz tohumlar , aynı türün farklı özelliklere sahip iki bitkinin çiftleşmesi ile elde edilen tohumlardır . üreme mekanizması aynıdır ancak " hibrit " tohum elde etmek için insan müdahalesi gerekir . örneğin , bir çiftçinin lezzetli ve bol ürün veren bir domates elde etmek istediğini düşünelim . bunun için ne yapacaktır ? lezzetli bir domatesin polenleri ile bol ürün veren başka bir domatesin tozlaşmasını sağlayacaktır . elde edilen hibrit / melez domates hem lezzetli , hem de bol ürün veren bir bitki olur . peki bu hibrit domatesten alınan tohumlar hem lezzetli , hem de bereketli bir domates verir mi ? ne yazık ki hayal melez tohumlar ya annelerine ya da babalarına benzeyen tohumlar üretirler , yani ya lezzetli ya da bol meyve veren bir domates olurlar peki bunun ne gibi sonuçları olur ? melez tohumlar yerel " ya da " atalık tohumlar gibi sonraki ekimler için saklamaya uygun değildir . hangi yıl hangi özellikte tohum verecekler bilinemediğinden çiftçiler için güvenilir değildir.
  • bundan 15-20 yıl önce çok iyi bir şey olduğundan ülkemizde yapılmasının çok gerekli olduğundan bahsedilmiş, artan nüfusun açlık sorununun ancak böyle aşılabileceği propagandası yapılmış genetiği değiştirilmiş tohumlardır. bugün de organikmiş doğalmış kendimizi kandırıyoruz.
  • (bkz: #120652641)
hesabın var mı? giriş yap