• behzat ç. ile tanıştıktan sonra bu adamın yapıtlarını okumam gerekiyor deyip okumaya başladığım ilk emrah serbes kitabı.

    --- spoiler ---

    izleyenler bilir 15. bölümde harun eda'nın dikatini çekebilmek için kızılay dosta gider, murat uyurkulak'ın tol'unu alır raftan,
    sonra kitap danışmadaki kirli sakallı görevliye; ''kaç para bu?'' der.
    görevli şaşkın bi şekilde; ''arkasında yazıyor.'' der
    harun bozuntuya vermeden '' tamam biliyoruz da ben tam şey... neyse'' der.

    --- spoiler ---

    işte bu bölümden sonra gittim karanfildeki dosta. kitap danışmadaki kirli sakallı görevli yine ordaydı.
    karşısına geçip '' her temas iz bırakır, emrah serbes, iletişim yayınları'' dedim.
    gülümsedi, ''beni kesin izlemiştir'' diye düşündü heralde.
    kitabı raftan aldı, bana uzattı.
    sanki ilk defa kitap görmüş gibi baktım ben de kitaba,
    kirli sakallı görevli ''hocam kaç para bu'' demiyeceksiniz değil mi dedi.
    artık o gün aynı espiriyi kaç kişi yapmışsa adamcağıza.

    güldük sohbet ettik biraz, kitap satın alırken her zaman heyecanlanırım ama ilk defa bu kadar çok eğlendim sanırım.
    ellerinize sağlık...
  • kitap ile dizi arasında göze çarpan belli başlı farklılıklar;

    - behzat ç. kitapta biraz daha üsturuplu, yeri geldimi kibar konuşmasını da biliyor, alttan almasını da. dizide tam tersi bir durum söz konusu.

    - behzat ç. kitapta dikmen'de bir apartman dairesinde; dizide gazi mahallesi'nde, kendine ait müstakil bir evde oturuyor.

    - hayalet kitapta zayıf, hafiten uzun, beyaz yüzlü birisi. ve aşağı yukarı behzat'la aynı yaşta. dizide ise hayalet genç birisi. hemen hemen harun'la aynı yaştalar. dizideki tipinin nasıl olduğunu zaten biliyoruz.

    - eda kitapta sürekli büroda oturan birisi değil. yeri geldimi dışarı çıkıyor soruşturma için. ayrıca kitapta daha dobra birisi; sözünü sakınmıyor.

    - kitaptaki akbaba ile dizideki akbaba hemen hemen örtüşüyor. tek fark, kitapta akbaba hayalet'ten biraz daha genç birisi olarak gösteriliyor.

    - harun kitapta neyse, dizide de aynen o.

    ekleme:

    - behzat'ın annesine hiç değinmiyorum. kitapta anlatılan anne ile dizideki anne arasında alaka yok.
  • gerçekliği had safhadadır.

    --- spoiler ---

    behzat ç. gbt tomarına şöyle bir göz gezdirip "hangisi atmış kızı aşağıya?" diye sordu.

    harun güldü:" bilmiyorum,birinin yaralamadan kaydı var. birinin de narkotikten. iki tane de tunceli doğumlu var."

    --- spoiler ---
  • emrah serbes'in ilk romanı.

    radikal kitap ekindeki tanıtımda "kızılay, sakarya caddesi, ssk işhanı, dil ve tarih-coğrafya fakültesi, atakule, öğrenci evleri, emniyet, cinayet masası... ankara'da, hayata kendine ait bir adalet anlayışı çerçevesinden bakan, "yeni müktesebatla" uyum sorunları yaşayan, lambur lumbur, "dişli" komiser behzat ç.'nin dünyaya bakışını sorgulatan bir cinayet işlenir... öğrenci alemine, başka alemlere, ama asıl polis alemine dikiz atan, bol entrika vaat eden soluk soluğa okunacak bir polisiye." deniliyordu. ankaralı olan, ankara'da yaşayan üstüne bir de ankara'da okuyan birinin ilgisini çekmemesi, hemen alıp da okumaya yumulmaması mümkün mü?

    aldım ben de, bir solukta denir ya, öyle okudum işte. su gibi, esprili, entrikası, bulmacası bol, süper de bir ankara polisiyesiymiş kitap. baş kahraman behzat ç.'nin sesi de, içtiği 216'nın kokusu da sinmiş kitabın her satırına. kızı berna'yla ilişkisi ve hazin sonu da çok etkileyiciydi. ve tabii vosvos falı.

    kitabın teşekkür kısmında da selam ediyor yazar sözlük yazarlarına "ekşi sözlükte 99 adet kırmızı vosvos başlığı altına entry girip beni vosvos falından haberdar eden: portakal, jacqueline wilsonve ceydil nickiyle maaruf yazarlara" diyerek.

    kitapta öne çıkan temalar için
    (bkz: gençlerbirliği)
    (bkz: 216)
    (bkz: dtcf)
  • içimizden biri lafı bana her zaman gereksiz ve gıcık gelir. fakat yazar behzat ç. karakterini öyle güçlendirmiş ve anlatmış ki behzat ç. bir yönüyle kesinlikle size benziyor. onu izlerken iyi veya kötü bir yerde "aha benim bu" diyebiliyor okur. bu çok önemli.

    yazar polisleri, türk polisini, gerçekten tanıyor; tavırlar, diyaloglar, tutumlar çok başarılı.

    "....
    - ne biçim sakal bu?
    - şimdi moda.
    - bizimle dalga mı geçiyorsun?
    - hayır.
    - kafaya mı alıyorsun?
    - hayır.
    - taşak mı geçiyorsun?
    ..."

    bunu türk polisinden başkası yapmaz.

    aynı şekilde toplumun da polise karşı yaklaşımını güzelce özetlemiş. köşeye sıkışanın "devlete millete yanlışımız olmaz" demesi ya da dil tarihteki solcu bir öğrencinin arkadaşını linçten kurtaran cinayet büro amirine "çarkın dişlisi" muamelesiyle "siktir git pis faşist" demesi. linç grubunun da "vatan hainini kollayan" polis demesi...

    bir de en önemlisi yazarın ankarayı çok iyi tanıması ve anlatması bir ankaralı olarak beni çok etkiledi.
    hilton'un girişindeki arnavut taşıyla döşenmiş iğrenç rampadan tutun da sulu han'ın ne zaman kalabalıklaştığına dair küçük detaylar ankaralı okur için kolay bulunabilecek şeyler değil. her satırı bir daha okuyup anlatılan bölgeyi gözünüzde canlandırıyorsunuz.

    kısacası gayet şükela.

    durun ya iki edit yapalım: ele alınca bırakılmayan sürükleyiciliği, okuru şakınlık içinde bırakan çalımları, güzel göndermeleri bunları da unutmamak lazım.

    yalnız çok zalim bir son olmuş sevgili emrah serbes, önceden hissedilse de "hayır çok zalimce" dedirtiyor okura. romandaki diğer cinayetleri umursamamanın cezasını çektiriyor...
  • güzel kitap. nokta.

    işin kötü yanı bu kitapla, kitaptan devşirilen dizi ile tanışmam. tamam diziyi de severek izliyoruz ama kitabı okuyunca sanki kendi hayal dünyamızda canlanan dizi daha şukela oluyor gibi.

    emrah serbes iyi yazar. hani futbolda "kumaşı iyi" derler ya o cinsten. herşeyden önce çok büyük tespitçiymiş serbes. bunu gözlemledim ben bu kitapta. otuz ikili tuvalet kağıdı görünce sırıtıyor artık bünyem en basitinden. işte öyle bir yazar. öyle bir kitap bu behzat ç. serisi.

    işin en trajikomik yanı ise kitapta gençler-galatasaray maçı var bir yerlede. yamulmuyorsam skor 2-0 gençler lehine ve maç o şekilde bitiyor. ve ben bir galatasaraylı olarak kitabı gençler'den 2 tane yediğimiz bir günde bitiriyorum. daha da bir güzelleşiyor zihnim.

    böyle bir oturuşta okunan kitapları özlemiştim.
  • --- spoiler ---

    bahar'ı arayıp, "sen haklıymışsın diyeceğim, yanlış bir hayat doğru yaşanmaz. artık bu söz kime aitse o daha iyi bilir, tornalı, pornolu bir adı vardı..."

    sf. 293

    --- spoiler ---

    (bkz: yanlış hayat doğru yaşanmaz)

    (bkz: minima moralia)

    (bkz: theodor w. adorno)

    özetle, içinden adorno geçen, kitaptır.
  • okumaya kıyamadığım kitap. bitmesin diye yavaaş yavaş okudum. son 5 sayfayı 1 güne yayarak okudum. son 1.5 sayfayı az kalsın okumayacaktım.

    aslında bu dünyada en nefret ettiğim şeylerden biri bir kitabı okumadan önce görseliyle haşır neşir olmak. hayal gücü benim, karakterleri, mekanları istediğim gibi hayal edemedikten sonra kitap okumanın ne manası kalır ki? lord of the rings de böyle piç olmuştu. ama napıyım, onda benim bir suçum yok. küçükken kimse bana masal diye tolkien okumadı. aklım erince, kendim okudum mecburen. o zamana kadar da peter jackson'ın beni bekleyecek hali yoktu tabi. bu lord of the rings'den aldığım zevki azaltıyor mu, azaltmıyor aslında. ama olsun. önce kendim kurmam lazım okuduğum bir şeyi.

    behzat ç.'yi daha önce okumamış olmaksa tamamen benim suçum. ama galiba iyi ki okumamışım bile diyebilirim. erdal beşikçioğlu'ndan daha farklı bir behzat niye hayal ediyim ki? akbaba'yı kitaptaki hali gibi değil de, berkan şal'ın hayat verdiği gibi hayal etmek de işime geldi. harun, hayalet.. hepsi öyle. sadece eda biraz daha değişik olabilirdi benim için. onun da lafını edicek halim yok şu durumda. ilk defa önüme hazır konan bir kitaptan bu kadar keyif aldım. inanılmaz. neden ben de bilmiyorum. okuduğum en iyi edebi eser mi, yoo değil. okuduğum en müthiş betimlemeleri mi içeriyo, yoo içermiyo. hatta olayların nereye varacağını dahi biliyordum. yine de bir şey değişmedi.

    --- spoiler ---

    harun'a çok güldüm. dizi için fazla karikatürize edilmiş olduğunu sanıyordum ama değilmiş. sorgu bölümlerinde kahkaha attığım bile oldu.

    berna'nın intihar edeceğini bilmeme rağmen neden bu kadar üzüldüğüme dair bir açıklamam yok. yok.

    --- spoiler ---

    son hafriyat'ı hemen okuyacaktım ama elim gitmedi. kendisi şu an kitaplığımın en kuytu köşesinde. artık dizi bittikten 10 yıl sonra falan okurum herhalde.
  • yıllar önce kitapçılarda fellik fellik dolaşıp aradığım; ama her seferinde "öyle bir yazar/kitap yok","serbest olmadığına emin misin?"ya da "gelmedi bize" cevaplarına maruz kaldığım için gidip iletişim yayınevinden aldığım, kapağında birinci basım yazılı kendi halinde, munis, sevecen ama piyasada esamesi okunmayan bir kitapken; yıllar sonra o kitapçıların vitrinlerinde gördüğüm, en çok satanlarda rastladığım, burnumun dibine kadar sokulan, belki de temalaştırılan bir şeye dönüştürülme sürecini izlediğim, devler ligine geçiş yapmış şanslı kitaptır.
    ne zaman sözü edilse hüzünleniyorum. sebebi ise "önce ben okudum şimdi ayağa düştü" tarzı bir terbiyesizlik, küçük görme falan değil. hüzünleniyorum; çünkü televizyon dizisine dönüştürülmesi ve bu sayede popülerleştirilmesi önledi bir anlamda kitabın yitip gitmesini. iyi bir kitap olması, akıcı bir dili olması, kurgusu vs. yetmedi tek başına. okuyucu, onu, televizyonda görmeden, göremedi. hâlbuki genelde tersi olur değil mi? okuduktan sonra görürüz biz kitapları.
    evet, birileri içindeki o ışığı görmüş de yapmış sonradan da olsa o işleri; ama ne bileyim. ne zaman ismi geçse bir yerde, onun kadar şanslı olmayan, belki de hiç karşılaşamayacağımız muhteşem kitaplar ve onların muhteşem yazarları geliyor aklıma ve okuyamadığımız için neler kaybetmiş ya da kazanamamış olacağımız.
    darısı tüm kıyıda kalıp göremeden yolumuza devam ettiğimiz, rafların dibindeki, kıyıda köşe kalmış ya da hiç yayınlanma fırsatı bulmamış hazinelere..
  • büyük bir zevkle okunan emrah serbes romani; icindeki kücük ayrintilar muhtesem. özellikle bir tuncelili olarak asagidaki ayrinti hem ic burkucu hem de gercegin ta kendisi.

    --- spoiler ---

    behzat c. gbt tomarina söyle bir göz gezdirip "hangisi atmis kizi asagiya?" diye sordu.
    harun güldü: "bilmiyorum, birinin yaralamadan kaydi var. birinin de narkotikten. iki tane de tunceli dogumlu var."

    ...

    harun kösede duran iki esmer adami gösterip, sessizce sordu: "sunlari ne yapalim?"
    behzat c. barin oldugu binaya girmeden ayni tonda cevap verdi: "tuncelilileri de birakin."

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap