• bu film kış ile başlar, izlerken üşütür, sonra aniden ilkbaharı görüp çabucak yazı yaşatır, ısıtır, sevindirir, geçmişi hatırlatır ve yavaş yavaş sonbahara döner, kuruyan renk değiştiren ağaçları gösterir, serinletir, hüzünlendirir ve başladığı gibi kışa döner film, yalnız aynı hüzünle son bulmaz, akşam güneşini gösterir. kitabından ayrı tutmak gerekir. önce filmini izlemiş ardından birkaç yıl sonra kitabını okumuş benim için film apayrı bir yerdedir. soundtrack albümü muhteşemdir lakin (seni allah bildiği gibi yapsın nihat doğan!!!) bulunamamaktadır, gıcık etmektedir.
  • kitabın orjinali ve çevirisi arasındaki başlık ve bahsi geçen oyun ilişkisi yalan rüzgarı senaryosu kıvamındadır. entrikalı ve karmaşıktır.

    kitabın adı hearts in atlantis, yani atlantis'te kupalar. nitekim ikinci hikayenin de adı bu, ve doğru çevirmişsin. fakat sözlüğe bakıp çevirirsen doğru, yani esasında yanlış. ordaki hearts hepimizin bildiği maça kızı oyunudur, gavurlar hearts der. atlantis'te maça kızı denebilirdi. fakat bu kez de kitap ismi için pek güzel durmamakta, o yüzden maça kızı ismini kabul edebiliriz. kitabın adını maça kızı yaparak oyunu bildiğini gösteriyorsun, fakat iç başlıkta kupalar yazıyorsun ve en beteri de hikayenini içinde king diye bahsediyosun. bu insanlardan ne istiyorsun ha.
  • en sevdiğim stephan king kitabı olma niteliğini taşıyan ve bir birine bağlantılı üç öyküden oluşan, ülkemizde "maça kızı" ismiyle bulunabilecek güzide ktap. özellikle filmede konu olan ilk hikaye en beğendiğim kısmıdır.
    ayrıca stephan king'in her kitabını bir şekilde karakule serisine bağlama dürtüsünden bu kitapta payına düşeni(hem de fazlasıyla) almıştır, ha hiç de fena olmamıştır orası ayrı.
  • kitapta carol yazdığı mektupta "kalpler sağlamdır, kırılmazlar, yalnızca eğilip bükülürler" gibi bir şey demişti yanılmıyorsam.
    tamam biliyorum. haklısınız, "kırılsa yerinde duramazdın" gibi gülünç durabiliyor ama ne zaman canımın çok yandığını hissetsem aklıma bu söz gelir.
  • bu kitaptaydı sanırım kahramanı bir eskiciden eşya alacak/bakacak. çevirmen bunu anlatırken dükkanın isminden şu sekilde bahsediyor. "eski haberler"

    eski haberler..düşünün ingilizcesini, "old news"... adam eskici dükkanında...eski, ikinci el bir şey alacak. haberler ne lan? "eski yeniler" de geç.
  • kusursuz bir stephen king öyküsü. rezalet bir uyarlama film. hikaye adamı ağlatır, film frank darabont'tan başkasına stephen king uyarlamak yasaklansın diye bağırtır.
  • izledikten sonra insanı çocukluğuna, çocukken oyun oynadığı yerlere, oynadığı oyunlara ve eski arkadaşlarıyla daha sık iletişim kurmaya yönlendiren süper film.

    sırf o güzel, masum, eğlenceli günleri hatırlatan 1,5 saat için bile izlenir.
  • stephen king'in 60'lı yıllar özlemini anlattığı hikayelerinden. melankolik ve iç acıtıcı olmak istediğinde bunu köküne kadar yaşatabilen bir yazar. benim gözümde hiçbir zaman basit bir korku yazarı olmadı. hatta işin fantastik kısmı bazen geri planda bile kalıyor. hearts in atlantis'te de bu böyle. bir de şimdi adını unuttum ama üniversitede geçen hikaye de bundan bile beter gelmişti bana. en sevdiğim, en derin iz bırakan king hikayelerinden biri.
    özellikle geçirdiği kazadan sonra daha bir yaşlanma kaygısı, gençlik özlemi falan mı yaşıyor ne... o duyguyu daha da keskin yaşatıyor sanki. (ya da belki ben yaşlanıyorum diyedir)
    fantastik yanına bakarsak, alçak adamlar harika bir buluş. hani bir karakter diyordu ya "yürürken yere basmıyorlar" diye. tam stephen king işi çok güzel imajinasyondu. açıp kitabı bir daha okuyasım geldi şimdi. yıllar olmuş.
  • --- spoiler ---

    "geçmiş, istediği anda bariyerleri aşarak gelebilir ve sizi nereye götüreceğini asla bilemezsiniz. tek yapabileceğiniz, gitmek isteyebileceğiniz bir yer olmasıdır."

    --- spoiler ---

    diyen film.

    kadrosundaki david morse, kırlaşmış saçları ve bebek yüzünün iticiliğini örten sakalı ile gâyet hoş gelir göze.
  • bu filmi dün akşam tesadüfen cnbc-e'de izledim. ne kitaptan uyarlandığından haberim vardı ne de isminden. bitince yayın akışından öğrendim ismini. haliyle yorumum kitapla karşılaştırma üzerine olmayacak. tek başına değerlendireceğim ve bana göre gayet güzel film.

    filme beni bağlayan en önemli unsur, içinde çocukların olmasıydı. yaşımın ilerlemesine bağlı olarak çocukluğuma duyduğum özlemden olsa gerek, içinde çocuk olan filmleri iyi/kötü demeden izliyorum. yanlış anlaşılmasın tabi; film çocuklar için demiyorum. zaten 13 yaşından küçüklerin izlemesi sakıncalıdır ibaresi vardı.

    anthony hopkins'in oyunculuğu olsun, sinematografisi olsun, dinginliği olsun, kurgusu olsun, müzikleri olsun gayet başarılıydı. sıra geldi kitabını okumaya.
hesabın var mı? giriş yap