• engin günaydın oynasa da izlesek dediğim karakter.
  • yaptığım hesaplamalara göre 1895 doğumludur.

    "1912 yılı hayatımın en ıstıraplı yıllarından biri oldu. bu yılın hemen başında nuri efendi öldü. onun ölümü ile hayatımda bir yığın mesele çıktı. daha cenazeden dönerken kendimi on yedi yaşıma rağmen işsiz güçsüz buldum" (dergah yayınları, 14. baskı 2009, s. 57).

    bir de bu adamın vakti zamanında yıkık medreseden çaldığı ve gizlice eskicinin birine 30 lira karşılığı sattığı demir kapıyı yıllar sonra 475 liraya geri alışı vardır. kahramanımız çok net bir şekilde kazıklanmıştır ama içindeki o eskiye bağlılık ve nesne saplantısı dolayısıyla bu demir parmaklığı almaktan vazgeçemez. 900 liralık fiyatı göstermelik bir pazarlık sonucu 475'e kadar düşürmüştür. çaresiz bu fiyata da olsa, kazık yediğini bile bile satın alır:

    "belki de bu mağlubiyetin intikamını almak için parayı verdikten sonra eğildim, hâlâ alt tarafından çocukken yaktığım mumların izi görülen parmaklığı öptüm. artık bu mazi hâtırasına kavuşmaktan gelen sevincimi gizlemeğe lüzum görmedim" (s. 55).
  • ahmed hamdi tanpınar' ın saatleri ayarlama enstitüsü romanının baş karakteri. osmanlı ile batı arasında kalmış 20. yüzyıl ilk yarısı türk insanının fantastik prototipi.
  • hayatı iki eli cebindeyken uydurduğu bir masal gibi yaşayabilme erdemini gösteren karakter.
  • turk edebiyatinin en sevdigim karakterlerinden biri. bana sunlari dusunduruyor. bu hayri irdal okumuş yazmış bir adam degil. super zeki gibi bir hali de yok. kurdugu o harika cümleler, o muhtesem ifade gücü neyin nesi peki? ya yaptigi son derece etkileyici tespit ve yorumlar? saatleri ayarlama enstitüsünün en absurt ve en etkileyici tarafı baskisisi bence.
  • hastalığına* uygun rüya görmeyerek, doktor ramiz'i, tanışıklarının ilk safhasında çıldırtmış adam.
  • saatleri ayarlama enstitüsünün fikir babası, halit ayarcı'nın ilham kaynağı
  • "bir başkasına dayanmadan yaşayamayan insanlardan"dı.
  • aslında hayri irdal, doğu ile batı arasına sıkışmış, türkiye'nin modernleşme sürecine gönderme yapan bir karakter değildir. ona sorarsanız, onun böyle bir sıkışmışlığı ya da düşüncesi olmamıştır hiç. o yalnızca, başına gelen türlü talihsizlikten muzdariptir. ikiliği, yenilenmeyi, bu değişikliğin çarpıklığını anlatan hayri irdal değil, onun dışında kalan her şey, romanın bütün diğer ayrıntılarıdır. hayri irdal, karşı yönlerden kısa aralıklarla esen iki rüzgar arasında, birazdan ne yöne yuvarlanacağını kestiremeyen bir yapraktır yalnızca. kendisinden sonra yaratılacak olan selim ışık'a, zebercet'e, c.'ye vs. kaynaklık etmesinin nedeni de kanaatimce budur.
  • korkak bir abimizdir.

    insanları munakasa ve kavganın cereyan ettigi durumlarda hal ve hareketlerine gore katagorize eden ben tarafından 'korkak' olarak yaftalamıs bulunuyorum soz konusu zat-ı muhterem'i.

    o kadar korkak ki, kuyrugunu bacaklarının arasına sokmus kedi misali,,

    buyuk ask adamı'da degil.

    emine'ye, pakize'ye ve selma'ya olan askına bakıyorum hatta dahi cocuklarına, zehra'ya ahmet'e. mangal gibi degil yuregi. korkaklıgından mutevellit sanırım.

    buna karsın bir roman kahramanı olmus,
    tesadufler yahut ne diyelim; aslında hepimiz bir romana kahraman olacak insanlarız vesselam,
    evet evet dogrusu bu.

    hayri irdal, tanpınar'a nasip olmus,
    vardır tanpınar'ın bir bildigi muhakkak.
hesabın var mı? giriş yap