• çekildiği tarihi düşünür ve ona göre izlerseniz -hele izlediğiniz vakit bir gece vakti ise- size feci bir gece geçirteceğini garanti ettiğim cadı filmi.
  • bir donem isvecte yasaklanmis bir isvec filmidir. tadindan yenmez.
  • efenim bu film cadılık uzerine kelamlarda bulunur amma kesinlikle bi korku filmi olarak adledilemez. christensen, film boyunca yogun olarak kullandıgı epik kırmalarla modern zamanlarda histerik, ahir zamanlarda ise cadı olarak damgalanmıs zatların aslında birer muamma olan dunyalarını dusunmemizi istemektedir. öyle ki filmin bi yerinde, ortacag iskence aletlerinden parmak mengenesini kendi film setinden bir oyuncunun denemek istediginden bahseder ve bu denemeyi de bizlere gosterirken aslında ortacagda kilise tarafından cokca kullanılan bu tur işkence aletleri sayesinde insanların yapmadıkları seyleri yaptıklarına zorla yemin ettirildiklerini izleyiciye kanıtlamıs olur.
    filmin toplum dısına itilmek istenen insanlara bakıs acısı, postmodern denebilecek degerlendirmeler tasır. oyle ki, yonetmen christensen filmde, modern kliniklerde basınclı ve sıcak sulara maruz kalan hastaların durumuyla ortacagda cadı olduguna kanaat getirilip alevler icinde yakılan insanların durumları arasında benzerlik kurmustur.
  • "cadılar", danimarkalı yönetmen benjamin christensen'in 1922 yılında çektiği, orta çağdan yirminci yüzyılın başına dek geçen süre içinde, doğaüstü güçleri, şeytanı, şeytanın uşaklarını, kafaları boşaltılmış insanların bağlandığı boş inançları, bu boş kafalıları yöneten inanç kurumlarını konu edinen, sinema tarihine geçmiş belgesel filimi... başarılı görsel etkiler görsel oyunlar, holivut yapımcılarına taş çıkartacak makyaj dekor uygulamaları, nefis bir sinema dilinin eşsiz bir güldürü anlayışıyla harmanlanması sonucunda ortaya çıkan, kahverenginin çeşitli tonlarıyla bezeli bu görsel şölenin cadı avına ayrılmış beşinci bölümü, bağnaz din adamlarının her dönemdeki benzer düzeyliliğini göstermesi açısından özellikle etkileyicidir.

    günümüzdeki "kıç yalama" geleneğinin (cadıların, ustaları şeytana olan saygılarını onun kıçını öperek gösterdiklerini filimden öğreniyoruz) o çağlara dayandığı ayrıntısı da, bugünkü gereksiz bilgimiz olsun; çok kişilikli kimi değerli gazatac[ad]ıların kulaklarını çınlatarak.
  • evet bu bir korku filmi değildir. gayet belgesel tadındadır. hatta ders verircesine, yazıyla anlatılan şeyler sonrasında ekrana getirilen fotoğrafta/resimde bir adet çubukla gösterilir. film 7 bölümden oluşuyor ve son bölümünde cadıların aslında histerik insanlar oldukları histeride görülen belirtilerle karşılaştırılarak anlatılmış. bu belirtiler şöyleymiş. yani benim bi bilgim de yok aslında. filmde bunlaran bahsedilmiş:
    1 - olmayan kişileri gördüğünü iddia etme: cadıların şeytanı gördükleri, onunla anlaşma yaptıkları vs. söylenir. ki bazı cadılar da onu gördüğünü iddia etmiştir tabii. histerikler de aslında görmedikleri halde özellikle de ünlü/tanınmış kişileri gördüklerini iddia ederlermiş. yani halüsinasyon bi yerde. ve orta çağın karanlık avrupasının popüler figürlerinden biri de şeytan tabii. gerçi şimdi cadı addedilen her insan da şeytan gördüğünü iddia etmiyorur herhalde ama aynı zamanda o zamanlar cadı avcılığı da popüler olduğundan ve şeytan da çok kötü bişey olduğundan böyle bi etiket oluşmuş herhalde.
    2 - uyurgezerlik: yine histeriklerde görülen bi özellik. ve cadılarda görülense daha çok şeytanın cadının ruhunu ele geçirmesi, ona kötü şeyler yaptırması olarak görülüyormuş.
    3 - sırta yapılan müdahalenin hissedilmemesi: cadı olduğu iddia edilen kişilerin (nedendir bilinmez haklılıklarını doğrulamak için bir şekilde keşfettikleri bi yöntem olsa gerek) sırtına sivri şeyler batırılarak bunu hissedip hissetmedikleri test edilirmiş. hissetmiyorsa onun cadı olduğuna karar verilirmiş. histerikler de sırtlarına yapılan müdahaleleri hissetmezlermiş.
    4 - hırsızlık yapmak: aslında hırsızlıktan ziyade bi yerden bişeyler aşırmak gibi. histerikler neden olduğunu kendileri bile bilmeden, hiçbir işine yaramayacak şeyleri bile çalarlarmış istemeden de olsa ve cadılarda da varmış böyle bişey.
    dediğim gibi benim bilgim yok filmdekileri aktardım direk. ve cehaletten doğan bi cadı kültü oluşmuş filme göre. fena da olmamış aslında bence. olan cadı sanılan histeriklere olmuş tabii. işkenceler, yakmalar filan. cadıların genelde kadın olarak bilinmesinin nedeni de histeri hastalarının genelde kadın olmasıymış tabii.

    ha aynı zamanda slut'ın isveççe de son demek olduğunu öğrendim bu film sayesinde. filmin sonunda görünce bi anda şaşırdım, cadılara küfredip kaçmış gibi mi oldu dedim ama sonra geçti.
  • film, gözlerinizi bir an kapatmak istemediğiniz görsellere sahip. evet, yazıldığı gibi bir korku filmi değil katılıyorum. cadılar ve histeriyi açıklıyor, zaten belgesel kategorisinde. set dekoratörü richard louw'un da katkısıyla, doyum olmuyor.. filmi en son lise 2'de izlemiştim, neredeyse altı buçuk sene olmuş, ilk izlediğimden çok farklıydı bu sefer.
  • zamanının* en yüksek bütçeli iskandinav prodüksiyonu unvanını taşıyan sessiz film.
    ayrıca 1968 senesinde, arka planda caz partisyonları ve william s. burroughs'un anlatımı eşliğinde, kısaltılmış bir versiyonu daha hazırlanmıştır.
  • danimarka-isveç ortak yapımı haxan, yapıldığı yıla kadar yaşanmış olan büyücülük ve cadılık hikayelerini zaman zaman slaytlarla zaman zamansa yaşanmış olayları canlandırarak anlatıyor. filmde şeytanı oynayan yönetmen benjamin christensen, cadılık uygulamaları ile engizisyon mahkemeleri arasındaki mücadeleyi belgesel film tarzında işlemiş, cadılığı sinir hastalıklarına ve toplu histeriye bağlamış
  • filmin vizyona girdiği isim tam olarak häxan: witchcraft through the ages, film cadılığın tarihçesinin anlatıldığı bir belgesel gibi başlarken belirli karakterlerin hayatlarına sadık kalarak ders veren bir belgesel anlatımından ziyade senaryosu olan bir film gibi devam ediyor.

    aslında filmin 1922 yılında çekildiğini göz önüne aldığımızda harika bir belgesel ama tabii şimdi wiccan anlayışı hakkında daha çok şey bilinir, daha karanlık ve daha gerçekçi birçok dizi, film yapılırken haxan geçmişten hoş bir sada gibi kalıyor. mesela filmde cadıların anlayışları ve inanışları hakkında çok fazla bir bilgi olmadığı gibi cadılık kötü, yaşlı, şeytanla anlaşma yapan kadınların uğraşısı olarak gösteriliyor. buna rağmen tarihin tozlu sayfalarından gelen cadı çizimleri ve cadı avlarından bahsedildiği için yine de birtakım şeyler ilgi çekmiyor değil. ayrıca filmde şeytanı bizzat filmin yönetmeni ve yazarı canlandırmış, gördüğüm en etkileyici şeytan tasvirlerinden biri de 1922 yılı yapımı filminde, bu da epey ilginç. adamın duruşu, mimikleri ve vücut yapısı inandırıcı bir şeytanı canlandırmak için çok müsaitmiş:

    https://2.bp.blogspot.com/…ckqclcb/s1600/haxan2.jpg

    https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/…153c6cfdb.jpg

    filmde dokumacı maria adında bir karakter var, gerçekten çok yaşlı bir kadın tarafından canlandırılıyor ve yönetmen filmin sonlarına doğru "dokumacı maria'yı canlandıran yaşlı ve tatlı oyuncum bir gün çekimler esnasında bana dönüp 'şeytan gerçek, onu gördüm, yatağımın başucunda duruyordu,' dedi," diye minik bir anekdot aktarıyor. dekorlar, efektler, zamanına göre o kadar ötede ki, bugün bile izleyince komik görünmüyorlar, filmdeki atmosferin oldukça gotik ve güzel bir havası var. film boyunca arkaplan müziği olarak çok güzel klasik eserlere yer verilmiş, son bölüm moonlight sonata'ya teslim edilmiş mesela.

    zamanında, asılmış bir hırsızın kurumuş parmağının koparılarak bir iksire katılma sahnesi, bir bebeğin kanının akıtılarak bir kaba aktarıldıktan sonra kazanda kaynatıldığı sahne, dokumacı maria'nın işkenceye uğradığı sahneler ve şeytanın çıplak bir kadını etkisi altına alıp mezarlığa çağırdığı sahneler sansüre uğramış. bizim internetten indirerek edindiğimiz versiyonlar anladığım kadarıyla tam çünkü bu sahnelerin hepsi izlediğim versiyonda bulunuyordu ama vizyona girdiğinde bu sahneler izlenememiş.

    sonuç olarak, cadılığı tarihsel belgelere dayanarak anlatan ve zamanına göre çok iyi bir yapım olduğu için mutlaka konuyla ilgilenenler tarafından izlenmeli ama cadılığı "şeytanla anlaşma yapan kadınlar" olarak anlattığı ve hele de sonlarına doğru "hatta hiç de öyle bir şey yoktu, bunların hepsi histeri, şizofreni, gerçek değildi..." dediği için de zayıf bir yapım olmuş. wiccan anlayışı dünya çapında hala inananları olan bir din olarak kabul ediliyor, adı "cadılık" olarak bilinen etkinlikler, paganlığın değişik bir uzantısı olarak özellikle kadınların doğanın ruhunu hissetmesi ve anlayabilmesi, doğayla uyumlu olarak doğadan şifa toplaması ve belli ritüeller gerçekleştirerek doğaya ibadet etmesi olarak hala devam ettiriliyor. cadılığın bu yönüne değinilmediği için filmi "iyi bir belgesel" olarak nitelendirememiş olsam da eh zamanında bu filmlerin vizyona girmesi için kilise onayı falan gerekiyordu muhtemelen.
  • döneminin "bence" en iyi korku filmi. bir belgesel izliyorsunuz aslında, bundan korkmam herhalde diyorsunuz. makyajları, atmosferi ise yanıldığınızı gösteriyor; kanınızı donduruyor. alt metni her ne kadar doğru bulmasam da güzel işlenmiş. film wiccanı bir toplumsal histeri olarak işliyor, bence gerçekte varolan bir öğreti, terbiye biçimi wiccan. şifacılık biraz da. yani onların büyü olarak tasvir ettikleri şeylerin daha çok iç huzur için kullandıklarını düşünüyorum. tıpkı bizdeki tasavvuf, alevilik vs kültürler gibi. mesela gerçek uçma değil, manevi doygunluğa erme bir arkadaşımın tasviriyle. yobaz toplum tarafından da yakılan ilim, şifa insanları oluyorlar sonuç olarak. film çok ters bir fikri işliyor. yine de işleyişi ve farklı görüşler kazandırması sebebiyle beğenimi kazanıyor.
hesabın var mı? giriş yap