• bu müzikalin cast albümünü ve hatta sonrasında yapılan mix tape'i iki yıldır düzenli olarak dinlediğime göre, hamilton başlığına entry girmemişsin ben şok diyen arkadaşlarımın şokunu dindirecek entry'i girebilirim.

    hamilton* amerika için doğru zamanda patlamış bir müzikal, evet.
    immigrants'dan* nefret eden trump'ın kampanya döneminde bağıra bağıra, immigrants we get the job done diyen, founding fatherswasp (white anglo-saxon protestan) olarak cast etmeyen bir müzikal hamilton.
    1700'lerin sonunda, amerikanın kuruluşunda geçen bir hip-hop rap müzikal.
    en anlatılmayan founding father'ı, ama aslında en çok çalışan adamlardan birini, amerikanın bankacılık finans sistemini kurduğu söylenen adamı, ilk hazine bakanını, guy on the 10'i, ama daha da önemlisi bir "immigrant" olan alexander hamilton'ı anlatıyor.
    stephen colbert'in dediği gibi, kendinizi "ya ben neden alexander hamilton için ağlıyorum" derken buluyorsunuz.
    ve bunların tümü olmasa da yüzde doksanı lin-manuel miranda mucizesi.

    in the heights'dan sonra başlıyor hamilton'ı yazmaya.
    bir mix tape olarak başlıyor.
    white house'da o dönem patlayan giriş şarkısını bir dinleti gibi bir etkinlikte performe ediyor (söylüyor demek istemedim, daha ziyade bir performans o şarkı).
    en nihayetinde hamilton şekilleniyor.
    ama ne şekillenme.

    şarkıların karakterlerin gelişimiyle ilerlediğine dikkat etmiş miydiniz mesela?
    tıpkı rap hip hop gibi, ilk kısımda hamilton oyuna girip oyunu değiştirmeden önce, john laurens, lafayette diğerleri basit 4'lük klasik rap kısımları söylüyorlar.
    hamilton'ın şarkıları ise kendisi gibi döneminin ilerisinde. (bkz: my shot)
    başkaları 1-2 sayfa yazarken 50-60 sayfa yazmasıyla bilinen hamilton hızla peş peşe aklından geçen fikirleri patlatıyor.
    lafayette başta ingilizcede teklerken, karakterinin amerikan bağımsızlık savaşındaki yeri genişledikçe müzikaldeki en hızlı rap performansını sergiliyor. (bkz: guns and ships)
    thomas jefferson bütün bunlar olurken fransa'da. yani o aslında bir önceki çağda henüz, gelişmelerden habersiz. dolayısıyla amerikanın 80'lerin sonunda 90'larda hip hop, rap, r&b tarafından ele geçirilmeden önce olduğu yerde, jazz söyleyerek çıkıyor sahneye.
    king george iii, amerikanın başka bir çağa geçtiğini, zamanın değiştiğini kabullenmek istemiyor. çağa ayak uydurmak istemiyor. elitist ve oldukça ingiliz. king george siz rap dinlerken sizi anlamayan, klasiklerin dışına çıkamayan babanız gibi. king george beatles.

    bütün bunların arasında her bir karakterin derin tarafını, aklından geçeni size anlatan şarkıları var.
    satisfied'dan sonra angelica schuyler ve alexander hamilton arasında bambaşka şeyler görüyorsunuz. ama önce o görmüştü diyorsunuz. burada bir renee elise goldsberry parantezi açıp kendisine "queen" demekte fayda var. satisfied taklit edilemeyecek ve unutulamayacak bir performans. mix tape'de iki ayrı insan renee'in partlarını söylemeye çalışırken bile (ki bunlar sia ve queen latifah) angelica olamadıklarını, olamayacaklarını, onun bambaşka bişey olduğunu görüyorsunuz.
    here comes the general. christopher jackson'ın sesi, duruşu, george washington'ı gerçekte olduğu komplike karakter olarak yansıtması. (daha önce lin manuel'in "i don't know about god but i believe in chris jackson" demişliği vardır).
    ya da aaron burr. hikaye aslında burr'un anlattığı bir hikaye. hikayenin kötü kahramanı olmasına rağmen. sonunda alexander'ı öldüreceğini bilmenize rağmen wait for it'te sempatinizi kazanıyor, room where it happens'da değişimini görüyorsunuz, dear theodosia'da sizi eritiyor.
    sonra hamilton'a kızıyorsunuz say not to this'te. bir adamın işini yanlış yapmadığını kanıtlamak için evliliğini yıkmayı göze alabilecek, hatta belki bunu düşünmeyecek kadar nasıl işi ile kafayı bozabileceğini görüyorsunuz.
    burn ile, phillip ile, it's quite uptown ile ağırlaşmayı, malum sonu, who lives who dies who tells your story'i izliyorsunuz.
    bu kurgu, temponun asla düşmemesi, şarkılar, hikaye... gerçekten bir dehanın ürünü.
    tüm ödüllerini sonuna kadar hak ettiğini düşündüğüm, bundan 20 değil 50 sene sonra da izletilecek, oynanacak bir iş.
    in lin manuel miranda we trust.
  • amerika birleşik devletleri'nin kurucu babalarından alexander hamilton'ın hayatını konu alan hiphop müzikal, broadway'de sahneleniyor, bu aralar pek bir hit.
  • swatch grup dahilinde yeralan isviçreli saat üreticisi firma. amerikan menşeli olan hamilton özellikle hollywood yıldızlarının katkısıyla popüler olmuş. otomatik makinalarında ise valjoux 7750 eta hareketini kullanıyor. nispeten fiyatı uygun ve kaliteli bir saat. severim. bir de khaki modeli gregory house'un kolunu bir kaç sezon süsledi.
  • müthiş bir müzikal, müzikal sevmeyebilirsiniz ama lutfen bir şans verin, zira o kadar müzikal seyrettim bin yıl düşünsem, rap, r&b, hip hop, soul vb. ağırlıklı bir akış aklıma gelmezdi.
    hep bir yerlerden eminem çıkacak gibiydi.
    tam ters köşe, sıradışı.
    ingiltere kralı favori karakterim, bayıldım.
    çok güzel iş.
    keşke bizim de kurtuluş savaşı ve atatürk'ü anlatan böyle heybetli bir müzikalimiz olabilse bir gün.
  • moderasyonun derhal hamilton (saat) ve hamilton (müzikal) olarak ayırması gereken başlıktır.

    zira harika bir saat markası ile ilgili bilgi edinmeye gelen insanlar, "ben müzikal izliyorum" alt metninde, butik kahveci muhabbeti kokan entrylerle karşılaşmamalı.
  • amerikan, bir saat markası. savaş zamanında ünlenen, babadan oğula geçenlerden...
  • khaki field auto ve khaki scuba auto modellerine sahip olduğum saat markası. özellikle ölçmedim ama iki saatin de saat tutması iyi.

    field auto çok popüler bir saat ve bu yüzden de ikinci elini uygun fiyata bulabiliyorsunuz. saatin çok ince bir yapısı var. bendekinin çapı 42mm olmasına rağmen benim ince bileğimde sırıtmıyor. saat ile gelen deri kayışını pek beğenmediğim için nato bir kayışla değiştirdim. gece görüşü çok iyi değil ama saatin kaç olduğunu okuyabiliyorsunuz zor da olsa.

    scuba auto'ya gelecek olursak, piyasadaki çoğu dalgıç saati gibi rolex submariner kopyası durmuyor ve diğer bir özelliği ise çapının 40mm olması. piyasadaki çoğu dalgıç saati 43mm ve yukarısında olduğu için bu saat ince bileği olan birisi için bir nimet. mekanizması eta 2824-2'nin modifiye edilmiş bir versiyonu ve 80 saatlik bir rezervi var. suya dayanıklılığının sadece 100m olması diğer dalgıç saatlerine göre eksi bir noktası.

    sonuç olarak hamilton markası, swiss made saatlere yeni merak salmış bir için fiyat/performans olarak iyi bir alternatif
  • bazı yazarların söylediğinin aksine benim yaşadığım süre boyunca harika bir şekilde hatırlayıp şarkılarını dinleyeceğim ve aynı kadroyu canlı izlemek istediğim efsane bir müzikal. şimdiye kadar izlemediğim için kendime kızıyorum.

    tüm şarkılara bayıldım lakin favorim alexander hamilton. ingiltere kralı favori oyuncusu olmayan yoktur sanırım. müzikal türünden hoşlanmayan kişilerin bile izlerken çok eğlenceğine eminim.
  • interstellarda yardımcı rollerden birini kapan saat.
  • ilk dijital saati üreten firma.
    taa 1970 yılında pulsar diye bir model yapmış adamlar.
    james bond filminde bile kullanılmış.
hesabın var mı? giriş yap