• cnn international'da bir çok kez uzay görevlerinde bulunmuş bir astronotla (bir nevi filmde clooney'in oynadığı karakter gibi biri) yapılan bir bağlantıda, sunucunun ısrarla buradaki süserler gibi "ama şurası burası gerçekçi değildi diyolaa" şeklindeki sorularına şöyle yanıt vermiştir:

    "filmde gerçekçi olmayan bir yer arıyorsanız, o da uzayda iki nokta arasında mesafe katetmek o kadar kolay değil, bunu da senaryonu akışı açısından olduğunu sanıyorum, onun dışında yaşanılmayacak, gerçekçi olmayan pek bir şey göremedim..."

    uzaya henüz çıkamamış ama tüm olaylara ve fiziğini hatim etmiş arkadaşlara duyurulur.
  • 1) guzel mi? guzel, git.

    2) bilimkurgu mu? eh, ortada. bence bir filmin bilimkurgu olmasi icin illa su anki teknolojinin otesinde birseyler sunmasina gerek yok, teknolojilerin yolacabilecegi senaryolari kesfestmesi yeterli.

    3) james cameron'in dedigi gibi cekilmis en iyi uzay filmi mi? hayir, james cameron kim zaten, uzay filmlerini en iyi biz biliriz. kirk senelik 2001 space odyssey ornegini vermeye gerek yok, son zamanlardan moon veya sunshine daha iyi uzay filmleriydi. "en iyi" sifatini hakedecek bir eser, gorsellik ve alt metinler disinda ilginc temalari da iyi bir sekilde islemeli. bu film o yonden biraz zayif.

    4) alt metin? tema? asl? 18f stokholm. alt metin dogum. embriyo sahnesi ve en son sahneler bunu sembolize ediyor ve yanlizlik, hayatta kalma istegi gibi konulari islemekte kullaniliyor.

    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    gerisi hep ufak spoilerlar
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---

    kadinin cocugunu kaybedip hayattan kopmasi, uzayin sessizligine kacmasi, dibe vurdugunda ise yasama durtusu ve insanin yanliz kalamayacak, baskasina muhtac bir varlik olmasi nedeniyle hayata donup "yeniden dogmasi"...

    fena degil ama cok ilginc konular da degil. her film bir blade runnerolacak degil ama sunshinein fundamentalizm konusu ve islenisi de bundan daha ilgincti bence.

    konunun iyi de islenmedigini dusunmemin sebebi, kadinin cocugunu kaybetmesi hikayesinin cok havada kalmasi. ustelik bir travma sonucu hayattan kopan ve motivasyonunu yitiren birinin gidip astronotluk gibi manyak derecede disiplin ve motivasyon gerektiren bir yola sapmasi gercekdisi. sonucta karakterlere duygusal olarak baglanmak imkansiz oldugundan, sandra bullockun akibetini merak etmemin tek nedeni bizi icine ceken uzun planlarin, 3d'nin ve ses efektlerinin yarattigi adrenalin. bu kismi mukemmel bicimde kotarmis olmalari bence filmi iyi yapmaya yeter, cok iyi yapmaya degil.

    5) kurguyu anladik, bilim kismi nasil?

    kotu. kimse sinemaya belgesel izlemek icin gitmiyor; hikayeyi anlatabilmek icin yapilan birtakim hatalara goz yummak gerek. ornegin gercekte uzay istasyonlari ayni yorungede degiller ve birbirlerine cok uzaktalar. bunu sinemaya aktarsan hikaye ilerlemez. yahut yorungedeki sarapnellerin hizi o kadar yuksek ki, insanin onlari uzaktan gelirken veya yanindan gecerken gormesine imkan yok. bu kismi gercekci yapsan gorsellik zarar gorecek. (sarapneller hakkinda daha da ayrtiniya girecek olursak, bunu bir yerde okudum: o hizda gelip insana vuran sarapnellerin muazzam kinetik enerjilerinin bir kismi isiya donuseceginden, kiyafetin icindeki yuksek oksijenli havayi yakar ve astronotta ufak delik acmak yerine tum objeyi kule cevirir). yahut cin mekiginin tasariminin tamamen soyuzla bir olmasi da hikayenin ilerlemesi icin gerekli. yahut okyanusun ortasi yerine kiyinin dibine dusmek de cok az bir ihtimal ama yeniden dogus sembolizmi icin lazim. yahut sadece 6 ay egitim almis bilimadamina uzay yuruyusu yaptirmak. yahut yahut yahut.

    ama hikaye icin gerekli olmayan sacmaliklar da var [bu tip filmlerin bilim kismini yuksek standartlara tutmak lazim cunku a) janraya saygi b) bu bir armageddon degil c) cameron gibi troller d) uzun planlar sayesinde neredeyse belgesel gibi cekilmis oldugundan, bir takim hatalar diger ciddi filmlere kiyasla dahi daha bir goze batiyor]:

    i) tecrubeli gorev kumandani, oksijeni bitmek uzere olan arkadasini sakinlestirmek icin geyik yapayim derken bayagi muhabbete daliyor, oksijenin yarisi onun yuzunden gitti. ben simdi bunu gore gore nasil gerileyim akabindeki sahnelerde?

    ii) yorungede saatte binlerce km hizla giderken ve pin pon topu gibi saga sola sekerken, her sahnede olasi en son ipe, en alttaki basamaga, en uctaki boruya en son saniyede tutunmak.. bir kere de sondan ikincisine tutunun, soz veriyorum film daha az heyecanli olmaz.

    iii) george clooney'nin sahnesi tam bir fizik 101 faciasi. ve bu filmin en dramatik ani oldugu icin cok goze batiyor. uzayda "asagi cekme" mi olur arkadas? senin momentumun zaten durmus. (edit: "tam durmadi, ipler yavas yavas esniyordu" diyen bir kalabalik evimin onunde mesalelerle toplanmaya basladi. olabilir ama neil degrasse tyson da benle hemfikirken sizin tarafa bahislerde fazla sans tanimiyorum). dunyaya 1 metre daha yakin en fazla, o yukseklikte bunun yaratacagi bir yercekimi farki da yok. muazzam bir siddetle osurmuyorsan yorungedeki diger objelerle beraber hareket edersin. clooney elini biraktigi anda olmasi gereken adamin oldugu yerde kalmasi ve akabinde iki astronot arasinda yasanan rahatsiz edici sessizliktir

    (gule gule dedikten sonra ayni asansore binmek, ayni yolda yurumek gibi. iki taraf da aglayip zirladiktan sonra biri kendini feda ediyor, sonra donup beraber ayni mekige biniyorsun. okyanusa dusene kadar agzimi acmam.. dustukten sonra da acmam gerci, o kadar yoldan sonra bogulmak ayip olur)

    iv) tamam bu onemsiz, gicikligina yaziyorum: uzayda aglarsaniz, gozyaslariniz damla damla olup havada asili kalmaz. o yukseklikte yercekiminin etkisi cok az oldugu icin (hic yok degil, tum goksel cisimlerin yer cekim etki alani sonsuza dek azalarak uzanir), en dominant kuvvet suyun yuzey gerilimi olur. yani yaslar gozde boncuk boncuk birikir. yapilmisi: http://www.youtube.com/watch?v=4bbuon--eri
  • --- spoiler ---

    uzaydan dünyaya üç vesait gelen bir hanım kızımızın öyküsünü anlatmakta olan film .

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    çin uzay istasyonuna masa tenisi raketi koymanın unutulmadığı film.

    --- spoiler ---
  • benimki eleştiri ya da yorumdan çok bir empati gibi olacak ama;
    --- spoiler ---

    bütün bu olaylar benim başımdan geçse, herhalde her şey aşağı yukarı yine aynı olurdu ama, tek farkla. o da kurtarma kapsülü dünyaya düştüğünde her belayı atlatmış ben, kapsülün kapağını açtıktan hemen sonra kesin boğulurdum amk.

    yani benim takıldığım da bu, nerdeyse çekilmiş tüm filmlerde yeryüzündeki her 100 insandan 100'ü de yüzme biliyormuş tavrı. aga ben bilmiyorum ve hiç öğrenebilecekmişim gibi de gelmiyor. ne yani idare eder herhangi bir gerilim filminde benim yaşama şansım hiç yok mu?
    --- spoiler ---
    edit: fatkil uyardı yüzme bilmeyeni astronot da yapmıyorlarmış zaten. şu an yıkıldım resmen amk.

    edit 2: öğrendim, öyle çok da zor değilmiş. ama yine de siz tek başınıza öğrenmeye kalkmayın.
  • --- spoiler ---

    gravity
    ============

    filmin başında genel çekim tamamen astronotların lehinedir. işlerini aheste aheste yaparlarken gelen facia ile sadece iki kişi kalırlar: ryan ve kowalski. filmin bu sekansında her şey yolundaydı ilk başta, tıpkı sıradan bir gün geçiren birinin sıradan hayatı gibi. ryan ile kowalski kordon bağı ile birbirine tutunan anne-bebek gibidir. dünyada kızını yitiren ryan, uzayda bebek, kowalski yardımına koşup onu hayatta tutmaya çalışan anne gibidir. nitekim filmdeki görevini başarıyla yerine getirir ve onu mekiğe getirir.

    soyuz
    ============

    ryan burda hala astronottur. kowalski sessizliğe gömülüp uzayın boşluğunda salınmaya başladıktan sonra, ryan rus uzay üssü soyuz'a girer ve kozmonot olur. bebek halen hayata gelmek için o boşlukta, doğmayı beklediği batındadır. yangın tüpü burda önemli bir simge çünkü elinden aldığı imkanı ilerleyen saniyelerde tekrar ona verecektir. ayrıca satrançla özdeşlemiş rusların yer çekimsiz ortamda salınan beyaz kalesi de güzel bir göndermeydi. ryan burda köpek taklidi yapar, aslında yaşamı sevdiğini anlarız. ölmek istememektedir. uzayın soğuk boşluğunda kimsesi olmadan, arkasında dua edip yas tutacak birini bırakmadan ölmek istememektedir. tam pes edip her şeyden vazgeçmişken kowalski gelir ve ona annelik görevinin son basamağını yapıp, çin uzay aracına yollar. bu bölüm ölümle yüzleşme, yaşamla yeniden tanışma bölümüdür.

    shenzhou
    ============
    yangın tüpü hayatını kurtarır ve ryan bu bölümde taykonot olur. o artık amerikalı, rus uzay giysileri içinde, çin uzay aracında bir uzay insanıdır. filmin bu göndermelerle uzay çağına ve yaklaşımlara eğildiği de pekala düşünülebilir. ryan tıpkı bir fetüs gibi evrelerden geçer ve doğuma hazırlanır.

    doğum
    ============

    atmosfere giren binlerce parça arasından yeryüzüne iner ve bir bebek gibi ilk adımlarını atar. o artık yeniden doğmuştur. artık bambaşka bir yaşama, uzaydan getirip anlatacağı müthiş doğum ve hayatta kalma öyküsüyle bambaşka biridir. zaten suyun içinden çıkması ve kapsülün içinde nefessiz kalması, anne rahmini ve ilk nefes almayı simgeler. doğar ve yeniden yer çekimine ayak uydurur.*
    --- spoiler ---
  • çok beğendiğim film. *

    yalnız bir itirazım var. yanlış anlaşılmasın filme değil, izleyicilere. arkadaş amına koyim herkes mi fizik mühendisi yahu? valla anlamıyorum. film araya girer girmez bütün salon başladı:

    -"şimdi aslına bakılırsa o kapağın o şekilde açılması mümkün değil çünkü oradaki basınç bıdı bıdı...."

    ya kemik gözlüğünü siktiğimin iti ne basıncı ne mümkünatı? bi bırak allasen ya. fizik eğitimi d eşitti m bölü v olan bir hıyarsın sen. neden kasıyorsun bu kadar? iki dakika öncesine kadar patlamış mısır yağları bulanmış parmaklarını koltuğun altına süren adamsın sen, neden hemen şekilde şekile girmeye çalışıyorsun?

    en sevdiklerimden birisi de şu:

    -"yani aslında tam olarak gerçeği yansıttığını söylemek güç"

    eleman bunu söylerken yanındaki arkadaşına bakmıyor bile. ekrana doğru yüzü, boşluğa bakıyor. neden? derin çünkü abim. çünkü aerospace enciniyırlık yapıyor boş zamanlarında.

    film ağabey bu film. amk nasa terk herifleri.
  • bunun neresi bilimkurgu diye eleştiriler geliyor ancak katılmıyorum. uzayda süzülen romantik bir abdullah gül'den daha öte bilimkurgu konusu olacak ne var lan?
  • --- spoiler ---

    4 yaşında bir çocuk okulun bahçesinden düşüp ölmesine rağmen, 40 yaşındaki kadın dünyadan 600 km yukarıdan düşüyor ve ölmüyor. öldürmeyen allah öldürmüyor. dinimiz amin

    --- spoiler ---
  • çok merak ettiğim 3d gösterilen bir film bu ve fakat;

    bundan birkaç gün önce 22.00 seansına bursa carrefour'daki sinemaya gittik aile eşrafıyla, amacımız merak gidermek bittabi.
    bilet almak için gişeye gittiğimizde gişe görevlisi "yalnız 3d gözlükleri ters takmanız gerekiyor." dedi. biz bakıyoruz bön bön tabii. "nasıl ters?" diye sormak sonunda aklıma geldi. "filmde bi sorun var, gözlükleri ters takmanız gerek işte." dedi kendileri. "ohahahaha iyiymiş, biz almayalım." dedik, o sırada bir diğer görevli gelip "abi gravity'e bilet satarken gözlükleri ters takmaları gerektiğini söyleyin bak, iade istiyor bütün salon." dedi.

    biz arkamıza bakmadan seri adımlarla uzaklaştık, uzaklaştık ama o gün bugündür düşünüyorum, bu sorun nasıl bi sorun? bu film nasıl o şekilde gösteriliyor, bileti satılıyor? bu biletleri kim alıyor?
    daha da mühimi; bu dahiyane fikir kimin aklına geldi? "hacı gözlükleri ters takıp mı denesek bi de" dediler, ben işin içinden çıkamıyorum arkadaş.

    bi de öyle mi deneseydik acaba? değişik bi deneyim yaşatan film olarak kazınırdı dimağlarımıza belki, bilemedim ben onu.
hesabın var mı? giriş yap