• sanki içinde genciyle yaşlısıyla kadınıyla erkeğiyle şair ruhlu bir mehmet aslantuğ kolonisi oynuyormuş hissiyatı veren dizi.
  • yanlış hatırlamıyosam bu bölümde şuna benzer bişey demişti oynayan kızlardan biri*:

    -verdiğin yüzük parmağımda yer etmişti kendine, çıkarınca izi kalıyordu. bu bişey değil demiştim sana, sen bir de yüreğimdeki izleri görsen. gülmüştün. sadece içten gülmüştün. hep böyle güzel gülerdin sen...

    basit ama etkileyici...
  • bize sipariş üzerine teşekkür eden garson örneği göstermiş dizi.

    garson: siparişinizi alabilir miyim?
    hanım kız: bir fincan kahve istiyorum
    garson: teşekkür ederim

    (bkz: alkış)
  • yerli mali nevrotik ev karilari (bkz: desperate housewives)
  • berbat senaryosuyla yetkin dikinciler'i harcayan dizi. 3 tane amiyane tabirle abaza kadinin her gördügü erkege agzinin suyunu akitarak bakmasi ve 3'ünün de aynı adamdan şu adam diye bahsetmesi gercekten sinir bozucu olup, yetkin dikinciler'in ebru ozkan'i de alarak en uzakdogu'ya kacmasini diledigim soundtrack'i de kötü dizi.
  • senaryoyu ali ulvi hünkar yazdığı için olsa gerek sanki hiç kimse konuşmuyormuş da herkes bir kitapdan beğendiği cümleleri okuyormuş havası veriyor.
  • hepsinin üstünde bir bataklı damın kızı aysel kıyafeti var.orta karar bir mahalle gibi görünse de evlerinin maşallahı var. terzi kız meğer zenginmiş, cavidan abladan öğreniyoruz. yoksa kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. sosyeteden müşterisi var, kendisi basma elbise giyiyor. basma mıdır, empirme midir artık her neyse. terzihanesi kendisinden bakımlı. görüntüsü mahalle terzisine benziyor. birisi söylemese evet anlayamazdık zengin olduğunu.

    yatarken bile saçlarını kancalı tokayla bağlayan kill bill ise, kovulmadan önce dünyalığını yapmış olmalı ki misafir salonununda hallice odada sanki apartman komşularıyla kültür fizik hareketi yapıyor. salon müdavimleri hep aynı. toplam 6 kadından alınan parayla kira ödeniyor, tatile gidilebiliyor, dışarda yemek yenilebiliyor. üstelik burası istanbul.

    mandıra sahibi hanım, hiç de öyle kahraman bakkal havasında değil. gayet tuzu kuru bir esnafa benziyor. neden cavidan'a laf çarpttığı tarafımdan anlaşılamadı.

    yeteneksiz heykeltıraş bozmasının daha ne olduğu belli değil. içimdem bir his yakında diziden sırra kadem basacak diyor. neval hanım ise ne diye bu kızlarla bu kadar samimi anlayabilmiş değilim. neyine gerek yani. adamla yat kalk ya da poz ver her ne halt ediyorsan et. para içinde yüzüyorsun, görmüş geçirmişsin, hayatın sana pek borcu yok gibi duruyor. hatta sen alacaklarını tahsil eder gibisin. neden kendini anlatma ihtiyacı içindesin bu kızlara anlam veremiyorum ben. farklı bir dünyası olması gerekmez mi, kendisine biçilen rol gereği?

    seyrederken afakanlar basıyor. daral geliyor. adının bunalımlı karılar çetesi olması gerek bu dizinin. nedir yani bir kere hayatın sillesini yedin, aldatıldın terkedildin diye bunca naz niyaz, karamsarlık, buğulu hüzünlü bakışlar, replik tadında konuşmalar. nooooluyoruz be. herkes bir diğerinin tiradını çalma peşinde. ha bu arada en parasız olan deniz hanım en zengin görüneni. iş yok güç yok. ev eski sevgiliye ait. pişkinlikle oturuyor o evde. ali ulvi bey yerleştirecek yer bulamadı kendisini. yoksa o kadar kibirli ve burnu düşse yerden almayacak kadın o evde dakka durmaz giderdi.

    bu dizinin işi bitmiştir. dün akşam yayınlanan bölüm tüyü dikti gitti.
  • shakespeare tadında laflar barındıran dizi. özellikle sanatçı ve 3 kadın arasındaki diyaloglarda geçiyo bu laflar. 2 saat anlamaya çalışıyosun. "ne demek istedi şimdi lem bu?seyirciye bişi ima etmeye çalıştılar ama ne" diye düşünmeden edemiyo insan. bide yüklemi başta, özneyi sonda filan kullanmıyolarmı gelde sinir olma.

    oldum bile...
  • cevahir in "bir insanı tanımak ne kadar zor olabilir ki; birine bakarsın, o sana bakar, o anda kalp fısıldar sana kim olduğunu...ama sen başka sesler duymak istiyorsan kalp ne yapsın" diyerek içimi hoplattığı dizidir... (bkz: aksak) (bkz: hırsız polis)
hesabın var mı? giriş yap