• görünmez adam ile ilgili yapılan tüm filmler görme olayının mantığı nedeni ile hatalıdır. zira kişinin görünmez olabilmesi için vücudunun her yerinin hava kadar ışık geçirgen olması gereklidir. tüm organları geçirgen olduğundan kişinin gözünün içinde karanlık oda oluşmaz. işık algılayan hücrelerin üzerine anlamlı bir görüntü düşürülemez. zira göz merceği ışığı kırmaz ve ışık heryerden sarı cisme düşer. bu da görünmez olan kişinin aynı zamanda kör olmasını gerektirir.
  • basrolunde oynayan yunus günce adlı varlıgın görünmemesi kadar güzel bisey olamaz.bu dizi cok izlencek.
  • birçok işyerinde varlığıyla yokluğu bir olan, kimsenin umursamadığı adamdır. umursanmadığı için kendini yalıtmayı tercih eden adamdır aynı zamanda. genelde pek sevilmez. öğle yemeklerine, eğlencelere çağrılmaz. "günaydın"larıyla "iyi akşamlar"ına cevap verilmez. sesi çıkmaz. çıksa da duyulmaz. dedikodularla esprilere ortak edilmez. 6 saat boyunca masasından bile kalkmaz. kendini * "oraya" ait hissetmez. değildir de zaten.
  • maalesef efektleri türkiyede ilk defa kullanılan bir teknikle ve en son teknolojiyle sinefekt stüdyolarında gerçekleştiriliyor.
    yani sonuç olarak dizi tutmasa bile ileride belgesel olarak kullanılabilir. hatta ilgili okullarda ders niyetine izletilebilir. "arkadaşlar bakın, en son teknolojiye sahip olmanız en iyiyi yapabileceğiniz anlamına gelmiyor. olayın özü yaratıcılıktır" falan diyerek. o efektlerin her bir karesi için verdikleri paraya yazık.
    sopanın ucuna misina bağlayıp havada o şekilde sallandırsalar yine aynı etkiyi verir. zaten içimde acayip bir şekilde, sopayla adam döven görünmez adamı sopayla dövme isteği duyuyorum.
  • h g wells'in bir romani.(bkz: the invisible man)
  • 28 haziran 2004 pazartesi akşamı saat 19:50'de atv'de yayınlanacak dizi.
  • -ragıp gel bi dizi yapalım aslanım..
    -yapalım abi..de nasıl yapalım?
    -walla çok kötü bi şey olsun aslanım..ultra kötü bi dizi olsun..
    -hmmm tamam abi..konuyu napcaz?
    -bu superman'miş, spider-man'miş bunlar çok tutuluyo ragıp.. biz de böyle bi şey bulalım.. değişik bi özellik ekleyip sürelim piyasaya, alık seyircileri tavlayalım.. bak mesela görünmez özelliği olan bi adam yapalım feci tutar
    -süpersin abi.. ama efektleri nasıl yapcaz? çok para gerekmez mi?
    -olum dedik ya çok kötü bi dizi yapıyoz.. efektleri de yerlerde süründürürüz.. görünmezken adam veririz eline bi sopa.. böyle salak salak dolaştırırız o sopayı.. varsın hiç uymasın görüntüye, sırıtsın..önemli değil.. bak elalem spider-man, matrix yapıyo millet beğenmiyo efektleri falan.. biz de uydururuz en kötüsünden.. bi şey diyen olursa bak bu filmlerde de beğenilmiyo deriz..
    -abi sen bi dehasın..
    -tabi olum yıllardır paranın amuğa koydum böyle..
    -hadi zengin olalım o zaman..
  • herkesin olmayi hayal ettigi kisi. ozellikle kizlar wcsine, soyunma odasina vs.'ye girmek icin birebir
  • invisible man vardi bi zamanlar. adam quicksilver ile kapliyordu kendini gorunmez oluodu falan. demek bu da islanio..
  • h.g wells'in 1897 model nefis bilim kurgu romanıdır. okuduğum her şeyden evvel yazılan metinlerin üreteni olan bu zata saygım başlıktaki kitabında görünmezliğe getirmeye çalıştığı açıklamalar ile zirve yapmıştır. basitçe insan bedeninin ışığı kırma katsayısının havanınkine eşit hale getirilmesi ve bu sebeple tamamen görünmez olması gibi bir tafsilatlı açıklamaya girmiştir mübarek ki ben kıt kafamla inanırım bile buna. aslen görünmez bir canlının aynı zamanda kör de olması gerekiyor gözün çalışma prensibi gereğince herhalde ama bence 1897 için yenir ve yutulur bir açıklamadır teminki. ayrıca zaten biyoloji eğitimi almış olan yazarımız burada zaman makinasındaki "bakır çubukları ittirince oluyo" detay seviyesini fersah fersah ileri taşımıştır. haddim olmayarak kitabı eleştirmeyeyim tabii; bok kurdela! sus! geç sonraki paragrafa.

    kitap psikolojik bir serüveni de barındırmaktadır o sebeple vurdu-kırdı-itti-düştü temalı macera okuduğumuzu düşünmemeliyiz demek isterim. bununla beraber son derece şirin yan karakterler de kendilerine yer bulmuştur. gerçi çevirinin süperliğini de es geçmeyeyim (volkan gürses) muhtemelen o sayede daha bir sempatik oldu bu tiplemeler.

    ve şimdi spoilerlar

    --- spoiler ---

    kitabın artık safi kovalamacaya dönüşmüş bölümü itibarı ile kendimizi taraf tutmaya doğru itilirken görürüz. pek de tercih hakkımız olmaksızın bir anda doktor, polisler ve kasabalıyı destekleriz çünkü karşıdaki adam hem hırsız hem de olağanüstü güçlü bir yaratıktır. amma artık sebebini bilemediğimiz bir şekilde yazarımız görünmez adamı kasaba meydanında linç ettirir, hatta griffin'in en son sözleri merhamet/yardım çığlığıdır. bu sayfayı okuduktan sonra bir sıkıntı çöker insanın üstüne, ne namussuz adamsın sen hg deyiverirsin. ben de öyle dedim ve içim içimi yiyerek düşünmeye başladım. sonra dedimki: "lan" dedim "acaba bu niye oldu?"

    biraz -gereğinden fazla- okuyarak uydurdum ki: griffin aslında albino bir zenci ve tüm hayatı boyunca itilip kakılarak, farklı olduğu yüzüne vurularak bir hayat yaşıyor. haliyle derisinin rengi de bu olanlarda baş rolde. (ırkçılılğın yükselişi gibi bir yere bağlamayı çok isterdim ama hg'nin politik görüşleri hakkında çok bişi bilemiyorum maalesef) griffin de tutup hiç görünmeyerek kendini saklamaya çalışıyor. bu aşamada kendini göremeden hareket etmenin ciddi bir kişilik algısı problemi yaratacağını kabul ettim ve birden pattadanak kötü olmasını da buna yordum. ondan önce gidip kedilere işkence etmesi bence kitabın sonunda öldürüldüğünde herbert'a "hacı manyak mısın?" demesin diye yazar tarafından öbür kefeye atılmış irice bir taş (allahım nasıl içkiliyim bunu yazarken - o dönem hayvanlar cayır cayır itlaf edilmiyor sanki) neyse çok uzatıyorum, sadede geleyim.

    kitabın sonunda griffin öldüğünde biz normaller olarak bir ötekini öldürmüş oluyoruz. farklı gözüktüğü ya da bizim gibi gözükmediği(!) için hor gördüğümüz/yaşamı zindan ettiğimiz bir adam bizden kaçmak ve yaşamak için bir yol bulmuş ama bu sırada akıl sağlığını kaybetmiştir. bunu ister ırkçılığa yor, ister toplumsal cinsiyet adına karartılan hayatlara, istersen de şahısların elinde sopaya dönüşen tüm metinlere yönelt yani. bu sebeple de kitabın baş karakteri ibiş dr.kemp değil, toplumun ötelediği ve bir canavara dönüşen griffindir. demir sopalarla bedenine vurularak öldürülmüştür. kitap ağır biter, okkalı oturtur.

    hg! araştırıyorum olum, bu ileri görüşlülükle yazdıysan yeminim var 13 ağustos'ta lokma döktürecem 70. yıldönümü şerefine.

    --- spoiler ---

    fıstık gibi kitaptır, sarsar.
hesabın var mı? giriş yap