• an itibariyle mekke'ye inip, yön tuşlarıyla kabe'nin etrafında yedi tur atmamı sağlamış, sayesinde hacı olduğum program*.
  • google earth veya maps olmadan önceki hayatımı düşünmeye çalışıyorum da gerçekten dev bir boşlukmuş. yeni bir yere fiilen gidip gezdiğimde, keşif gezileri yaptığımda, tatile gittiğimde, yeni yerlerde bulunduğumda veya bir yer hakkında bir şey okuduğumda veya duyduğumda bile hep eve gitsem de bir de google earth'ten kuşbakışı baksam şuraya diyorum. fiilen gezdiğim yerleri bir de mapsten gezmeden orayı tam sindirmiş saymıyorum kendimi. hele bir de google earth eski tarihli görüntüleri açıp yıllara göre yeni eski kıyaslama yapma durumu var ki bunu ancak manyak earth'çüler anlar..

    tepeden bakmak tarifsiz mutluluk veriyor. drone'ları bu kadar çok sevmem bu yüzden olabilir. bu tepeden görme sendromunun bir adı var mı bilemem ama kuşbakışı bakma şansı olmadan keşfetmek çok yavanmış eskiden. şimdiki farkındalık ile kıyas kabul etmezmiş.
  • son güncellemeden sonra, rahatlıkla arabamı görebildiğim program.

    benim arabam var ve uzaydan görünüyor.
    (bkz: sozlukteki bayanlara selam ederim)
  • tuhaf gelebilir ama gelecekte kapsamlı bir "uzay hukuku" olacak ise bunun sorumlularından biri olacaktır. korgeneral leonid sazhin, google earth ilk kez erişime açıldığında söylemişti: "artık uluslararası teröristlerin hedeflerinde keşif yapmaları gerekmiyor. uluslararası bir şirket bu işi onların yerine görüyor." toplumsal hareketlerin güvercinini uçurmada facebook ve twitter kadar mimli bir yazılım bu. bahreyn'deki şiilerin sünni diktaya karşı isyan etme gerekçelerinden birinin google earth olduğunu coğrafyacı stephen graham, eserinde* bakın nasıl anlatıyor:

    "google earth'ün dikey bakışı, bahreyn'deki yoksul şii çoğunluğun, daha genel olarak, sünni elitlerin ülke topraklarının yüzde 95'ine sahip olup buraları kontrol ettiğini, sahillerinin ise (zengin turistlerle birlikte) yüzde 97'sine ayrıcalıklı özel erişim hakkına sahip olduğunu fark etmesine yardımcı oldu. sömürü ve baskı coğrafyaları şaşırtıcı ve ürkütücü bir şekilde tam renkli ve yüksek çözünürlüklü görüntülerde net bir şekilde ortaya dökülmüştü. 'google earth faaliyete geçtiğinde' diyor ortadoğu uzmanı eugene rogan, 'ilk kez o zamana kadar gözlerden saklanmış -duvarlarla çevrili- sarayları ve zengin evlerini görebilen bahreynliler artık zenginlerin oralarda nasıl yaşadığını gören kuş bakışına sahipti.' bahreyn devleti buna yanıt olarak google earth'ü engellediyse de ülke dışından aktivistler buna aynı görüntüleri pdf formatında yayarak karşılık verdi." (graham, stephen, 2020, dikey dünya, koç üniversitesi yayınları, istanbul, s.49-50)

    elbette aynı google earth, abd yasaları gereğince israil-filistin sınırının belirli bölgelerini de çok düşük çözünürlükle sunmak zorunda. ancak yazılımın tepeden sunuluşu ile aşağıdaki taktiksel kullanımı aynı olmak zorunda değil. tezatların fazileti tam da burası ve direnişe imkân tanıyan bir yön var bu yüzden. hatta fotoğraf alan uyduları sierra nevada'da güneş ışıklarının yansımasına bakarak tespit edenler mevcut*. yani yukarıda biri tevrat'ın tanrısı gibi sizi izlerken aşağıda da siz onu izleyebiliyorsunuz. hem kendisi hem de ardılları tartışmaları sulandırdı ama 1960'larda foucault, tek bir merkezden her bir ferdi gözetleyen göz olarak panopticon kavramını seçmiş, 90'ların sonlarında bu tabire karşılık olarak da herkesin o merkezi izlediği synopticon kavramı popüler sosyal bilim literatürüne sokulmuştu. şimdi ise her bir ferde tanrının bir tek gözünün bahşedildiği, herkesin herkesi gözlediği teşhirci bir dünyada yaşıyoruz. mezar taşı üzerinde “allah rahmet eylesin” yazmadığı için ahirette iskeletler arası savaşa erbaş olarak yazdırılanları göremiyoruz bir tek. ama herkesin fiziksel olarak içinde bulunduğu dünyada her göz bir başkasını görebiliyor. 1960'larda marshall mcluhan, "kimse eskisi gibi etnik gruplara rahatlıkla kıyım yapamaz artık" diye yazdığında* aslında iletişimin gücüne güveniyordu (etnik kıyamlar yaşanmaya devam etti ama sorumlu tutulabilirlik göreceli olarak arttı.)

    asrın temâyülü aşikârdı denebilir. abd'nin cihan harbi sırasında japon kentlerinin ahşap ve kağıttan imal edilmiş olduklarını ve mangala atılan çalı-çırpı gibi yanabileceklerini keşfettiği gün, aslında dikey bir iktidarı dizginlemek için hukukî yaptırımları da düşünmek gerekirdi. çünkü çok sonrasında takdim edilen google earth'ün en büyük habercisi olduğu dikey iktidarlar, gökyüzünü kaplayarak bir dronosfer oluşturabiliyorlar. ancak yine de tepeden inen tasarımlardan zayıfların payına düşenler* de yukarıdaki emsallerde olduğu gibi çok. abd'deki occupy eylemlerinde dronelar occucopter olarak da kullanılmıştı. elbette bu süreçte tabandaki bu kullanımlara itiraz olarak boş gezen droneları avlayan anti-hobi droneları da gecikmedi. despotların devrildiklerinde, genellikle kendi muhaliflerini tıktıkları cezaevine girmeleri gibi, herkesin elinde birbirine benzeyen oyuncaklar var. gökyüzünde kimin kiminle savaştığı, kimlerin görüntü aldığı önümüzdeki yüzyılın en büyük hukuk ve demokratikleşme tartışmalarının temelini teşkil edecek görünüyor.
  • insan ilk once heyecan yapip yasadigi binayi bulmak istiyor. aman da evimi buldum derken bir taksime cikayim, meydanda turlayayim, takildigim mekanlara bir tepeden bakayim diyor. buralari gectikten sonra avrupa yakasi ile anadolu yakasi arasindaki farklari kusbakisi irdeliyor. bakiyor istanbul o kadar da duzensiz ve carpik curpuk gorunmuyor. neyse diyor soyle bir karadenize uzanalim... bakiyor hersey toz yesil, gulumsuyor. devam ediyor doguya dogru. yuzunu bir mutsuzluk ifadesi kapliyor. bakip gormek gerek, ifade etmesi guc cunku. merak ediyor daha da doguya, ulke sinirlarinin disina cikiyor. iran'a bakalim, irak'i da gorelim diyor. herhangi bir terslik yok gorunuste. sadece hersey cok soluk, silik, rutin. insanin ici karariyor. merakla yoluna devam ediyor. arabistan yarimadasina da bakayim derken riyad'a takiliyor. orada otursa evini bulamayacak. oylesine flu, oylesine cirkin ki goruntu. hersey karmakaris. can sikintisiyla batiya yoneliyor, nereye gitse ici aciliyor. mavi yuzme havuzlari, sekil sekil parklar bahceler cocuklarin mutlu oynadigi. afganistanda evinin onunden akan kanalizasyondaki boklarla kakalarla oynayan cocuklar geliyor gozunun onune. amerika'ya goz gezdirmek istiyor. bazi bazi tarlalar, yesil, kahverengi. sehirler duzenli, piril piril. cani sikiliyor insanin. bakiyor saatler gecmis. dunyayi turluyor. nerede bir parca kara varsa orasi obek obek, kabuk kabuk tasla, blokla, binayla ortulmus. dunya istila edilmis. baska canlilara kalan yasam alani oylesine kucuk ki. insan agliyor. dunya agliyor. can cekisiyor belli. insan kendi irkinin yokolmasini diliyor. tukuruyor boyle isin icine... boyle, oyle.
  • super program ama istanbul a ait uydu fotografi cok eskidir. ornek olarak, taksim ve cevresine bakilinca yalan oldugu ortaya cikmaktadir. mesela taksim meydani nda hala fiskiyeli havuz gorunmektedir, ondan sonra inonu stadi nin kale arkalari hala aciktir, arac trafigine kapatilan talimhane de tasitlar gorunmektedir ve ayrica ayni yerde bakirkoy dolmus sirasi bile gorunmektedir, kadikoy dolmus sirasinda da halihazirda iki dolmus bekliyor olup, ucuncusu yanasmaktadir.
  • sınırlar ve etiketler diye bir seçeneği var. oradan dünya üzerindeki tüm sınırları yok edebiliyorsunuz. hayallerim gerçek oldu lan resmen.
  • kendimi o kadar geliştirdim ki; kilometrelerce yükseklikten evime nokta atışı yapabiliyorum.

    ha bu benim gerçek hayatta ne işime yarayacak bilmiyorum. ama olur da bi gün nasa maymun yerine beni fırlatırsa eve gelmek kolay olsun, minibus yolunda iniş yapıp yürümeyeyim.
  • 41° 2'6.96"n - 29° 8'18.65"e
    bjk nevzat demir tesisleri
    "besiktas, vaduz macinin hazirliklarini basina kapali olarak yaptigi 'tek kale mac' ile surdurdu. antrenmana sakatligi devam eden ibrahim akin katilmazken..."
  • mesafe ölçme özelliği ile ilgi çeken program.

    misal evimden iş yerime helikopter ile gittiğimden sadece 28km lik helikopter benzini yakıyorum*.

    lakin araba ile gitmiş olsaydım 45km yol gidecektim.

    teşekkürler google
hesabın var mı? giriş yap