• nasıl olmuş da yazmış bilmiyorum ama her mısrası ayrı güzel bir nihal atsız şiiri.

    ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
    bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
    pervane olan kendini gizler mi alevden;
    sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu...

    gün senden ışık alsa da bir renge bürünse;
    ay secde edip çehrene yerlerde sürünse;
    her sey silinip kayboluyorken nazarımdan
    yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

    ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
    ey sen ki gönüller tutusur her bakışınla!
    hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
    çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince

    gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
    gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
    gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,
    gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,

    vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
    sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!
    bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
    bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...

    hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
    vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
    dinmez! gönlün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
    dinmez! ebedi özleyişin bestesidir bu!

    hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
    görmek seni ukbadan eğer mümkün olsaydı.
    dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
    tek bendeki volkanları söndürse denizler...

    hala yaşıyor gizlenerek ruhuma "kaabil";
    imkanı bulunsaıdı, bütün ömre mukabil
    sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
    toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

    mehtaplı yüzün tanrı'yı kıskandırıyordur.
    en hisli siirden de örülmez bu güzellik.
    yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur,
    kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik
  • yazık olmuş şiirdir.. maalesef hak ettiği mertebede takdir ve beğeni toplayamamış; genç yüreklerin uykusuz kalıp ezberleyerek sevdiceklerine sundukları, kulaklarına fısıldadıkları, mektupvari bir şekilde bir kağıdın kenarlarını yakarak yazıverdikleri bir sevgi-sempati şiiri olamamıştır.. oysa; hele ki yeşil gözlü sevdicekler için biçilmiş kaftandır.. bir neslin küçücek bir grubunu da perişan ettiği bilinmektedir.. tabii müellifi atsız*’dır ve atsız’ın ismiyle yaşayacaktır neticede.. müellifinin iddialı siyasi fikir dünyası ve yandaşlarının garip gureba hareketleri, tutumları* falan kıymıştır esere.. pazar çantası tadında hazırlanan antolojilerde bile rastlamak zordur bu şiire.. atsız’ın bir diğer maktul eseri için zaten şiirle de pek bir ilişkili ve cana yakın olan ruh adam’ı örnek gösterebiliriz..

    aslında bu toplumsal saçmalığımızın bir yansıması değil midir?? nazım okuyunca komünist, vatan haini; sabahattin ali okuyunca dönek, kaçak; necip fazıl okuyunca yobaz, şeriatçı; atsız okuyunca ırkçı, katil, faşist oluveriyoruz nedense.. hem peyami safa’yı, hem kemal tahir’i, hem attila ilhan’ı, hem sezai karakoç’u sevebilmek ne güzel şeydir oysa.. etiketi yiyenin eseri gölgede kalıyor, ayıptır.. bu kadar donanımlı insanların da siyasete bir şekilde bulaşmaları sanatçı duyarlılığıyla açıklanabilir belki.. sağ tandanslı şair-yazar takımı biraz daha mağdur bu meselede.. hele bir de muhafazakar duruşları itibariyle kullandıkları aruz ve hece de pek sevilmiyor, osmanlı türkçesi’nden yadigar kelimeler de.. hazır apolitize olmuşken de bir şans verin be güzel abim diyorum.. kimse kimseyi fişlemesin artık, yani gerek de yok.. tadına bir bakın o zaman.. güzellikler karanlıkta kalmasın, okuyalım, yazıktır..

    şiirin osman öztunç tarafından seslendirilmiş müzikal versiyonu tabii attach edip maillenebilecek, “çok güzel ya, bayıldım doğrusu..” denilebilecek, arabada eşe dosta dinletilecek şirinlikte değildir.. fakat, böyle ne bileyim, nasıl diyeyim, er kişi tarafından gerekli kompozisyon dahilinde bir başına dinlenilince de bağlamasıyla olsun, ibrahim tatlıses parçasıvari back vokaliyle olsun, biraz arabesk, biraz protest yorumuyla olsun tadından yenmez doğrusu.. ne dedim ben şimdi?? güzel ama..

    neyse, ne güzel demiş atsız;

    “…her sey silinip kayboluyorken nazarımdan
    yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse…”
  • bir daha hiç bir şiir aşkı bu kadar güzel anlatmayacaktır.
    ve bir gün birinin gelip gözlerinin içine bakarak okuması beklenilen şiirdir
  • yanlislikla bir kurt tarafindan yazilip bir kurt tarafindan sarkiya dokulseydi her duyuldugunda sikkodan gozyaslari akittirilip, yalandan maneviyatlar yuklenirdi. neyse ki atsiz bey tarafindan yazilmistir ki herkes dokunamaz ben de bi beste uydurayim diye.
  • bu şiiri bu adam nasıl yazmış paranoyasına düşüp şiirden alınan hazzı üçe beşe katlama fırsatını tepebilirsiniz. rum musunuz lan yoksa siz ?
  • edebiyat üzerinden, özellikle de şiir üzerinden, insanları eleştirmekten geri durmaya gayret ederim. lakin bu şiir müstesna olabilir. bu; efsaneler efsanesi, birçok kişiye göre daha iyisinin yazılamayacağı öne sürülen, duygu duygu dalgalanan, sınırları zorlayan şaheseri atsız şiirmiştir. böyle bir eser için yazılmış demek ona küfretmekle eşdeğerdir benim nazarımda. o sebepten şiirmek diyorum.

    her neyse, konuya geleyim. nerede sözü açılsa ''atsız'ın yazdığına inanamıyorum.'' minvalinde laflar edilir hakkında. zaten sözlükte yazılanların da bir kısmı bu doğrultuda. neden şaşırıyor, inanamıyor insanlar atsız'ın yazdığına? çünkü o faşist, ırkçı, kafatasçı. ne kadar alakalı konular değil mi? bir insan böyle bir ideolojiye gönül vermişse böyle bir şiir meydana getiremez değil mi? saçmalamayın lütfen. her ne kadar şiir kategorizasyonuna karşı olsam da aşk şiiridir geri gelen mektup. aşkın ideolojisi olmaz, duyguları siyasi fikirlerle bağdaştıramazsınız. bir adam sırf ırkçı veya faşist olduğu için hislerini bu kadar müthiş ifade edemez mi?

    lütfen edebi eserlere yazarlarına olan önyargılarınız ile yaklaşmayın ve onları bu şekilde değerlendirmeye kalkmayın, lütfen. asıl faşistlik bu yaklaşımdır.
  • türk şiirinin en iddialı mısralarını barındırır.

    "gün senden ışık alsa da bir renge bürünse;
    ay secde edip çehrene yerlerde sürünse"

    atsızın nesirde de nazımda da iddalı ifadeler kullanmayı sever zaten, lakin bu iki mısra korkutacak kadar iddalı.
  • sürekli gündeme gelen "atsız gibi bir faşist bu şiiri nasıl yazmış, hayret?" minvalindeki cümleleri sadece sözlükte değil, pek çok farklı ortamda duyuyorum.

    açıkçası, bu biraz can sıkıcı. nihal atsız'ın ideolojisinin kitlelerce sevilmemesi ve benimsenmemesi normal. çünkü siyasi anlayışını çok uçlarda yaşayan bir insandı. ancak, atsız'ın sokulmaya çalışılacağı hiç bir kalıp, bu şiirin türk şiirinin zirvesinde kendisine yer bulması gerektiği gerçeğini değiştirmemelidir.

    bu şiiri böylesine muhteşem yapan sebep atsız'ın türk diline olan sevgisidir bence. sevdiği, hatta sevmek ne kelime taptığı ana dilini yüceltmek için kalem oynatan bir insan, eğer o kalemi oynattığında yeri-göğü titretebilecek edebi altyapıya ve anlatım gücüne de sahipse böyle bir şiir ortaya çıkartabilir.

    bir de bu açıdan bakin geri gelen mektup şiirine.
  • daha iyisi yazılana kadar yazılmış en iyi türkçe aşk şiiri.
  • selim pusat'ın güntülü'ye yazdığı şiirdir. genç kız, çarpışma/intihar sonrası hastanede yatan selim pusat'a bu şiiri iade etmiştir.
    (bkz: ruh adam)
hesabın var mı? giriş yap