• iki günde bitirdiğim ve sonunda nato fonetik alfabesi, amerikan ordusu telsiz kodları ve amerikan argosu konusunda diplomamı yetkili mercilerden beklediğim dizidir. en zayıf noktası çatışmalardır. dizide topu topu iki tane esaslı çatışma oluyor ve bunları gösterirken yarattıkları ateş yoğunluğu ve pusuların saldırı açıları göz önüne alınırsa "dikkat! sopiler alert!!!" o tarz saldırılardan kayıp vermeden çıkmaları imkansız.

    iyi tarafları ise oldukça fazla. bir defa olanların bu kadar içerden anlatılması pek rastlanılmış bir durum değil. kesinlikle marine ve dolayısıyla amerikan hayranlığı aşılamıyor insana. aksine tiksindirecek kısımları çok daha fazla. savaş suçu ya da ordu içi skandallar patlak verdiğinde hep gündeme gelen amerikan askerlerinin işsiz, suçlu ve psikopatlar arasından seçildiği konusu birebir gerçek hayattan örneklerle anlatılıyor.

    ırak-amerika savaşı üzerine yapılan tartışmalar yeterince bol, o nedenle mesaj kaygısı, dünya düzeni vs. konularına girmeden; bu diziyi izlemeyi düşünenlere bir çeşit faq olsun entrynin kalan kısmı:

    dikkat edilmesi gereken karakterler:

    liutenant (teğmen) nathaniel fick: soyadı itibariyle alman olmaması isabet olmuş bu teğmen, aşmış bir adamdır. band of brothers’i bilenler için bir richard winters potansiyeli var kendisinde. gerçek hayatta harvard’dan mba falan almış, güvenlikle alakalı bir şirkette ceo’luk yapmış ya da yapmaktadır. tugay’ın en kaliteli adamı kesinlikle.

    sergeant major (başçavuş) john sixta: başçavuşun kralı, muhteşem içtima alan adam. mriiieeeeeeeaaaannns! deyişine kurban. köşede sıkıştırdığına fırçayı basar ama kimse pek siklemez kendisini.

    corporal (onbaşı) ray person: bütün dizi boyunca humvee kullansa da aynı zamanda rto, (radio telephone operator)’dür. geyik potansiyeli, olayı anlatan gazeteci nam-ı diğer "rolling stone"’un da araçta olması nedeniyle tavana vurmuştur. iğrenç yemek yer, pistir ve hafif sapıktır.

    sergeant (çavuş) brad-iceman-colbert: iyidir, hoştur, “cool”dur ama arada ray’in gazına gelip şebeklik yapmadan da duramaz. esas oglandır, “stay frosty gents!” trademark cümlesidir.

    lieutenant colonel (yarbay) stephen -gotfather- ferrando: babacan tribindedir ama biraz altı boştur kendisinin. öğretilmiş gazların adamı. karizması varsa %50'si sesinden % 50'si rütbesinden gelir.

    lance cpl. (erbaş) harold james trombley: rahatsız psikopatın tekidir. marine olmasa başka bi bok olmayacak bir adamdır. o kadar başarılı bir karakter ki, nefret ediyor insan.

    sergeant (çavuş) rudy reyes: dizide kendisini oynamaktadır bu abimiz.

    en çok duyulan “keyword”ler:

    haji: ıraklılara bu şekilde hitap ediliyor bütün dizi boyunca.
    interrogative: telsiz konuşmalarında soru sorulacağını belirtmek için kullanılır.
    dawg: sürekli “dog” dediklerini sandığım için ekliyorum. eşittir “dude”.
    ripped fuel: yağ yakıcı ve enerji veren bir içecek. vücut geliştirme işiyle uğraşanlar bilir.
    cleared hot: atış serbest gibi bir anlamı vardır.
    roe (rules of engagement)
    klik (kilometre, amerikan ordusu neden kilometre kullanıyor bilen mesaj atsın)
    zulu time : (bkz: zulu time)
    air: çoğu yerde hava desteği için kullanılıyor.

    whiskey tango (bkz: white trash) (bkz: nato fonetik alfabesi)

    hitman: dizideki tugayın (battalion) alt bölüklerinden biri. nathaniel fick ve colbert’in birimidir. "hitman two two, hitman two one vs." hep alt birimin kodlarıdır.
    assassin: hitman gibi diğer bölüğün adı, hitman kadar çok geçmez.
    actual: o bölüğün ya da birimin emir yetkili subayı. “hitman actual” dediklerinde o birime kumanda eden subayın telsizde olduğu anlamına gelir.

    oscar charlie (oc= operations center) (bkz: nato fonetik alfabesi)
    oscar mike (om = on the move) (bkz: nato fonetik alfabesi)
    mike (minutes) (bkz: nato fonetik alfabesi)
    mike mike (mm milimeter) (bkz: nato fonetik alfabesi)
    misfit (kobra helikopter)
    clear hot (clear to open fire)
    victor (v = vehicle) (bkz: nato fonetik alfabesi)

    echo 4 (e-4 = corporal) amerikan ordusunda rütbelerin e-1, e-2 diye kodları vardır. echo diğer hepsi gibi fonetik alfabeden gelir. "echo 3 lima is down!" dendiğinde soyadı "l" ile başlayan "private first class" bir asker yaralanmış demek oluyor bu durumda.
    http://en.wikipedia.org/…rmy_enlisted_rank_insignia

    pfc (private first class)
    awacs (airborne warning and control system)
    aks ("muhtemelen" ak-47=kalaşnikof)
    sit-rep (situation report)
    bda (battle damage assessment)
    msr (main supply route)
    sop (standard operating procedure)
    rtb (return to base)
    rct (regimental combat team)
    cas evac (casualty evacuation)
    px (post exchange)
    lsa (logistic support analysis)
    he (heavy equipment)
    lav (light armored vehicle)
    mre (meal ready to eat)
    fac (forward air controller)
    asr (air support request)
    rto (radio telephone operator)
  • daha ilk bölümünde ortadoğunun, ortadoğulunun tüm sorunlarının asıl kaynağının açıklandığı dizidir.

    --- spoiler ---
    it's lack of pussy that fucks countries up. if more hajis were getting quality pussy, there'd be no reason for us to come over here and fuck them up like this.

    --- spoiler ---
  • televizyon tarihinin en efsane diyalogunu barındıran, aşmış hbo mini dizisi:

    + ulan, niye şöyle bikinili kızların olduğu cool bir ülkeyi işgal etmeyiz ki? niye onların da denizcilere ihtiyacı olmaz ki? ben sana diyim, ülkeleri bitiren şey, hatun eksikliğidir. küresel dengesizliğin temelinde hatun eksikliği yatar. eğer daha çok “hacı”, daha güzel hatun bulabiliyor olsaydı, bizim de ta buralara kadar gelip heriflerin ağzlarına bu şekilde sıçmamıza gerek kalmayacaktı. zira, “işini gören hacı, en bi mutlu hacıdır”. işte, tüm bu olup biten kadınlar yüzünden. bak abi, o cumhuriyet muhafızlarını kalkıp bir haftasonu las vegas'a falan götürselerdi savaş mavaş da olmazdı.

    - yani şimdi, savaş petrol ya da kitle imha silahları yüzünden değil mi diyosun?

    + aynen öyle! bence tamamen kadınlar yüzünden.

    - saddam yüzünden falan da değil o zaman?

    + saddam problemin sadece ufak bir kısmı. eğer saddam o boktan ordusu yerine, zamanında ırak'ın hatun altyapısına yatırım yapmış olsaydı, burası da en fazla meksika falan kadar boktan bi yer olurdu.

    ray's theory
  • sözlük formatına uygun olması açısından -ki pek de bi tarafımda değil aslında 6 yılda 100 civarında entry girmiş biri olarak, yine de söz sahibi olmayı sevdiğim için kıçı kollayarak- "full metal jacket, jarhead gibi filmlerin 2 saatte yaptığını yedi sekiz saatte yapamadığına" inanmadığım bir eserdir. elbette ki siz portakalda vitaminken çevrilmiş ve kanıksanmış full metal jacket"la ya da son dönemde savaş karşıtı olarak sunulmuş tektük filmlerden biri olan jarhead'le kıyaslamak kolaya kaçıyor. lakin izlediğiniz ya da izleyeceğiniz irak'ın "işgal"inden beri yapılmış en ayrıntılı ve en detaylı yapım bana kalırsa. ve sonuna kadar da özeleştiriyle dolu.bunun için satır aralarını okumanıza bile gerek yok. önyargılarından biraz sıyrılan ve askerlik denen deneyimi ucundan bile olsa biraz tadan her insan evladının söyleyebileceği şeyleri söylüyor aslında.
    savaş tü kaka bi şeydir, insanı insanlıktan çıkartır çok kolay bir söylem zaten. önemli olan bunun ötesine geçmek.. bana kalırsa generation kill bunu ziyadesiyle başarıyor.
    diziyle ilgilenmem aslında david simon'ın yazarlar arasında yer almasıyla başladı. the wire'da bu kadar büyüleyici, ve hayran kalınası bir iş çıkarttığı için bu kadar zor bir konuyla nasıl başa çıktığını görmek istedim. biraz tembellikten biraz da iş güç derken diziyi ancak bugün bitirebildim. şimdilik son sözüm, ki ilk iki bölümde aklıselim her insan evladı bu dizinin amacının propagandadan uzak olduğunu anlayacağıdır. üşenmezsem daha da derine inebilirim ama 2009'un ilk saatlerinde böyle bir çaba göstermek bile tabiatıma aykırı olduğundan şimdilik ara veriyorum...
  • amerikalıların yaptığı amerikan dizisi.

    garip gelebilir bu tanımlama ama bu diziyi bizimkiler asla yapamaz ("o şimdi asker" tarzı komedilerden bahsetmiyorum). düşünün, her şeyi olabildiğince gerçekçi yansıtmak iddiasındaki bir dizide türk ordusu, farzedelim, kuzey ırak'a girecek, askerlerin kimi laubali, kimi piskopat, bilerek veya bilmeyerek çoluk çocuk demeden siviller ölecek, kimi buna kızacak, kimi umursamayacak... hele de dünyanın teknolojik açıdan en gelişmiş ordusundaki askerler, kendi genelkurmayına ve kendi komutanlarına saydıracaklar ellerindeki teçhizatın hakikaten de zaman zaman ne kadar yetersiz olduğuna dair.

    daha bitmedi, düşmanla çatışmaya girip galip çıkacaklar, ama karşılarında doğru düzgün bir ordu olmadığı, hatta cihat için savaşmaya gelmiş siviller olduğunu farkedip, kendilerini sorgulayacaklar. karakterlerden bazıları ucuz kahramanlık yapmayıp aslında yaptıkları mücadelenin o kadar da çetin olmadığını itiraf edecek.

    ve bütün bunlar yapılırken, tüm sahneler, tüm oyuncular, tüm figüranlar, kısacası her şey o kadar yerli yerinde gözükecek ki, seyirci bunun gerçek mi yoksa kurgu mu olduğunu anlamayacak.

    açıkçası her açıdan hayranlıkla izlediğim bir yapımdı. genelde savaşın acı gerçeklerini, özelde ırak'taki amerikan işgalinin ne derece boş olduğunu da ayan beyan ortaya koydu.

    (tabi amerikan politikasının ülkenin doğal kaynaklarına, petrol yataklarına el koyma hedefini gerçekleştirdiğini ve bunu yaparken de milyonlarca sivil öldürdüğünü de belirtmek gerek)
  • dizide normalde oldurulenden daha az masum oldurulse bile, yine de irak'i istila etme kararini vermeyen fakat orada bu isi bizzat uygulayan amerikan askerlerinin de normal insanlar olabilecegi vurgusu yapiliyor. evet kesinlikle pis bir propaganda ama yine de bir cesit oz elestri denilebilir. zaten the wire dizisinde de amerikadaki uyusturucu trafigi ve topluma yaptigi golden shot etkisi gayet durust bicimde gosteriliyordu. bunun haricinde bu dizide her orduda olan emir komuta zincirindeki zayif halkalar gozler onunde. iyi komutan kotu komutan, komuta zincirinin ustune dogru ilerledikce daha zalimlesen emirler, tamamen sivillerin oldugu bir yerlesim birimini gozunu kirpmadan yok eden kobralar havada ucusurken, bizim marineler her ne kadar icten protesto etseler bile, emir demiri keser usulu devam etmeleri. dizinin bir yerinde albay godfather buraya gelmemiz icin kimse kafamiza silah dayamadi, hepimiz gonullu olduk diyerek oyle bir hancer sapliyor ki izleyicinin gogsune, iyi ki amerikali degilim dedim bir kez daha. tabi olaylari izleyen gazetecinin ilk bolumlerde olaya hep muhalif sessizken, savas ortamina girince taraf oldugunu daha net hissediyor ve hissettiriyor. gercekten zevkle izlenilen bir dizi. nasil devam edecegini merak ettiriyor.
  • ikinci körfez savaşı ile ilgili izlemeye değer bir dizidir.

    şöyledir ki, bir savaş filmi çekildiği zaman genelde film bir tarafa oturtulmaya çalışılır. bu film elbette ıraklılar cephesinden savaşa bakmamıştır. ırak tam manasıyla özgürleşene kadar ki, bu kendi sineması ve kendi yönetmenleriyle çekilecek filmlere kadar da imkansızdır.

    ancak film hurt locker faciası gibi bir film kesinlikle değildir. askerler kendi içlerinde geçen bazı konuşmalarında savaşı ve bazı angajman kurallarını sorguluyorlar. çünkü her girdikleri çatışmalarda farklı farklı angajman emirleri veriliyor. kimisinde "size ateş edilirse ateşle karşılık verin", "silahlı kimi görürseniz ateş edin" veya "uyarı ateşi açın olmazsa ateş serbest" gibi ve bu arada pisi pisine siviller ölüyor. dizideki karakterler bu ölümleri sorguluyorlar ama aralarında gerçekten olmadığımız için burada ne kadar samimi olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. genel hava bu tür "kaza" ile sivillerin ölmesini james trombley gibi redneck, amerikanın orta ve güney eyaletlerinden gelen call of duty gibi bilgisayar oyunlarıyla büyümüş bir nesile suçu atıyor. bu öldürmeyi seven bir nesil. işte generation kill.

    bundan başka tam donanımlı olacağını farz ettiğimiz amerikan ordusunun, savaşa haritasız, pil bataryasız (gps, nvg vb. için) ve keşif birliği olmasına rağmen teneke humvee lerle girmesi başka şaşırtıcı durum.

    en son çatışmada ölen direnişçilerden birinin elinde ingilizce "love" yazılı bir dövme görüyorlar. ölen direnişçiyi üst aramasında suriye pasaportu buluyorlar. bir de üniversite öğrenci kimliği. istila başladıktan sonra ırak 'a giriş yaptığı anlaşılan direnişçinin ziyaret sebebi pasaportunda "jihad" olarak yazması askerler için başka bir şok oluyor. bir arabın eline rolex i yakıştıramayan askerler o saati ezip kırıyorlar.

    dizi 60 'ar dakikalık 7 bölüm. bir izleyin derim.
  • birkaç kere baştan sona izleyip, evan wright'ın rolling stone için yazdığı makale olan the killer elite'i de okuduktan sonra en sonunda kitabını da okumaya karar verdiğim dizi. daha başlarındayım ama şu an dizide olan olayların arkasını açıklaması açısından güzel bir kaynak oldu. son iki bölümde biraz açıklanan, ama sahadayken kimsenin uygulandığını pek bilmediği savaş taktiğinin (maneuver warfare) başından anlatılması ve olayların bu bilgiyle verilmesi, biz bravo 2 ile hareket ederken sahada olanları ve bunu emirleri nasıl etkilediğini göstermesi hikayeye yeni bir boyut katıyor.

    sanırım en ideali dizi-kitap-dizi şeklinde gitmek. kitabı okurken dizinin görselleri çok yardımcı oluyor, kitaptan sonra da dizide olanları daha iyi anlıyorsun. dizinin sonsuz izlenebilitesi olduğu için sorun yok.*

    edit: kitabı bitirdim. hala tavsiye ederim. bulabilirsem fick'in one bullet away'ini de okuyacağım bir ara.
  • askerligini yapmis erkek bireylerce dudaklarinda hafifi bir tebessumle izlenebilecek pek cok sahneye sahip hbo dizisi

    --- spoiler ---

    would you please, back the fuck up!!!

    --- spoiler ---

    ispi editi
  • 2003 ırak işgalinde bağdat'a giren ilk marine'lerin çarpıcı hikayesinin anlatıldığı; harika efektlere sahip gayet düşündürücü mini dizi.

    --- spoiler ---

    ülkesinde çoğu bir baltaya sap olamamış adamların içleri kimi zaman el vermese de emir altında; asker-sivil umursamadan öldürmesinin hikayesi. olayın özünü çok güzel anlatmış kesinlikle:

    - hey haji dostum; ırak'a demokrasi getirmek için buradayız. kafandan her ne geçiyorsa söylemekte özgürsün. ama ben de fikirlerini beğenmediğim zaman suratının ortasına patlatmakta özgürüm!

    herşeyden önce whooper jr tabiri çarpıcıydı: walt; develere ateş açıp onlara bakıcılık yapan çocukları vurunca whooper jr. lakabını alıyor hani. (whooper jr.; bir burger king ürünü. b.k: baby killer)

    ---

    bağdat'a giriş öncesi kampa sahra kantini kurulduğu haberi askerlere verilir. askerlerden biri:

    - niye kantin kurmuşlar?! önümde istediğimi alabileceğim koca bir şehir varken neden kantine para vereyim?!

    ---

    askerlerden biri; bir köy evinin bahçesinde çarşaflı kadınların önünde işemektedir:

    - hey dostum; haji'lerin bizim ülkeyi işgal edip arka bahçene sıçtıklarını düşünsene!
    --- spoiler ---

    bu adamlar senin ülkeni niye işgal ediyor biliyor musun? oturduğun sokakta bir mcdonalds bir starbucks daha açıp seni de kendi obez vatandaşlarına benzetebilmek için!

    entry bitti; toplanın hareket ediyoruz. we are oscar mike!
hesabın var mı? giriş yap