• (bkz: şiddetli hiddet)

    böyle yazınca baya havalı oldu, gazap kelimesinden daha güzel.

    bu hiddeti psikolojik bakımdan ele alırsak iki kelimeyle özetlenebilir. enerji artışı.

    bu psikolojik durum kişiyi, fizyolojik sahada kendine has bazı tepkiler uyandırır:
    damarlarda şişme, seste çatlaklık, vücudun her an atılmak istercesine titremeye başlaması. uzun vadede kadınlarda süt kesilmesine kadar ilerleyebilir.

    belirtilerin ortaya en çok çıktığı zaman, kişinin kendini güvende hissetmediği anlardır.
    eski psikologlar bunu ''kısa süreli delilik'' olarak da adlandırmışlardır. kişi kendini güvende hissettiği zaman gittikçe etkilerini kaybeder. heyecanın bir üst evresidir.

    ''peki bu bilgiler benim ne işime yarayacak ?''

    trafikte, evde, iş yerinde ve bunun gibi sosyal ortamlarda tansiyonun arttığı vakitler etrafınızdaki insanlarda yukarıdaki belirtileri görürseniz, üstünlüğü ele almanız kolaylaşır.

    nasıl mı?

    dediğim gibi eğer bir tartışmada gerçekten haklı olan taraf sizseniz ve karşınızdaki insanda yukardaki belirtileri görürseniz kontrolü ele almak tamamen sizin sakinliğinize kalır. vicdan duygusunu kaybetmemiş sinirli insanlar sizinle tartışırken sakinliğiniz yüzünden size asla ama asla saldırıda veya temasta bulunamaz.*

    insan kendini ortada hiçbir sorun kalmadığında güvende hisseder ve gazabın etkisinden kurtulur. siz koruduğunuz sakinliğinizle karşı tarafın sorunlarına mantıklı cevaplar verip onu ikna ederseniz duygu patlamalarına sebep olursunuz. duygu patlamalarına örnek olarak ağlamayı verebiliriz.

    duygu patlamalarımıza sebep olmamız ise karşı tarafın beynine giden kanın azalmasından ötürü* dediklerinizin doğruluğunu kişinin yeteri kadar idrak edememesidir.

    velhasılıkelam özet geçersem, en sinirli insanları bile sakinliğinizi koruyarak deli edebilir. onların bu zaaflarından yararlanarak her türlü tartışmadan (haklı olduğunuz sürece) üstünlüğünüzü kaybetmeden alnınızın akıyla çıkabilirsiniz. tek yapmanız gereken sakin olmak.

    peki nasıl sakin olacağız? buyrun; #69497488
  • gazap öyle bir şeydir ki;
    isa'ya sorarlar "dünyada ve ahirette korkulması gereken en büyük, yegane şey nedir?"
    isa cevap verir "allah'ın gazabıdır."
    yine sorarlar "peki ondan korunmanın yolu, çaresi nedir?"
    isa cevap verir "kendi gazabını yenmendir. tek çare budur!"
  • allah'ın rızası dışına çıkma durumu.

    dolu yağarken dışarı göz göre göre açık alana çıkmak, yangının içine ''bana bir şey olmaz yanmam'' diyerek koşmak.

    allah'ın rızası: ''dolu yağarken dışarıda olma''.
    ''göz göre göre yangına gitme''.

    senin böyle halde dışarı çıkmana rızası yok. ama cüz-i iradene izin sunmuş. çıkta kendi başına geleceği tad. bana suç isnadında bulunma.

    diyalektik süreç hakikati olarak, gazap olarak açığa çıkardıklarında , rızanı tercih edecek akıl nasip et; ''gazabından rızana sığınırım'' demek.

    yani ''aman öfken ve hiddetinden ortalığı yıkıp dökerken beni kayır'' diyebileceğimiz bir olgu değil.
  • öfke. savunma mekanizması.
  • gazabın, yarası kalbde olur, aslı şeytandan olup soyu şeytana çıkar deyip sad suresi 76. ayeti "iblîs: “ben ondan daha üstünüm; çünkü beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan” diye cevap verdi." imam gazali hazretleri ateşin görevini açıklıyor. ateş, hareket etmek, dalgalanmak, rahat durmamak olduğu gibi toprağın işi ise, sakin ve rahat durmaktır diyor. o halde üzerinde kızgınlık, hışım, gazap olan insanın adem as'dan daha çok şeytanla ilgisi vardır.

    gazap insanın kurtuluş sebeplerinden biridir.

    kendisine zararı dokunanı bu kızgınlık ile kendinden uzaklaştırır. harama, kafire karşı kızgın olmak gerekliliği gibi. şehvet/arzunun dahi gerekliliği gibi. aşırısı ise zarardır. imam gazali gazabın, kalbe vurulan ateş gibi olup, dumanı beyne gider, akıl ve düşünce yerini karartıp, doğru olanı göremez hale geleceğinden bahsediyor. "kızgınlık aklı giderir." diye bahsetmiş. fakat gazabı bir silah olarak görüp, onsuz yaşanmayacağını ve aslının yok edilemeyeceğini, insan yaşadıkça gazabı yok etmenin mümkün olamayacağını belirtmiş.

    devam eden paragraflarında "bir kimse onu men etmekle uğraşırsa gazaplanır" diyor. bu çok mühim bir nokta. kızılan konu hakkında ihtiyacı ne kadar çoksa, kızgınlığı o kadar çok olur ve zavallı aciz hale gelir diyor. çünkü kızmamak muhtaç olmamaktır. ee mal mülk, makam kaygıları ve muhtaçlığı ortadan kalkınca asl olan gazap ile başbaşa kalıyoruz. düşünülmesi lazım. ihtiyaç da ne kadar çoksa kulluğa o kadar yakın olur. ama kulluğa yaklaştıracak ihtiyacın belirlenmesi lazım.

    gazabı, bir tek allah sevgisi örter. çünkü, başa gelen şeyde kalpte kızgınlık olsa da nihayetinde o başa gelen şey allah dilemeseydi olmazdı.
  • bazan öyle birikir öyle birikir ki sel olup akar.

    "gazi tam anlamıyla çılgına dönmüştü; her şeyi ona borçlu oldukları halde, kendisine karşı nankör ve ülkelerine karşı vatan haini olarak nitelediği muhalefet üyelerinin isimlerini tek tek sayarken yüzü kıpkırmızı kesilmişti. röportajda hem takdimci hem de çevirmenlik görevini üstlenmiş olan meb'us, söze birkaç kere karışmak ve 'sakin olun gazi paşa, bu kadar boşboğaz olmayın' demek zorunda kalmasına karşın, bu gazap selini hiçbir şey durduramazdı"
    erik jan zürcher, terakkiperver cumhuriyet fırkası (1924-1925), iletişim yayınları, istanbul, 2003, s. 84-85.
  • werner herzog'un; aguirre; der zorn gottes filminde güney amerika sahiplerinin başına bela olmaya gelen ve tek başına kalan sarı çiyan klaus kinski'nin aksine, azteklerin gök gürültüleri ve sağanaklarla dönecek olan beyaz tenli, sakallı tanrısı quetzalcoatl zannettikleri hernan cortes, tüfeğiyle aztek kahinlerine ölüm vaat etmemişti. kan davalarına hangi mahkeme bakar ki? bolivar, yitirilmiş özgürlüğü evine getirdiğinde, şartlı tahliye henüz sakal bırakmamıştı. auschwitz'e hacı olmaya giden ss subayları herhalde fırınların etrafında tavaf ediyorlardı. kısa boylu, satrançsever fransız topçusu, moskova önlerinde donan lejyonlarını istese sina çölünde de susuzluktan kırabilirdi.

    insan, tasvirlerle tasnif edilseydi tarih daha tarafsız olabilirdi.

    öfke bir duygudur, gazap onun uygulanış biçimi.
  • ahlakın kaynağı olan kuvvetlerden ikincisi gadab veya gazaptır. hayvani ruhun kuvvetidir. beğenilmeyen, istenmeyen şeyler karşısında kanın harekete gelmesidir. bu kuvvetin, insani ruh tarafından temin edilen orta miktarına "şecaat", cesaret denir. bu kuvvetin fazla olması tehevvür, atılgan, saldırgan olmak, çabuk hiddetlenmektir. bu kuvvetin az olması ise "cübn", korkaklıktır.

    tehevvürün aksine kazm*, hilm, yumuşaklık denir. halim kimse, gazaba neden olan şeyler karşısında kızmaz, heyecana gelmez. hilm, gazabını yenmekten daha eftaldir, gazaba gelmemek demektir. aklın çokluğuna alamettir. korkak olan, kendine zarar verir. gazaplı olan ise, hem kendine hem de başkalarına zarar verir.

    gazaba gelen kimsenin sinirleri bozulur, kalp hastası olur. bu durum, dışına da yansır, çirkin ve korkunç bir hal alır. bir kimse gazap ederse, sinirleri bozulur, bazı uzuvlar hasta olur, çare bulamaz. oysa bunun yegane ilacı, "la tagdab" hadisidir.

    kızan kimse, sözleri ile, hareketleri ile, yanındakileri incitir. onlar da sinir hastalığına yakalanır. evde rahat, huzur kalmaz. geçimsizliğe, yuvanın dağılmasına, cana kıyılmasına bile sebep olur. bir evde gazap eden kimse yoksa, orada rahat ve huzur, neşe vardır.

    gazaba gelen kimse, ayakta ise oturmalıdır. ayakta olanın intikam alması kolaydır. oturunca, azalır. yatınca daha da azalır. gazap, kibirden doğar. yatmak, kibrin azalmasına sebep olur.

    cahiller, gazap ve tehevvüre, cesaret, erkeklik ve gayret diyorlar. gazaba gelmenin iyi olduğunu anlatıyor. böyle yapmak, ahmaklıktır, aklın noksan olduğunu gösterir.

    bir işle meşgul olana, düşünceli, üzüntülü olana, sıkıntıda olana bir şey söylemek, bir şey sormak, onu gazaba getirmeye neden olabilir. çocuğun ağlaması, hayvanın bağırması da böyledir. böyle gazaba gelmek çok çirkindir. cansızların hareketinden gazaba gelenler görülmektedir. bu daha kötüdür. koyduğu yerden kayarsa, keseri vurunca kırılmazsa, kızarak söven, vuran, helak eden, yakan kimseler vardır. kendi yaptığına kızan, bunun için kendine söven, kendine vuran da yok değildir.
  • mesut uçakanın '80lerde çektiği ve türkiyedeki gösteriminin sonuçlarından pek hoşnut olmadığı filmidir.
hesabın var mı? giriş yap