• hoyratça delikanlılığa atanmış bir tanım. oysa ne kadar da ulvi, ne kadar da gerekli ve ne kadar da nefret edilesi... galiba uyku ormanında küçük bir gezintiye çıkmadan bilinmezlerde, korkulukta...
  • hayatta kalma içgüdüsüdür. korkmaktan korkmak ise tamamen yeni birşeydir.
  • yaşanmamışlığın en kötü getirisi.
  • bazen insanlara farkettirilmesinde fayda olan duygusal durumdur.
    aksi takdirde size gereğinden fazla güvenebilir, ümit bağlayabilirler.

    sen yaparsın ashh, senin için çocuk oyuncağı ashh,
    sen çok disiplinlisin ashh, sen çok beceriklisin ashh,
    senin yapamayacağın bir şey yok ashh,
    aslansın ashh, kaplansın ashh...

    hay ashh kadar kafanıza taş düşsün!
  • bir öngörü yaptığımda, yaptığımın ya da yapmadığımın nelere yol açacağını kestirebiliyorum. "yapmam gereken bu!" deyip de yapmadığımda da değişik duyguların esiri oluyorum. şu yolu seçmeliyim, böyle yaparsam doğru olacak... ama öyle bir durum ki bu her şey gözünün önünde iken bir şey yapamadan donup kalmak. adeta hayat gözünün önünde akıp giderken onu değiştirecek birşey yapamamak. keşkeler ve pişmanlıklar içinde boğulmak. peki kader bize böyle yazdıysa elden ne gelir ki!? insan kendine yazılan kaderi yaşar, adeta geleceği görüyor gibi başına gelecekleri biliyorsun değil mi? biliyorum, çünkü: insanın başına gelecek (bela) bellidir. kader bize bunların olacağını yazdıysa bir şekilde nereden kaçarsak bizi bulacak, o noktada kaçacak yer kalmadığında kadere boyun eğeceğiz. (*)

    ***
    aslında olan biten böyle mi? bütün bunlara bir başka gözle baksak, nasıl gelişiyor olanlar. kadere bağlılık böyle mi yorumlanmalı?

    konfiçyus'un bir sözü çok iyi açıklıyor korkaklığın ne olduğunu.
    "doğru yolu görüp de gitmemek var ya, işte bu korkaklıktır."

    yapması gereken seçimlerden kaçıp da başına gelenleri "insanın başına gelecek bellidir." diye yorumlayan insan bilinçaltında korkularının esiri olmuş demektir. aslında doğru gördüğü yolu takip edecek cesareti yoktur besbelli. öyle ki, bütün bunları kaderin bir cilvesi olarak görmekte. kader inancının yukarıdaki yorumu burada devreye giriyor. kadere inanmak başka, insanın kadere körü körüne bağlanması başka. kader elimizde olan bir şey, değiştirmek de insanın elinde. suçu kadere atmak kolay peki neden?

    işte burada bilişsel çelişki devreye giriyor. şöyle ki; bilişsel çelişkiye göre yaptıklarımız, davranışlarımız ile düşüncelerimiz birbiri ile uyum içerisinde olmalı. ya olduğun gibi görün yada göründüğün gibi ol yaptığımız bir şey
    mantığımıza uymuyorsa bilinçaltı elbet ona bir bahane, mazeret uyduracaktır. ya yaptıklarımızı değiştirecek, olmadığında da düşüncelerimizi. burada da kader yazmışsa bozamam, diyerek yapılan yanlışlar kadere, kimi zaman bir başkasına vb. dış etmenlere atılabilir. oysa ki kabul edilmese de korkaklıktır doğru yolu görüp de gitmemenin sebebi.

    (*) lost dizisindeki bazı karakterden (desmond, locke) derleme düşünceler.(s3e18 itibarı ile) özellikle desmond'a coward * sözleri söylediğinde des'in durumu böyleydi.

    ayrıca;
    (bkz: #12180189)
  • yapmak isteyip de yapamamaktır, hayalini kurup da uzanamamaktır, korkaklık.. korkaklık gurur sandığın şeye yenik düşmektir kimi zaman.
  • savunma mekanizması işte..

    nefes almak için korkarsın, nefesini alırsın
    parasız kalmak için korkarsın, çalışırsın
    aç kalmaktan korkarsın, yersin
    aşkından ayrılmaktan korkarsın, alışırsın.
  • korkaklığın mide bulandırıcı olmasının yegane sebebi; hemen hemen her zaman, korkak tipin "ben korkağım" diyecek dürüstlüğünün olmaması. yoksa "ben korkağım" diye takılan ve bunla barışık insan çok itici değil.
  • kötü beslenmiş bir çocuktur, kötü sonlar doğurur.
  • yaşamayı engeller. şöyle de tanımlanabilir: seçmediğimiz bir yaşamı yaşamamızın faili.

    ayrıca: korkak kimse mutlu olamaz.
hesabın var mı? giriş yap