• iki ekonomist parkta yürürken bir yığın köpek bokuyla karşılaşırlar. bir ekonomist diğerine, "eğer o köpek pisliğini yersen sana 50 dolar veririm" demiş. ikinci ekonomist bir dakika düşünüp, sonra uzanıp, boku alıp yemiş. ilk ekonomist ikincisine çıkarıp 50 dolar vermiş ve yürüyüşlerine devam etmişler.

    birkaç dakika sonra, başka bir köpek boku yığınına rastlarlar. bu sefer ikinci ekonomist birinciye, "onu yersen sana 50 dolar veririm" demiş. birinci ekonomist de benzer şekilde boku alır, yer ve 50 doları alır.

    böyle bir süre daha yürüdükten sonra birinci ekonomist ikinciye bakar ve şöyle der: "biliyorsun, sana köpek boku yemen için 50 dolar verdim, sonra sen bana köpek boku yemem için 50 dolar geri verdin. açıkçası ikimiz de boşuna köpek boku yemişiz gibi hissediyorum."

    ikinci ekonomist "bu doğru değil," diye yanıtlamış: “gsyih'yı 100 $ artırdık!”
  • zamanla milenyum tanrılarından biri haline gelmesi kaçınılmazdı ve oldu da.

    batı ekonomisindeki 2001, 2008 gibi kritik yalpalama dönemlerinde gelişmekte olan ülkeler diye tabir edilen gelişmemiş ülkelerde yatırım coşkusunu ve kabaran risk iştahını alevleyen de buydu. şimdi bu hesap kıstasına bakarsak yani klasik formülle (harcama + yatırım + devlet harcaması + ihracat katkısı - ithalat) diye formüle edilen denklemle hesaplanan bir takım rakamların temsil ettiği ülkeler var ve fifa dünya kupası ülke puanı gibi sıralı listeler var. sıralı listede yaşadığın ülkeyi buluyorsun ve diğer ülkelerle kıyas yapıyorsun, ne güzel di mi? üstlerde bilindik zengin ülkeler, aralara karışmış hindistan, çin gibi aşırı kalabalık ülkeler. ilk on sıranın altında yine zengin ama küçük nüfuslu ülkeler, onların arasına karışmış brezilya, türkiye ve benzeri kalabalık olanlar. dünyanın en zengin 30-40 ülkesi listelerinde beliren bir takım fakir ve kalabalık ülkeler... bilindik ülke zenginliği kavramını folloş eden faktör de bu nüfus zaten.

    görünen toplam bir zenginlik var, evet. peki bu ülkelerde kaç insan sıfatlı eleman yaşıyor? diyelim bir ülkenin nüfusu 1 milyar ve kişi başı 1 dolarlık bir satınalma gücü var. demek ki ortada 1 milyar dolarlık bir ekonomi var. peki diyelim bir diğer ülkenin 100 milyon dolarlık bir ekonomisi var ve bu ülkenin 10 milyon nüfusu var. demek ki bu ülkenin kişi başı satınalma gücü 10 dolar. tam bir güneşin oğlu esteban versus amın oğlu sebastian durumu bu. bir tarafta 10 tane gelişmemiş ülke vatandaşına bedel kişi başı geliriyle full aksesuar takılan esteban öbür tarafta cebindeki 1 dolarla favellasında ama reel, ama sanal otuzbir çekmek durumundaki sebastian.

    yalnız, uluslararası yatırım kurumları için belli dönemlerde, tekrar ediyorum yalnızca sınırlı, başı sonu olan, belli dönemler için, o 1 milyar kişilik apışarası ve naylon çorap kokulu ülke sırf ekonomisi 10 kat daha büyük diye o full aksesuar esteban ülkesinden daha değerli hale gelebiliyor. bunun bir nedeni sebastianland'in asker koğuşu gibi tıkış tıkış kalabalık olması ise diğer nedeni de sebastianland'deki kişi başı satınalma gücünün yalnızca 1 dolar olması ve bunun 10 dolardan çok çok küçük bir rakam olması. yani sebastian'ın 1 doları var, sebastian'ın bir şeyi yok, sebastian yalınayak, başı kabak. sebastian'ın götünde don yok. yani sebastian aç amk. sebastian cebine giren 1 doları 2 dolar yapmak için büyük bir isteğe sahip ki aynı sebastian aslında 1,5 dolara bile razı. sadece pazarlığı yüksek tutmaya çalışıyor.

    fakat amın oğlu sebastian keşke bunun gibi pragmatik bir motivasyonla hareket etseydi. bunun yerine sebastianland'ine gelen dönemsel para akımları karşısında coşar da coşar. "bakın esteban yarrağı yedi, şimdi acınacak halde. esteban'a bakınca acıyorum. bize amın oğlu diyorlardı, şimdi kendileri amın oğlu esteban oldu. ama biz sebastianlar öyle değiliz. yatırımcılar bizim sevgili sebastianland'imize girmek için birbirini sikiyor. bütün dünyanın gözü bizde, bütün estebanlar bizi kıskanıyüüür." tabii bunun bir sınırı vardır. işler tersine dönebilir. yani para akımı kesilebilir. işler tersine dönünce yani gelişmiş ekonomilerin yalpalama dönemleri sona erip de uluslararası yatırımcının risk iştahı kapanınca, para geri park yapar. ama sebastian durmaz, bu sefer de durum istediği gibi olmadığı için basıyor velveleyi: "herkes bizi sikmeye çalışıyüüür. bunlar düşman." görüldüğü gibi ortada bir tutarsızlık var. bunun ötesinde, otuzbirci sebastian aslında hiç bir sikim yapmadı fakat hasbel kader cebine giren parada artış oldu ve sebastian coştu. birden sürpriz iddaa kuponu gibi vuran para geri kaçınca bu sefer sebastian, bu inanlımaz ama, gene coştu. bu sefer de diğer eliyle otuzbirine devam ediyor. para, hesaplamalar sonucu karlı görüyor diye üçüncü dünyaya geliyor, sonra kar miktarını düşük buluyor ve gidiyor sebastian -ki kendini dünyanın en uyanık elemanı sanıyordu- hala otuzbire devam ediyor.

    bu aslında bir çeşit kısır döngü ve dünyanın genel olarak gelecekte de başını daha çok ağrıtacak bir durum. orta gelir tuzağı gibi bazı doneler de bu durumun sürdürülemezliğini, ne kadar boktan bir durum olduğunu gösteren ilmi rakamlardır. normal şartlarda bu tür eşik rakamlar amın oğlu sebastianların limitlerini görmelerine neden olmalı ve artık onların yarak kürek işlerle uğraşmasını son derece bilimsel ve artistik biçimde engellemeli.

    bundan sonra karayolu bitti yolun geri kalanını grafiklerle tamamlayacağız.

    güney kore gdp-ppp grafiği

    türkiye gdp-ppp grafiği

    örnek ülkeler türkiye ve güney kore. ikisi de bir zamanlar gedikli sebastianlardı. ikisinde de kozmopolit dini bir dağılım var ve 1980'de iki ülkede de benzer şekilde darbe hükümetleri iş başında. kan revan, aşırı merkezi yönetim, bok püsür, aşırı kırsal nüfus, sanayisiz ortalık. başlangıçta 1980'de kore kişi başı satınalma gücü 2300 dolarda, türkiye'ninki 2750 dolar. 2010 rakamları ise sırasıyla 30,000 dolar ve 13,500 dolar. grafiklerde de görüleceği gibi biri adım adım, santim santim, yüzde 9 yüzde 9, geri kalmayayım, aman sebastian olmayayım diye götü yusuf yusuf estebanlığa terfi etmişken öbürü hala sebastian.

    fakat genel manzaraya şöyle bir bakınca esteban estebanlığından zaten memnun gülüyor da sebastian da sebastianlığından memnun, kendinden memnun, mutlu mutlu gülüyor, eğleniyor. (bkz: bu kadar gülecek ne vardı)

    sebastianlık kader değil.
  • iktisat terimi :
    bir ekonomide yerleşik üretim birimlerinin, yurt içi etkinlikleri sonucunda yaratmış oldukları mal ve hizmelerinin toplamından, o üretimde kullanılan girdilerin çıkarılmasıdır.

    g.s.y.i.h = üretimin parasal değeri - girdi şeklinde hesaplanır..

    (bkz: gayrisafi ulusal hasıla)
  • dolar bazında değil ülkenin kendi para birimi bazında hesaplanır.
    harcamalar yönünden hesaplanırsa:
    gsyih= tüketim + yatırım +ihracat-ithalat + stok değişimleri
  • ingilizce kaynaklarda gdp bileşenleri gdp (y):

    -consumption (c)
    -investment (i)
    -government purchases (g)
    -net exports (nx)

    y = c+i+g+nx gibi de bir formulü vardır.
  • gsyh ekonomiyi ölçmek için sıklıkla başvurulan bir yol olmasına rağmen son derece kusurludur ve tek başına ele alındığında insanı yanıltabilir. gsyh yalnızca ücret karşılığında ürettiğiniz mal ve hizmetlerin değerleri toplamıdır. yani hane halkının, özellikle kadınlarımızın evlerde yaptığı işler başta olmak üzere gönüllük esaslı çalışmalar gsyh'a dahil değildir. bu açıdan bakıldığında gsyh yapılan işlerin toplam değerini eksik göstermektedir. özellikle de kadınların ekonomik katkılarını gözardı etmektedir.

    ayrıca, gsyh'daki artış her zaman refaha dönüştürülemez. gsyh ile toplumun refah durumu arasında her zaman doğrusal bir ilişki yoktur. bu doğrusal olmayan ilişkiyi iyi değerlendirmek için ülkelerin insani gelişmişlik endeksi ve gsyh sıralarının farkına bakılabilir. bu fark, gsyh'nın ne ölçüde gerçek insan refahına dönüştürüldüğünü gösterir. sıralamada, gsyh insani gelişmişlik endeksinden fazla olması (yani farkın pozitif olması) o ülkenin gysh'nın iyi biçimde kullanıldığını gösterir. ülkeler adına örnek vermek gerekirse gsyh sıralamasında nispeten altlarda olan küba için bu pozitif puan çok yüksektir. türkiyenin insani gelişmişlik endeksi sırası ise gsyh sırasından baya fazladır. bu negatif puan ülkemizin insani gelişimde ne kadar başarısız olduğunun göstergesidir.

    gsyh'nın diğer bir kusuru ise bu toplam içindeki pek çok şey insalık için faydasız veya zararlı olabilir. gsyh'nın fazla olması hiçbir zaman bizim cebimize düşen paranın artacağını göstermez. nüfusun veya enflasyonun artması gibi etkenler de gsyh'ı arttırır.

    çoğu zaman bizlerin ilgisi gsyh'daki artışa çekilmeye çalışılmaktadır. ama önemli olan gsyh'nın miktarından çok bölüşümüdür. pasta, bizim dilimiz ince bir çizgiye benzemekteyken büyüse ne olur büyümse ne olur.
  • 2020'de yaklaşık 5 trilyon tl idi. (720 milyar usd)
    2021’de %10 büyüsek bile 5,5 trilyon olcak. 2021 ortalama kuru bugün 8,3 civarı. sene sonunda en az 8,6 civarında olacağı varsayımıyla (an itibariyle usd 13’e dayanmış durumda) gsyih 639 milyar usd’ye düşecek. (%11’den daha fazla değer kaybı)

    kişi başı gsyih da 7.500 usd civarına inecek. 2005 yılı seviyesi yani. (göçmenleri hesap etmiyorum bile.)

    kişi başına düşen gelir türkiye tarihinde ilk defa 8 yıl üstüste düşmüş olacak. ki en son 2. dünya savaşı’nın akabinde 1944-1947 yılları arasında üst üste 4 yıl azalmıştı.

    gsyih 2022'de maalesef 450 milyar usd civarına; kişi başı gsyih da 5300 usd civarına düşecek gibi görünüyor. (%10 büyüme varsayımıyla ve ortalama kur 13 tl) bu da 2004 yılından daha kötü demek. benim tahminim ise sırasıyla 400 milyar usd, 4700 usd civarı. (malesef 2003'ün gerisi)

    2023'te ise gsyih'da ilk 30'da bile olamayacağız. küçücük israil bile bizi geçecek. kişi başı gsyih ise 2002 yılı öncesinden bile kötü olacak. akp'nin 2023 hedefi olabilir.

    ülke birazcık düzgün yönetilse şu anda kişi başı gelir 20.000'i geçebilirdi. yazık oldu...
  • türkiye istatistik kurumu (tüik) başkanı birol aydemir tarafından hesaplamasını daha fazla veri kullanarak yeniden yapacakları için bir artış yaşayacağı belirtlmiştir.

    dalga geçer gibi de eklemiştir "ancak bu durumu, ‘bir gecede zenginleştik’ diye değil, ‘meğerse zenginmişiz’ diye yorumlamak doğru olur”

    [http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/27678560.asp http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/27678560.asp]

    ne demiştik? siz orta gelir tuzağına saplandık kaldık derseniz, böyle çözüp kurtarırlar işte saplandığımız yerden.

    (bkz: #46736201)
  • bir ülke sınırları içerisinde belirli bir dönemde üretilen tüm nihai mal ve hizmetlerin piyasa fiyatları ile değeridir. tanımdaki nihai mal kavramı çok önemlidir. sadece tüketime hazır mallar hesaba katılır, hammaddeler ya da ara mallar dikkate alınmaz. hammadde veya ara malların hesaba katılması çift sayım yapmaya ve gayrisafi milli hasılayı olması gerekenden daha fazla hesaplamaya neden olur.
  • ülke sınırları içerisinde, üretilen tüm nihai mal ve hizmetlerin parasal değeri. bir ay, üç ay veya bir yıllık süreler için hesaplanır. gsmh ülke vatandaşlarının ürettiği mal ve hizmetlerin parasal değeriyken; gsyih vatandaş ayrımı yapmaz, o ülke sınırları içerisinde yabancıların ürettiği mal ve hizmetleri de kapsar.

    *
hesabın var mı? giriş yap