• var olan argümanları reddetmemekle birlikte eklemek isterim ki, hem flamaların zenginliği "tek görüşten tek grup" algısını yok ediyor hem de meclise girememiş siyasi partilerin bayrakları seçim barajı saçmalığına güzel tepki oluyor. öte yandan eylemin çekirdek iki değeri olan haklar ve özgürlüklerle çelişen vizyondaki grupların bayrak açmasında yanlışlık olabilir. ben öyle bir bayrağa denk gelmedim ama her bayrağı da tanımıyorum.

    bu konuda taksim dayanışması bir inisiyatif alıp bir konsensüsün yolunu açabilir.

    edit: tgb'nin "türksolu kafasıyla" eylemle çeliştiği söylendi. eğer gerçekten etnik kökene göre hak ayrımcılığı gibi bir şiarı benimsiyorsa direnişte flama açması doğru değil elbette.
  • bu direniş insanların flamalarını ,bayraklarını özgürce alanlarda dalgalandıramadığı ve hep ötekileştirildiği için olmuştur. insanlara ne yapmaları gerektiğini dikte eden söylemler yerine onlarca örgütün biraray gelip oluşturduğu cepheyi nasıl daha da güçlendirebiliriz diye düşünmeliyiz. bu hashtag hareketin ruhuna aykırıdır!
  • iki günlük direnişçi olmakla suçlananların yıllardır meydanlarda direnişçilik oynayanlardan daha fazla ses getirdiği dikkate alınırsa haksız olmayan istektir.
  • "ama biz polisle 6 yaşımızdan beri çatışıyoruz", "biz olmasak bir şey yapamazdınız", direniş biz olmasak bu hale gelmezdi" dediniz.

    "her renk olacak orada" dediniz, hatta "taksim kızıldır" dediniz.

    binlerce kişi oldunuz eyvallah, ama oraya gelebilecek yüzbinlerce kişiyi de engellediniz.

    bir haltmış gibi onca sol fraksiyonun binlerce flamasını astınız, insanları kendinizden soğuttunuz ve sizden olmayanların oraya gelmesini engellediniz. gelenleri kaçırdınız. işte şimdi yalnız kaldınız, çatışın bakalım polisinizle.
  • 31 mayıs ve 1 haziran günleri tüm polis şidetine rağmen taksimi en önde örgütlü insanların savunduğunu görmek istemeyenlerin başlattığı akım. direnişi apolitize etme çabalarına hayır.
  • alkol yasağı,kürtaj yasağı,öpüşme yasağı,eylem yasağı...biz bu yasaklara dur demek için sokaklara dökülmedik mi? şimdi noldu yasakları kendimiz mi üretmeye karar verdik ? yasak yasaktır.örgütlere flamalarınızı indirin diyerek onların isteklerine saygısızlık etmemeli,engellememeliyiz
  • tersini savunanlar, malesef türkiyede solu hiç bir zaman asıl kitlesine yaklaştırmayı becerememiş ve meydanlarda 30-40 yıldır aynı sloganları atarak istediklerini alacaklarını zannedenlerdir.
  • kürt hareketi alana girdikten hemen sonra çıkmış ortaya. herhalde arkasında faiz lobisi var.
  • flamalar olmasaydı ben izmir'de hepar ile tkp'nin, odp'nin beraber yuruyebileceğine inanmayacak, bu direniş için bugün umutlu olduğumdan çok daha az olacaktım.

    yeter ki birileri abartıp nemalanmaya çalışmasın. o yüzden temkinli yaklaştığım hashtag.
  • halka ait olması gereken bir hareketin stk'lar tarafından inceden ve sinsiden ele geçirilmeye çalışılmasına tepkidir. bu tepkinin sloganıdır.

    hareket başladığında ne kadar masumdu lan. hepimiz birlikte, tayyip'e karşı... ve ardından, ikinci, üçüncü gün yer kapmalar, bölge belirlemeler başladı. şu oluşum senin, bu örgüt benim, tuzunu kapan koştu meydana. ortalığı bayraklar, flamalar, kırlangıçlar bastı.

    (ha, bir oluşuma gönül veren aktivistlerin parka gelmesine hiçbir itirazım yok, hatta özellikle ilk cuma direnişe katkıları yadsınamaz. onlar olmasaydı çarşı'nın taksim'e çıkmasına bile gerek kalmazdı; konu birkaç saatte kapanırdı. helal gençler. o ayrı.)

    şu anda taksim'in görünüşünün 1 mayıs'takinden farkı yok. "renksizler", yani hiçbir yapılanmaya bağlı olmayan, direnişe kendiliğinden katılan kitleyse yerli turist durumuna düşmüş. küsüyorlar. halk olarak başlattıkları hareketin stk'lara reklam olmasına bozuluyorlar. ucuz megafonlardan cızırdayan, '70lerden kalma sloganlardan rahatsız oluyorlar.

    (gördüm, duydum, özetle tanık oldum: akustik gitarını, bağlamasını alan arkadaşlar çevrelerindekilere basit bir dinleti verecekler. onlar başlar başlamaz ses tesisatından bet bir kadın sesi klasik, köhne "heee - be... heee - be... he be be be be!" sloganlarına başlıyor. yani aynı zamanda #megafonsuzgezi ve #hoparlörsüzgezi de diyorum.)

    ben ne sağcıyım, ne solcu - hatta futbolcu bile değilim. direnişe destek vermek için her gün uzun yollar katettim; gerek taksim'deydim, gerek akaretler'de, barbaros'ta. ve tabii gezi parkı'ndaydım da. oradaki güzel insanlarlaydım. parkın kimliğini kaybedip bir stk fuarı haline gelmesini üzüntüyle izledim. stk flamaları, bayrakları, hoparlörlerden bağırılan "deevrimci - diireniş - engelleeneemez!" ne yazık ki beni o ortama, o parka (anlık da olsa) yabancılaştırdı.

    park dediğin miting alanı değildir. gider yayılırsın, kendini topraklarsın, huzur alırsın. kimsenin akustik müzik yapmasına karşı değilim... ya da haydi namuslu yazayım: davul-zurna, tulum vb de kafa sikiyor. saatlerce aynı, bangır bangır. (bkz: solculuğa giriş - halay 101) olmasa. bu hareketin içindekiler birbirlerine de saygı duysa da en azından propagandalarını makul ölçülerde ve az sayıda pankartla, sessizce yapsa. keşke lan.

    bir susun da rüzgarı duyalım, kuş sesi dinleyelim be.
hesabın var mı? giriş yap