• istanbul trafiğinde kimse kendini güvenli hissedemez. özellikle yoğun bir yerleşim yerinden yine yoğun bir iş merkezine gidiyorsanız... kırk yaş üstü teyzelerin kullandığı suv'lar ani fren yaparlar mesela. o pahalı araçlara çarpmamak için göz, sol ayak ve sağ elinizin beyinde koordinasyonunu sağlayan bölge felç olur. kravatsız takım elbiseli adamların kullandığı genelde siyah olan üst segment araçlar ise aniden sinyal vererek önünüze çıkar. sinyal verirler çünkü bunun bir anlamı vardır: "bak, benim araç pahalı. sinyal de veriyorum. geçmeye çalışırsan oyarım!" sinyal verme ile direksiyonun hareketi aynı anda olur. normalde şerit değiştime niyetini belirtmek için kullanılan sinyal burda şerit değiştirme eylemine baharat olsun diye kullanılır. bir de şeridini hissedemeyen, orta halli, her kurala uyan vatandaş vardır. bu vatandaş içinse her şeridin bir hızı vardır. sağ şerit 30, orta şerit 70, sol şerit ise 100 km içindir. şeridin o anki akışkanlığının, yoldaki genel trafik tablosunun hiç bir önemi yoktur. buna benzer birçok karakterde sürücü ve araba var. hangisinin ne yapacağı hiç belli olmaz. bu yüzden eğer istanbul trafiğinde hayatta kalmış, olaysız bir gün geçirmişseniz şanslı bir insansınızdır.

    ancak şimdi istanbul trafiğinde hayatta kalma şansınızı artıracak bir yöntem var. buna yöntemden çok bir araba diyebiliriz. veya o arabalara sahip olan müşteri profili demek en doğrusu. fiat doblo. adını "fix ıt again tomorrow" yani "yarın tekrar tamir et" kelimelerinden alan italyan halk arabası fiat onyıllardır gerek yan sanayi parçalarının bolluğuyla gerekse bir şeyi tamir etme ihtiyacını sık sık doyurmasıyla halkımızın gönlünde taht kurmuştur. araba üretemediğimiz için üzülen bir türkiye adına sanayide sıfırdan üretilebilme derecesinde arabalar yapmış, bizden bir markadır. italyanlar için söylenen "aaaabi akdeniz insanı yaaaa, sıcak, konuşkan... aaaaynı türk!" sözünü araba alanında kanıtlamış ve halkımız tarafından benimsenmiştir. şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki eğer fiat bir futbolcu olsaydı, onu çoktan vatandaşlığımıza geçirmiş, milli takımda oynatmaya başlamış ve ona türkçe küfürler öğretmiştik. böyle bir markanın amiral gemisi niteliğindeki doblo'dan bahsedeceğim sizlere.

    az önce bahsettiğim nitelikleri fiat'a bahşeden en önemli modellerden biridir doblo. yerli üretimdir. geniş bir iç hacme sahiptir. multijet motoru ile az ve öz yakar. çok amaçlı kullanılabilir. arkası büyük ve geniş olduğu için reklamlarda genelde çiçekçilerin kullandığı naif bir model hissiyatı verilmesine karşın, esasen çamaşır makinası tamircileri, pasta-börekçiler ve bilya-rulman üreticileri gibi yağlı işlerde kullanılır. gece gündüz demeden hem kalabalık ailelerin, hem de arabayı batırma olasılığı yüksek olan "yağlı" esnafın yükünü çeker. bir de yağsız esnaf vardır, onlar doblo kullanmaz. eğer doblo bir hayvan olsaydı, kesinlikle eşek olurdu. çünkü dağ bayır demeden yük çekmesinin yanında, sahibine samimi gelir. gözleri de güzeldir üstelik. ve tabii yine eşekler gibi ufak sorunları gözardı edilir, ertelenir. bir montofon ineği, beygir, boğa ya da bufalo değildir.

    fiat doblo'nun kullanıcı profili ise türkiye'nin aynası niteliğindedir. fiat doblo az önce bahsettiğim gibi türkiye'nin küçük esnafının, küçük sanayicisinin gözbebeğidir. bununla beraber geniş ailelerin de ikamet yeridir. fiat doblo'nun içinde üç çocuklu bir aile rahatlıkla yaşayabilir. doblo kullanıcıları, ki bunlara doblonian denir ingilizcede, ülkemizin üreten gücü ve çekirdek ailesi olup, hem ekonomizin ana damarı hem de aile yapımızın temelini oluşturmaktadır. bir doblonian babayı evinde atletle oturup, pijama üzerinden slip donunu düzeltirken hayal edebilirsiniz, çünkü öyledir. doblonian babaların genel kıyafeti atlettir zaten. bu fiat doblo ile gidilen her piknikte kendini gösterecektir. doblonian ailenin çocukları uzun yollarda helak olmazlar. çünkü doblo'nun geniş kasası çocuklara istedikleri tepinme alanını sağlar. ve bu özelliği ile de yavaş yavaş renault toros'un tahtını devralmıştır. bildiğiniz üzere renault toros station wagondur. ancak nedense halk genelinde station wagona binmek "köylülük" olarak görülmektedir. bu yüzden lüks araçların station wagon modellerini gördüğümüzde yurtdışından geldiklerini plakaya bakmadan anlamaz mıyız? işte fiat doblo ülkemizdeki bu "köylülük" kompleksine de ilaç gibi gelmiştir. ön tasarımı ve konsolu fiat'ın birçok sedan arabasıyla aynıdır. fiat böyle yaparak tasarım ve üretim külfetinden kaçınmıştır demek bağnazlık olur. fiat'ın tek amacı türk halkı'nın komplekslerden uzak bir yaşam sürmesidir. arka tasarımının ise orta halli bir minibüsü microsoft word'de köşesinden tutup küçülterek oluşturulduğu düşünülmektedir. yani önden bir türlü arkadan bir türlü, tam da bize uygun ve bizi tanımlayan bir araçtır. fatih terim'in "ı don't want to see the back, ı wanna see the front" derken fiat doblo'ya gönderme yaptığı da apaçık ortadadır. çünkü gerçekten trafikte fiat doblo'yu arkadan görmek birçk kez önünüzü görememek anlamına gelmektedir. bu yüzden "doblo'yu önden görmek isterim" demiş olabilir. kendisine futbol ve birçok alanda saygı duyduğum fatih hocam ise arkadan görmek istememe konusunda yanılmaktadır. çünkü size bahsedeceğim istanbul trafiğinde güvenli ve hızlı yol almak tam da bununla alakalıdır.

    efendim, fiat doblo'nun arkasından gitmek görüş açınızı daraltabiliyor olabilir. yine ani dur-kalklar ve ani şerit değiştirmeler sizi trafikte yanıltıyor olabilir. bununla beraber önünüzde yağlı bir araçla gitmek istemiyor da olabilirsiniz. ancak benim size tavsiyem, istanbul trafiğinde kendi adınıza güvenli bir ulaşım istiyorsanız kesinlikle önünüze bir fiat doblo almalısınız. çünkü trafikte sizin için neyin iyi olduğunu siz bilemeyebilirsiniz ama bir doblonian bilir. hangi şeridin aktığını siz kestiremezsiniz belki, ama doblonian bilir. yine kestirme yollar hakkında bilginiz olmayabilir. doblonian onu da bilir. hatta inanır mısınız trafikte bazen sadece bir doblo'nun arkasına takılmak size daha önce hiç görmediğiniz çılgınca yerlere getirebilir. arazi temalı reklamları suv'lar veya pickup'lar için görüyoruz. oysa x5'ler, q7'lerin gidemediği yere dolbo gider. dört çeker arabanın çıkamadığı buzlu yokuşu doblo sağ-sol, sağ-sol yapa yapa çıkar, hem de zincirsiz. bu özelliğini türkiye'ye gelip quentin tarantino görse, işi gücü bırakıp "doblo, unchained" diye film çeker.

    velhasılıkelam, fiat doblo bizdendir. doblo en sevdiğiniz öğretmeninizdir. doblo kimseye anlatmadığınız şeyleri anlattığınız ihtiyardır. doblo sınavlarda herkes yapsın diye sorulmuş sorudur. doblo uzun mesafeden geldiğinizde annenizin size hazırladığı yemektir. doblo işte bu denli sevgi, güven, özgüven ve mutluluk kaynağıdır. bir daha trafikte fiat doblo sinyal vermeden langır lungur önünüze geçerse ona kızmayın, kendinizi şanslı hissedin ve takılın peşine.
  • bakmayın siz bizim ergen ekşi yazarlarının kendi çapında dalga geçtiklerine, bilmiyorlar ki doblo dünyanın en rasyonel otomobilidir.

    1- piyasada gezenlerin asgari %80 ninin falan üzerinde taşıdığı 1.3 multijet motor ile türkiyede en az yakıt tüketimi olan ticari araçtır.(km de 22-26 kuruş)(bkz: multijet)

    2- gene 1.3 multijet motor tiplerinde her 10.000km de bir bakıma girer(az biraz gönlü geniş bir adamsanız 20.000km'ye kadar yolu var bunun). bakım ücreti(4 litre selenia yağ, yağ filtresi, mazot filtresi, hava filtresi, polen filtresi) işçilik hariç kdv dahil 106tl, işçilik ve kdv dahil 150tl dir.

    3- silecek süpürgelerinin 3'ü(2 ön 1 arka) 20tl dir.

    4- 195/55/15 gibi piyasanın en ucuz(genelde 4'ü 400tl) ve en yaygın lastik ölçüsünü kullanır.

    5- 6 yaşa kadar 1.3 multijet in senelik motorlu taşıtlar vergisi 700tl dir.

    6- iç hacmi hayvan gibidir 2 bacanak 8 çocuk ve hanımları ile ta istanbuldan tekir yaylasına bayram tatiline hiç sıkışmadan gider. aynı ekip dönüşte köyden 5 bidon turşu 5 kova salçayı getirirken de gene çocuklar gibi şendir.

    7- müzik sistemi vasatın üzerindedir empeüç mempeüç hepsini çalar. hele de yuesbi de neşet ertaş arşivi varsa deymeyin keyfine.

    8- arka koltukları yatırınca 2.500 litre bagaj hacmi vardır. çok kereler 1 ton üzeri yükle uzun yol(konya-karaman, konya-beyşehir vs.) yapmışlığım vardır. banamısın demez.

    9- yok euro diesel, yok ultima diesel, yok kırsal diesel seçmez ne koysan yakar sıkıntı çıkarmaz.

    10- mazot pompası değil mübarek vidanjör takmışlar. tık demez -40 derecede bile işini yapmaya devam eder.

    11- piyasada ekseri turbodizel motorun enjektörleri 100.000km civarında cartayı çekreken bu cengaverin enjektörleri en az 200.000km hiç araz çıkarmadan işini yapmaya devam eder.

    12- triger kayışı yoktur. kayış yerine kullanılan çelik zincirin ömrü ortalama 200.000km dir.

    13- garett marka turbosu insan gibi binilirse en az 250.000km boyunca taş gibi sağlam kalır.

    14- paslanmaz çelik egsoz sisteminin ömrü 10 yıldır.

    15- farlar, sis farları, tampon ve aynalar gibi hasara en çok müsait yedek parçaları komik derecesinde ucuzdur ve neredeyse yapı marketlerde bile satılacak kadar yaygındır.

    16- yedek parçasının ucuz olmasından dolayı piyasada kasko fiyatları en ucuz ticari araçtır.

    17- gene yürüyen aksamı özellikle ön düzeni taş gibidir. anadolunun bozkırları ve karadenizin yaylalarında ne kadar işkence ederseniz edin arıza çıkarmaz. şehir içinde 50cm lik kaldırımlara çıkıp inmek en büyük hobisidir zaten.

    18- altı yüksektir ay sürtecek ay vuracak endişesi olmaz.

    19- elektrikli elektronik aksamı mp3 lü radyo dışında neredeyse olmadığından her gün ayrı bir yeri bozulmaz. zaten olmayan donanım nasıl bozulsun öyle değil mi.

    20- çift sürgülü kapısı ve yukarı açılan arka kapısı ile ergonomi ve user friendly nin kitabını yazmıştır.

    21- ikinci eli reşat altın seviyesindedir. bugün ödenecek senedi, çeki, kredi taksidi olup da etraftan ödünç para bulamayan esnaf, sanatkar veya zanaatkar. doblosunu sahibinden.com sitesine ilana koyup. fiyatını piyasasının 1.000tl altına yazıp. ilan başlığına da "ödememiz var acil satılıktır" yazarsa 1 saat içinde satılmama gibi bir ihtimal yoktur.

    22- (bkz: tuğra).

    23- (bkz: anlayamazsınız)...
  • evin annesi ayak parmaklarının dışarı fırladığı terliğini giyip bissss efektiyle öne oturur lakin o kesinlikle bismillah'a tamamlanmaz.

    evin babası bir eliyle kemerinin solundaki telefon kabını düzeltirken diğer elinin parmaklarıyla dişlerini fırçalamaktadır. yürürken ''tamam mıyız gidiyok mu'' diye sorar.

    o sırada evin oğlu kısa kot pantolonlu, turuncu ve tahminen ilginç desenlere sahip tişörtlü kombiniyle arka koltuğun ortasına yerleşmiştir bile.

    baba arabaya yaklaşmıştır, arabadaki onlarca çizikten birini gözüne kestirip baş parmağının içiyle o çiziğe baskı uygulamaktadır. koltuğuna doğru giderken tekerleklere de 1-2 kere vurmayı ihmal etmez.

    baba arabaya biner, bir bissss efekti de o çeker. vitesi sağa sola hareket ettirmeye başlar ve arabanın 30 saniye çalışır konumda olmasını bekler. o sırada evin annesi yan komşularıın kaynının eşinin büyükbabasının grip olduğundan bahseder. öyle güzel bahseder ki grip olası gelir insanın.

    baba sağ elini arkaya atmak suretiyle kafasını aldığı destekle arkaya çevirir, arabayı ara mahalledeki tek arabalık otoparktan çıkarır. vitesi 1'e attığında görür esnaf arkadaşını, basar kornasına elini kaldırır. karşılık olarak bir baş sallaması alır.

    ev hanımı evi boyatmak gerektiğinden bahsederken burma bileziklerini şıngırdatır. kınalı avuç içlerine bakarak ''bugün bir daha mı kına yaksam'' diye iç geçirir.

    evin çocuğu, baba-anne koltuğu arasındaki boşlukta 15 sene sonra küçük bir belediyede günlerini sabah 8 akşam 5 bilgisayarda solitaire oynayıp çay içerek geçireceğinden habersiz yolları izliyordur.

    anne ''nereye gidiyok'' diye sorar. ''e yimeğa'' cevabını alır. aydınlanmıştır annemiz, tamam der.

    yemek yenilecek yere gelinir, saati 5 lira tabelalı otoparkın önünden geçerek arabasını kaldırıma park eder ve kendi kendine sorar ''araba çekilmez deel mi?'' evin annesi 38 yıllık şoför ve bu işlerde tecrübeli olduğu için cevaplar ''yok yav bi' şey olmaz''

    selamun aleyküm - aleyküm selam loopunda lokantaya girip, üstteki ''aile salonumuz mevcuttur'' yazısını görür akabinde de oraya yönelirler.

    şefim şefim baksana.
    ocakları yaksana.
    göbeğim normale dönüyor.
    bir beyti sarsana.

    çoğunlukla ekmek ve el ile yenilen yemek biter, masada bulunan bir tarafında peçete bitmiş peçeteliğin diğer tarafından peçete alarak ellerini silerler. bu sırada evin annesi çocuğu dövercesine ağzını silmeye çalışmaktadır.

    ''datlı mı yesek yav'' sorusuna hanımdan gelen cevap manidardır. ''evde karpuz var''

    baba ikna olmuş şekilde başını sallar, hesabı ödemeye gider. hesabı belli olana kadar ağzına karanfil atar, hesabı belli olup ödemeyi yaptıktan sonra para üstünü beklerken de ellerine kolonya döker. o sırada anne ve çocuk önden yürümüştür, çocuğun gözü uzun süredir temizlenmeyen akvaryumdaki balıklara takılır. çok umursamaz ama.

    arabaya giderler, baba okşar tuğrasını evladı gibi. gülümser. yola koyulup eve gelirler.

    anne bir karpuz keser, ellerle yenir o karpuz. çekirdekler hafiften yere dökülür. koltukta bir ayak göt kısmının altında bulunmak suretiyle oturup televizyon izleyen baba kılını kıpırdatmaz. hanım temizler.

    çocuk uyur, baba ''yatak mı'' der. muzip gülümsemesiyle. bu gülümsemenin ne anlama geldiği çok bellidir. hanım yine orgazm taklidi yapmak zorunda kalacaktır.

    sabah olur, anne eşine kahvaltısını hazırlar. 3 çaylı, bol zeytinli, çekirdeklerinin masaya atıldığı, ekmek kırıntılarının çekirdeklere yapıştığı kahvaltı bittikten sonra baba dışarı çıkar ve çiçuv sesinin ardından arbaasına biner. arkasına yaslanır ve genellikle ilk kırmızıda geçer.
  • 10 yıldır 1.3 multijet motorlu 2005 modelini kullandığım arabam. 130 bin'den fazla yol yaptık beraber. yakında satacağım büyük ihtimalle, o yüzden şimdiye kadar olan tecrübeyle iyi ve kötü yanlarını yazmaya çalışacağım.

    iyi yanları:

    1. yakıt ekonomisi, 60 litrelik mazot deposuyla 1400 kilometre yol gidebilirsiniz boş araba ve 5. vites 80 km/h civarı yumuşak kullanımla.
    2. gereksiz derecede geniş iç hacim. boşuna enişte arabası vs. demiyorlar.
    3. ucuz yedek parça ve usta bolluğu. sanayide en sevilen araçlardan biridir, her türden aksesuar ve parçasını bulabilirsiniz. çok komplike olmayan donanımı ve nerdeyse sıfır olan elektronik aksamı sayesinde kolay kolay arıza vermez.
    4. yakıt pompası ve bujileri. bunlara ayrı bir başlık lazım, 10 yılda sadece bir defa pompa contasından mazot kaçağı oldu ve bujileri değişti(sanırsam), toplam 200 tl gibi bir masrafı oldu. hüp diye çekiyor mazotu depodan, maşallahı var.
    5. lastik ebatları. piyasada en çok bulunan lastik ebatlarıdır, benimkinin üstünde 195/65/14 88h var, ince yanaklı. iyi yanı ince lastik olmasından dolayı az sürtünme ve dolayısıyla az yakması. kötü tarafı ise yol tutuşunun nerdeyse olmaması. (burda bir tezkip yazmam lazım; 185 tabanlı olduğunu gördüm kaputu açınca önerilen lastik ebadında. bir santim geniş tabanlı bir lastiğim varmış :) maguruz nickli yazra teşekkürü borç bilirim. )
    6. motor bakımlarını düzenli yaptırdığınız takdirde sizi yarı yolda bırakmaz, zırt pırt arıza vermez.
    7. şehir içi ortalamam (istanbul) 4.9 litre/100km. sağdan sağdan gidip, fazla heyecan aramıyorum genelde*şehir dışı ise 4.0 litre/100km.

    kötü yanları:
    1. debriyaj. ticari olmasından dolayı sert bir debriyajı var, trafikte sol bacağınız çok ağrıyor. alakalı olarak vitesleri sert, iki parmakla değiştiremezsiniz, o topuzu güzelce avcunuza alıp çekeceksiniz. hele 5'e takarken sağlam bir sağ kol lazım, solak olduğum için az sakatlamadım kendimi 5'e takarken.
    2. yol tutuşu. arabanın altı yüksek, bir de benim gibi ince lastik kullanıyorsanız saatte 90'ı geçince arabanın sağa sola çektiğini hissedersiniz bol bol. aerodinamik diye bir şey yok, kutu gibi araç. viyadüklerden geçerken hızınızı azaltın yoksa bir anda yan şeride zıplayabiliyor.
    3. güvenlik donanımı. sadece bir adet hava yastığı var, direksiyonda. o yüzden sevdikleriniz ve kendi canınız için en asgari hızlarda sürmenizi tavsiye ederim. ncap falan hep doblo üretildikten sonra ortaya çıkan şeyler. *
    4. dizel motor olmasından dolayı emisyonunun yüksek olması ve bakım maliyetlerinin benzinlilere göre daha yüksek olması. emisyon meselesini düşünen tek doblo şoförü benim sanırım.
    5. tuğra, enişte esprileri ve trafikteki kötü ünü. insanlar önünüze kırmaya çekiniyor ya da yol verdiğinizi görünce inanamıyorlar doğal olarak. gülümseyin geçin, bu arabanın doğasında var.
    6. üstteki maddeye ek olarak yılda en az 7-8 defa polis çevirir, kontrol yapar. muayneler, sigortalar vs. hep hazır ve yanınızda bulunsun. cezası büyük, değmez risk almaya.

    şimdilik aklıma gelenler bu kadar, eklememi/düzeltmemi istediğiniz yerler olursa buyrun, editlerim. sorunuz varsa da(usta, parça gibi) elimden geldiğince yardımcı olurum.
  • en çok hoşuma giden özelliği üstteki güneşlik bölmesinde pompalı tüfek taşımaya çok müsait bir araç olmasıdır. bunu hiçbir binek araçda yapamazsınız
  • her milleti bir araba temsil etse, turk milletini temsil edecegini dusundugum arac. genellikle icinden cok sayida cocuk, sofor koltugundan biyikli gobekli bir adam, bagajindan da bir piknik tupu cikiyor. hayir yani, her gun bu sahneyi gormekteyim de o acidan...
  • yeni versiyonunun farlarının uzunluğunu üşenmeyip ölçtüm. tamı tamına 90 (doksan) santimetre.. fiorino modeli de böyle zebellaa gibi farlara sahip.
    bu otomotiv sektörüne akıl sır ermez. koskoca tırlara çay tabağı gibi ufacık far takarlar, bu ufak ticarilerin farları yukarı doğru sündürür dururlar.
    neden böyle kocaman far? sorusuna kendimce yanıt bulayım dedim. herhalde ticari araba hor kullanırlar kesin, biri çarpıp sürter ise farı değiştirirken iyi masraf etsin diye düşünülmüştür. tanesi 300 lira vardır nereden baksan.
    bir de bu farları söküp takmak için ta radyatöre kadar girmek gerekir mutlaka..
    (bkz: hesaplayan adamlar)
  • motorundan mıdır, havasından mıdır suyundan mı bilmem ama tuhaf bir aurası olan araç. kullananda psikoluk switchi doğuştan 10 geliyor. doblo kullanmasına rağmen akpli olmayan tek insan eniştem ama o da trabzonspor taraftarı. bir yerden anormallik çıkıyor illa ki skjjskdjk.
  • bu araba olmasa türkiye'de ekonomi durur, herkes aç kalır.

    ayrıca yüksekliği ve geniş iç hacmi ile zengin olmayan insanlara jeep konforu yaşatabilir veya güle-oynaya pikniğe götürebilir.
  • italyanlar ürettikleri ticari araçlara eski avrupa devletlerinde kullanılan paraların adını vermektedir. fiat doblo adını doubloon isimli sikkeden alırken, yine aynı klasmanda yer alan fiorino adını florin isimli sikkeden, ducato ve scudo da kendi isimlerini taşıyan sikkelerden almaktadırlar.
hesabın var mı? giriş yap