• çocukluğum, gençliğim olan semt. feriköy'de; babaannem ve babamla aynı ilkokuldan mezun oldum, sokağımızın köşesindeki telefon kutusunun üstünde oturup çekirdek çitledim, ziya amca'dan kışları sahlep yazları limonata içtim, küçüklüğümde camının altında 23 ya da 36 oynadığımızda su döken teyzelerden arkadaşlarımla birlikte kaçtım, bbg'nin izlendiği yıllarda eraycılar ve melihçiler diye gruplaşan insanları gördüm ( ben eraycıydım), bazı yılbaşılarda balkondan bardak attım, annemle pazarına gittim, sokaktaki apartmanların giriş katlarındaki evlerden sular isteyip içtim, anneeeeee babaanneeeee diye evlerimin camlarına seslendim, dokuz taş oynadım, istop oynadım, vosvos oynadım, berberde saçımı tenten model kestirdim, apartmanların bahçelerine girdim (evet bahçesi olan apartmanlar var)... yaşım ilerledikçe sadece sokaklarında yürür oldum; başka semtte liseye gittim, başka bir semtte arkadaşlarımla buluşur oldum. sonra üniversite, başka semtte okumaya, başka bir semtte okurken çalışmaya başladım. üniversite bitti, başka semtteki iş bitti... şimdi feriköy'de, benim çocukluğumu geçirdiğim sokaklarda çocukluklarını yaşayan çocukların benimklerle aynı olan hikayelerini dinliyorum.

    not: her yüz devirli entirimi benim için değerli olan bir kişi, olay, olgu ya da yere ayırıyorum. 800. entirimi de feriköy'e yazdım.
  • ermeniler, türkler, rumlar, kürtler, süryaniler, çerkesler gibi etnik unsurların yıllardır sorun çıkmadan kendi hallerinde yaşayıp gittiği semt.
  • şimdiki haliyle ilgili saçmasapan fikirler paylaşanları gördükçe ağızlarına kürekle vurma hissi uyandıran, benim güzel semtim.

    eski adı aya dimitri olan bir rum köyü iken, 18. yüzyılda ismi değişen istanbul semti.

    aslen ortaköy'lü olan annemin 18 yaşında öğretmen lisesi'ni bitirip mahmut şevket paşa ilkokulu'na atanmasıyla başlamış feriköy serüvenimiz.

    gediz sokak, lalaşahin sokak, baruthane caddesi, evronoszade sokak ikametleri ile geçen çocukluğum ve gençliğim, kişiliğimin gelişmesinde önemli insani ilişkilere sahne olmuştur.

    kilise çanları, okunan ezanlara eşlik ederken çocukluk dönemini burada geçiren semtdaş'ım prof.dr. hüsrev hatemi'nin '' biz küçükken, balkondan baktığımızda haliç'i görürdük'' anektodu ile bu semtin, istanbul'un yüksek noktalarından biri olduğunu anlayabilirsiniz.

    eskiden de, şimdi de oldukça kozmopolit bir semtti. tabi ki kozmopolitlikten kastım günümüzdeki gibi farklı illerden göç alması ile değil, farklı kültürlerin uzun zamandır bir arada huzurlu bir şekilde yaşamasıdır.

    bu semtin bende bıraktığı o kadar çok güzellik var ki...

    gayri müslim komşularımızla diyaloglarımız, benim ve diğer çocukların ''senden olmayanı yadırgama'' mekanizmasını geliştirmemiştir mesela.

    sokakta oynarken hiçbir zaman sahipsiz kalmadık, kimin işi yoksa ya da aşı çoksa o ilgilenip doyururdu, göz kulak olurdu bizlere.

    yalan söylememeyi bu semt sayesinde öğrendim. çünkü insan ilişkileri o kadar kuvvetliydi ki sabah söylediğin bir yalan akşamına patlak verirdi.

    paskalya'yı kutlamaktan imtina etmemeyi minas amca ve eleni teyze ile öğrendim. keza ramazan aylarında yine gayri müslim komşularımız iftar zamanı ellerinde kültürlerine özgü lezzetlerle kapımızda belirirlerdi.

    gündelik hayatta modern olan insanlar yaz geldi mi el birliği ile birbirlerinin balkonlarında ortaklaşa halı yıkardı. bizlere de oyun çıkardı zaten.

    gece yarısını geçmesine rağmen kışın tüm mahalle kartopu oynardık, kimseden korkmadan, güvende olduğumuzu bilerek.

    bu güzel izlenim belki de semt halkının birbirine saygı duyduğu bir dönemde yetişmem yüzündendir. hatta bir keresinde semt'e çalıştığım şirketin aracıyla ilk geldiğimde teybim çalınmıştı. bunu duyan mahalleli etrafa haber salıp, hacı hüsrev'deki hırsızlardan teybimi bulup getirmişlerdi.

    şimdilerde gerek beşiktaş ve kağıthane tünelleri dolayısıyla yerleşimin farklılaşması, gerekse parası bol ancak muhteviyatı kıt insanların mahalleye dadanması yüzünden insan ilişkileri bakımından korezyona uğrasa da, hala başınıza birşey geldiğinde seferberlik ilan eden bir kültür yaşamaktadır sokaklarında. bunu, en iyi gezi olaylarında mahallelinin takındığı tavırla görmeniz mümkündür.

    sokakları tarih kokar, hala bir sürü taş bina kentsel dönüşüme inat ayaktadır. semtin eski sakinleri bu dönüşüme ayak uyduramayıp çoğunlukla adalar'daki ikametlerine temelli dönmüş olsalar da, feriköy'ün güzel zamanlarına ait benim gibi insanlardan oluşan bir popülasyon az da olsa kötü değişime karşı direnmektedir.

    ekleme : 3 katlı ve 2 daireli (üst kat dublex ve bizim oturduğumuz daireydi) apartmanımızda alt komşumuz münevver teyzedir bana salçalı ekmeği sevdiren. çerkes olan bu ailenin fertleri ile hala görüşürüz. annem okuldayken beni eve buyur edip, buzdolabı değil ama tel dolabı olan evinin muhteşem bahçesinde ağırlardı beni. bayat ekmekleri değişik telden yapılmış birşeyde kızartır, sonra bir yüzünü suya batırıp kendi yaptığı salçadan sürerdi. 40 yıl düşünsem aklıma gelmeyecek bu tekniği yine semtimin insanlarindan öğrendim. bu da böyle bir anıydı işte, atlanmaması gereken .
  • birgün elime bir fırsat geçse, ayrılabilir miyim, bilemediğim semt.

    zira o kadar alışıyor ki insan, 5 sene ankara'da okudum. tatillerimde geldiğimde buranın sokak kedileri, köpekleri bile şanslı geldi.

    ne ararsan bulabileceğin dünya kadar dükkanı, sabaha kadar açık olan bakkalı çakkalı, hala daha kapısının önüne iki tabure atıp yanında piknik tüpüyle çay demleyip içip muhabbet eden apartman sakinleri, aynı sokağın sağ yanında residenceları, sol yanında harabe gecekonduları, her gece piiz modunda gezen, sesi çatallaşmış, bıyığı sigaradan sararmış deri ceketli amcaları, başında eşarbı, dizaltında biten döpiyesi ve elinde taşıdığı portföy çantasıyla dolaşan teyzeleri*, köşe başında geceleri buluşup ne muhabbet döndürdüğü belli olmayan gençleri, miss gibi paskalya çöreği kokan baruthane caddesi, semti taksim'e ve eminönü'ne bağlayan 70fe otobüsü, 10 sene öncesine kadar hala at arabasıyla gezen arabacıların olduğu, fakat son arabacıların da ahırlarını mütahite vermesiyle bu kültüründen olan, kuş yetiştirmeyi pek seven sakinleri olan, şurda 10-15 sene öncesine kadar bünyesinde barındırdığı lunaparkı ve bostanları elysium denen hapisane kılıklı residencelara kurban vermiş, mahalle bakkalından hallice 2 adet şok, birkaç tane a101 ve bim dışında ve de büyük olarak çağrı market dışında marketi olmayan, buna rağmen gece 1.30'da külotlu çorap bulabildiğim, hala daha "elalem ne der" cümlesindeki "elalem"in ikamet ettiği şirin semt.

    bildiğin seviyorum ben burayı yaa...

    edit: jazznscotch'un uyarisi ile; baruthane caddesi'nde bir kucuk carrefoursa acildi. ayrica elysium'un altinda kooocaman bir migros var. anthill'in altinda henuz boyutunu bilmedigim bir carrefoursa daha var. sonracigima avukat caddesi'nde evlere servis bile yapan ve harika etler satan tasyumruk kasabi var (baruthane caddesi'nde de subeleri var) bok gibi hizmeti olan, drgil kedi kopek tedavi ettirmek, mama bile alinmayasica animal's veteriner klinigi var. yine evlere servis dahi yapan ve minik capli bir ecza deposu gibi faliyet gosteren emin eczanesi var. ıster pismis, ister pismemis sekilde her daim taze balik bulabileceginiz gurol balik var. yani kisacasi herseyin guselini ve samimisini bulabileceginiz bir kucuk koydur ferikoy.
  • direnişe 2 saattir aralıksız destek veren semtim. sloganlar, tabak çanak vurarak, ıslıklarla!!!!
  • kentsel dönüşüm kapsamında olmamasına rağmen birçok eski binanın yıkılıp yeni binaların yapılmasıyla dönüşüme uğrayan semtim.
  • genciyle yaslisiyla emeklisiyle esnafiyla baruthane caddesinde direnen semtim.
  • her ne kadar karmaşası gitgide derinleşse de, esnaflığın, komşuluğun, aşinalığın halen bir baskı aracına dönüşmeden yaşadığı, yaşayabildiği semttir. süpermarketler kolay tutunamaz, temizlik malzemesini alacağın yer de vardır yıllardan beri, manavın, kasabın, balıkçın da. onca karışıklığa rağmen, kendi içinde bir bütünlüğü vardır bu semt insanlarının. şehrin içinde ince, uzun bir koridordur, bu yüzden temas fazladır belki de.
  • öyle ayıların dolduğu semttir ki ciddi anlamda yorulursunuz.

    aslen mahalle eşrafı ya eskiden beri burada oturan türkler ya da aynı şekilde gayri müslümlerdir.

    ama sonradan teşrif eden ve bırakın apartmanda yaşamayı, daha yerleşik hayata bile uyum sağlayamamış andavallılar sayesinde huzuru iyice kaçmıştır.

    gecenin 2'sinde son ses ferdi tayfur dinleterek geçen araçlar mı istersiniz, apartmanda pazar sabahının kör vaktinde çivi çakıp inşaat yapan andavallılar mı istersiniz, sokaklara çöp poşetlerini adam gibi bağlamadan atan denyolar yahut özel aracını kıç kadar yoldan zar zor geçen belediye otobüsünün geçeceği yere bırakıp bir otobüs insanın inip yürümesine sebep olan mallar mı istersiniz, göt göte git öte şeklinde binalar yapan müteahitler mi istersiniz...

    şu başlıkta daha önce yazdıklarımı ufak ufak yalatan, sinirimi bozmaya başlayan semt.
  • yaklaşık 2 saattir aralıksız olarak sesini duyuran canım semtim. hep farklıydın, gene farklısın, cansın sen can. uyuma, uyutturma ulan!
hesabın var mı? giriş yap