• penguen'in bir sayısında,

    (yaklaşık olarak)
    x yamaç paraşütü yapmaya niyetlenir,
    yamaç yüksek olduğundan korkar
    ve yamaç halteri yapmaya karar verir.

    şeklinde bir espri(!)si bulunan komik adam.

    penguen okurken espri bile olamayacak kadar kötü bir şey görürseniz sağına soluna bakın mutlaka bu kişinin parmağı vardır.

    burdan sesleniyorum, eşeden köşeden yallah da çok komik bir espridir. onu da çizsin. kreşteki kardeşlerimiz çok gülerler.
  • bu haftaki patates baskı'da "ittifak devletleri neyse de, itilaf devletleri nasıl bir araya gelip örgütlenmişler acaba? anlaşamayanların anlaşması" demiş bir müthiş beyindir. itilaf ile ihtilaf'ı aynı şey sanıyor olması müthişliğinden bir şey götürmez.

    "michael jackson perakendeci oldu" küpürünün altına "yani önceden onar yirmişer mi taciz ediyordu?..." yazmış. yani var ya, kırk yıl düşünsem bu kaddar cuk oturan, güldürürken düşündüren, sosyal duyarlılık ile mizahı harmanlayan bi espri yapamazdım. müridi olacağım.

    tek karede çizilebilecek espriyi onbeş kareye çıkartıp yarım sayfa yapma becerisini de deli hikayeleri'nde görüyoruz. sırf bu bile ne kadar süper bi insan olduğunu göstermeye yetmez mi? yeter tabi ki.

    seni, uzaktan da olsa seviyoruz fatih. aynen devam et, böyle git, dümdüz, direk gibi, ağaç gövdesi gibi, kereste misali engebesiz...
  • ssg'nin sırtımızda kırbaç şaklattığını ya da asgari ücrete adam çalıştıran tersane fabrikatörü olduğunu sandığından kapitalizmden dem vurarak ayar vermeye kalkmış. efendim ben yazdıklarından bir kuruş almayan yazarlardan biri olarak hakkımı helal ediyorum.
    burada yazabilmek için para vermeyi göze alacak adamlar tanıdım. fatih, sen yazdıklarından para kazanan biri olarak anlamazsın ama biz sadece keyif için yazıyoruz. benim gerçek işimden aldığım maaş beni sadece 1 gün mutlu ederken yazdığım bir entrynin ardından atılan "hakkaten ya!" mesajı bir hafta mutlu edebiliyor mesela. beğenilen entrylerimi tekrar tekrar okumak hoşuma gidiyor mesela. sen para alarak mutlu olmaya devam et. ben almadan mutluyum.
    bir okuyan olarak yaptığın işe saygı duyuyorum ama bize de saygı duymanı beklerim. etrafımız aldığımız parayı kıskanan "lan ben de yaparım ne var!" diyenlerle dolu. sayın okur işte bu fatih solmaz almadığımız parayı kıskanan adamdır.
  • bu ay lombaktaki "tarihte ilk defa" adlı köşesinde yine sözlükçülerin bok atmalarından bahsetmiş.. bir mizahçının bok atmaktan yana böyle dertli olması ilginç tabi.. sözlükte başlığı altına neredeyse tamamı olumlu 339 entry girilmiş karikatürist de var.. demek ki bok atmak için yanıp tutuşan bir organizma değil burası.. "bok atıyorlar" diyeceğine "ben naapıyorum" diye sorarsa ece erken'den 1 adım fazla atmış olur..
  • patates baskı saçmalığında kendi üretici gücünün tükendiğini kabullenememekle beraber benzer zeka seviyesindeki okurlardan gelen yazıları da gelişine yayımlayan penguen yazarı. özellikle son zamanlarda tanımadığımız isimlerin tanımadığımız diğerlerine benzerliklerini tespit diye yumurtlayan, kendi tanıması gereken taner birsel gibi değerli oyuncuları ise 'telsim reklamındaki adam' olarak tanımlayan kabiliyet düşmanı. bu kadar eleştiriye rağmen hala aynı yolda devam etmesini ancak tepki çekmekten hoşlandığına yorabiliyorum. ayrıca düşünmeden araştırmadan yazdığı her satırı penguen okuruna ayrı bir hakaret sayıyorum.

    tıp alanında istisnasız bütün tespitlerinde cehaletiyle gülünç duruma düşmesi de ayrı bir detaydır. örneğin 16.11.2006 tarihli sayıda, cüneyt arkın'ın bir filminde "bu tip vakalarda antibiyotik tedavisi uygulanabilir ama biz genelde beyin ameliyatını öneriyoruz" cümlesi telafuz edildiğine dair bir okur tespitini yayınlamış. haliyle ne tespiti yollayan okuyucu ne de fatih solmaz beyin absesi tedavisi protokolünden bihaber olduğu için, bu her ikisine de penguen gibi kaliteli bir mizah dergisinde yer alacak kadar komik gelmiş. kimsenin her konuda yetkin olması beklenemez; ama en ufak fikri dahi olmadığı konular hakkında topluma mal olmuş bir dergide yazı yazmayı geç, konuşmak bile saygısızlık sayılır.

    bu adamın penguende yaptığı işler dergi için açıkça yer ve prestij kaybıdır. uzun süre barınamayacağını düşünüyorum.
  • penguen'de
    - hakan karatas'in çizdigi deli hikayeleri'ne ve
    - bahadir baruter'in çizdigi tavsanlar'a konu/espri bulan
    - p.t.k.t.ç.l.d. kösesini abuk subuk saptamalar ve pseudoesprilerle dolduran
    - poyikae (penguen olay yeri incelemeleri ve kamuoyu arastirmalari ekibi) ve
    - saduman agabey köselerini yazan

    lombak'ta
    - sosyete forevir
    - tarihte ilk defa
    - göster fisini tani kendini ve
    - konu salagi bölümlerini yazan

    kemik'te
    - politikemik bölümünün bazi esprilerini bulan
    - kemantimedya
    - masal masal matitas
    - x'den karakter tahlili
    - kemik röportaj
    - cengiz üstün'ün çizdigi polyanna sedat ve garip suçlar masasi bölümlerini
    - tolga sümer'in çizdigi uzayli bahattin ve
    - hayatin içinden bölümlerini yazan
    - aakan'la paati bölümünün paati'si olan

    ve bunlarin hepsini(ve kimbilir baska kaç tane daha mizah ürününü) olaganüstü kötü ve siradan bir sekilde yapmayi basaran insandir.** bu hikayeden ögrenmemiz gereken ise* bir sürü isi birlikte yapip hepsini kötü yapmaktansa tek bir is yapip adam gibi yapmanin ne kadar süper bir davranis oldugudur.
  • tanıdığım bir psikiyatr var, 40-45 yaşlarında çoluk çocuk sahibi bir kadın.bu kadın, lemandır penguendir bulabildiği bütün mizah dergilerini sürekli takip ediyor ki bunda da sebep bu dergileri okumaktan zevk alması değil, ergenlerle çalıştığı için çocukların zevklerini, eğilimlerini daha iyi takip edebilmek açısından bunu gerekli görüyor; ders çalışır gibi büyük bir ciddiyetle okuyor bu dergileri mesela..

    bu nerden geldi aklıma onu söyleyeyim, dün akşam tuvalette penguen okuyorum..dergi yığınının altlarından çekmişim, baya eski bi sayı 26 ekim 2006 hatta tarih. fatih solmaz ın patates baskı diye bir köşesi var ki en son hala vardı..neyse bu köşede kelimesi kelimesine şöyle birşey yazmış kendileri tespit olarak;
    "evenesses ile arzu yanardağ benziyolar mı ne?...(özellikle evenesses'in son klibinde)"

    şimdi şu yukarda verdiğim örnek yardımıyla, genelde bu kişiyle ilgili olarak yapılan eleştirilerden farklı birşeye değinmek istiyorum. nedir genel eleştiriler, kendini tekrarlıyor bitti bilmemne..bu beni çok ırgalayan bir konu değil açıkcası, şöyle ki mizahla uğraşan insan galiba bu sondan kaçamıyor. kendi adıma, elime ilk mizah dergisi aldığımda ilkokula bile gitmiyordum ve yaklaşık 20 yıl neredeyse kesintisiz okudum bu tarz dergileri.. ve diyebilirim ki bu süre zarfında en az 10 tane yazar/çizer hakkında aynı yorumu yapmışımdır, halbuki değişen/büyüyen bendim muhtemelen ve kaçınılmaz olarak kendini tekrarlıyor geliyordu bana bu insanlar..bu entrynin yazıldığı zamanın kralı olan umut sarıkaya mesela ya da yiğit özgür , sanıyorum ki bir beş on sene içinde aynı lafları duyacaklar, selçuk erdem ya da erdil yaşaroğlunun yavaş yavaş duymaya başladığı gibi.. (bu arada bu bahsettiğim penguen 26 ekim 2006 sayısında metüst'ün bu unutulma/kendini tekrarlama konusuyla ilgili güzel bir yazısı var..)..kıscası dediğim gibi fatih solmaz ın kendini tekrarlıyor olup olmasıyla çok ilgilenmiyorum..

    asıl bahsetmek istediğim noktaysa şu, şimdi bu kişi genel olarak 15-30 yaş civarı insanları ilgilendiren bir iş yapıyor (sadece pengueni ele alırsak), en kaba tabiriyle 15-30 yaş civarı insanları güldürmeye çalışıyor. ha bu demek değildir ki hedef kitlesi budur diye bu yaş grubu insanlarla aynı zevkleri taşıyacak, daha basit anlatırsam bu adam evanescence diye bir grubu bilmek durumunda değil, ben de iyi biliyor değilim mesela..amma şu entryi yazarken bile ,ulen nası yazılıyodu bu evenenses miydi, solisti vardı kadın,gruptu sanki bu du bi bakayim demek ve bakıp öğrenmek benim en fazla 30 saniyemi alır. ben o otuz saniyeyi es geçer de osur osur ipe diz tarzında bi iş yaparsam, insanların benim yaptığım işi ti ye alıyor olmasına da sesimi çıkarmamam gerekir.ki burada örnekte sadece basit yazım hataları ve grupla ilgili yanlış bilgilerden bahsediyorum, bunu gayet rahat işin bütününe,tespitlerin tırtlığına çok da güzel yayabilirim.

    bunları yazan ben yaptığım her işi çok mu iyi yapıyorum, böyle bir iddiam yok elbette. ama işimle ilgili teknik bir sorunun cevabından emin değilsem, cevaplamadan önce bir dakika durup düşünüyorum gerekirse ayaküstü internetten bakıveriyorum.zira zor şeyler değil bunlar, tırıs tırıs bir kütüphaneye filan gitmem gerekmiyor. daha da önemlisi, biliyorum ki böyle dört soruda çuvallasam işyerinde kapıyı gösterebilecekler.. ya da ne bileyim o psikiyatr tanıdık mizah dergisi gibi dört beş basit ortak nokta bulamazsa karşısındaki çocukla, belki o çocuğun bu doktor beni anlamıyor diye düşünmesine yol açacak ve çocuğu kaybedecek.. ya da bir mizahçı aklına gelen herşeyi araştırmadan etmeden tespit ayağına kakalarsa okunmayan ve deli gibi eleştirilen bir mizahçıya dönecek..
  • (bkz: #10641779)
    beyinsiz?

    yazık...

    zorlamayla , her haftasını birbirinin kopyası , üretkenlikten nasibini almamış yazı+köşelerle doldurmaya çalışmış birinin , o güzelim lombak köşesindeki esprilerinin mazide kaldığının farkında olan birisinin , bu hafta nerden ne araklayabilirim ya da daha fazla ne kadar saçma tespitte bulunup önümüzdeki haftalara bakabilirim diye düşünen sevgili üstad(?)'ın son , acınası çırpınışları..

    kendisi belli ki eleştirilmeyi kaldıramayan , hazımsız , öteberiye kusma yanlısı , yumuşacık ebleh ebleh sırıtan içi kuştüyüyle dolu kafasına vurduğunda kahkaha atan sevimli sempatik maskeli "ayıcık"larla dolu dünyasında dişaridan gelen görüşlere tel örgüsünü çekmiş bir üstad(?)...

    ne oldu peki? bize o muhteşem ayarı verdin de , mizahta "zirve" mi yaptın, ya da görmeye tahammülümüz yokken dergiyi alır almaz "fwd:çok komik :)))))) , son fatih solmaz bombaları , 5 arkadaşına gönder güne mutlu başla" biçiminde arkadaşlarımızı mail yağmuruna mı tutacağız,hiç olmadı kedi-köpek dalaşıyla "ben senelerdir bu işin içindeyim iki üç beyinsizin lafına mı bakacam peheey " düşüncesiyle ,ne kadar ayar o kadar köfte işine mi girilecek?ne yapalım peki? şakşakçı kostümüyle sırtını sıvazlayıp baştacı mı yapalım?

    ha bi de merak ettiğim üstad demişken limon,hbr,pişmiş kelle,leman gibi bilimum eski dergileri,ciltleri toplayıp okuyan ,karikatürle , mizahla alakalı biri olarak , bir metin fidan,bir suat gönülay,bir can barslan , bir galip tekin ,bir kemken yazıları,esprileri,çizimi beğenilmeyip eleştirildiğinde bu denli çirkefleşiyorlar mıydı? ya da şu anda dergi içinde herkes fatih solmaz'ın bu zeka küpü-espri kaynağı köşelerinden memnun da bu 12 beyinsiz ekşi sözlük yazarı mı sadece salt bok atma işiyle yanıp tutuşuyor?

    son olarak konu salağı diye de bir köşesi vardı di mi?

    ironik cidden..
  • zamanında konu salağı vardı, iyiydi. lombak ilk dönemleri falan.. o kadar.

    şu an sahip olduğu "patates baskı" köşesinde en son güldüğüm şey; kendisinin sürekli hakareti sonucu dava açan bir okurunun yayınlattığı tekzip mektubuydu. hakikaten gülmüştüm. hala da okuyorum bir insan ne kadar saçmalayabilir görebilmek, biraz da okuduğum derginin geri kalan kısımlarına daha da çok gülebilmek için. iyi geliyor.

    baruter kendisini çok seviyor olabilir anlıyorum ama artık bir zahmet derginin dışında sevsin.
  • penguen'in son sayısında (9 kasım perşembe), patates baskı köşesinde taner birsel'in portre fotoğrafını koymuş, altına da aynen şöyle yazmış insan:

    'son günlerde telsim reklamlarında bolca gördüğümüz bu adam, sizce de cem yılmaz'a acayip benzemiyor mu?.. saçı sakalı bir numaraya vur, al sana cem yılmaz'..

    tamam yeteneksiz olabilirsiniz, kötü espriler üretebilirsiniz.. ama böyle bir saygısızlığı, penguen gibi bir dergide görmek hiç hoş olmadı. cilet, ustura, falçata gibi 3. sınıf karikatür dergilerinde böyle bir şey görsem güler geçerdim, ama penguen'de olmamış. penguen'i çok sevdiğimiz için kendisinden gelen 5. kalite esprilere eyvallah demeye alışmıştık da, 1. kalite saygısızlığa aşina değiliz.
hesabın var mı? giriş yap