• italyanca bir grup halinde bulunan tahıl demetin verilen fasi den türemiştir.zira mussolininin partisi fasist parti, bir güç altında bir arada tutulan italyan halkını simgelemek için bu şekli amblem ve isim babası olarak seçmişti partisine.türkçemizde buna benzer bir kelime vardır.
    o da horomdur.
    horon denen karadeniz oynu yine buna benzer bir teşbihten adını almıştır.eğer mussolini laz olsaydı, horonizm olacaktı bu ideolojinin adı.
  • çok iyi anlamak gerek bu kavramı. hele de yaşadığımız şu saçma salak dönemde.

    çünkü sadece bizde değil, aşağı yukarı tüm dünya genelinde aptallıkla alaşım yapmış iflah olmaz bir cehalet yükseliyor. yükselmesinden daha kokutucu olan ise, aynı zamanda örgütlenmesi.

    sosyal medya buna çok güzel bir zemin hazırlıyor. neticede amaç “like” almaksa, popüler olmaksa, bunu başarabilmenin en kestirme yolu insanlara bir şeyler “öğretmeye” ya da onlara bir şeyler kazandırmaya çalışmak değildir. onun yerine, hedeflediğin kitleye (yani mümkün olduğunca geniş bir insan kitlesi) şirin gözükmen gerekir. bunun yolu da seviyeyi yükseltmek değil, bilakis seviyeyi düşürmektir.

    peki bunun faşizmle alakası ne?

    aslında doğrudan bir ilişki değil bu. ama bir hayli güçlü bir ilişki. açıklık getirelim.

    faşizmin en kategorik özelliklerinden birisi, totaliter bir rejim olmasıdır. yani, toplumun sıkı bir şekilde örgütlenmesine ve partizanlaşmasına muhtaç bir rejimdir. tam da bu yüzden otoriter rejimlerden çok farklıdır. otoriter rejimlerde toplumun örgütlenip partizanlaşmasına ihtiyaç duyulmaz. hatta aksine, böyle bir şey pek istenmez de.

    bu rejimlerin şu andaki en tipik örnekleri krallıkla/emirlikle yönetilen arap ülkeleri. yönetici zümrenin seçim derdi olmadığı için, tebaasını belli bir ideolojik paradigma doğrultusunda örgütleme dertleri de yok. tam aksine, vatandaşları ne kadar apolitik olursa o kadar iyi onlar için.

    ama faşist rejimlerde durum böyle değildi. katı bir hiyerarşi içerisinde, toplumun belli bir lider ve onun görüşleri etrafında “kenetlenmesi” adeta tek vücut olması bekleniyordu.

    buraya kadar olan kısım, aslında faşizmden ziyade, totaliter rejimlerin özelliği. yani sosyalist rejimlerde de çok benzer bir örgüyü görürsünüz.

    faşizmi sosyalist rejimlerden ayıran özellikse, bu totaliter paradigmayı bir millet/ırk miti üzerinden geliştirmesidir. yani italyan faşizmi, bir italyan milleti/ırkı miti yaratır önce. bu da yekpare bir politik toplum oluşturur. bunun üzerine oluşturulacak sosyo-ekonomik paradigma ya da stratejiler, lider elitlerin o anki görüşlerine göre değişebilir. mussolini öyle uygun görürse, daha sosyalist özellikler taşıyan bir ekonomi planı da yaratılabilir mesela. ya da hitler emreder, nazi almanyası’nda devlet kapitalizmi diye adlandırabileceğiniz bir sistem de oturtulur. yıllar sonra hitler öyle ister, sosyalist rejimlerde görülen iktisadi uygulamalar da yürürlüğe girebilir.

    faşizmle ilgili en çok karıştırılan meselelerden birisi de bu zaten. faşist rejimler sosyalist ekonomi modeline mi daha yakındı, yoksa kapitalizme mi diye tartışmanın çok bir anlamı yok. faşist rejimlerin temel motivasyonu iktisadi ya da sosyo ekonomi temelli değildir çünkü. hatta mussolini’nin ateşli bir üyesi olduğu italyan sosyalist partisinden kovulma sebebi de budur. daha sonraları hitler öncülüğündeki naziler de oldukça benzer bir şekilde ırkçı/milliyetçi ve totaliter bir paradigmayı izleyerek almanya’da iktidarı ele geçirdiler.

    gelelim günümüze.

    seksenlerin başından beridir dünyayı etkisi altına alan “neo-liberalizm” rüzgarları sönümlendi. aşağı yukarı son on yıldır neredeyse tüm dünyada korumacı politikalar (bkz: protectionism) güç kazanıyor. tıpkı iki savaş arası dönemde olduğu gibi. ülkeler giderek artan bir şekilde birbirlerini düşman olarak tanımlıyorlar, worst case senaryolar daha ciddi şekilde ele alınır oldu. elbette durup dururken olmadı bunlar. sözde “arap baharı”, suriye’deki iç savaş, ışid’in yükselişi, çok büyük mülteci dalgaları, rusya ukrayna savaşı, abd çin rekabetinin farklı bir boyuta tırmanması…

    ama işin bir boyutu bu. diğer boyutu da şu. dünyanın büyük bir bölümü, kağıt üstünde de olsa, demokrasiyle yönetiliyor. farklı farklı ülkelerden milyarlarca insan, sosyal medya üzerinden siyasi propaganda sürecine aktif olarak katılıyor. kendince görüş bildiriyor, fikirlerini yaymaya çalışıyor…

    ama bunları yaparken “benim fikrim de bu şekilde” diye görüş bildirmenin ötesinde, basbayağı birilerini aforoz etme, terörist şu bu diye etiketleme boyutuna getirenler var işi. giderek daha da çoğalıyor ve daha güçleniyorlar bu gruplar. bir ara abd’de “woke” “sjw” diye adlandırılan gruplar, şimdilerde giderek artan bir şekilde ırkçı/milliyetçi gruplar… hitler bugün dirilse de görse şu ortamı, cennete düştüğünü zanneder.

    şu anda ortam neo faşist liderlerin basit propagandalarla, sosyal medyayı etkili kullanarak, rüzgarı da arkalarına alarak kolaylıkla yükselebilmeleri için uzun süredir hiç olmadığı kadar müsait.

    yakın gelecekte mini mini hitler’lerin, çalışkan mussolini’lerin kol gezdiği bir dünya görebiliriz. sosyal medyada gestapoculuk oynamaya dünden razı bu kadar çok insan varken, hiç de düşük olasılık değil.

    edit: bakın şurada bile, mussolini’nin faşizminin bir italyan ırkı miti yarattığını söyleyince, basmış yaygarayı birisi hemen.

    “ vay amk, roma, lejyonlar, roma hukuku, mimarisi, rönesans, onca sanatçı, mühendis, onca silah sanayii, onca araç markası , katolik klisesi, kendine has mafyası, donanması vs. meğer hepsi mitmiş ya la...italyanların herhalde afrika'da zencilerden aslında hiçbir farkı yok herhalde, mussolini uydururak italyan milleti/ırkı miti yaratmış.”

    şimdi bu arkadaşlara bir millet/ırk miti yaratmanın ne olduğunu nasıl anlatacaksın da nasıl tartışacaksın? okuduğunu anlamaktan aciz. sanki yazının herhangi bir yerinde “italyan milleti diye bir şey yok, tamamen hayal ürünü, roma tarihi de yalan dolan” yazıyormuş gibi tetikleniyor, kahve falan püskürtüyor arkadaş. ahah.

    işte tam da söylemek istediğim şey bu. bu insanlara bir şey öğretmektense, goygoyu propagandayı basıp kendine ırgat edinmek çok daha kolay. sadece bizde değil, tüm dünyada bu kitleler çoğalıyor ve bir çeşit neo-faşist dikta kurmayı hayal eden bir takım siyasetçiler için fırsatlar genişliyor. entrinin anlatmaya çalıştığı şey de tam olarak buydu.
  • "nerede boşluk varsa, yanlış türde politikalar sürünerek oraya girer. faşizm, derin bilinçdışı gereksinimlere hizmet eden sanal bir psikopatiydi. yıllarca etkili olan burjuva yaşam koşulları, işte, ticarette boğulan bir avrupa ve konformizm çıkarmıştı ortaya. insanların bağımsız kalmaya, kendilerini özgürleştirecek nefretler icat etmeye gereksinimi vardı."
    (bkz: j. g. ballard)
    (bkz: süper kent)
  • --- spoiler ---
    yurdunu, milletini savunmanın ismi de faşizm olmuş!
    --- spoiler ---

    hayır, yurdunu milletini savunmanın ismi faşizm olmamış. nereden öğreniyorsunuz bunları olm, düşünsel kaynaklarınız nedir hakikaten çok merak etmeye başladım. bu kafa ile dünyada aklamayacağınız şey kalmaz. kaldı ki hangi doktrin "ben yurdumu milletimi sikertmeye geliyorum, ocağına incir ağacı dikeceğim, öyle işler açacağım ki yurdumun ve milletimin başına asırlar boyu belini doğrultamayacak kimse" diyerek savunulmuş ki faşizm de böyle savunulsun. fundementalizm, nazizim, komünizm, faşizm, ırkçılık, sosyalizm, kapitalizm, liberalizm komple "insanlık için, yurdumuz için, milletimiz için en iyi yol budur" diye savunulmuyor mu! naziler "almanya'nın çıkarlarını, alman ve ari ırkının çıkarlarını savunmanın ismi de ırkçılık olmuş, faşizm olmuş." desin, işid "ümmetin çıkarlarını ve allah'ın şeriatın savunmanin ismi de gericilik olmuş, terörizm olmuş" desin.

    mantık aslında çok basit; beşeri tüm doktrinler, fikirler, ideolojiler üreticileri tarafından "bizce en doğrusu budur, halkımız böyle yönetilirse müthiş olur" iddiası ile ortaya atılır. bu yüzden ikide bir " faşizm ülkemin ve milletimin çıkarlarını korumaksaaa" diye yırtık dondan fırlamayın rica ediyorum. 68 kuşağını tasfiye etmek için komando kamplarında yetiştirilen ülkücü katiller de en az katlettikleri gençler kadar "biz bu ülkenin çıkarlarını savunuyoruz" diyordu ve buna inanıyordu. e o zaman çatışma neyden kaynaklanıyordu?

    faşizm bir durak değil, yokuş aşağı eğimin yavaş yavaş arttığı bir yoldur. faşizmin başladığı nokta net tahlil edilemez. sansür ile mi başlar, kitlesel güdüleri kamçılayan törenler ve geçitlerle mi, kutuplaşmalarla mi, iktidar paylaşımındaki amansız kavgalarla mi, sınıfsal çelişkilerdeki güç dengesinin mutlak bir şekilde bir tarafın lehine değişmesi ile mi, anayasal bir değişiklik veya bir cunta ile mi, afet veya işgal ile mi, salgın veya iktisadi kriz ile mi başlar bilinmez, tahlil edilemez. fakat kesin olan şey, faşizmin paramiliter şiddet dahil tüm şiddet biçimlerini kullanan, asgari bir sivil katılımı mümkün kılan tüm yapıları "sabit ve dar" bir çevrenin çıkarına uygun şekilde tasfiye eden, manipülatif ve katı bir tahakküm biçimi olduğudur.

    bu yüzden "vatanını sevmek faşizm ise" ile başlayan abuk subuk cümlelerinizi alın gidin. ülkesini sevmenin, onun çıkarlarını savunmanın sayısız yolu varken gidip zorbalığı, farklılıklara tahammülsüzlüğü, kitlesel paranoyayı, nefreti, gaspı, örgütlü bir cehalet ve narsizmi, tüm bunlarla bağlantılı olarak hukuksuzluğu ve zulmü tercih edip "vatanını sevmek faşizm ise :(" diye hönkürmeyin. bırakın ülkesini milletini sevmeyi; ülkesinden, halkından nefret etmenin en kestirme yolu faşizmdir.
  • toplumun benzerliklerini one cikartip belli bir tip yaratan bir yonetimdir. butun toplumu ayni tip insandan olusturup o tiplerin destekleyecegi bir yonetim olusturulur. genelde diktatorluktur, halkin cogunlugu ayni tip insan oldugundan muhalefet yoktur. benzerlik temasi birlik ve beraberlik icin kullanilir. insanlar degisik amaclar icin birlestirilip birey halinde degil grup halinde kullanilir. yonetim gucunu tek tip insan olusturulmasindan aldigindan o tipleme uymayan her bireyi yok etme ya da baski altina alma yoluna gider. genelde irk onemli bir birlestirici oge oldugundan irk kullanilir o yuzden genelde fasist yonetimler irkci olmuslardir. ama bu sart degildir. mesela son zamanlara kadar ki iran da yeterince fasisttir, irk yerine din kullanilmistir.
  • biraz evvel bir hanım kızımızla konuştum. argümanı şuydu, faşist diye yaftalanacak son kişiymiş. sohbet ettik, demirtaş'ın hapiste olmasına geldi konu. demirtaş'tan nefret ettiğini belirtti. "hmm" dedim ve sordum neden nefret ediyorsun. on dakika sonra dünyada faşist diye yaftalanacak son kişi olduğunu iddia eden bu hanım kızımız, bana aynen şu cümleyi kurdu. "doğudaki kürtlerin mecliste olmasını istemiyorum, uzlaşmaya karşıyım, gerekirse hepsini yok edelim ama yine de uzlaşmam"

    tanım: taraftarlarını akli geriliğe maruz bırakan bir ideoloji
  • nedendir bilmem, her duydugumda o unutulmaz fotograf karesini aklima getirir. sene 1945, yer almanya. savas bitmis, isgal ordulari almanya'nin her yerinde kol geziyor. ve siyahbeyaz bir fotograf karesine düsen, bir alman kadinin etrafina toplanip siraya girmis amerikan askerleri. hepsinin, fakat özellikle birinin suratinda meymenetsiz bir siritma. cünkü alman kadini bir paket sigaraya sokak ortasinda oral seks yapiyor. belki kocasi rus tundralarinda donmus, belki de sevgilisi daha önce hic görmedigi fransiz topraklarina karismis, cok mu önemli sanki? degil, cünkü geride o ve belki de cocuklari kalmis, ve de yasamalari gerek, her ne kadar "führer"leri "serefli almanlarin hepsi cephede öldü, kalanlarin da yasamasina gerek yok" dese de. sigara ticareti yapacak belki, belki de sadece kendi icecek, ama karsiliginda verebilecegi tek meta eti kalmis. iste böyle bir seydir fasizm, koyun sürüsünü karga kilavuzlugunda bok yoluna götürür, kalanlara da saksofon cektirir. belki müstahaktir, belki de degil, ama böyledir. sen ki, sisirilmis yapay benliginle, kendini tüm milletlerden üstün görürsün, sen ki gidip savas baslatir onca cani alirsin kendi "üstün" kanin ugruna, sen ki kendi insanlarina kiyarsin, senin deli sacmalarina uymuyor ya da inanmiyor diye, o zaman seni el topraklarina gübre yaparlar, kalanlari da isgal askerlerine oyuncak. kendini bulunmaz hint kumasi zannetmesi bir milletin, iste o fotograf karesinde biter. belki de bu yüzden, günümüzdeki almanlar zora düsmüs tüm milletlere en cok bagis yapan halktir ve de yeni yetme dazlaklari meydanlara ciktiginda en az on kati bir göstericiyle onlari bogan halktir. darisi fasizme özenen diger milletlerin basina, umarim ki o kareye düsmeden.
  • mussolini'nin,"devletin disinda hicbir sey olamaz. her sey devletin icindedir" sozunun en iyi ozetledigi yonetim anlayisi. en ozel, en kisisel alanlara varincaya degin hersey devlet tarafindan duzenlenir. sadece politik ve kamusal alani degil, aile, kisisel ekonomi, dusunce ve dinsel hayati da ilgi, bilgi ve duzenleme alani icinde tutan devletiyle fasizm, niyetleri, hayalleri, bazi durumlarda hareketsizligi bile yargilamaktan cekinmez.
    devlete adanmamis, kisisel dunyasi olan her varligi tehdit goren fasizm doktrini, "devlete karsi ozgurluk olabilemez" der. daha ne desin?
  • "faşizm dünyanın en ayıp şeyidir, bundan daha aşağılık hiçbir şey yoktur, akla gelmiş icat edilmiş hiçbir şey yoktur."

    sırrı süreyya önder
  • kuramsal olarak açıklamak gerekirse bir insanın kendi varolu$unu içgüdüsel bir biçimde default kriter olarak ele alıp o kritere uymayanlara fiilen ya da dolaylı yollardan saldırması da fa$izm olarak tabir edilen olgunun türevlerinden olduğuna göre ; her fa$izm kontentli aksiyon kendi kar$ıt hareketini yaratacaktır.yoketme ve varolmaya dayalı bir rekabetin antisi ve antidotu yoktur kanımca,demekki sonsuza kadar kapı$malara sahne olacak galaksinin sebebiyet-i mukaddesi fa$izmdir, sürekli bir olu$ biçimidir..

    insanlar arası dü$manlığın genetik hafızaya da dayalı olduğu dü$ünüldüğünde olmu$ ve olacak hiçbir yoketme ve yokolma durum veyahut olu$unun haksız ve gayrı-doğal olmadığının da görüleceği kanaatindeyim..

    neticede varolu$ biçiminize gösterilen tahammülsüzlük aynı $ekilde kar$ılanmazsa,tepki gören davranı$ ve olu$ biçimi varlığını daha güç $artlarda sürdürebilecektir..daha ilkel olan daha içgüdüsel davrandığı için de ondan daha ileride olan üstün insanlar bundan zarar görecektir. o sebeple ilkellere uygulanacak vah$etin de bence hiçbir mahsuru yoktur ve özellikle ya$adığımız ülkenin de gen-etik temizliğe ihtiyacı vardır..

    tek ba$ına voltran olabilen ile on ki$i bir araya gelip anca voltranı olu$turabilen cisimler arasında ciddi platform farklılıkları olduğunu ve aynı yeryüzünü payla$mamaları gerektiğine inanıyorum.bu inancımın adının da fa$izm olduğunu sanıyorum...

    (bkz: kabile sava$ları)
hesabın var mı? giriş yap