• fasılla ilgili, benim jenerasyonumdan çoğu kişinin bilmediği bir şey var. götünden uydurduğu sorumluluklarına önem veren bir türk genci olarak burdan bu bilinmeyeni açıklamak istiyorum ;

    arkadaşlar... fasıl, türk sanat müziği ile yapılır ve yaşadıklarıma istinaden belirtmek isterim ki, tanju okan türk sanat müziği sanatçısı olmadığı gibi deniz ve mehtap da asla ve asla klasik türk sanat müziği eseri değildir.

    bu bilgiler ışığında devam edersek, fasılı diğer "alkol alımı şenlikleri"inden ayıran en önemli özellik içkiye meze yapılan müziktir. fasıl esnasında türk sanat müziği eserleri dinlenir. bu özellik de fasıla giden kişinin türk sanat müziğini sevmesi gibi bir gerekliliği oluşturur. unutmadan söylemek isterim ki ne kadar önemli isimler olsalar da, orhan gencebay, ibrahim tatlıses dinleyerek rakı içmek fasıl yapmak değildir.

    fasıl, genel itibariyle örnekledirirsek şöyle bir şeydir;

    türk sanat müziği seven, dinlemekten zevk alan, o şarkıların ne anlatmak istediğini anlayabilen bir grup insan bir sofranın etrafında toplanır. ne yenildiği çok önemli değildir. fasıl kültürü mönü konusunda esnektir. sofrada rakı ve -zorunlu olmamakla beraber- meze, kavun, beyaz peynir vs. bulunur.

    en önemli şey olan müzik konusuna girersek... fasıl ekibi (ki bu zaman zaman winamp'ta çalınan tsm arşivi de olabilir) sağlam bir peşrevin ardından hafif bir eserle girer olaya. "bir bahar akşamı", "söyleyemem derdimi", "huysuz ve tatlı kadın" ya da "nereden sevdim o zalim kadını" gibi eserler başlangıç için uygundur diye düşünmekteyim. müzikle beraber ilk kadehler tokuşturulup demlenmeler başlar. akabinde ikinci ya da içene göre üçüncü kadehle beraber türk sanat müziği, yuvarlanan rakıların da desteği ile vurucu etkisini gösterir ve olaya taksim dahil olur. klarnet, kanun ya da ud taksimleri fasıla en çok yakışanlardır. özellikle, çalan kişi de iyiyse eğer klarnet taksimi adamın ağzına sıçar da bırakır bir kenara. ah ulan ahhh... neyse... taksimle beraber masaya bir hüzün hakim olur, ki hüzün fasılın ciğeridir. taksimin ardına muhakkak damar bir eser bağlanır. "ömrümüzün son demi", "hastayım yalnızım", "kimseye etmem şikayet", "benzemez kimse sana" ya da "sorma" gibi eserlerle hüzne doyan, melankolinin dibine vuran bünye için artık hareketlenme zamanı gelmiştir. gece içinde çakırkeyflik sınırını aşan ilk kişi de kalkıp "makber" ya da "dönülmez akşamın ufkundayız" okuduktan sonra herkesin bildiği, eşlik edebileceği, yine hafif bir parça; mesela "şimdi uzaklardasın" ile gözyaşı ile ıslanan bölüm sonlandırılır. eğer fasıl yapan grup eski arkadaşlardan oluşuyorsa bu parça muhakkak eski dostlar 'dır. daha sonra müzik hızlanır. "karam", "şu gelen atlı mıdır", "yürü dilber yürü", "gözlerin bir içim su", "adalardan bir yar gelir", "ada sahilleri" ... derken en son olarak da "kalamış" ı patlattık mı rakıyla cilalanmış bünyeler keyiflenmeye, yerinden yerinden oynamaya başlar. bu da fasılın oynak kısmıdır.

    kurtların dökülmesi akabinde eğer fasıl süresi daha da uzatılmak isteniyorsa kısa bir damar bölümü daha yapılıp tekrar kıvrak eserlere bağlandıktan sonra, fasılın olmazsa olmaz kapanış şarkısına gelinir; "çile bülbülüm çile"... allah nidalarıyla eşlik edilen şarkının bitimiyle, artık yeteri kadar alkol ihtiva eden bünye kalkar, mekanı efendi gibi terkeder. işte bir önemli ayrıntı da şudur ki, fasıl "efendi" eğlencesidir. tepişmek, etrafı rahatsız etmek lugatında yoktur. rakı ve mezeler yavaştan götürülürken masada sadece keyifli bir sohbet, müzik, zevk ve hüzün vardır...

    bu örnekte belirtilen esaslar doğrultusunda uygulanan fasıl aktivitesi fevkaladenin fevkındedir, insana hayatın en tatlı yerinden bir ısırık aldırır, ömrü uzatır. ayrıca, geçen gece çiçek pasajında rastladığım isveçli bilimadamlarına göre kelliğe çare olduğu gibi cinsel gücü de arttırır. tavsiye ederim...

    edit: badim, sevgili alfred montbank'e iki eklemesi için teşekkür ediyorum. kendisi için muazzez abacı'dan geliyor şimdi; vurgun... ***
  • turk sanat muzigindeki bir konser programidir diyebiliriz. meyhanelerdeki kotu ornekleri gibi hep bilinen, hareketli sarkilardan olusmaz. tipik bir fasil su bilesenlerden olusur:
    bas taksim
    pesrev
    birinci beste veya kar
    ikinci beste
    agir semai
    cesitli sarkilar*
    yuruk semai
    saz semaisi veya oyun havasi

    aralarda sazli veya sozlu taksimler, gazeller bulunur. sarkilar aranagmelerle birbirlerine baglanir.
  • türk sanat musikisinde aynı makamdan eserlerin, belli bir usul silsilesi içerisinde, eser sonlarına yapılan bağlantılar ile birlikte diğer esere geçmek suretiyle, hiç ara vermeden sürekli çalınması.
  • yaygın kanının aksine fasıl sadece nevizade'de rakı kadehlerinin tokuşturulacağı bir olgu değildir. gerçek fasıl ekseriyetle şu şekilde olur;

    http://www.youtube.com/watch?v=dsozilj9vye - karcığar faslı
    http://www.youtube.com/watch?v=yyoxrqpulqi - acem aşiran faslı
    http://www.youtube.com/watch?v=nhqb9ucorz4 - hüzzam
    http://www.youtube.com/watch?v=kvltsj1bvea - kürdili hicazkar faslı
    http://www.youtube.com/watch?v=1pqhw3_paqa - kürdili hicazkar ağır aksak
  • efendim, elbette bilmemek ayıp addedilemez. şüphesiz ki herkes, fasıl denildiğinde "tarz-ı kadim" fasıl anlayacak değil. burası muhakkak fakat insan zerre kadar haberdar olmadığı bir kültürü seviyorum diyerek yok etmek için nasıl birbiriyle yarışır işte orasını anlamak mümkün değil. belki biraz küstahca olacak fakat gördüklerim, tevazuyu bir yana koyup bunları söylememi icap ettiriyor:

    -eğer hoplamak zıplamak istiyorsanız bunun için envai çeşit yer var. tavernadan, müzikholden tutun da club, bar, disko ve benzerleri her türlü bu ihtiyacınıza cevap verebilecek yerler.
    -evlerinin önü boyalı direk, hadi deli oğlan yahut havsalamın almadığı diğer güncel ezgileri duymak istiyorsanız ha keza öyle.
    -meyhanede bile olsanız bu size bağıra bağıra konuşma, kahkaha atma ve içkinin tesirini alenileştirme hakkı vermez. eğlenmenin de bir usulü kaidesi vardır.
    -eğer bildiğiniz en eski sanatçı muazzez ersoy, en sevdiğiniz şarkı hani kuşlar ağaçlar ise ve bugüne kadar bunun eksikliğinin azabını hissetmediyseniz sessizce bekleyin, sizinle aynı zevki paylaşanlar bunlar için talepkar olacaktır.
    -eğer ki eksikliğinizin farkındaysanız yahut hafızanızdan bir şey seçmekte zorlanıyorsanız, evden çıkmadan önce şöyle bir arşivinizi karıştırın. bir kadehle yad edilecek hatıralara; hüzzam, segah, uşşak ağırlıklı eserler hemdert olacaktır.
    -"dinlemek istiyoruz fakat hiçbir yerde çalınmıyor" diyorsanız radyo-4 teki fasıl saatlerini takip edebilirsiniz. hiç olmadı şu fakire mesaj atabilirsiniz.

    bilmemiz lazım ki zamanında meyhaneleri ile, fasıl icraları ile meşhur koskoca bir şehirde eğer hakkıyla fasıl yapan bir yer yoksa bu suçun bir müsebbibi de işletme sahipleridir. bir darbuka bir tefle sulukuleden getirdiğiniz kişiler kendi alanlarında iyi olabilirler fakat bu insanlara fasıl yap demek, en hafif tabiriyle ayıptır.

    gönül isterdi ki, asabiyete yenik düşmeden bu başlığa fasıl icrası hakkında bir şeyler karalayalım fakat mümkün olamadı işte. netice itabariyle her arz kendi talebini yaratır. sonunda da koskoca bir kültür yok olup gider....

    "câmlar şikest olmuş meyler dökülmüş
    sâkiler meclisten çekmiş ayağı"
  • allahım nasıl da illet olurum ortalıkta fasıl masıl diye dolanan insanlara. zira en az 2 yabancı dil bilen, güzel güzel kolejlerden, üniversitelerden mezun olmuş, gündelik hayatında radiohead filan dinleyen, marcel proust okuyan o pırıl pırıl 18-25 yaş grubundaki gençlerin, müstakbel entelektüel/yarı entelektüel beyaz yakalıların, yuppilerin 2-3 saatliğine orhan babaağ, rakıığ, vakiiit çoğoğoğoook geeeç (gözler kısık, kafa helezonik hareket eder) diye höykürüp durması ve gayrı ihtiyari bi şekilde 45 yaş üstü göğüs kısmında cep bulunduran tişörtle donanmış alt/orta sınıf şehirli amca/dayı taklidi yapması kadar itici olan pek az durum mevcuttur nazarımda.

    bi de yine bu 18-25 yaş grubu tarafından fasıl olarak adlandırılan müzikli eğlence janrının kahir ekseriyetinin ağır başlı, hüzünlü, fevkalade sıkıcı (repertuar 30 bpm'de seyretmekte şimdi, bununla hedbeng mi yapacan?) orijinal fasılla filan alakası olmayacak şekilde icra edildiğini, tesadüfen bulunduğum bir 'fasıl' ortamında muazzez ersoy nostalji 8-9-10 repertuarını kasap havası ve yalnızım dostlarım'la takviye eden, talatpaşa pavyonlarından (ankaralılar bilir) gelme simsiyah peruklu, kart pezevenk kılıklılı bir şarkıcı eşliğinde halaylar çekildiğini, kolektif bir bilinçle omuz titretildiğini, makarena dansı yapıldığını gördüğümde üzüntüyle müşahade etmiş idim fi tarihinde. yanisi şu ki, hem fasıl kolpa, hem de iştirakçinin o "ben akşamcıyım, hüzünbaz bir sevişgenim bebeğim ğoğoğoğooov" havaları. netice itibariyle, öylesine yalan dolan bir ortam işte.

    arkadaşa sormak isterim: senede bir gün (senede biiiiir güüğğn oğoğoğoğğooov) rakı içiyon diye nedir bu tribin aslanım? şunu söyleyeyim ki, üniversite hazırlığa giden post adolesans dönemindeki o mahut kopil halin ve 2 adet götü boklu kıza sempatik görünmek için giydiğin kurabiye canavarı tişörtünle o rakı kadehi eline hiç mi hiç yakışmıyor. senden de, senin gibi "ben aslında müzeyyen senar dinler, rakı içerim" diye ortalıkta cirit atan akranlarından da ayrı tiksindim. neyin peşindesin ahbap, bi deyiver bana.

    (bkz: slumming)
  • - fasıl, 40 yaşından sonra insanların diskoya gidememesi yüzünden icat edilmiştir.
    - evet abi kesinlikle haklısın.

    otobüste arka koltuklarımda oturan 27-28 yaşlarındaki 2 arkadaşın fasıl tanımı.

    cahillik diyeceğim, okumuş çocuklar konuştuklarından belli. mantıksızlık diyeceğim, ya arkadaş bir şey demeyeceğim en iyisi.
  • fatih akin'ın "istanbul hatırası:köprüyü geçmek" belgeselinde tanımlandığı üzere "asıl amacın sarhoş olmak olduğu sazlı sözlü eğlence".
  • eglencenin en samimisi en gerçeği, en rakılısı, en keyiflisi. kimsenin kendi olmadıgı saçma sapan ortamların dışında bir eglence türü. sevmeyenini görmedigim çeşit eglencedir fasıl; efendi başlarsın geceye heleki tanımadıgın birileri varsa yada coğunluktaysa masada sonra rakı gelir gider,önce garsonla şef muhabbeti yapar kanka olursun sonra başlarsın masayla kaynaşmaya, atarın tutarsın takımdaşını,memleketlini bulursun önce masada yanaşırsın yanına. birden abi,kanka,hocam lar uçusuşur. herkes kendisidir artık yalana dolana yer yoktur sarmaş dolaş çıkarsınız,hey gidi.
  • başıma bir iş gelmeyecekse sevmediğim rakı ritueli. herkes bir fasildir tutturmus. 18 yaşında daha yeni rakı içen ergen fasıl erbabı olmuş. çile bülbülum'e bağır çağır eşlik ediyor.

    sevmiyorum arkadaş bu ezber eğlence şeylerini. hem ne o kulağımin dibinde müzikten anlamaz heriflerin bangirtilari.

    rakımı evimde açarım, bir ufak, bir kalıp beyaz peynir, mümkünse taş plak kaydından söyle cizir cizir. ya işte öyle.
hesabın var mı? giriş yap