• sadece bir yazısındaki şu satırlar, şakirt köpekleri kudurtmaya yeter:

    " meğer bütün karargâhı ile başkumandan mustafa kemal değil, yunan başkumandanı trikopis esir olmuş...

    size kalbin ne kadar dayanıklı bir maddeden yapılmış olduğunu yukarıda söylemeseydim, burada söylerdim. bir çocuk gibi sıçramaya başladım. habere, havadise, telgrafa koşuyorum. hani dün kızdığımız o sürüm gazetesi yok mu, resmi tebliğlerin kilometrelerce gerisinde imiş. yunan ordusunu mahvetmişiz ve izmir'e iniyormuşuz.

    ben ömrümde, hiçbir edebiyat eserinde, ordulara ilk hedeflerinin akdeniz olduğunu bildiren günlük emri okurken duyduğum zevki duymadım. bu, bütün heyecanların üstünde bir heyecan veren, bütün şiirlerin üstünde bir şiirdi.

    ne olmuştuk, biliyor musunuz? kurtulmuştuk. "

    seviyesiz orospu çocukları, şu duyguyu hiç yaşatmamak lazımdı size.
  • 17 aralık 1967 tarihli dünya gazetesinde yayımlanan yazısından, “1915 olayları”nı bir jenosit olarak algıladığını anlıyoruz:

    http://img340.imageshack.us/…/6299/17aralik1967.jpg

    " halide edib’i beyrut’ta mektep müdürlüğü etmek üzere istanbul’dan suriye’ye götürüyordum. bir istasyonda doğu taraflarından gelen bahaddin şakir’e rastladık. halide hanıma tanıttım. ... tren kalkıp ben konpartımana girince halide hanım:
    - bana bir katilin elini sıktırdığınız için size teessüf ederim, dedi.

    rus orduları doğu illerine yürürken ermeni komitecileri yer yer ayaklanmalar tertiplemişlerdi. orduyu arkasından vuracaklar ... büyük ermenistan’ı kuracaklardı ... bu fırsatla ermeniliği yokederek gelecekte bir ermenistan tehlikesinden kurtulmak bahaddin şakir’in hatırına gelmiştir. mesela dördüncü ordu bu fikirde değildi. ordunun tedbir diye düşündüğünü kurmay başkanı ali fuad (erdem) şu osmanlıca cümle ile formülleştirmiştir: “ermeni külliyetlerini ermeni cüziyetleri haline getirmek!” yani türk köyleri içine dağıtmak! toplu bir yığın olmaktan çıkarmak! amerika ise bütün sürülenleri gemilerle alıp götürmek istemiştir. belki en doğrusu da bu idi. yahut ikisini birlikte yapmaktı. sürülenler yolda yok olup gitmişlerdi ...

    eğer doğuda ermeniler yığın olarak kalsaydı 1918 mütarekesinden sonra hemen bir ermenistan kurulacağına şüphe yoktu. ama bu yığın taraf taraf dağıtılmış, birçokları da ülkeden çıkarılmış olaydı bu tehlike kalır mı idi? olaylar kalmayacağını gösterir. genocide en ağır insanlık suçlar arasındadır. bir ırk, bir din veya milliyet grubunu ortadan kaldırmak! bu suç endülüs müslümanlarına karşı, balkan devletlerince türklüğe karşı durmadan işlenmiştir. hitler yahudiliğe karşı, stalin kırım türklüğüne karşı bu suçu işlemiştir. ama bir başka çare varken niçin lekelenmek? mustafa kemal de katliam aleyhinde idi. bir gün halep’te ... hasan amca’yı görür ... cemal paşa ermeni yetimleri işine bakmak görevini ona vermişti. ... mustafa kemal:
    - siz burada ne yaparsınız? diye sorup ta, hasan amca daha:
    - efendim ermeni...
    diye başlayınca arkasını dinlemeden:
    - ateş hatlarında hiç birinizi görmem. ama cephe gerisinde adam öldürmeye gelince hepiniz kahraman kesilirsiniz, diye haykırmıştı. ...

    bir gün halep’te dolaşırken dikenli tellerle çevrili ermeni kampının yakınından geçiyordum. sürülecekler başka illerden halep’e gelip bu dikenli teller arkasına toplandıktan sonra bağdat çöllerine doğru yola çıkarlardı. üniformalı idim. birden bir genç tel örgüye doğru koştu:
    - beni kurtarın! dedi.
    kim olduğunu sordum:
    - resim yapardım, cevabını verdi ...
    halep valisine bir tezkere yazdım ... bir polisle delikanlıyı götürdük ...
    ömrümün en güzel hatırası bu can kurtarmadır ... "

    olayları ister "soykırım" olarak tanımlayın, ister tanımlamayın (ben de tanımlamayanlardanım), bilin ki olaylara tanık olan vicdanlı insanların üslubu falih rifki atay'ınki gibiydi. "onlar bizi öldürdü, biz de onları öldürdük, devlet meşru müdafaa hakkını kullandı, savaş sırasında olur böyle şeyler" lafları, 1970'li yıllarda asala cinayetleri sonrası oluşmuş laflardır.
  • çankaya'dan;

    kurtuluş günleri:

    ''cephede ne olduğunu bilmiyorduk.fakat içimizdeki sorunun , kimseden aramaya cesaret edemediğimiz cevabı kendiliğinden yayılıverdi: başkomutan mustafa kemal paşa bütün karargahı ile beraber esir olmuş...

    keder insanları öldürmez derlerse , bu söze inanınız.kalp denen şeyin ne dayanıklı bir maddeden yapılmış olduğunu ben , o akşamüstü büyükada vapurunun güvertesinde öğrendim.

    türkleri büyükada yat kulubü'nden kovmuşlardı.mustafa kemal'in esir olması şerefine kulubün bütün şampanyaları patlıyor ve türkler de dağıtılan kadehleri içmeye zorlanıyordu.

    ölümü bir uyku , rahat bir uyku gibi arayarak sabahı ettik. ilk vapurun en görünmez köşesine sığınarak , iki büklüm köprüye indik. bütün türkleri yas içinde bulacağımı sanıyordum. meğer ne kadar soysuzluğa uğramışız. acaba sokaktakilerin hepsi , şu veya bu muhipler cemiyeti üyeleri miydi? bizimkiler utançlarından evlerinde mi kalmışlardı? bu gülüşler , bu çırpınışlar , bu el sıkışlar neydi?

    meğer bütün karargahı ile başkomutan mustafa kemal değil , yunan başkomutanı trikopis esir olmuş.

    size , kalbin ne kadar dayanıklı bir maddeden yapılmış olduğunu yukarıda söylemeseydim , burada söylerdim. bir çocuk gibi sıçramaya başladım. habere , havadise , telgrafa koşuyorum. yunan ordusunu yoketmişiz ve izmir'e iniyormuşuz.

    ben , ömrümde hiçbir edebiyat eserinde , ordulara ilk hedeflerinin akdeniz olduğunu bildiren günlük emri okurken duyduğum zevki duymadım. bu , bütün heyecanların üstünde bir heyecan veren , bütün şiirlerin üstünde bir şiirdi. ne olmuştuk biliyor musunuz?

    kurtulmuştuk.
  • falih rifki için cemal pasa'nin has adami demek ne kadar yerindedir bilemeyiz ama ittihat ve terakki döneminde cemal pasa'nin ozel kalem müdürü'dür. cemal pasa o donemde ittihat ve terakki troykasi içinde mustafa kemal'in de kendisine en yakin buldugu figürdür. cankaya'daki "istanbul'a lenin heykeli diksek yeridir" şeklindeki cümlesi ise surdan kaynaklanir.. ingilizler, fransizlar ve ruslar arasinda yapilan gizli bir anlasmayla trakya-istanbul bölgesi eskişehir'e kadar ruslarin işgal edeceği bölgelerden biridir. falih rifki da bu cümleyi kurarken "eğer bolsevik devrimi olmasaydi ve istanbul'u çarlik rusyasi ordulari isgal etseydi, onlar ingilizler gibi kolay kolay çekilmezlerdi" der hakli olarak. ingliizlerin bile isgal sonrasinda ve mütareke döneminde istanbulu "türklerden temizlemeyi" ciddi ciddi tartiştiklari hatırlanirsa 1917 bolsevik devrimi olmasaydi, ruslarin isgal ettikleri istanbul'da yasanacaklari kimse tahmin etmek istemez herhalde.

    falih rifki'nin kemalizmin ideologlarindan biri oldugu ise -hadi yanliştir demeyelim ama- çok doğru degildir. daha çok tanin hüseyin cahit ekolü parti gazeteciliginden ve kismen yeni türk alfabesi alanindaki katkilarindan sozedilebilir. asil önemi ise yakin tarih konusundaki birinci elden tanikliklarindan ve cankaya gibi yakin tarihle ilgilenen hemen herkesin okumasi gereken ani-deneme tarzi eserlerinden kaynaklanir.
  • internet yobazları tarafından bolca yapılan alıntıya göre, eski saat adlı eserinin 330. sayfasında şöyle demekteymiş:

    "irtica ile mücadelede yunan harbinde kaybettiğimizin 50 katı insan öldürdük"

    üşenmedik, ankara'da bildiğim bir sahaftan şans eseri bulduğum bir kitabı istanbul'a getirttim ve 330. sayfayı koyuyorum;

    görsel
    görsel

    not: kitap 1933 yılı ilk baskıdır, sonradan çıkarıldı gibi bir iddiada bulunulamaz, ancak aşağılık bazı ellerce sonradan eklendiği gibi bir şey söylenebilir.
  • “nemiz varsa, bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu batı'nın, vicdanımızı ve kafamızı doğu'nun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 ağustos zaferi'ne borçluyuz.”
    yazan değerli insan. bir kere daha zafer bayramımız kutlu olsun.
  • -y eki küçültme anlamı kattığından, atatürk, "küçük ata" anlamına gelen "atay" soyadını vermiştir kendisine.
  • mina urgan'ın üvey babasıdır.
  • yapıtlarında kendi dahil herkese eleştirel bakabilmeyi başarmış bir yazar. belki doğrudan eleştirmiyor, ama ele aldığı konunun bütün boyutlarını anlatarak, farklı bakış açılarına olanak tanıyor. halbuki, türkiye'de genel tavır, hoşa gitmeyecek -hatta gitmeyebilecek- olayları görmezden gelmek biçimindedir.
  • "hukuk ile medeniyet ve kültürleri arasında ahenk kuramayan cemiyetler bedbahttırlar." - falih rifki atay
hesabın var mı? giriş yap