• liseli genç erkek tavlamak için favori mekanımdır.

    not: mimarım.
  • az once izledigim mukemmel cassavetes filmi. abartmiyorum, her karesini bi fotograf sergisinde sanat severlerin beyenisine sunabilirler**.
    cassavetes filmi evini ipoteklettirerek 6 ay boyunca sadece geceleri filmin aktrisi ve karisi gena rowlands ve kendi evinde cekmis. 10bin dolar butceyle baslayan film toplam 200bin dolara mal olmus. 10 saatlik goruntuyu 4 senede evinin garajında montajlamis. evet cok zor olmus ama acayip bi sükse yapmiş, oyle ki onu hic beyenmeyen hollywood bile 3 dalda oscar'a aday gostermis bu filmi.
  • geçen gece ben... diye başlayan samimi bir sohbetin gözyaşları. sapkınlıktan dokunaklılığa terfi. ellerinin bol kahveden titrediği kanaatinde bir arkadaşım kahve makinesinin önünde yaşıyor, yaşasın! kendi kendine işkence en iyi yaşama yöntemi, bana daha fazla noktasız vermeyin, ağlatacaksınız..

    - beni sinemaya götürecek misin?
    - ben... seni... minik kalbinin istediği her yere götürürüm. sadece o sevimli çeneni birkaç saniye için kapalı tut.

    john cassavetes en iyi ve en kolay unutulanı; unvanına talibim: kusurluluğuna tapılası.

    eğer bu film en iyisi değilse, çoğumuz boşuna yaşadık.
  • müşterisinden sınırsız içki diye giriş parası alıp daha tek bardak bir şey içmeden saat 00:15'de "içki bitti beyler" diyebilecek kadar rezalet bir işletmeye sahip mekandır burası. evet sınırsız içki ama içki yok. tartışmaya açılması gereken konu şu; "olmayan içkinin sınırı olur mu?".
    bir daha gideni siksinler.
  • 2004 istanbul film festivali'nde gösterilen 1968 yapımı john cassavetes filmi.
    özellikle son 15 dakikası için izlenmeye değer..
  • 1968 yapımı john cassavetes’in yazıp yönettiği film. cassavetes için “aktöre sağlanacak yaratıcılık alanı”nın mümkün olduğu başlıca yer tiyatro olduğu için öncelikle tiyatro oyunu olarak yazmış, daha sonra senaryo haline getirmiş (mazallah izleyemezdik tiyatro fobisi yüzünden). 16 mm siyah beyaz çekilmiş başrollerde john marley, lynn carlin, gena rowlandsve seymour cassel.
    richard ve maria forst çifti yakın arkadaşları fred ve louise’nin berbat evliliklerini konuşup kıkırdarken, aşkın ya da ilişkinin doğasının devamlılığı için artık sadece bunların yetmediğini, aslında birbirlerinden ne kadar sıkıldıklarını, şiddet, heyecan, üçüncü kişiler falan gibi dış dürtükleyiciler olmadan bir ilişki yütütemediklerini anlıyorlar. başkalarının zavallılıklarına attıkları boş kahkahalar ve birbirlerine anlattıkları “bir adam bara girer” minvalinden esprilerden fark ediyorlar ki içler boşalmış kahkaha sadece aradaki boşlukları dolduruyor, konuşacak hiçbir şey bulunamayan bir ilişki içindeki. bir izleyici olarak önce gülüyoruz, sonra bu kadar komik olan ne diye rahatsız oluyoruz, en nihayetinde de üzüntü denizlerine yelken açıyoruz – ki cassavetes eli maşalı didaktik tek şey söylemiyor senaryoda.-
    zarafetin kendine göstermekle başlayacağı fikrini ve seymour cassel ağzından söyletilen “kimsenin kimseye zayıflığını göstermeye vakti yok” cümlesi asıl vurucu. maria’nın hiç tanımdan, whiskey a go go’dan bulup evine getirdiği ve yattığı dans meraklısı, kazanova kılıklı, sarı çocuk chet karakteri bütün ilişki yumağından uzakta kaldığı için bunu söyleyebiliyor.
    son sahnedeki merdivenlerde birbirini taklit eden oturuşlar ve sigaralar eşliğinde yumrumuz gelip boğazımızın en güzel yerine konuyor. bu film de ilk on’umuzdaki yerini sağlamlaştırıyor. mutsuzlar kervanı itirafı bu kadar iyi olursa, sonuç da sarsıcı oluyor falan ve de filan.
    şimdi cassavetes bağımsız yaratıcılık için öngördüğü “ paranı kendin bul” düsturu yüzünden kesintiyle çekmiş filmi. gena rowlands ve lynn carlin de çekimler sıradında hamileymiş. rosemary'nin bebeğini doğurmamışlar tabii. biri nick cassavetes'i doğurmuş, o da gitmiş kötü filmler çekmiş. neyse ne diyorduk, evet bir de sanki hiç prova yapılmadan çekilmiş bir film hissine kapılırsak her zamanki gibi yanılırız zira çekim öncesi 2 ay kadar falan masa başında okuma yapılmış. neden bu fikre kapılabiliriz? 1) shadows yüzünden aklımızda cassavetes’in emprovizasyon oyunculuk temelli çalıştığı fikri yer etmiştir. 2) film o kadar doğal ki kimse senaryo okuyor gibi görünmüyordur. 3 de vardır kesin ama aklıma gelmedi.
    velhasıl bu adam bu filmleri çekmiş, şimdi o yüzden “neden çok az şey görmekten zevk alıyorum” adlı derdimin de sorumluluğunu kabul etsin. gençliğimi tüketti nur içinde yatsın.
  • havalandırması kötü, müzikleri 50ler ve 80ler arası popdan oluşan, biranın 9 tl olduğu, hayli kalabalık, üst katı alt kata nazaran biraz daha boş ve dans etmeye uygun olan, enteresan güvenlik görevlilerine sahip asmalı mescit klubü.
  • ankara'da yer alan faces bitik bir mekandır. gitmemeniz şiddetle önerilir. yanlışlıkla yolu düşenler ve orayı başka bir amaçla kullananlar hariç iş yaptıklarını düşünmüyorum.
  • asmalı mescitte açılan yurtdısındaki clublara benzeyen müzik ve ritm temposunu düşürmeden devam eden, gelen erkeklerin ve kızların izlenebilirliği açısından tek başınıza gittiğinizde dahi sıkılmayacağınız,"bunca güzel turist kadın - erkek nereye gidiyor? "sorunuzun cevaplarından biri olan yerlerden biridir.
    ayrıca black pearl içkisi ve mojito içilesi içkilerden. bu kadar kalabalık olmasının sebebini de eğlenceli bir yer olduğuna dair bir işaret olmasın? hafta içi gittiğinizde ise güzel ikramları olabiliyor.
hesabın var mı? giriş yap