• the alan parsons project'in, benimle butun bir yilba$ini geciren super parcasi. giri$ kismi cogu insan tarafindan adi olmadan bilinen, sozleri baya bi du$unduren $arki.
  • the alan parsons project'in 1982 tarihli eye in the sky albümünün aynı isimli şarkısı.

    bin yıl sonra yeniden dinlediğimde farkettim ki "the sun in your eyes made some of the lies worth believing" cümlesi bir çok duygusal ilişkinin özeti aslında.
  • gerçekçiliği sadece fikirsel işlerde veya icraatlarda arayanların bok attığı film.
    gerçekten sinemadan veya en azından sinema kuramından ve sinemanın propaganda gücünden anlamıyor olacaksınız ki, filmi gerçekçi bulanları veya beğenenleri "sikik beyinli, çomar" olarak etiketleyebiliyorsunuz. buna rağmen düşünce özgürlüğünün her yerde kabul görmesi hakkında fanatik bir savunucusunuzdur allah bilir.

    --- sıpoylır ---

    filmi gerçekçi kılan; diğer filmlerdeki gibi 5 askerin 100 teröriste bedel olduğunu göstermeyişiydi. çok itinalı ve ciddi istihbarat/askeri operasyonların gerçekçiliğini görüyoruz filmde. iha'lar, kuş ve böcük gibi mikro-casuslar, 20 bin fit yükseklikten bile çok çok yüksek çözünürlüklü izleme yapabilen görüntü teknolojileri izliyoruz. operasyonlar yapılırken kimlerden ne yetkileri alınabildiğini gösteriyor film bize.
    en ciddi devlet ve askeri yetkililerin bile özel hayatlarında "normal" birer insan olduğunu vurguluyor. koskoca generalin oyuncakçıda bebek alışı ve eşiyle konuşmaları, albay hanımın gece kocasının horlamasına uyanışı, çinli bir sporcuyla şen şakrak halde ping pong oynarken gelen telefona çok ciddi bir şekilde kararını anında verip açıkladıktan sonra sempatiyle oyuna geri dönen amerikan dış işleri bakanı örnekleriyle idrak ediyoruz bunu.
    film gayet kaliteliydi ve oldukça beğendim şahsen.

    --- sıpoylır ---

    gelelim "hea film gerçekçi diyen dalyaraklara gülüyom, her gün patır patır adam öldürüyorlar iha'larla, yalan bunlaar"vari yorum yapanların karın ağrılarına!

    eh adam milyon dolarlık bütçeyle çektiği operasyon/kritik karar temalı film yaparsa, propagandasını da işleyecek. "haberler yalan söylüyor, karalıyor bizi, aslında bir çocuğun hayatı için bile tüm operasyonu askıya alacak kadar insanseveriz" mesajı veriyor haliyle. yetmedi mi lan hâlâ filmlere "aha amarıgan pıropagandası bu, askerini övüyo" gözüyle baktığınız.
    sen de yap güzel kardeşim, kim tutuyor seni!
    aha bak bir fetih 1453 filmi yaptın bulaştırdın eline yüzüne. o kadar akademisyenden fikir ve bilgi almana rağmen.

    adamların neredeyse her askeri veya kahramanlık filmi ülkesinin bayrağının dalgalanışıyla başlar ve biter. senin yaptığın hangi filmde böyle vatanseverlik sembolü ve göndermesi var?!
    sen hangi filminde veya projende ülkendeki güzel bir şeyi, politikanın işleyişini veya kahraman askeri operasyonlarını allayıp pullayıp dünyaya tanıttın?

    elalem yapınca mı hede hödö oluyor yani.
    kendi yapamadığımız şeyi başkası yapınca tepki yapmayalım beyler.
    çalışıp, çabalayıp, projelendirip biz de yapalım anasını satayım.
    çoğu şeylerini alıp kopyalıyoruz da, bunu yaparken mi gururumuza dokunacak yani, bu mudur olay?!

    nüt: ulaşamadığı ciğere mundar deyip "sen çok biliyon yarraam" ayarında tartışma çıkarmaya çalışacaklara cevap vermeyeceğimi burdan belirteyim.
    ama filmi güzelce inceleyip sohbet etmek isteyenlere bir yeşil uzaklıktayım.
    neyse, güzel filmdir neticede, izleyiniz.
    keyifli eğlenceler.
  • ben açıkçası bu albümün orwell ile alakadar olduğunu düşünmüyorum, zira 1984 politik içerikli bir kitap ve bunu semboller aracılığı ile kurar doğru. ama bir kafka, bir camus değildir benim nazarımda bireysel çelişkiyi anlatma baabında.

    bence bu tinsel albümü de sırf “gözetleme” teması ile alakadar olduğu için orwell’e bağlamak doğru değil diye düşünüyorum. “big brother” ile bir alaka da kuramıyorum, on dı kontrari, zaten birazcık parçaların isimlerine, sözlerine ve bilhassa albüm kapağına baktığınızda zaten içeriğinin ruhsal/manevi/psikolojik vb. olduğunu anlarsınız.

    öncelikle albüm kapağından gidelim: zaten birkaç kişi yazmış horus’un gözü olduğunu, renginin sarı olması ise tesadüf değil bilinçlidir. buradan horus’un gözü’nün ne olduğuna bakılabilir, onu açıklamayacağım.

    http://tr.wikipedia.org/wiki/horus'un_gözü

    nasıl bir alaka olduğunu birkaç parça ile açıklamaya çalışayım:

    1. sirius: kendisi bir yıldızdır ve parlaklığı ile dikkat çeker, fakat benim üzerimde duracağım konu inanış ve tinsellik ile olan bağlantısı zira kendisi birçok dinde beliren bir sembol ama albüm kapağı ile bağlantılı olarak doğrudan bizi mısır tanrısı osiris’e ve isis'e yönlendiriyor, çünkü sirius osiris/isis ile ilişkilendirilmiştir, zaten sessel benzerlik de hemen fark ediliyor. horus ise osiris’in oğluydu.

    2. eye in the sky:
    “the sun in your eyes” boşuna seçilmiş bir cümle olduğunu düşünmüyorum. horus’un bir gözünün ay, bir gözünün güneş olduğunu düşünürsek.

    3. children of the moon:
    horus mısırlıların koruyucu tanrısı ve patronuydu. yani insanlar ona sığınır, ondan medet umarlar ve onu en yüce görürlerdi. horus aynı zamanda güneş ve ay tanrısı olduğu için ayın çocukları ile toplum kastediliyor olabilir, ama burada tam zıttı bir durum var. sözlerine bakılacak olursa artık karmaşada, bilinmezlikte, horus’un bile belki unuttuğu çocuklar artık toplum.

    yani bu ilk üç şarkıda sanki şöyle hiyerarşik, birbirini takip eden ve devam eden bir sıra var

    osiris > horus > toplum

    şimdi hepsini açıklayamayacağım tek tek, lakin merak eden olursa, albümdeki diğer parçaların sözlerine de bakar iseler aşağıdaki kelimelerin sürekli yinelendiğini görecekler

    - eye
    -see
    -watch
    - light/ness
    -dark/ness
    -left/right

    konusal olarak da anlam olarak da sürekli yinelenen temanın da soyut olduğu belli oluyor, daimi bir maneviyat var şarkıların özünde.
  • 1982 çıkışlı aşmış, her parçası kaliteli the alan parsons project albümündeki parçalar sırasıyla;

    01 - sirius
    02 - eye in the sky
    03 - children of the moon
    04 - gemini
    05 - silence and i
    06 - youre gonna get your fingers burned
    07 - psychobabble
    08 - mammagamma
    09 - step by step
    10 - old and wise
  • böyle arka arkaya 2200 kere filan çalsa, her seferinde ilk kez dinliyormuşçasına heyecan, sevinç, hüzün, akıl, sağduyu, özgüven, mutluluk, hüzün, sevinç ve bil cümle hissiyatı aynı anda veren, alan parsons project'in muhteşem şarkısı.
  • aynı albümün birinci şarkısı sirius olmadan dinlemek bu şarkıya haksızlıktır.
  • bana bir kasetten dinlettirilen şarkı.

    evet sen dinlettirdin bana. hayatının baharında. yalnız büyüdüğün, tek başına yaşadığın o odada sana hayat veren bu şarkıydı evet. naifliğine sinmiş bir parçaydı. hiçbir zaman bilemeyeceksin bu dediklerimi. ve hiçbir zaman da okuyamayacaksın.

    http://www.youtube.com/watch?v=bmagwmaxtpu
  • bu gece on yıl aradan sonra tekrar canlı canlı dinleyeceğim, dinlerken de muhtemelen zırlayıp kendimden geçeceğim şarkı. bir diğeri için:

    (bkz: old and wise)
  • meydana gelen bir kaza sonucu bir başkasının beynindeki evren modelini yaşayan ve gerçeğe dönmeye çalışan insanların öyküsüdür. cyberpunk'ın temalarından biri olan hipergerçeklik kavramının inceden işlendiği bir çalışmadır ayrıca.

    pkd konuyla ilgili şunları söylemiş :
    "romanlarımını temelinde yattığı gibi , benim işim evren yaratmak. onları öyle yaratmalıyım ki iki gün sonra çökmemeliler.en azından editörlerim öyle umuyor.yine de size bir sırrımı açıklayacağım : ben yıkılan evrenler yaratmayı seviyorum.onların ayrıldığını görmek ve romanlarımın içindeki karakterlerin bununla nasıl başa çıktıklarının izlemek hoşuma gidiyor. kaosa karşı gizli bir düşkünlüğüm var"
hesabın var mı? giriş yap