• kendisi ile konuşurken bile siz sanki yazdığı şiirleri okuyormuşsunuz gibi hissettiren şair.her tür ve kıvamda insanı kendine çekebilecek şiir yoksunu ve anlamsızlığı ile büyümüş ben gibi insanları da bu çekim kuvvetine dahil olmasını sağlayan arkadaş.bir de izmir gibi güzel bir şehri bırakıp,istanbul gibi herkesin ve herşeyin aynı olduğu memlekete göç etmeseymiş,sanki daha iyi olacakmış dedirtir bazı bazı.

    en güzel şiirlerinden biri için şöyle buyrun;

    ben gidiyorum portakal / ertan yilmaz

    elma ve başka şeyler de bırakıyorum
    pastane dolabında aynı pastayı göstermiştik
    böyle başlamıştı her şey, ocaktı…

    belki burada kalamayabilirsin daha
    hem amerika’yı sevmek için artık siyah bir nedenimiz var
    bütün bağımsızlıklar buna değil miydi
    böyle başlamamış mıydı dünyayı sevmek
    korkunçtu düşünmek bir kargaşayı
    ve unutulmazlıklar en çok akdeniz’e yakışıyordu…

    geniş ağızlı ince kadehlerde sönebilir kalın gece
    eski bir şarkıymışçasına dinlediğimiz akarsu
    benim şimdi şiir dilim, kalkıp gitmeyi aklına koymuş
    böyle sürmüyor diye işini gücünü bırakmış
    böylesinden çok şey ummayacak, ılıksa kış, ılıktır
    yani işin içinden çıkılamayınca dünyayı dünyaya bırakmalı
    her şeyi kendisinde aramalı
    her izi silmek adına önce saatimi attım…

    güzeldi, her şey için teşekkürler
    akşam yemeği gibi bitmemeliydi bunca şey
    anladığım o ki yaşadığın ne varsa daha önce yaşanmış
    ilk sen değilmişsin yani böylesi bir ayrılığı yasal ve geçersiz kılan
    nasıldı istanbul, hiç tartışılmaz güzeldi
    nasıldı özlem özlem bir başka şehirde yaşamak
    bir dağ büyüklüğünde sevmek seni
    doruğuna merak her terk ediş…

    daha yaralı ne kadar durabilirim
    sanırım tükeniyor yeniden insan, böyle olmamalıydı
    vitrin anlamları çıkartmamalıydık bundan
    bu kadar ciddiye almamalıydık deltaları
    bence ikimiz de sütten çıkmış inek değiliz
    bence şimdi gülümseten bir nedendi o rengarenk çocuklar.

    nil’e çizdiğim deniz, yalnızlığa böylece beyazlık
    sakin, huzurlu, bu nedenle kemanla bomba düeti…

    bir neden arıyorken her şeye, üstüne düşen fotoğrafın
    her aşk filminde olan ayrılık, yapraksız ağaçlar göster yeter
    başına vanilyalı bir şeyler koy, beyazlar anlar
    bir neden arıyorsan eğer, her şeye verilen sevginin nedeniyse
    daha önceden vurmalılar girmeli ki kırılsın ortalık.

    seni sanki bir yerden anımsıyorum, aynı pastaydı gösterdiğimiz…

    kitap-lık, şubat 2009, sayı:124
  • şiirleri,şairliği yetmezmiş gibi eline aldığı kamerayla kare kare şiir yazan kısa metrajlı-uzun etkili anları izleyene bırakan aziz arkadaşım. kısa filmleri için şöyle buyrun;

    istanbul gözün arkada kalmasın

    izmir hangi rüzgar attı
  • az evvel bu boktan dünyaya artık yeter dediğini öğrendim. zaten hep hepimizin söylemek istediğini ilk o söylerdi. anısı öğrencilerinin hünerinde yaşayacak koca adam.
  • tanıdığım en kibar, en entelektüel kişilerden biriydi. çoğu akademisyen gibi kibirli bir kişiliği yoktu. öğrenci dostuydu. dünya üzerinde godard'a bu kadar hayran az kimse vardır. hocamın kaybından dolayı çok üzgünüm. ışığı bol olsun.
  • "tren görmemiş bir çocukla horoz görmemiş bir çocuk aynıdır.
    biri ne kadar köylüyse diğeri o kadar köysüzdür"
  • "türkçeye sinemayı çeviren, hocamız ertan yılmaz'ı kaybettik... başımız sağolsun..."
  • "insan sonuç için yaşamaz. insan hep nedendir. neden aşktır sevgilim"
    (kırmızı mektup)
  • "imkânın yoksa godard gibi film çek." diyen, sinemayı türkçe'ye çeviren büyük hoca, hocam.

    ışıklar içinde uyu. seni çok seviyorum.
  • antrakt sinema kitapları dizisinden çıkan ve bildiğim kadarıyla artık baskısı bulunamayan kitabının tam ismi amerikan sinemasında savaş ve vietnam filmleri olan akademisyen. 68 ve sinema konulu bir söyleşide kendisini dinleme olanağı bulduğumuzda deu sinema tv öğrencilerini kıskandığımızı anımsıyorum.
  • çok yakınında olanlardan birisi olarak bir yandan uzak tutmaya çalıştığımız ama çok da ani kayıp.

    tedavisinde anlamlı sonuçlar aldığına dair daha kısa süre önce haber almış ve onun morali ile yeni tedavi olanaklarına yönelirken bu sabah kaybettik kendisini.

    bugün türkiye'deki sinema teorisi ile ilgili en temel metinleri çevirmiş kişilerin başta gelenlerindendir. bunu da akademiye katkı değil tersine politik bilinci ile sanata ve kültüre katkı diye yapmıştır.

    marksisttir. komünisttir. daha çocuk denecek yaşta mamak cezaevinden nasibini almış; 90'larda "sessiz yürüme" nedeniyle kısa süre buca ceza evinde de kalmıştır. ama cezaevlerine dair bir iki anı dışında birgüne bir gün "ben neler yaşadım neler " diye de "üstünlük" taslamamıştır.

    ondan size bir şeyin akması için öyle aman aman bir şeye gerek yoktu. söylediği bir söz, anlattığı bir şey, yaptığı bir espiri size muhakkak ama muhakkak dokunurdu.

    boşluğu dolmayacak. belki de dolmaması gerekiyor.

    dersinde, sohbetinde, sofranda bulunduk; "o salata öyle mi yapılır" diye ciddi ciddi laf da yedik.

    ama hep sevildiğimizi bildik, hep de seni çok sevdik.

    çok ağlattın be hocam, çok.

    kendisi hakkında kısa ve öz bir yazı

    http://gezite.org/…en-hoca-ertan-yilmazi-kaybettik/
hesabın var mı? giriş yap