• cem korkmaz'ı, alkollüyken periscope yayını sırasında kendisine küfreden ergenlere küfürle karşılık verdiği gerekçesiyle mediakrafttan kovan şahsiyet. yazık etti güzelim oha diyorum ve yapyap kanallarına.
  • zamanında haksız yere işinden ettiği cem korkmaz'ın ardından bir taziye mesajı yazmaya bile tenezzül etmeyen kişi.

    çalışanları bile samimiyetsiz de olsa bir video paylaşmışlar. bu şahıs onu bile paylaşma gereği duymamış. gelen tepkilerden korktuğu için de instagram paylaşımlarını yoruma kapatmış sanırım.
    vicdanı rahatsa bize bir şey demek düşmez tabii.
  • geçenlerde mail kutuma düşmüş bir yazısı gülmektenyerlere yatmama sebep olmuş zatı al.
    yazı aynen şöyle idi:
    "ben küçükken çok salaktim:

    edip akbayram'in ismini edi zannederdim. yani o, benim için "edi
    pakbayram"di.

    ablama, "nasil olup da koca bir günü canin sikilmadan evde oturarak
    geçiriyorsun?" demistim. "büyüyünce insanin cani sokakta oynamak
    istemez ki" cevabini vermisti. uzunca bir süre büyüyüp büyümedigimi
    anlamak için kendime, "canin sokakta oynamayi istiyor mu?" diye
    sormustum.

    annem erkegin cinsel organini "pipi" kadininkini "kutu" olarak
    tanimlamisti.o zamanlar trt'de cenk koray'in sundugu "tele kutu" diye bir
    yarisma vardi.
    yarismacilar, "hayir cenk bey. ben kutumu açmak istiyorum" deyince
    kosarak odadan kaçardim.

    dedemle parka gittigimiz bir gün trt'ciler çekim için oradaydi.
    beni oynarken çektiler. yayin günü bizim aile jeneriginde gözüktügüm
    çocuk programini izlemek için televizyon basina geçti. kendimi ekranda
    görünce, "beni niye parkta unuttunuuuz?" diye gözyaslarina
    bogulmustum.

    geri vites" kavramim yoktu. soför, kolunu koltuga atip arkaya
    dogru bakinca araba otomatikman geri geri gidiyor zannederdim.

    benden büyük kuzenlerim dondurmacilarin dondurma külahlarinin sivri
    kismiyla kulaklarini karistirdigini söylemisti. inanmistim. hâlâ da külahlarin
    sivri kisimlarini yemem. çöpe atarim.

    babaannem bir gün ölürse sevdigim dizilerin olmadigi bir gün ölsün
    istiyordum.

    abimle karaoglancilik oynardik. o karaoglan olurdu, beni de bizans
    askeri yapardi. sonra evire çevire döverdi. çok mühim bir sey
    yaptigimi sandigim için canim yansa bile hiç sesimi çikarmazdim.

    bulmacalardaki, "annenin erkek kardesi" kismina dayimin bes harfli
    ismini sigdirmaya çalisirdim.

    anaokulunda patates baskisi yapmayi ögrenmistik. o kadar hosuma
    gitmisti ki, evde duvarlara, masa örtülerine filan basmistim. ancak sanat
    merakim annemin yeni aldigi beyaz etege patatesi yapistirmamla son bulmustu. hem
    gönlünü almak hem de el koydugu patateslerime kavusmak için dahiyane bir
    fikirle ögretmenimin yanina gittim. "annem" yazisini patatese oydurttum.
    sevinçle eve gelerek soyundum. renkli boyalara batirdigim patatesi vücudumun
    her tarafina bastim. sonra da annemin karsisina geçtim. beni o halde
    görünce aglamaya baslamisti.

    madonna ile maradona'yi kardes zannederdim. kendi kendime,
    "bunlarin babasi ne sansli be. bir çocugu futbolun krali, öbürü müzigin kraliçesi"
    derdim.

    birinden özür diledigim zaman allah'in bana bir özür verecegini
    sanirdim. sakat olacagimi düsünüp hemen "diledigim özürü" geri
    alirdim.

    kurban bayrami'nda toplanan derilerden uçak yapildigini sanirdim.
    uçaklarin dis yüzeyinin bu derilerle kaplandigi için türk hava kurumu'nun
    topladigini düsünüyordum. uçak kaçirma filmlerinde silahla ates edildiginde ya
    da bomba patladiginda, "ayyy! deri delindi!" derdim.

    annem banyodan çiktiktan sonra babamin söyledigi, "sihhatler olsun"
    lafini "saatler olsun" diye anlardim. bunun da, "banyoda amma çok
    kaldin" gibi bir sey demek oldugunu sanip babamin anneme kizdigini
    düsünürdüm. annemin buna karsin niye sadece, "sagol" dedigini merak
    ederdim. "ne kibar kadin, babam kizsa da hiç muhatap olmuyor"
    diyerek anneme hayran, babama kil olurdum.
  • sitesi populerlestikce kendini kaybeden, artik iyice megalomanlasan yakinda bu konuda dunya rekoru sahibi olan reha muhtarin seviyesine ulasacak olan kisi
  • uzman tv'nin kurucusu.
  • şehir efsaneleri kitabının yazarı.

    bir zamanların güzide sitesi efsaneler.com'un da sahibi idi aynı zamanda.
  • yıllar öncesinde hevesli ilk internet günlerimizde itiraf.comu heyecanla takip ederken ve icq diye bi kavram varken hayatımızda, bi ara site sahibi adına bi icq numarası yazmıştı sitede. ordan salladığım bi mesajla gelişen ve uzunca bi süre devam eden bi online kontağımız olmuştu. keyifli muhabbetlerdi, kasmayan, düz, zeki ve kafa bi insan izlenimidir kendisine dair benim hafızamda kalanlar.
  • oha diyorum filminin senaryo yazarı ve yönetmeni.

    klâsik yolculuk komedisi hikayesi yazıyorsun, bari git bir mizahçıyla beraber çalış. mizahi referansın ne ki tek başına yol komedisi yazmaya çalışmışsın, onu da berbat etmişsin. şaçma sapan ilkokul esprileri dolu bir senaryo. çocuğun hatrına gittim. ara ara uyudum filmde. son yıllarda izlediğim en kötü film ve senaryo.
  • kendisini itiraf.com öncesinden bilirim. adını yanlış hatırlamıyorsam şehir efsaneleri diye bir kitabını okumuştum 90'larda. sonra 99 ya da 2000 yılında falan bu kitabı bir internet sitesine dönüştürdü, insanlar duydukları efsaneleri yazıyordu falan. sanırım itiraf.com'a da bu site ilham verdi. çok başarılı oldu çok yükseldi site ama göz göre göre kendisini baltalamaya başladı. siteyle ilgilenmeyi olabilecek en ahmak moderasyon ekibine bıraktı. sonra bu ekip göz göre göre siteyi yedi bitirdi. sanırım o süre içinde ersan özer zaten satmıştı siteyi. bunun dışında idefix'teki ortaklığı sürüyor mu merak ediyorum.

    müthiş potansiyeli olan birisiydi, müthiş potansiyeli olan işler yaptı ama dediğim gibi kendisini baltalama hikayesi derslere konu olacak cinsten.
  • herkese nasip olmaz böyle bir veda...

    (bkz: teşekkürler patron)
hesabın var mı? giriş yap