• bütün erkekleri bilmem de benim abimde temel renklerden öteye götüremiyoruz bunu. en ileri gidebildiği seviye, renkleri açık, koyu diye değerlendirmek. ben de çok uzman olduğumdan değil ama adamda gerçekten algısı yok olayın.

    annem, evi boyatmaya karar verdi, boyatacağı rengi de seçmiş aslında da işte yalandan, bizden -abim ve ben- onayladığımızı duymak istiyor. katalogu verdi elimize, bakın ben geliyorum dedi. yalnız katalog da evlere şenlik, bir tane bile normal renk yok. fil dişi, vişne çürüğü, vanilya, vs. renkler kategorilendirilmiş sadece yeşil'in altında 10-15 tane değişik ton var. ben de daha önceden söylediği için biliyorum, annem mum ışığı diye bir renk seçmiş, ona boyatmak istiyor. abime de bunu söyleyip, bir süre düşündükten sonra mum ışığı rengini seçmesini tembihledim, annem mutlu olsun diye.

    neyse annem geldi, "ee bakıyor musunuz, seçtiniz mi rengi?" diye hevesle soruyor, evini boyatacak ya mutlu, heyecanlı. abim de garibim, katalog elinde öyle boş boş baktı bir süre, sonra da müthiş replik:

    "ben mavi ile mum ışığı arasında kaldım ama mum ışığı olsun bence."

    haha, garibim iyilik yapıyor işte aklı sıra. annem de "sen söyledin di mi, bana hiç yardım etmiyorsunuz" diye küstü, gitti. neyse, sonra abim vanilya ile mum ışığı arasında kalmayı akıl etti, annemin gönlünü aldık, evimiz mum ışığı oluyor. hehe, neden bilmiyorum ama böyle konularda saf olan insanlar sevimli de geliyor bana.
  • evet sevgili satranç tutkunları ben geldim.

    bensiz hayatının tadını çıkaran tüm işlemcisi düşük bireylere haber verin aptallık yasaklandı. yağmur sonrası toprak kokmak yasak. aheuahe.
    gelecek altı ay içinde hindistan'da yedi milyarıncı insan doğacak ve siz halen inatla bu yedi milyar insanı hayatta tutan mekanizmalar hakkında cahilsiniz. yedi milyar insanı besleyen iş gücünün hangi cinsin sırtından üretildiğinin farkındasınız ama egonuz kendi ürettiğiniz yahut size aralıklarla enjekte edilen sanal ayaklar üzerinde durduğundan bunu kabul edemiyorsunuz. dünya tarihine damgasını vurmuş tüm ressamların erkek olması bile sizdeki "erkekler renk körü ve mal" fonksiyonunu kıramıyorsa olaya bir de tekstil ve moda sektörü açısından bakmayı deneyin. her yıl beyin zarınıza hakaret ederek yeniden üretilen moda metası para ediyorsa hem sizin sorgulamaktan aciz bilincinizden, hem de renklerden bile habersiz erkeklerin başarısındandır.

    renk kavramı üzerine düşünebilecek fizik ve biyoloji kültürünüz de hiç bir zaman oluşmadığından. ışığın her dalga boyuna farklı bir isim vererek cehaletinizi kendi yarattığınız oyuncak bir kültürle gizliyorsunuz. renk hakkında konuşmak için hem temel fizik, hem göz denen organın işleyişi, hem de beyinde yaşananlar hakkında fikir sahibi olmak lazımdır. görmek ile neyin kast edildiği bilinmeli. herkesin kırmızı dediği rengin aynı olmayabileceği ile ilgili bilimsel görüşlere, yaklaşımlara en azından ucundan dokunmuş olmak lazım.

    az sonra anlatacağım şeyi ilk kez duyacak olmanız sizi rahatsız etmeyecektir sanıyorum ama aslında çarpıcı bir cehalet kriteri benim için. biz insanlar her an milyarlarca elektriksel sinyali işleyen bir beyin ile yaşıyoruz. işlenen bu verilerin değerlendirilmesine yarayan veri deposu doğuştan değil sonradan oluşuyor. yani insan doğduğunda yeşil gibi sarı gibi renklerden bihaber. güneşten gelen ışık ışınları bir cisimden yansıdıklarında maddenin yapısına göre farklı dalga boylarına ayrılıyor ve biz ona baktığımızda gözün arka tarafında bulunan bu iş için özelleşmiş hücrelerce elektriksel sinyallere dönüştürülüyor. işte tam burada bilim felsefe ile el ele verip şu temel sorunun cevabını arıyor. ışık gerçek haliyle beyne hiç ulaşmıyorsa;

    1) hepimiz aynı renkleri mi görüyoruz?
    2) gerçek ışık nasıl bir şey? dünya gerçekten gördüğümüz gibi bir yer mi?

    bu soruları soran bilim insanları çeşitli deneylerle cevabı araya dursunlar halen benim kırmızı dediğim renk ile senin kırmızı dediğin rengin aynı renk olup olmadığı bilinmiyor. yani hepimiz aynı elektriksel sinyale aynı adı veriyoruz ama o rengin gerçek hali bilinmediğinden belki de hepimizin kırmızısı farklı. bunu anlamak biraz zor geliyor olabilir şu aşamada. ama anlatmayı başaracağımı düşünüyorum.

    insan beyni şu şekilde çalışıyor

    1) duyu organları vasıtasıyla bilgiyi topla ve elektriksel sinyale dönüştür
    2) bu elektriksel sinyalleri iletişimde kullanacağın şekilde isimlendir ve sınıflandır.
    3)gerektiğinde bilgiyi sınıflandırdığın isimle çağır.

    şimdi bu kod üzerinden bir örnekle renk öğrenelim;

    ışık bir maddeden yansır ve mesela gözümüze dalga boyu "~ 625-740 nm" olacak şekilde gelir.
    biz insanlık olarak bu dalgaboyundaki ışığın (eğer frekansı da doğru ise) gözümüzde oluşturduğu elektriksel sinyale kırmızı diyoruz.
    çocukken annemize bu ne renk diyerek bu dalga boyundaki ışığın gözümüzde oluşturduğu elektriksel sinyalin ne renk olduğunu öğreniyoruz.
    hayatımızın devamında aynı elektriksel sinyal beyne ulaştıkça kırmızı demeye devam ediyoruz.

    yani kapkaranlık bir odada beynimize kablolarla istenilen elektriksel sinyali verseler tüm renkleri görebiliriz. çünkü aslında bizim beynimiz ışığı bilmiyor. renklerden habersiz. bunun ne derece insan ufkunu genişleten bir bilimsel gerçek olduğunu algıladığınızda, şurada tartıştığınız konunun sığlığına da vakıf olacaksınızdır. bilinç, beynin bilgi arşivinde var olan bir olgu. o arşivin kısıtlı olması bilincin bir hapishanede kısılıp kalması gibi bir şey. o yüzden cehalet önce insanın kendisi için kötüdür.

    "ben cahil insana kendine yaptığı şeyden ötürü katlanamıyorum."

    (bkz: gerçekten ışığı görebildiğini sanan insan/@limon kimyon zorro)
    (bkz: öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler/@limon kimyon zorro)
    (bkz: suyun renginin mavi olması/@limon kimyon zorro)
    (bkz: topuklu ayakkabı/@limon kimyon zorro)
  • var mıdır yok mudur seçiniz efendim: kendiminkine örnek verecek olursam benim için bordodan pembeye her renk kırmızıdır.
  • bir kızın renk algısına göre oldukça dardır.ilk okulda öğretilen ana ve ara renkler dışında pek bir ceşitlilik göstermez. 15 - 16 renk arası değişir. hatta bazen oralara ulaşamayanları vardır. saymak gerekirse:

    1 kırmızı
    2 mavi
    3 sarı
    4 yeşil
    5 turuncu
    6 mor
    7 siyah
    8 beyaz
    9 pembe
    10 acık yeşil
    11 açık mavi
    12 kahverengi
    13 açık kahverengi
    14 gri
    15 lacivert
    16 turkuaz*

    dediğim gibi aha topu topu bu kadar renk bilir erkekler.ilk okulda aldığımız kuru boya renkleriyle sınırlı.
    bir örnek vereyim. küçükken mahallede kızlı erkekli bir gurup toplanıp renkli istop oynardık. bilmeyenler için anlatayım oyun şöyledir : butun herkes toplanır. top havaya atılıp bir kişinin ismi söylenir.ismi soylenen topu tutamazsa herkes kaçar. topu tutamayan kişi bir renk söyler ve diğerleri o rengi tutana kadar onları vurmaya çalışır falan filan. neyse gelelim konumuza işte biz erkekler topu alırdık mavidi, kırmızıdı, yeşildi derken kısa sürede tıkanırdık. ama bir kız alırdı topu bir söylerdi yavruağzı, bir söylerdi şampanya biz daha ''o ne ?'' diye dününmeden pat pat vurulurduk. yok olmuyo işte bilmiyoz, yapamıyoz. tabi bir süre sonra olayı çözdük . kızlar bir renk söylediğinde hiç düşünmeden hurrrraaaaa diğer kızların peşinden koşardık onlar ne tutarsa bizde tutardık.

    kaç sene gecti hala şampanyadır, bakır kızılıdır, petrol mavisidir bilmem.

    bide şimdi muhteşem yüzyıl var. yok güllü lokum rengi yok badem şerbeti rengi (bkz: bi siktir git)

    tek istisna titanyum beyazı (bkz: bob ross)
  • tam kıvamında, olması gerektiği gibidir. sarı sarıdır yani buna sebze meyve ismi vererek kendimizde derinlik mi vermiş oluyoruz? limon sarısı diye bi renk varmış. ee limon ne renk diye sorsalar ne cevap verecekler? limon limon sarısı rengidir mi diyecekler te allam ya! zaten kahve de kahverengidir.
  • hani erkeklerin renk algısı sorgulandığında asıl konunun siklamen moruyla vuvuzela pembesi arasındaki ince ince farkı, kelime bazında bilmemek değil de, iki renk arasındaki farkı göremeyecek kadar öküz oldukları var sayımı olmasa sesimi çıkarmayacağım da, şu muhabbetlerin yıllardır bitip gidememiş olmasından ciddi şekilde sıkıldım, insanlar hala nasıl sıkılmadı anlamıyorum.

    bir gün erkekler adına bir temsilci çıkıp "evet biz gerizekalı, ince zevkleri olmayan ayılarız. hepimiz. istisnasız. iyi günler." diye açıklama yapsa da, siz de rahat etseniz biz de. ne bitmez incelikten yoksunlukmuş anlamadım ki? yıllardır aynı geyikler dönüp duruyor, bir kişi de dönüp yeter artık demiyor.

    not: o kadar ağır editledim ki, imla mimla değil bildiğin yeni entry. şimdi ara ki bulasın eski halini.
  • kadınların genetik olarak "toplayıcı" yani meyve, sebze, mantar türü besinleri seçen taraf olması renk algılarını daha kuvvetli kılmışken erkeklerde de "avcı" yani yer, mesafe gibi konularda işlemci ve hafıza gücü yüksek tutulmuştur.
  • bir de cam göbeği diye bağırırdı kızlar topu havaya atınca. biz de sağda solda cam arardık. tam göbeğinden tutardık. bu da mı gol değil derdik umutsuzca, kızların ı-ıh bakışı sinir ederdi bizi. hala da o rengi bilmem, ama çok cam göbeği diyerek topu atmışlığım vardır.
  • valla olayın aslı şu. bi ara bi test vardı. 300-350 tane rengi sırasıyla maviden kırmızıya kadar diziyordun tonlarına göre. 300 tanesini falan doğru yapmıştım. kısacası renkleri çok şahane ayırt ederim.

    ama iş bunlara isimlendirmeye gelince kelime dağarcığım bu kadar büyük değil arkadaş. yok kavuniçi, yok çan yeşili, yok bulut beyazı, yok pipi sarısı, yok karafatma siyahı, kestane, nar, zencefil, bıldırcın, köri, kuşkonmaz vs vs bitmez lan bu.

    inanılmaz bir isim skalası. bu ne arkadaş. maviden kırmızıya kadar olan 350 renk tonuna da isim verilmezki arkadaş. deli misiniz lan siz? sorun sizde biz de değil*

    hayır bir de kızıyorlar ya. yeşil tişörtünü giy diyorum, ya o yeşil değil saçmalama o manolya yaprağı yeşili diyorlar. de hadi be. delisiniz evet.
  • salvador dali, joan miro, gustav klimt, henri matisse, claude monet, henri de toulouse-lautrec, vincent van gogh, paul klee ve sayısız başka ressamın sadece ve sadece siyah beyaz çalışmasının başlıca sebebi olan algı yetersizliğ. adamlar renkler arasındaki farkları algılayamıyormuş ki, n'apsınlar. renkleri algılayamadıkları için de farklı renk tonları için uydurulan yüzlerce ismi de ezberlemeye kasmamışlar haliyle. niye ezberlesinler zaten, renkleri algılayamıyorlar ki. di mi ama?
hesabın var mı? giriş yap