• saat sabahın beşi gibi bir müzisyen. birazdan güneş doğacak, tüm sesler el ayak çekilecek.
  • ` : chicken translation`""bir sanatçı yaşamını düzene sokmalı," diye başlayarak gündökümü yapıyor. 7.18'de kalkıyor, 10.23'den 11.47'ye kadar ben diyeyim esinlenme, siz deyin soluk egzersizi. 12.11'de öğle yemeğine koyuluyor ve 12.14'de kalkıyor masadan. sonra 1.19'dan 2.53'e mütena bir at gezintisi "malikâne"sinin çevresinde. 3.12'den 4.7'ye bir esin nöbeti ` : a bout de souffle` daha. 5 ile 6.47 arası muhtelif uğraşlar (eskrim, tefekküre dalma, kımıldamayış, ziyaretler vs.). akşam yemeği 7.16'da servis edilip, 7.20'de bitiriliyor (günün yorgunluğu üstüne bir dakika torpilli). 8.9'dan 9.59'a senfonik çalışmalar. 10.37'de yatağa giriyor. haftada bir (salıları), 3.14'de uyanarak başlıyor güne. tek besin kaynağı beyaz yiyecekler (bu haliyle, paul austerın leviathanındaki hanımın besin seçiminin esin kaynağı olması pek muhtemel). evet beyaz yiyecekler *: yumurta, şeker, hindistancevizi, kıyılmış kemik, pamuk salatası, peynir çeşitlerinden bir demet, haşlanmış tavuk, pilav (içpilav olmayacak elbet), küflenmiş meyveler, şalgam, börek çörek poğaça, kimi hamurişi (üzerine fazla yumurta sürülmeden fırınlanmışsa), balık (derisi soyulmuş olacak) vs. vs.. sıcak şarap hazırlatıp, soğusun diye bırakıyor ve fuşya suyuyla karıştırmadan katiyen içmiyor. "iştahım yerinde," diyor. "ama boğulmaktan korkumdan tek kelime etmem yemek yerken." dikkatle, azar azar nefes alıyor, nadiren dansediyor. muntazaman arkasında bakarak yürüyor. ifadesi de pek ciddi; "gülüyorsam," diyor "kasti değildir de, ağzımdan kaçmıştır". ve her defasında, nezaketin binbir tonundan özür diliyor. yalnızca bir gözü kapalı uyuyor. yatağının ne halde olduğu malum.. saatbaşı bir hizmetkar ateşini ölçüyor...bu arada, elinde her daim bir "fonoskop"..."

    üstüne, "ee aralarda ne yapıyorsunuz bay satie?" diyen olursa, gülümseyerek susar mıydı, el altından bir şemsiye çıkarıp soranın kafasına mı fırlatırdı, kestiremiyoruz.

    haline,

    suzanne valadon ` : o kadın` gözünden:
    http://www.ncf.carleton.ca/…ek867/satie_valadon.jpg

    cocteaunun gözünden:
    http://www.inch.com/~ari/es.gifs/satie1.jpg

    ya da kendi çizgilerinden *:
    http://www.obst-music.com/…mages/satie_portrait.jpg

    bakarsak,

    man rayin satie için yaptığı ready-made de hediyesi oluyor :
    http://www.abcgallery.com/r/ray/ray1.html
  • müzik tarihinin en güçlü espri anlayışına sahip olan ve ravel tarafından formsuzlukla suçlanınca ona ithafen "armut formunda parça" adlı eseri besteleme fikrini hayata geçiren yegane besteci şahıs...
  • klasik muzigin "e" halidir kendisi. eve, arabaya, gune, geceye, doguma, olume, sana, bana, herkese.
  • hakkinda yazacak bir şey birakmamissiniz. bize hep magazinsel kısmı kalmis.

    öldüğünde, evinde yüzün üzerinde şemsiye bulunduğu söylenir. nedeni çözülememiş bir durum. 84 adet eşit şekilde katlanmış mendille ne yapıyordu o da muamma. koleksiyon yapıyordur derseniz 12 adet aynı model, aynı renk takım elbisesinin olduğunu hatırlatırım.

    neden tam saatlerde değil de kusuratli saatlerde yediği, uyuduğu, çalıştığı beyin yakan başka bir soru. sanırım kendisini gergin bir zeminde tutmaktan hoslaniyordu. saat 34 gece şunu yapacağım, 47 geçe bunu yapacağım diye plan yapmak huzurlu hissetmek isteyen bir insanın işi değil. elinde çekiçle gezen, ev düzenini ve günlük rutinini son derece gerginlik yaratacak şekilde dizayn eden bu adamın dünyaya fevkalade huzurlu besteler armağan etmiş olması inanılmaz ama gerçek.

    bazıları, ancak içsel bir kaosla varlığını surdurebilir. satie öyle biri (idi).
  • jacques loussier'nin erik satie yorumlarindan olusan gymnopedies gnossiennes albumu, kotu bir gunu guzellestirici, guzel bir gunu huzunlendirici yumusacik tonuyla issiz bir adaya goturulecek uc seyden biridir.
  • gnossienne ne demek diye merak edenler olursa diye belirtmek istedim. ben merak etmiştim çünkü ve sonucundan çok etkilendim. the dictionary of obscure sorrows'a göre:

    n. a moment of awareness that someone you’ve known for years still has a private and mysterious inner life, and somewhere in the hallways of their personality is a door locked from the inside, a stairway leading to a wing of the house that you’ve never fully explored—an unfinished attic that will remain maddeningly unknowable to you, because ultimately neither of you has a map, or a master key, or any way of knowing exactly where you stand.

    sanırım asla hangisi iyi diye karar veremeyeceğim. gymnopedies ya da gnossiennes ?
  • yüzlerce kez dinlemenin ardından sanırım en güzel sıralamayı kendime yaratmış oldum. birde bu sırayla dinlemek isteyen olur ya da birine satie'yi tanıtmak isterseniz belki en güzel şekli bu olabilir diyebilirim, bana göre.

    serim;
    •gnossienne 5; modéré
    •gymnopédies 1; lent et douloureux
    •gnossienne 2; avec étonnement

    düğüm;
    •gymnopédies 3; lent et grave
    •gnossienne 1; lent
    •gnossienne 3; lent

    çözüm;
    •gnossienne 4; lent
    •gymnopédies 2; lent et triste

    benim okuyabildiğim satie hikayesi bu şekilde. biraz hevesli, biraz hüzünlü.
  • “alaycı, özgür, rastgele yaşayan, uyumsuz bir kişi” ve “müzikte mizahın babası” diye tanımlanmış fransız piyanist. satie’nin mizahının, müziğinin kendisinde değil eserlerine verdiği adlarda ve nüanslarının açıklamalarında olduğu söyleniyor. örneğin; “armut biçiminde parça” adlı eseri ve “dişi ağrıyan bir bülbül” gibi notundan. paris konservatuvarında müzik eğitimi alırken koşullara dayanamayıp okulu terk etmiş. her ne kadar çoğunu müziğiyle etkilemiş olsa da dönemin müzisyenleriyle arasındaki ilişkilere bakılacak olursa satie için özetle "huysuzlar padişahı" diyebiliriz.
  • ayrıca gymnopedie no:3 ü sevgiliye dinletince kaplandan kedi yaratmış olursunuz.
hesabın var mı? giriş yap