4 entry daha
  • his girl friday ne bir howard hawks filmi ne de bir cary grant filmi değil bir rosalind russell filmidir. bir it happened one night'ta claudette colbert veya bir bringing up baby'de katherine hepburn ne kadar iyi oynamışlar veya ne kadar ön plana çıkmış olurlarsa olsunlar oynadığı filme bu denli büyük bir hakimiyet kurup ince senaryosundan ve olay örgüsünden tutun kendini hiçbir türde olmadığı kadar screwballlarda (3 l) bulan cary grant'ine kadar her şeyi geri plana atan bir oyun çıkarıyor rosalind russell. bugün kulaklara bir hollywood yıldızı gibi gelmese de vaktiyle 4 kez oscara aday olmuş, hiçbirini alamamış. ama sırf şu film yüzünden, gönlümden bir değil elliüç oscar göndermek geliyor, sekseniki oscar, çok çok oscar göndereyim istiyorum. harika oynamış ya, bak hala şaşkınım.

    ama bir yandan da düşünmeden edemiyorum, his girl friday bugün bir howard hawks filmi olarak anılıyor, peki howard hawks bunu hakediyor mu? haketmiyor diyecek kadar ukala olmak istemem ama şu filmde bir sinematik buluş, yönetmenin alametifarikası sayabileceğimiz bir nüans, bir kırıtış bir dokunuş olmaz mı? sinema tarihinin en overrated yönetmenlerinden biri olan, yeri gelince bir auteur sayılan hawks her türde film çekmeye yeltense de nazarımda zevahiri kurtaramamaktadır. çünkü ben ruh isterim. ben bir seyirci olarak göt kadar mekanda çekilen bir sahneye amaçsızca yapılan kesmelerin filmi kübistleştirmesine tahammül edemem. ve isterim ki şunu mümkünse aynı kadroyla billy wilder çeksin, olmadı capra çeksin. olmaz mı?

    şu naçiz isteklerimi geri çeviren kader utansın.
25 entry daha
hesabın var mı? giriş yap