4 entry daha
  • evet bizim zamanımızda modern matematik yoktu. tam bizim zamanımızın orta yerinde ortaya çıktı. hayatımız alt üst oldu.
    beşi bitirmişiz (ilkokul beş yıl yani) ortayı bitirmişiz (üç yıl yani) lisede gitmişiz parasız yatılı üstelik pilot uygulama yapılan okullardan birine. carrtt diye modern matematik konmuş tedrisata.

    biz kitapta yazılanlara yabancıyız, kitabın umrunda değil. bööle işte , yersen diyo. öğretmenler genç, azimli, yeni mezun sayılır, idealist falan. (böyle deyince de karma sahibi örtmen gibi oldu, hay allah! insan beyni işte, işliyo habire) bizler öğretmen okulunun (ya da öğretmen lisesinin) birer çalıkuşu ambiyanslı feride'leriyiz toptan.
    ders başlıyor hizmet içi eğitim sonucu bu modern matemetiği öğrenmiş idealist öğretmenlerimiz de anlatıyor. (aaa bak şimdi aklıma geldi, kimyacının adı da `ideal demir' di. evet adı ideal soyadı demir) basmıyor kafamız. gece etüdlerinde dönen geyiğin haddi hesabı yok.
    "ben şimdi kantine gitsem, kantinci amca bu kümenin elemanıylan ben bi püsküüt alsam, bu püsküüt kümesinin elemanlarıylan benim yatılı okul harçlık cüzdanı kümemin elemanları arasında birebir eşleme yapsak...."
    ho ho ho ho gülüyoruz, gerisi gelmiyor muhabbetin... o derece sarmışız geyiğe..

    anlayamadığımız bir sürü yer var, soruyoruz öğretmene cevap şu oluyor:
    -bunu böyle öğreneceksiniz...
    gene soruyoruz:
    -neden bu şöyle oluyor?
    cevap:
    -öyle işte...
    koştur koştur müdüre gidiliyor..
    -hocam hocam, ben matematik bölümünden çıkıp edebiyat bölümüne geçmek istiyorum.
    zaten beni matematik bölümüne geçer misin diye sormadan etmeden geçirmişler, yatılı okul dedik söz hakkın pek yok. not ortalaman tutuyor, o zaman direk matematiktesin. günde iki saatten haftada 10 yazıylan on saat matematik.
    yer misin, gargara mı yaparsın? sana kalmış artık. müdür duvar ötesi hatta kızgın bi cevap veriyor:
    -niyeee? sen aptal mısın kızım?
    (yanlış anlaşılmasın edebiyat bölümünde okuyanlar için yaptığı bu çirkin tanımlama onu bağlıyor. ölürüm ben edebiyat için)
    ha bi de adam cevap bekliyor.
    -evet sana soru sordum, aptal mısın sen kızım?
    -evet , desem biliyorum, "insan kendine aptal der mi?" diyecek.
    "değilim" desem:
    -hadi dooooru sınıfına (matematiklisinden olanına hani)
    cılız bi sesle "değilim" dedik.
    biliyodum zaten o da rutini bozmadı:
    -hadi bakalım doooru sınıfına!! marş! marş!
    alalahım yarebbim ben ilkokuldaykene öğretmenim derdi ki:
    -kızım sen matematikçi olacaksın, bu zeka, bu çabuk problem çözme yeteneği...
    olduk!!!
    lise sondaki matematik öğretmenini rehberlik öğretmenleriyle sıkı iletişime geçirecek kadar matematikçiydim artık?
    -yavrucum şu matematiği sana sevdiremeden gidersem gözüm arkada kalacak...
    geçmişler karşıma rehberlikçi ayrı bakıyor melul melul, matematikçi ayrı bakıyor hem melul hem kızgın...
    sevemedim işte, sevmedim işte. seviyordum ama modern matematik dediniz içine mıçtınız matematik aşkımın.
    olmuyor bünye reddediyor kümeleri falan. cebir deyin onu öğretin, allah aşkına modern matematik demeyin bana. cebir bu deyin, bak denklem çözcez şimdi, ne kadar eğlenceli falan diyin.
    anlattınız yeni yeni terimlerle dersi, dayadınız yeni terminolojiyi bu bünyeye, ters tepti, almadı tabi o da ...
    bi de iş inada bindi zaten bi süre sonra. okulda namlı bi matematik düşmanı olmuşum, matematik bölümünün diğer bütün derslerde başarılı ama matematikle arası hayli açık öğrencisi olaraktan.

    şöhret güzel şey tabi. insanın başı dönüyo...

    matematikçi son sınıfta sıınıf öğretmenimiz olunca ipler iyice koptu tabi. rehberlik yapcaz, dert anlatcaz, paylaşım olacak. nah olacak! iki dakka nassınız iyimisiniz diyo, ardından haydeee "çocuklar biraz matematik yapalım" seveceğim vardıysa da sevmedim. inat ettim şerefsizim, nefret ettim hatta.
    direk kafamı pencereden dışarı çevirip dalgalanan denize bakardım. artık yüzümde nası bi ifade varsa, "sana sormadım zaten" derdi her defasında.
    sorsan ne olcak ki zaten? senin hayatın matematik, bi şiir ezberleyip sevgiline söyledin mi hiç? ya da bugün şu romanı okudum gelin beraber tartışalım dedin mi? varsa yoksa derdin zorun matematik. aha bi ömür geçti üstünden, bak sana söylüyorum ramazan efendi sana! (örtmenin adı buydu) sevmedim matematiği. severdim de sen nefret ettirdin. al bi kilo da kına yolluyom sana , ne yaparsan yap...

    ben matematik bilmem. bildiğim varsa da unutmuşumdur zaten. neticede evlat sahibi olduk. ona bayağı kesirleri öğretirken kaç kilo elma hacamat ettim sen biliyon mu ramazan çelebi? ha? ama çocuğun aklında kaldı işte. bi de günlerce komposta yemelerimiz, konu komşuya komposto dağıtmalarımız... yapsaydın ya böyle bi atraksiyon? çok mu zordu dersi renklendirmek. zaten anadan ayrı babadan ayrı, uzaktan uzağa bakıştığımız kırığımızdan ayrıyız, ne vardı böyle üstümüze türevlerle integrallerle gelecek, gül deseydin accık, bülbül deseydin... bir şiir soksaydın iki problem arasına; gül kümesi, bülbül kümesi, birebir eşleşiyo mu falan deseydin? ölür müydün ha? ölür müydün? o kadar severdim matematiği, o kadar yani... şimdi nefret ediyorum rakamdan, hesaptan, vs.den.
    okul müdürü sana da lafım var:
    evet ben aptalım. edebiyat bölümünde okumak isteyen bi aptalım. o yüzden de gittim, sayısalı sözeli toplamı moplamı her bi şeysiyle dişçiliklere, hukuklara girilecek o caaanım puanımı heba edip 150 puan aşşasıylan öğrenci alan fransız dili ve edebiyatına girdim. aslanlar gibi de okudum. bi gün bile matematik hesabı yoktu okulda be ohhh!!! bi gün bile...
    seviyorum ulan edebiyatı...
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap